3.6

891 42 3
                                    

Eğer dans etmek istersen kırık kalpler salonunda, bana hiç bir zaman dönme arkadaşça ya da dostça.

🍒

Bugün pazar olduğu için, Savaş, Azra, Cenk ve ben bi kafeye gelmiştik yine.

Kafenin arka bahçesinde bulunan armut koltuklara oturmuş yemek yiyorduk.

Dün Cenk'in karşıma çıkmasından sonra eve gelmiş, ve direk odama çekilerek Azrayı aramış herşeyi anlatmıştım.

Şuan Azra'nın, bana ve Cenk'e attığı saçma bakışlara maruz kalıyorduk bu yüzden. "Doydum" Dedi Savaş karnını sıvazlarken, "e bi zahmet doy abicim"

"Abicim mi?" Dedi şaşkınca. Oda haklı, uzun zamandır abicim demiyor anca Savaş diyip sövüyordum. "Demim mi?"

"Güzel kelimeymiş her saniye diyebilirsin" Dediğine gülümserken bakışlarım Cenk'e kaydı. Bizi umursamadan hamburgerini yiyordu. Dudağının kenarında ketçap kaldığını gördüğünde ona peçete uzattım. "Dudağının kenarını sil, salak" Benden aldığı peçeteyle dudağının kenarını silerken bende kendi yemeğime geçiceğim sıra yine abime baktım.

Az önce doydum demesine rağmen patatesleri mutlulukla yiyordu. Azra ise şikayetçi değildi bu durumdan, onu izliyor bazende kendisi onun ağzına patates tıkıyordu.

Onlar tatlı aşıklardı.

Ardından bakışlarım Cenk'e kaydı, dünden beri konuşamamıştık. Yanımda olmasına rağmen onu özlüyordum..

Hamburgerinin bitmiş paketini tepsiye koymuş ve içiceğini içmeye başlamıştı. Şuan o kadar tatlı duruyordu ki, onun yanaklarını mıncırmamak için kendimi zor tutuyorum açıkçası.

Ona gülümseyip montumun cebinden telefonumu çıkardım.

Azraya yazmam gerekliydi.

Nazlı: abimi al ve git.

Nazlı: biraz baş başa kalalım sevdiceğimle. Lütfen.

Azra abimin ağzına son bi patates sokarak, telefonunu çıkartmış ve  gelen mesajı okumuştu.

Bakışlarını bana çevirdi, kafasını hafif sallayarak göz kırptı. YENEGELERİN GÜLÜ diye bağırmamam için bi engel yoktu aslında.

"Sahile gidelim mi?" Diye sordu Azra, Savaşa. "Olur gidelim, yediniz mi yemeğinizi?" Diyip Cenk ve  bana bakmıştı. Azra onun koluna vurup kulağına bişeyler söylemişti. "Biz kaçar o zaman? Sizde biraz dolanır eve gidersiniz. Malûm yengeniz yalnız gezmek istiyormuş" Diyip ayağa kalktı, Azranın da elimi tutup bize göz kırparak kayboldular.

Evet.

Yalnız kaldık.

Derin nefes alıp, Cenk'e baktım. Patateslerle oynuyordu, fakat benim gibi heyecanlı olduğunu biliyordum. Bir anda elindeki patatesi alıp, onun ağzına attım.

Şaşkınca bakmış, ama sonra sırıtmıştı. Ardından dirseğini masaya yaslamış, elinide çenesine koyarak beni izlemeye başladı. "Yüzümde bişey mi var?"

"Hayır, sadece çok güzelsin vişne" Gülümsedim. Ardından utanarak, içiçeğimi içmeye başladım.

"Hesabı ödeyip kalkalım mı? Seni çok güzel bi yere götüreceğim" Başımı sallayıp, içiceğimi elime aldım ve ayağa kalktım. Cenk'te ayağa kalkmış ve bana elini uzatmıştı.

Ne kadar utansamda ellerini tutmuştum.

İçerideki kasaya ilerledik el ele, ardından elimi bırakıp hesabı ödemişti. Savaşda az çakal değildi, insan kendi hesabını öderdi en azından.

Cenk hesabı ödedikten sonra ellerini ellerime kenetlenerek kafeden çıkmıştık.

Yan yana yürümeye başladık, ellerimize baktım heyecanla. Elleri ellerimdeydi, kalbi kalbime denkti.

"Savaşa söylemeliyiz biliyorsun değil mi?" Diye mırıldandım yola bakarken, "farkındayım, halledicem ben" Ona döndüm, "beraber söylemeliyiz, yeşilçam" Oda kafasını bana çevirince sırıtmaya başlamıştı. "Olum bu yeşilcam sana kurban olsun" Diyerek elimi bırakmış ve beni kendine çekerek kolunun altına almıştı.

"Hâlâ gerçek mi?" Dedim onun gözlerinin içine bakarken, kafasını yola çevirdi, sonra bana bakarak burnumun ucunu öptü.

"Sence?"

Sırıtıp önüme döndüm.

Bu durum ne kadar da hoştu böyle.

...

"Cenk, bu... Bu gerçek mi!" Dedim etrafa hayran bi şekilde bakarken, "beğendin mi gerçekten?"

Binanın çatısını hiçkimse kullanmıyordu, Cenk'te bana bi süprizi olduğunu söyleyerek bizim binaya getirmiş ve çatıya çıkartmıştı.

Zemin bej rengi bi halıyla kaplanmış, halıya uygun çift ve tekli koltuk kommuştu. Ayrıca duvarlara ise renk renk ışıklandırmalar takılmış, değişik ama güzel posterler de vardı.

O yetmezmiş gibi yorgan, yastık ve bize yetecek kadar abur cuburlar vardı. Arkamı döndüm ve ona baktım. Yanına gidip kollarımı boynuna sıkıca dolarken saçına öpücük kondurdum. "Sen kralsın" Dedim onu daha sıkı sararken, kollarını beline doladı, ayaklarımı yerden kesip döndürmeye başladı. Kafamı boynuna gömmüş ve kahkaha atarken durdu ve beni indirdi.

Kollarımı boynundan çekmiş ona aşık aşık bakarken, ellerini yanaklarıma yerleştirmiş biraz yaklaşarak alnıma bi öpücük kondurmuş ve geri çekilip göz kırparak, çift koltuğu açmış yastıkları yan yana koyarak abur cuburlarıda koltuğa koymuştu.

Elimden tutarak beni koltuğa sürükledi.

Ona sırıtıp koltuğa uzanış ve yorganı kendime çekmiştim, oda yanıma gelmiş ve beni göğsüne yatırarak telefonundan çizgi film açmıştı.

Ben çizgi filme bakıyor, o ise bana bakarak zaman geçiriyordu.

Önümde duran cips paketini açtım, bi kaç tane cips alıp onun ağzına tıkıştırırken gülüyordum. "Vişne'm, sakin ol" Diyerek azğındaki cipsi yemeye başladı. Yanağına öpücük kondurup, çizgi film izleyerek cipside yemeye başladım.

Hayat ummadığımız kişileri karşımıza çıkartır bizi şaşırtırken, aslında bunda şaşırılacak bişeyin olmadığını da bilmeliydik.

Şaşırmak yerine fark etmeli, hissetmeliydik.

Dileğim sadece, abimin kırılıp bize kızmamasıydı.

Aşktı bu çünkü, sevgiydi.

Derin nefes aldım.

Bu ana odaklanmalıydım sadece.

🍒

Ne öpülesi gülüşü vardır ama.

Vişneli Şarkı 🍒 Yarı TextingWo Geschichten leben. Entdecke jetzt