49

748 63 287
                                    

Okan

Hızlıca araya girip Kağan'ı göğsünden ittirerek uzaklaştırmak istedim. Ama yakasını hiç bir şekilde bırakmadı. İki kolumu ikisinin arasına koyup onları ayırmaya çalıştım. Kağan kollarını silkeleyerek beni savurdu. Kavgayı gören çalışanlar bize doğru koşarken, Kağan İlker'in suratına yumruğu çoktan geçirmişti. İlker yere savrulurken Kağan üstüne gitmeye çalıştı. Omuzlarından tutup onu durdurdum. Elimden kurtulmak isterken istemsizce dirseğini burnuma geçirdi. İlker'i yerden kaldırıp suratına bir yumruk daha geçirdikten sonra çalışanlar koluna girip Kağan'ı durdurmaya çalıştı. Kağan kollarını savurarak onu tutan adamlardan kurtuldu. Burnuma gelen darbe ile gözlerim iyice bulanıklaşmıştı. Burnumdan akan kanlar elime dolarken yüzünü seçemediğim birinin uzattığı peçeteyi burnuma bastırdım.

Görüşümü tekrar kazandığımda Kağan'ın kapıya doğru yürüdüğünü ve İlker'in yerde yattığını gördüm. Birileri ona yardım etmeye çalışıyordu. Zaman kaybetmeden Kağan'ın peşine takıldım.

O hızlı hızlı yürürken aramızdaki mesafeyi kapatmak için koşturuyordum. Aldığım darbe ile dengemi sağlayamasam da can havliyle elimi uzatarak koluna asıldım. Kolunu sallayarak benden kurtuldu.

"Ne var lan? Ne var? Ne istiyorsun hâlâ benden?" Kollarını açarak soğuk bakışlarını yüzümde gezdirdi.

"Yalan söyledi. Yemin ederim onunla aramda bir şey olmadı." Bu cümleyi bir elim dizimde bir elim ise burnumda kesik kesik nefes alarak tamamlamıştım.

Burnumdaki peçete iyice kırmızıya dönerken Kağan telaşlı adımlarla yanıma doğru yürüdü. Beni bir kolumdan yakalayıp kaldırırken göz göze geldik. Çok kısa bir an için yeşil gözlerinde hissettiğim şefkat içimi ısıttı. Ama kendini toparlayarak elini kolumdan çekti. Gözlerini kaçırıp bakışlarını yere çevirdi. "Şey...Al şunu." Cebinden çıkardığı mendili bana uzatıp arkasını dönüp gitti. 

Verdiği mendilde kokusunu ararcasına burnuma bastırıp derin derin kokladım. Tekrar peşinden gittim. Koluna dokunur dokunmaz durdu. Az önceki gibi sertçe çekmek durumunda kalmadım. Sanki son gücünü harcamış gibi omuzlarını düşürerek bana döndü.

"Ne var Okan? Dermanım kalmadı. Görmüyor musun?"

Elimi yanağına attım. Avcumu yüzüne bastırırken kısa süre için gözlerini kapatıp açtı. Hissediyordum. O da deliler gibi özlemişti beni. Ben ona günlerdir açtım. O da bana hasretle bakıyordu. Ama yenemediğimiz, geçemediğimiz bir engel vardı. Elimi kibarca tutup yanağından uzaklaştırdı.

"Yapma. Faydası olmuyor. Baksana ne hâle geldik. Bırak gideyim. Lütfen."

Dolan gözlerimi tutma gereği duymadım. Göz yaşlarım yanaklarımı işgal ederken gözlerimi gözlerine sabitledim. "Sana engel olmuyorum ki. Gidemiyorsun işte. Yüreğin benim için atarken adım bile atamıyorsun. Ama neden direndiğini anlamıyorum. Beni sevdiğini biliyorum. Sana deliler gibi aşık olduğumu biliyorsun. Ben seni aldatmadım. O şerefsiz yalan söylüyor."

Kafasını sağa sola salladı. Dediklerimin hiç bir kıymeti yokmuş gibi bakıyordu. "Yoruldum. Bana bir şey anlatma artık."

Arkasını dönüp yürümeye başladığı an koluna yapışıp onu kendime çevirdim. "Bana inanmak zorundasın."

Hiç bir şey demeden kolunu benden kurtarıp tekrar yürüdü. O uzaklaşırken arkasından bakmaktan başka bir şey yapamadım.

***

Okan : Neden yaptın?

İlker : Bana dayatmak istediğin şeyi yapmak istemedim

Okan : İlker, dalga mı geçiyorsun? Gerçek amacını söyle. Sırf bu yüzden yapmış olamazsın

ADAMIM (GAY) (Texting)Where stories live. Discover now