P~17

264 23 0
                                    

Köşesine oturduğum kanepede ayaklarımı bir birine sıkmış bekliyordum. Neyi, kimi beklediğimi bile bilmiyordum. Sessizliğime saklanmış, misafir çocuğu gibi utangaç tavırla saniyeleri sayıyordum. Yukarı aşağı gitmekten muhtemelen kafası dönen Cevat en sonunda yorularak yanıma oturmuş ve beni izlemeye başlamıştı. Ters giden şeyler fazlaydı ama bu olay..

Garipti aslında verdiğim bu tepki. Birisi karşımda silahla kendisini vuruyordu bense burada oturuyordum sakince. Acaba akıl hastanesinde olmamam normal miydi? Şu an Cevat'ın evinde oturmam aslında olan en anormal durumdu. O bile korkmuş, evine almıştı. Büyük ihtimal acımıştı bana, hislerime olduğu gibi.

Gelen telefon sesiyle sessizliğimiz bozulurken, huzursuzluk daha çok sıkmaya başlamıştı.

"Kaç seferdir arıyorum, meşgule atıp durma şu kendinden akıllı telefonunu."

Bakışlarımı hışımla yanımdan kalkan Cevat'a odakladım. Göz göze geldiğimizde kendisini toparladı derhal. Çok mu vahimdi durumum? Etrafta olanlara tepkisizdim de ondan. Kiminle konuşuyordu?

"Alisa iyi değil, gel al onu."

Kiminle konuştuğunu farketmem uzun sürmemişti. Aykut!

"Lan ne demek hayati durum söz konusu, kız aklını kaçıracak, daha önemli olan ne?"

.. Şaşkınlıkla kaşlarım havaya kalktı. Aykut hayati durum söz konusu dese de Cevat benim durumumu ondan üstün tutmuştu. Ölecek miyim ne?

"Başlatma Aykut, gel al kızı. Şokta!"

Sonra beklemediği bir olay oldu, telefon yüzüne kapandı. Ama ben şaşırmamıştım. Aykut öyleydi işte, üzerinde çalıştığı olayda belirlediği şey önemliyse etrafını asla farketmezdi. Onun için özel olmak gerekirdi ve onlar için ayrıcalık tanırdı. Ben onun özeli değildim. Telefonu kulağından indirdikten sonra çaresiz bakışlarına denk gelmiştim.

"İyiyim."

Sesim sanki başka bir varlıktan çıkmış gibiydi ama o da bir nevi içime kaçmıştı.  Cevat her an silahını çıkarıp kendisine sıkacakmış gibi hissediyordum. Yanımda oturduğunda dikkatle bakmaya devam etti. Niyle öyle bakıyorsun? Altı üstü mahvolmuş durumdayım işte.

"Kendini vurmayacaksın değil mi?"

Sorumun ardından gülerek kafasını ellerinin arasına aldı.

"Şu zamanlarda yapmam, biliyorsun."

Üzerindeki iftirayı temizlemeden yapmazdı, haklıydı.  "Gerçekten yaptın mı?" Hep o mu alakasız konuşacaktı? Gerçekten bilgi kaçakçılığı yapmış mıydı?

"Sence yaptım mı?"

Sanki söylediğim her kelime onun kişiliğini oluşturacak gibiydi. Benim gözümden nasıl gözüktüğünü mü merak ediyordu? 

"Ruhunda sayısız karakter taşıyan birisini tanımam ne kadar inandırıcı olabilir ki? Hem sen diyorsun bana, kimseye güvenme diye."

İptal olmuş beynimle konuşmam aslında çok ilginçti. Seri katillerin, narsist kişiliğe bürünmüş kişilerin peşinden koşturan ve onlar gibi düşünmeye kendisini zorlayan birisi olarak ne kadar güvenilir olabilirdi?

"Nyctophilia hastalığına yakalanan Ted bile bu lekeyi temizlemek için sabahtan akşama dışarılarda koşturup durmuştu. Bunu ona yapmaya hakkım yoktu. İçimde en çok o hakediyordu aklanmayı."

Cümlede takıldığım çok yer vardı fakat sormam gereken bir nokta vardı.

"O ne hastalığı?" diye sordum elleriyle oynayan Cevat'a bakarak.

Pırlanta ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin