28

18K 1.3K 523
                                    

Bölüm sözlüğü:
Nekrofili: Ölülerle cinsel ilişkiden zevk alan kimse.

Parmaklarım, odada pahalı sayılacak her yerde dolanırken dilimde sözlerini değiştirerek söylediğim bir melodi vardı.

"Bir, iki bebeğim senin için geliyorum." Deri koltuktan ayrılarak camlara doğru adımladım. Tüm duvar boydan boya camlarla kaplı olduğu için dünya ayaklarımın altındaymış gibi görünüyordu.

Bina boş bir arazide olduğu için izleyecek pek bir şey yoktu ve iyice sıkılmaya başlamıştım.

"Üç, dört kapıyı kilitle." Sözleri söylediğim anda kapının kulbu döndürülerek açıldı. Gözlerim Arslan'ı bulduğunda ona doğru gülümsedim.

"Sonunda..." O kapıyı ardından kapatırken ben de masaya oturdum.

"Seni tüm gün göremeyeceksem buraya gelmemin ne anlamı var?" Güvenli olmadığını düşündüğü için beni de peşinden iş için tuttuğu yere getirmişti.

Bir kukla gibi hazırlanmıştım da. İçinde rahat hissetmesem de takımın deli gibi yakıştığını biliyordum. Arslan sabah yatağa bıraktığında önce kıyafetlerle alay etmiştim. Kendi kıyafetlerim benim için üniforma gibiydi. Bana neredeyse üç beden büyük olan ceketimde her zaman mal bulunurdu ve siyah pantolonum her şeyi saklayabileceğim kadar çok cebe sahipti. Oysaki bunlar kumaştı, boş kumaş pantolonlar. Tam bedenimde olsa da rahat hissettirmiyordu.

Giydikten sonra kendimden bir şeyler katabilmek için boynuma asker künyemi takarak üst düğmeleri açmıştım. Jöleyle şekillendirip dağıttığım saçlar beni yansıtacak kadar güzeldi. Böyle saygın pezevenklere benziyordum. Özellikle de yüzümdeki sinir bozucu gulüşle. İçeri girdiğim gibi herkese patronlarıymış gibi davranmıştım ve Arslan da beni çalışma odasına tıkmıştı.

Mükemmel görünmeme rağmen Arslan'ı beklerken sıkıntıdan her şeyi üzerimden atmıştım. Ne ceket kalmıştı ne kolye ne de düzgün saçlar.

Arslan sözlerime karşılık yorgun bir gülüş sundu bana. Deri koltuğa kendini bırakırcasına oturdu. Elini şakaklarına koyarak parmakları ile ovuşturdu.

"Gününü güzelleştirmemi ister misin?" Dedim masada ona doğru kayarak. Elini tutarak şakaklarından ayırdım ve bacağımın üzerine koydum. Belki başka olsa sorunun ne olduğunu sorardı ama ben sorsam da dökülmeyeceğini biliyordum. Boşuna zaman kaybetmeye gerek yoktu. Onun yerine yiyişebilirdik.

Yeşil gözleri üzerimde dolandı. "Unut gitsin." Yüzündeki gülüş yorgunluğunu saklarken bacaklarımdan tutarak kendine çekti. "Zehirleri önemli değil, ilacım burada." Siniri her neye bozulmuşsa, birkaç saniye içinde hiç var olmamış gibi izlerini yüzünden sildi.

Eğilerek dudaklarını dudaklarım ile örttüm, dili dudaklarımın üzerinde dolandıktan sonra içine girerek öpücüğü derinleştirdi. Kendimi masadan kaydırarak kucağına oturdum. Olmayı en sevdiğim yer kucağıydı.

Dudaklarımdan elde etmeye çalıştığı panzehirin nedeni içine girmek istediği işti. Aralarında dolanıp kellerini tokatlarken onları umursamıyordum ama benim düşüncemi soracak kadar yaşatacak insanlar değillerdi. Arslan'ın da onlardan aşağı kalan yanı yoktu. Onlar kötüydü ama Arslan da yeşil gözlerinde merhamet saklamıyordu.

Dudaklarından ayrılırken iki parmağımla çenesini tutarak hafifçe kaldırdım. Onun elleri ise belimde dinleniyordu.

