"Seni buldum."

641 66 31
                                    

Jimin hastaneden ayrıldığında, bir daha ardına bakmadı.

O gün, eksi yedi derece havada kollarında lacivert battaniye, boynunda ise bordo yünlü atkısıyla yürüdü eve. İnsanlar ona tuhaf bakışlar atsa ve yan gözle izleseler de önemi yoktu. Soğuk hava artık Jimin'i etkilemiyordu. Zaten hissetmiyordu ki... zihni çok bulanıktı.

Oturma odasındaki ebeveynlerine gelişigüzel bir 'merhaba' dedikten sonra ona sorular sormaya başladılar. Jimin açık açık cevapladı hepsini. Battaniyeyi ve hırkayı sordular, ama Taehyung'u bir kere bile sormadılar.

Jimin bundan memnundu. Ailesine Taehyung'dan bahsetmemiş olmak iyi bir fikirdi demek ki.

Odasına çıkıp bir top haline getirdiği battaniyesini - hayır - Taehyung'un battaniyesini ve atkısını yatağa bıraktı. Ardından telefonunu çıkarmak için elini cebine atmış, rehberde birinin adını tuşlayıp arama butonuna basmıştı. Kulağına yaslayıp hattın öbür ucundaki kişinin cevaplamasını bekledi.

"Alo?"

Jimin tereddüt etti. Sertçe yutkunup pencereye yöneltti bakışlarını.

"Selam, Jungkook. Ben Jimin, müsait misin?"

Jungkook'un sesi utangaç ve isteksizdi:

"Evet, müsaitim."

"Sorun olmazsa, yanına gelebilir miyim?"

Jungkook bir süre sessiz kaldı. Neler olduğunu anlamıştı. Duyulabilir bir şekilde iç çekip kafasını kaşıdı. Birkaç saniye sonra ciddi bir ses tonuyla yanıtladı:

"Elbette."

-

Jimin, Jungkook'un yatağının kenarına oturup pencereyi izledi öylece. Jungkook onunla konuştu, Jimin dinledi ve sorularından bazılarına cevap verdi. Çoğu zaman ise olduğu yerde sessizce oturmaya ve hiçliği seyretmeye devam etmişti.

Aralarında öyle gergin bir atmosfer vardı ki, Jungkook olanları öğrenmemiş olsa Jimin için endişelenirdi. Yatağın aynı tarafında, ziyaretçisinden oldukça uzakta oturuyordu o da. O siyah gözler sık sık yere, sonra tavana, ardından odanın etrafına ve yeniden yere düşüyor, fakat Jimin'e asla bakmıyordu.

Bakarsa duygularını daha fazla içinde tutamazdı, biliyordu.

"Nasıl görünüyordu?" Jungkook kısık bir tonda sordu.

Jimin'in yanıtı gecikmişti:

"Uyandığımda mı?"

"Evet..." Jungkook başını eğdi.

Jimin belli belirsiz homurdandı.

"Solgun. Hasta. Ölü."

"Nasıl anladın... artık hayatta olmadığını?"

"Tüm vücudu gevşemişti. Tıpkı bilinci yerinde olmayan biri gibi yaslanıyordu kafası benimkinin üstünde."

Bu sefer homurdanan Jungkook olmuştu. Ses, göğsünün derinliklerinden çıktı. Konuşmayı sürdürmesi biraz zaman alsa da devam etti:

"Cenazesine gidecek misin?"

"Hayır."

Jimin, Jungkook'un düşündüğünden çok daha hızlı cevap vermişti. Jungkook şok içindeyken Jimin devam etti:

"Gitmeyi reddediyorum. Taehyung'la olan son anım solgun, ölü ve bir tabutun içine gelişigüzel yerleştirilmiş, etrafı ise öldüğünü öğrenmeden önce onu bir kere bile umursamamış insanlarla çevrili olduğu an olmayacak. Taehyung'un son anları benim içimde yaşıyor, benimle de ölecek."

in another life | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin