54 (Final Part1)

En başından başla
                                    

"Jungkook? Aman Tanrım iyisin.. Öyle çok korktum ki.." Jimin ağlayarak içeri girmiş ve Yoongi'yi çekiştirerek arkadaşına sarılmıştı. Bu durum alfanın hoşuna gitmese de sesini çıkarmadan izledi. Sonuçta onun da çok korktuğunu biliyordu.

"Sen ruh özünü onunla mı paylaştın?" Odanın içerisine dolan Meru Na'nın sesi So Hyun'un ilgisini ona çevirdi. Bakışları yorgun olsa da içi artık çok rahattı cadının. Sonunda Jungkook kurtulmuştu.

"Yaşaması için buna mecburdum.." Jungkook cadıya bakarak açıklamasını bekledi ne olduğunu ancak bir şey demediği için kendisi konuşmaya karar verdi.

"Ruh özü ne oluyor?" Cadı buna cevap vermek istemediği için susmuştu fakat Meru Na cadı kadar suskun değildi.

"Ruhunu seninle paylaşmış yani bir nevi mühür gibi. Şöyle ki sana bir şey olması halinde ona da olur. Ruh bağını geri çeviremez." Jungkook adamın böyle bir şey yapmasını beklemiyordu bu yüzden ne diyeceğini bilemeyerek adama baktı. Sonra Yoongi'nin desteğiyle ayağa kalkarak adamın yanına gitti ve sarıldı.

"Jungkook seni buraya getiriş sebebimi hatırlıyorsun değil mi?" Jungkook adamın konu değiştirme sebebini anlamasa da kafasını sallayarak dediğini onayladı.

"Jungkook ben hata yapmamışım yani sen gerçekten de Yong Sun'sun. Kafanın karıştığını biliyorum ama doğruları söylüyorum. Buradaki bedenin gerçekten de öldü ancak ruhun yaşama tutunmaya devam etti. Geçmişini hatırlamanı beklemiyorum ancak bunun için de elimden geleni yapacağım." So Hyun'un sözleri Jungkook için kaldıramayacağı şeylerdi. Kaldıramazdı çünkü bunlar yeniden yalan çıkarsa bu sefer kendini toparlayamazdı.

Jungkook dönerek Yoongi'ye baktı. Bir şeyler demesini ya da şaşkınlığını görmeyi bekliyordu ama Yoongi bu sözlere şaşırmamış aksine gülümseyerek bakıyordu.

"Cadı doğruyu söylüyor sevgilim. Geçmişte de sana aşıktım bugünde sana aşığım. Sen ruhumdan atamadığım tek gerçekliğimsin Jungkook." Jungkook adama doğru yavaş bir adım atarak gülümsedi. Hala şaka gibi gelen gerçekliği yavaş bir şekilde özümsemeye çalışıyordu.

Geldiğinden beri kendini kıskanmış, kendine nefret duymuş ve kendine acımıştı. Yong Sun başından beri kendisiydi.. Namjoon ve Seokjin onun gerçekten de babasıydı.. ve bir kardeşe sahipti. Beyninde dolanan gerçekler yüzünün durmadan gülümsemesine neden oluyordu.

Yoongi'nin yanına varınca yeniden sıkıca sarıldı boynuna.

"Seni seviyorum Yoongi ve benden vazgeçmediğin için teşekkür ederim."

"Senden vazgeçmek için ölmem gerekir ancak Jungkook.."

İkisinin sarılması Namjoon'un Jungkook'u çekmesi ile son buldu.

"Sikeceğim artık! Rahat bırakın bizin." Yoongi'nin öfkesi Seokjin'in yüzünü görünce sönmüştü. Yoongi sevgilisinin omega babasından korkuyordu..

"Asıl sen bizim oğlumuzu rahat bırak. Tanrım! Eğer mühürlenmemiş olsaydınız seni süründürürdüm Yoongi." Namjoon oğlunun saçlarını öperken Seokjin hala Yoongi'ye laf sokmaya çalışıyordu.

"Joon bırak artık yoksa kalbim patlayacak heyecandan." Jungkook ağlamaları arasında kıkırdadı. Bunların gerçek olması hala hayal geliyordu. Bir ailesi vardı. Mükemmel bir ailesi vardı. Tanrıdan hep istediği şey bir aileydi ancak şuan sahip oldukları bundan çok fazlasıydı.

Kendini omega babasının sıcacık kolları arasında bulduğunda ağlaması daha fazla şiddetlendi.

"Seni ilk gördüğümde anlamıştım oğlum, senin kalbini görmüştüm.. Bize geri döndüğün için öylesine mutluyum ki oğlum." Jungkook'un ağlamaları Seokjin'inkilere karışınca odadakiler gülmeye başladı. En son ne zaman bu kadar huzurlu ve rahat hissetmişlerdi kimse hatırlamıyordu.

Fernweh || YoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin