21. Bölüm: Aksiyonsuz Bir Gün Bulunamadı

219 16 4
                                    

(Medya, Güneş Demir)

Uzun bir aradan sonra tekrar merhabalar. Özlemişim. Güneşin modeli hakkında konuşacak olursam bence en çok Güneş vibe veren bu kızdı benim için. Çok aradım ama en içime sinen buydu.

O zaman hiç vakit kaybetmeden sizi bölümle baş başa bırakayım

İyi okumalarr

——————

Siyah dar bir pantolon ve siyah bir tişörtle dışarı çıkmaya hazırdım. Sarı saçlarım salıktı. Yüzüme gram makyaj yapmamıştım. Kapıyı açtım ve ayakkabılarımı giydim. Annem belirdi kapıda. "Nereye böyle cenazeye gider gibi?" Göz devirdim. "Ne alakası var anne?" Dudak büzdü. "Ne bileyim kızım. Normalde elbise tulum tarzı şeyler giyerdin renkli renkli." Gülümsedim. "Sadece bu akşamlık böyle"

"İyi geç kalma bak terlik manyağı yaparım gelince!" Güldüm ve öpücük attım. "Tamam anne geç kalmam." Merdivenlerden indim ve apartmanın kapısını açtığımda Eflanın çoktan arabayla kapının önünde durduğumu gördüm.

Beni görür görmez elinde tuttuğu sigarayı yere attı ve üstüne bastı. Gülümsedi. Bende gülümseyerek ona yürüdüm. "Sigara çok içiyorsun galiba?" Güldü. "Çok içmem. Arada sırada. Sen ağzına bile sürmemişsindir kesin." Bunu küçümsemek için değilde gururla söylemişti. Bakın bakın arkadaşım hiç sigara içmemiş! Der gibi.

Güldüm. "Yok içmiştim bir kere. Buruk bir gülümseme belirdi dudaklarımda. Onunda gülmesi soldu hafif ama hala dudaklarında hafif bir gülümseme belirgindi. "Hadi bin. Seni içim sıkılınca gittiğim bir yere götüreceğim. Çünkü sanırım seninde için sıkılmış."

"Nereden bildin içimin sıkıldığını?" Arabanın kapısını açtı ve bindi. Bende ön koltuğa bindim hızla. "Ben hissederim." Kemerini taktı. Bende taktım. "Ama nasıl?" Diye direttiğimde arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı. "Siyah giyinmişsin. Makyaj yapmamışsın. Ve nefes alamadığını hissederek dışarı çıkmak istemişsin. Arkadaşlarınla kafanı dağıtmak eğlenmek istemişsin. Belkide sadece anlatmak."

Her şeyi doğru bilmesine şaşırdım. Bakalım daha ne kadar şaşırtacaktı beni. "Sen peki Efla? Sende siyah giyiniyorsun hep, makyaj yapmıyorsun, ve seni sigara içerken görüyorum." Gülümsedi sadece. "Ben doğduğumdan beri böyleyim Güneş." Gözlerimi kaçırdım.

Radyoyu açtığında ilk saçma sapan bir şarkı çıktı. İkinci açışında kalbenin sadece şarkısı açıldı. "Çok severim bu şarkıyı." Eflaya baktığımda şarkıya eşlik ettiğini gördüm. Ezbere bildiğine göre o da seviyordu.

Sesi çok güzeldi. Benim sesimle de ayı sesi yarışırdı. Yol boyu güzel sesiyle şarkıya eşlik etti. Fakat eşlik ederken yanaklarından düşen gözyaşlarını gördüğümde Eflanın hiç iyi şeyler yaşamadığına emin oldum. Bir şarkıya bile ağlayacak şeyler...

Araba yukarı doğru çıktı. Efla arabayı manzarası iyi olan bir yere park etti. Yol boyu süren sessizliği o bozdu. "Hadi in bakalım." Arabadan indim, ardımdan o. Arabanın kaputuna Oturdu. Bende yanına.

