10

32.8K 2.3K 1K
                                    

Zarfın içindeki kağıdı bilmiyordum ve ilk defa bilgisizlik beni rahatlatıyordu. Bildiğim ve bilmem gereken tek şey bu kağıdın hayatımdan daha değerli olduğuydu. En azından bunlar Arslan'ın sözleri ve benden görünmemi istediği kişiydi. Oysaki ben kağıtta yazılanları adım gibi iyi biliyordum ama şifreyi çözecek kadar yetenekli değildim. Yine de nasıl bir işin içine girdiğimi bilmeyen salak bir teslimatçı gibi davrandım.

Masaya koyup uzattığım zarftan parmaklarım ayrılmamıştı. Arslan elimdekini, almam gerekeni almadan bırakmamam gerektiğini söylemişti.

Karşımdaki yaşlı adam purosunu tüttürürken gelen bilgi hiç önemli değilmiş gibi davranmaya, beni kafalamaya çalışıyordu.

"Para orada..." Kendisi işaret etmeye tenezzül etmesi. Kapıda duran adamlardan biri para dolu çantayı kaldırarak belli etti ne demek istediğini.

"Paket?" Dedim. Zarfın karşılığında ne almam gerektiğini tam olarak bilmiyordum ama bir şey almam gerekiyordu.

Adamın gözleri purosundan ayrıldı. Kara gözler bedenimde dolanırken bir böceğe bakar gibi baktı. Kendi paketini verecek kadar değerli görmediği bir şey demeden önüne dönüşünden belliydi.

"Madem öyle..." Kelimeleri uzatırken zarfı da geri çektim. Adam daha fazla kendini tutamadı ve hızla doğruldu. Gözleri zarfa konarken eli de ona doğru uzandı ama son anda vazgeçerek çekti. Bu hareketi yapmadan önce de zarfın önemli olduğunu biliyordum ama bu gerçekten sakınmam gerektiğini gösterdi.

Onun sinirli yüzüne karşı sadece gülümsedim ve; "Paket..." Dedim tekrardan. Bakışlarındaki aşağılayıcı hal silindi.

Hafif bir baş hareketi ile beklediğim paketin gelmesini işaret etti. Vereceğim gibi bir zarftı bu da ama daha büyüktü ve içinde kağıttan daha farklı bir şeyler vardı.

Gözlerimi kısarak baktım zarfa. İçimde garip bir his oluştu. Ne almam gerektiğini bilmiyordum ama nedense almam gereken şey bu değilmiş gibi geldi.

Zarfı elime alarak açmak için hamle yaptığımda; "Bakamazsın." Dedi karşımdaki. Elim hala vermem gereken diğer zarfın üzerindeydi.

"Bakmam emredildi." Dedim yalan söylerek. Parmaklarım zarfın içine gitti ama gözlerim ondaydı.

"Yalan söyleme çocuk."

*

15 dakika sonra

"Sana bakma demiştim." Diye çemkirdi Arslan.

"Bakamadım zaten!" Dedim onun gibi bağırarak. "Ama şüphelerimde haklıydım. Aptal kurye olmamı ve ölümün olacak o zarfı sana getirmemi istediler Arslan."

"Doruk ben bu adamlarla uzun süredir iş yapıyorum. Neden bir anda kazık atmak istesinler? Şansına bu da seni kurye olarak kullandığım zaman da gerçekleşiyor." Hafifçe yukarı çektiği üst dudağı bir iğrenti belirtisiydi. Yüz okumayı biliyordum, tıpkı birkaç dakika önce o yaşlı domuza baktığımda anladığım gibi Arslan'ın da düşüncelerini anlıyordum.

15 dakika önce

Kendi zarfımı alarak ayağa kalktım. Odaya girdiğim andan beri bütün bakışlar üzerimdeydi ama şimdi daha da keskinleşmişlerdi.

"Paketiniz kabul edilmedi." Dedim çıkışa doğru bir adım atarak. Silahların yerinden çıkması ve sürgülerinin çekilmesi o kadar hızlı oldu ki diğer ayağımı kaldıramadım bile.

"Zarfı bırak." Şişman domuz kendi silahının sürgüsünü çekti.

Arkamı dönmek istedim ama nefes alsam kevgir olma ihtimalim vardı.

Rehine - BxBWo Geschichten leben. Entdecke jetzt