P~6

639 54 14
                                    

"Kürek bulmamız lazım çünkü mezarı kazıp hem cesedi, hem de katilin kimliğini bulmamız lazım."

Dediğinde neye uğradığımı şaşırmıştım. Sorumu cevaplaya bilirdi fakat önemli olan tek bir sorun vardı. O da ceset kısmıydı. Bu sefer ciddi mi diye bakmamıştım çünkü ne zaman öyle baksam ne kadar ciddi olduğunu kendi gözlerimle görüyordum. O, şaka yapmazdı. Belki de yapardı fakat bana yapmayacağı ortadaydı. Yapa da bilirdi, ay delireceğim!

"Bir yere ayrılma."

Diyerek uzaklaştığında sıkıntıyla etrafıma baktım. Aykut'a söylemek istiyordum bütün bunları çünkü bilerek beni buraya yollayamazdı değil mi? Belki de artık benden ve titizliğimden bıktığı için son çare buraya göndermişti. İşe alındığım gün duyduklarım, gördüklerim hepsi gün sonunda hafızamdan sıfırlanacak diye söz vermiştim Cevat'a. Ne yazık ki tutmalıydım sözümü. En azından koruyordu beni, bu da bir şeydi.

Kısa süre sonra elinde iki kürekle gelen patronumu görmüştüm. Aramızdaki mesafe kısaldığında beklemediğim bir anda küreğin birini bana attı. Telaşla küreği tutarken sapı, hafif alnıma çarpmıştı ama başka da problem yaşamamıştım. Toprak araziye ayağını basarak yürürken etrafına bakmayı da unutmuyordu. Peşinden küçük fakat hızlı adımlarla ilerlerken arkasından şaşkın şaşkın ilerliyordum. Arada elimle alnımı kontrol ediyordum şişti mi diye?!

Eğer geriye çevrilip 'bütün bunlar şakaydı' derse inanıp kahkahalara boğularak gülerdim. Suratımın bembeyaz olduğuna emindim çünkü en son ne zaman bu kadar korktuğumu hatırlamıyordum. Artık bütün işin onun yapacağına emin olmuş bir şekilde ilerliyordum.

Etrafını dikkatli bir şekilde izliyordu, ben de onun gibi yapmıştım fakat uzanan toprak arazi bir süre sonra gittikçe sığlaşan ormana bırakıyordu yerini. Bir şeye çarpmakla duraksarken kafasını olumsuz anlamda sallayan Cevat'la karşılaşmıştım. Bir yerde yürüyerek sanki daire çiziyor gibiydi. Daha sonra küreği eline alarak kazmaya başladı. Ne kadar ciddi olduğunu bir kez daha farketmiştim. Küreği toprağa batırdıktan sonra ayağıyla vurarak daha çok toprak almasını sağlıyordu. Bir süre sonra bakışları beni buldu.

"Çok mu keyifli izlemek?"

Ona baktığımda sinirli olduğunu gördüm. Tabii, nasıl keyifliyim anlatamam! Şaşkın olduğumdan habersizdi galiba. Kürekle onun yanına yaklaşarak ben de kazmaya başladım. Ya da kazmaya çalıştım işte her neyse. O büyük büyük toprak atarken, ben de çok küçük atıyordum. Bir süre kazdıktan sonra ceketini çıkararak kenara attı ve kazmaya devam etti.

Ben de onu taklid ederken iyice terlemiştim artık. Birden eliyle durmamı işaret ettiğinde bunu bekliyormuşum gibi durdum. Bir adım kenara çekilirken bakışlarımı kaçırdım. Orada yatan bir ölünün varlığı beni dehşete düşürürken bir de bakmam imkansızdı. Bakışlarımı yavaş yavaş oraya çevirdiğimde yine aynı şeye şahit oldum. Küçük parlak taşı eğilerek orada ceset olduğunu düşünürsek onun üzerine bıraktı. Bunu yapmakta amacı neydi bilmiyordum. Ölü bulduk sen napıyorsun acaba?

Sadece anlamsız bakışlarla onu izlemekle yetinmiştim. Ceketini yerden alarak tekrar üzerine geçirdi ve telefonunu çıkardı. Sanki burda yokmuşum gibi davranıyordu. Artık ben de öyle hissetmeye başlamıştım. Telefonunu çıkararak kurcaladı ve kulağına götürdü. Birkaç dakika bekledikten sonra alayla güldü.

"Katil, sevgilisi."

...

"O beceriksiz iş arkadaşlarına söyle cesedin yerini söyleceğim yere gelsinler."

"Sevgi, umurumda değil.. Tekrar kazanıcam, neyin pahasına olursa olsun."

Telefonu sinirle kapattıktan sonra çatık ifadeyle hızla ilerlemeye başladı. Peşinden koşar adımlarla yürürken iki küreğin ikisi de elimdeydi. Yasak olmasa 'niye işten atıldın?' diye soracaktım. Gerçekten çok merak ediyordum. Şu anda bir işler peşinde olduğu belliydi ama çözemiyordum. Arabanın yanına geldiğimizde sürücü tarafına ilerlediğini gördüm. Galiba beni gerçekten unutmuştu. Peki ya kürekler, onlar ne olacaktı?

Pırlanta ✓Where stories live. Discover now