P~29

266 27 53
                                    

Gotye ft Kimbra - Somebody that i used to know

~•~•~

Havanın sıcak ya da soğuk olduğunu algılayamıyordum fakat vücudum titriyordu. Ambulans arabasının arkasında oturmuş üzerime örttükleri battaniyeye sıkıca sarılmıştım. Titremem her saniye daha çok artıyordu.

İfademi alan polisler üzerime çok gelmek istemiyorlardı ki Cevat'a da güvenerek sorularını kısa tutmuşlardı. Bizden uzakta duran Cevat gözünü bile ayırmadan beni izliyordu. Bense ona bakmamak adına bütün çabamla direniyordum.

Artık her şeyin doğrusunu yanlışını karıştırmıştım. Cevat'ın yanında kalarak insanlara yardım etmek yanlış olamazdı, hislerimin önüne geçemediğim için bu şanstan vazgeçmek ise yanlış görünürdü. Kendimi düşündüğüm için bencil sayılmamalıydım bence.

"Hadi, seni eve bırakalım," yanı başımdaki ses yüzünden irkilerek bakışlarımı ne zaman geldiğini bilmediğim Cevat'a çevirdim. İstemsizce gözlerine uzun süre bakakalmıştım. Daha sonra gözlerim evden çıkarılan kadının cansız bedenine kaydı.

Siyah bir şeyle kaplı sedyede ambulansın arkasına doğru götürüyorlardı. "Alisia!" Tekrar irkildim. Üzerimdeki battaniyeyi kenara bırakarak ayağa kalktım. Araba neredeydi? Şimdi ne olacaktı?

"Sen burada bekle!" Dediği gibi de yapmıştım. Sesler uzak ve boğuktu. Rüyadaymış gibi hissediyordum kendimi. Vücudum benden bağımsızdı bir nevi. Önümde durdurduğu arabasına binerek geriye yaslandım gözlerimi kapatarak.

Garip hissediyordum; yeterince üzgün hissetmiyordum ve bunun için de kendimi suçluyordum. "Her ne kadar kendini inandırmak istemesen de bizim suçumuz değildi." Artık bir anlamı yoktu ki, bu gerçek onu geri getirmiyordu.

Ne onu, ne de Mine'yi..

Gözlerimi açmadan beni ikna etmeye çalışan Cevat'ı dinledim. Üzülmemi bu kadar içerleyeceğini düşünmemiştim açıkçası. Dediği gibi artık 'eskisi gibi' olmuştuk ne de olsa. Hava sabaha karşı ağarıyordu artık. Evin çatısında sabahladığımız güne benziyordu tıpkı. Değişen bir şey yoktu aslında; ben yine umursanmayan hislerimle baş başa kalmıştım.

"O gün ne oldu bilmiyorum ama etkisinden çıkamamışsın belli ki... Kazadan kaybettiğin arkadaşından bahsediyorum. Tamam kişisel şeylerden bahsetmiş olabiliriz ama vaka için bulunuyorduk orada. Bütün sorumluluk sende değildi- hatta hiçbir sorumluluk sende değildi. Sadece-"

Susmak bilmeyen Cevat'a kısa bir bakış attığım zaman gerisini getirmemişti. Yorgundum, bunu anlamasını istiyordum. O kadın içimden atamadığım acının gölgesini görmüştü, belki de bu yüzden daha fazla acımıştı canım. Çünkü çok nadir insanlar biliyordu tarif edemediğim bu acıyı.

Araba apartmanın önünde durduğunda bakışlarımı camdan çekerek sol tarafımda oturan endişeli Cevat'a çevirdim. Belki de birilerine anlatırsam düzelecekti.. Nereden düşersem düşeyim ölmüyordum işte. İyileşemiyordum...

"Birini kaybetmek neden bu kadar korkunç çözemedim hala. Sorsan Mine'nin yokluğuna o kadar çabuk alıştık ki." Önümüzdeki boş sokağı izliyordum yaslandığım yerden kımıldamadan. Cevat sessizce beni dinliyordu. Garip bir andı.

"Sanki o hiç yokmuş gibi yaşamaya devam ettik ama - uykusuz olduğum için gözlerim yanıyordu - Ezgi doktorunun yazdığı antidepresanlarını aldı, ben uzun bir süre içime kapandım. Kendi içimizde öldük kimseye farkettirmeden, kime sorsan çabuk unutuldu, kolay atlattık."

Pırlanta ✓Where stories live. Discover now