15. Bölüm

11.9K 738 309
                                    

Eris'ten ayrıldığımı söylediğimde ona yaşattığımı düşündüğüm duygular tam olarak onun tarafından kandırıldığımı öğrendiğim gece hissettiklerimle aynıydı. Bunu gözlerinden anlamıştım. Giderek yaşlanmaya başlayan bakışlarının kurbanı olmamak için arkamı dönüp geldiğim tarafa doğru yürümüştüm. Giderek hızlandırdığım tempo bacaklarımı her adımda daha fazla mesafe kat etmeye zorlarken aklım onda kalmış olsa da bir kez olsun dönüp bakmamıştım. Kendimi buna zorlamıştım.

Eris'e karşı hissettiklerimi hala açıklayamıyordum. Ona karşı beslediğim duygu yalnızca bir hoşlantıdan mı ibaretti onu da bilmiyordum. Heves? Belki. Her şey şöyle dursun, aramızda geçen şeylerin üzerimde unutulmaz izler bırakmış olduğu gerçeğiyle yıpranmıştım belli ki. Öyle güzel şeyler yaşatmış, öyle farklı hisler aşılamıştı ki bana. Muhtemelen derin olan asıl mesele buydu. Eris konusu üzerinde çok fazla düşünmemin ve her şeyi dibine kadar kurcalamamın sebebi ona aşık olmam veya onu kaybetmekten ölesiye korkmam değildi. Beraber geçirdiğimiz tüm o anların çok fazla güzel oluşuydu. Eris'ten çok o anıları özleyecektim. Eris'ten ayrılırken zihnimde çakmış olan tüm şimşeklerin nedeni artık o mükemmel hatıralara yenilerini ekleyemeyecek olmamızdı. Çünkü artık "biz" olmayacaktık. Aramızda ne bir ilişki, ne de bir bağ kalacaktı; herhangi bir günün herhangi bir vaktinde nedensizce aklımıza gelebilecek güzel bir anıdan başka. Ayrılmak tam olarak buydu. Belki kısa, belki de uzun bir süreç boyunca hayatınızın odak noktası haline getirdiğiniz, birlikte gerçekleştirdiğiniz her eylemde daha da kalınlaşacak ve koparmaya çalıştığınızda çok daha fazla acıtacak bir bağ oluşturduğunuz, beraberken geçirdiğiniz her saniyede sanki hiç bitmeyecekmişçesine mutlu hissettiğiniz, söylediği her güzel kelimeyi aslında o söylediği için güzel bulduğunuz, size sarf ettiği her bir cümleyi binlerce defa yeniden duymak istediğiniz, dudaklarından dökülen her bir harfi ve size dokunduğu her bir noktayı ayrı sevdiğiniz insanla kurduğunuz o güçlü bağın sizden sökülüp alınması. Geriye yalnızca oluşturulmuş hatıraların bırakılması. O hatıralara yenilerini ekleyemeyecek olmanın ve bunun bilincine varmanın hissettirdiği inanılmaz boşluk. Ayrılık.

Ondan ben ayrılmıştım. Mecbur olmasaydım kuracağımı aklımdan bile geçirmediğim o cümleyi söyleyen ben olmuştum. Ayrıldığımızı tek bir cümle ile belirtmiş ve arkamı dönüp giderek de sert bir şekilde noktalamıştım. 'Eğer gerekmeseydi yapmazdım, bir gün geç de olsa beni anlayacaktır,' diyerek kendimi avutmaya çalışmıştım tüm gece. Kendime durmaksızın parti gecesini hatırlatmış, her şeyin temelinin bir yalandan ibaret olduğunu unutmamayı tembihlemiştim zihnime. Fakat her şeyin üstünü örtmek için yeterli olmamıştı çünkü başta beni kandırdığını öğrendiğim gece her ne kadar hayatımın en kötü anılarından biri haline gelmiş olsa da sonrasında o parkta beni ağlarken bulmuş olması ve beraber yaşadıklarımızın ardından gerçeğe evrilen tüm o yalan hislerin inanılmaz U dönüşünden bahsetmesi beni ona inandırmıştı. Ondan koşulsuzca hoşlanmaya devam etmiştim. 

Peki ya ne değişmişti? 

Ne olmuştu da birdenbire Eris'e olan hislerimden tek çırpıda vazgeçebilmiştim? Ateş'e karşı neden direnmemiştim? Eris'ten ayrılmamı istediğinde onunla pazarlığa bile girişmemiştim. Sadece yapmıştım. Dikkatimi dağıtan neydi? Farklı duygular mı?

Ondan ayrıldığımı söyledikten sonra yüzüne yerleşen ifadeyi hatırımdan silmek oldukça zordu. Ancak o an aklımda yalnızca olasılıklar vardı. Ateş'in blog hakkında çenesini kapalı tutup tutmayacağı, eğer tutmazsa olabilecekler ve elimde olan seçenekler. Eris'ten ayrılmamı bir şantaj eşliğinde istemişti benden. Talep açıktı fakat sebepler oldukça bulanıktı. Bunu neden istediğine dair bir açıklama getiremiyordum. Eris'in geçmişinin pek de parlak olmadığına dikkatimi çekmişti sadece. Onun uygun bir erkek arkadaş olmadığından ve zaman geçtikçe beni üzebileceğinden bahsetmişti üstünkörü. Anlayamadığım tek şey beni neden korumak istediğiydi. Ateş çok ilginç davranıyordu ve tüm bu karmaşa düşünemeyecek kadar yoruyordu beni. Hiçbir kanıya varmadan, düşünüp taşınmadan, pat diye ayrılmamın sebebi bu yorgunluktu belki de. Kafam yorulmuştu. Eris'in karşısına çıktığımda ise yalnızca bana verilen komutu iletmiş ve akışına bırakmıştım.

ANONIM BLOGWhere stories live. Discover now