"Yani teknik olarak düşmüş bir krallığın savaşçı prensisin." Kendisiyle ilgili anlattıklarını en şairane yapabileceğim hali buydu. Benzetmemle kahkaha attı.

"Sen ne olma mı istiyorsan oyum." Hiç çekici değilmiş gibi bir de göz kırparak tahrik ediyordu beni.

"Olmanı istediğim tek yer üstüm." Baş parmağım ile çenesine yumuşakça dokundum. Biraz daha tahrik edersem masadaki eşyalar yerdeki, ben de masadaki yerimi alacaktım.

Çalan telefonu hayallerimi suya düşürürken beni kalçalarımdan tutup kaldırarak tekrardan masaya oturttu ve cebindeki telefonu açtı.

Ses yüksek olmadığı ve ne denildiğini pek umursamadığım için masadaki eşyaları köşeye itmekle uğraştım.

"Benimle değil." Dedi Arslan. Telefonu açarken de sesi ciddiydi ama şimdi öfkeyle kalınlaşmıştı. "Beni kaçırmaya çalıştı dedim, ben onu kaçırdım demedim. Çoktan vurup köşeye attım." Sözleri ona odaklanmamı sağladı. Benden bahsettiği açıkça belliydi.

"Bunu yapmayacağını ikimiz de biliyoruz. Baban gibi çalışıyorsun Arslan ve o palyaçonun kime çalıştığını öğrenmeden öldürmezdi." Telefondaki ses yaşlı bir adama aitti. Bunu anlamam için net bir şekilde duymama gerek yoktu, kelimeleri vurgulayışından bile belliydi. Ayrıca bu işlerde sadece önemli kişiler yaşlanana kadar kalabilirdi.

"Ben babam değilim." Dedi Arslan. Adamın ruhsuz kahkahası telefondan çıkarak bana kadar ulaştı.

"Ondan daha akıllısın, piyasadaki rakiplerinin yarısını küçük bir haşereye öldürttün ve sahte sözlerin ile diğerlerini onun sana çalışmadığına inandırdın. Ne tesadüf ki o senin düşmanlarından biriydi ve senin için gelmişti." Adamın benim için ettiği sözler Arslan'ın çenesini kasmasına neden olurken, benim sırıtmamı sağladı. Bana haşere demiş olsa da belli ki beni başarılı buluyordu ihtiyar.

"Ne istiyorsun, gidip cesedini getirmemi mi? Nekrofili* değilsen pek bir işine yaramaz." Yalan konusunda ustaydı. Birçok defa gerçeğini bilsem bile inandıracak kadar iyi yalan söylediğine şahit olmuştum ama bu yalanı onlardan biri değildi. Duyguları hata yapmasını sağlıyordu.

"Hayır Arslan. Cesedini değil, canlısını istiyorum. Yarın sabah benim yerime getireceksin. Tabii sen de yerini sağlamlaştırmak istiyorsan." Bir kelimeye daha vakit bırakmadan kapandı telefon. Oluşan sessizlikte duyulan tek şey bipleyen telefondu. Arslan telefonu kıracak kadar sıkarak indirdi aşağı. Fırlatıp atmamak için kendini tuttuğu belliydi.

"Sonunda iş çıktı." Dedim gülümseyerek. Dilim, sırıtışla açılan dişlerimin üzerinde dolandı.

"Hayır!" Öfkesi anice üzerime döndü. "Bir yere gitmiyorsun. Bu bir oyun değil Doruk."

"İyi, ben de bir oyuncak değilim. Süsleyip yanında taşıyamazsın beni. Ben senin ortağınım ve işimiz de yerini sağlamlaştırmak."

"Hayır." Ayağa kalkarak benden uzaklaştı. Bu konuşmayı kendince bitirdiğini gösteriyordu ama ben namıdiğer haşereydim ve üstünden girer altından çıkar, ne yapar ne eder ikna ederdim onu.

Lisa hanım 5 gündür yazmıyorsunuz dönüncede az yazmışsınız ayıp ayıp!!

Vallahi yazmak istiyorum. Aklımda fikir de var ama başımı Usul'dan kaldıramadım. Şimdi orada fikirler tükendi ondan dönüyorum. Bizi çoook iyi yerlere götüreceğim.

-Lisa

Rehine - BxBDonde viven las historias. Descúbrelo ahora