Karşımdaki şehir manzarasını görünce ağzım açık kaldı. "Yuh!" Dedim kendime hakim olamayarak. Güldü. "Öyle. Çok güzeldir burası." Cebinden sigara paketini çıkardığında duraksadı ve bana baktı. "Yanında içsem rahatsız olur musun?" Güldüm. "Bence ben hayatımın aşkını aramayı bırakıp direkt sana nikah basayım." Kahkaha attı. "İçebilirsin sorun değil." Dediğimde yaktı bir tane.

Dumanı üflediğinde sordu; "Senin neden kalbin kırık Güneş?" Derin bir nefes aldım. "Senin neden kırıksa o yüzden." Başını salladı. "Aşk." Diye fısıldadı. Yüzümü buruşturdum. "Hayır. İhanet. Sırtımdaki bıçaklar. Verilmeyen sözler. Saklanan şeyler." Sigarasından derince çekti içine.

Üflediğinde konuştu. "Nereden bildin kalbimin bu yüzden kırık olduğunu?" Omuz silktim ve güldüm. "Ben hissederim." Onu taklit etmeme o da güldü. "Gülce ve Ekimden başka arkadaşım olmadı." Duraksadı. "Tabi tek bir kişi dışında." Başımı salladım ona katılarak.

"Benimde öyle. Sizden başka sadece bir arkadaşım var. Onunlada çok yakın değiliz. Yakın olmaya on birinci sınıfın sonlarında başladık. Bana hep destek oldu." Hazalın hakkını gerçekten ödeyemezdim.

"Anlatmak ister misin?" Diye sordu. "Sen anlatacak mısın?" Gülümsedi. Başını iki yana salladı. "Anlatamam. Belki daha sonra." Anlayışla başımı salladım ve derin bir nefes aldım.

Başladım anlatmaya. Kalp kırıklıklarını, aldanmalarımı, ağlamalarımı, delirmelerimi, sırtımdaki iki tane bıçağı, bıçağın acısını, yani her şeyi. Dinledi. O kadar dikkatle ve güzel dinledi ki şaşırdım. Arada sırada tepkiler verdi. Moral verdi. 'Artık ben varım' dedi. Ve onun bir kaç cümlesi bile o kadar iyi geldi ki...

"Öyle." Dedim iç çekerek. "O kadar." Bilmem kaçıncı sigarasının dumanını üflerken güldü. "O kadar?" Başını salladı. "O kadar mı gerçekten? Geçmişten bahsettin peki şimdi?"

"Şimdi..." dedim ve elinde tuttuğu sigarasını kaptım. Şaşkınlıkla bana baktı. "Şimdi unutamıyorum." İçime çektim dumanı. Gözlerim yavaşça doldu. Boğazım düğümlendi. "Unutamıyorsun değil mi?" Başımı salladım ve içimde tuttuğum dumanı üfledim.

Bu sefer öksürmedim. Öksürünce birisi benimle eğlenmedi. Veya artık beni satacak biri yoktu.

Ama hala ordaydılar. Beynimin içinde bir yerlerde. Anılarıyla birlikte beynimde yaşıyorlardı.

"Ağlama bak sakın bende ağlarım." Gözlerimin dolduğunu görmüş olmalıydı. Gözlerim şehir manzarasını izlerken güldüm. "Ağlamam merak etme." Ağlamaktan nefret ediyordum. Son bir kez çektim lanet sigaranın dumanını içime. Efla beni izledi sadece. İçimdeki dumanı üfledim ve sigarayı yere attım. Üstüne bastım ve gülümseyip ona döndüm.

"Gidelim mi?" Başını salladı. "Gitmek istiyorsan gideriz." Arabanın kaputundan indi. Bende ardından indim. Biz iner inmez motor sesleri geldi yüksek bir sesle. Efla kaşlarını çattı benim gibi. Ve bizim arabanın olduğu araziye üç motor geldi.

Efla beni kolumdan tutarak yanına çekti.

Motordan inen üç adam kafalarındaki kasklarını çıkardılar ve Eflaya baktılar. "Sonunda bulduk ha seni?" Tüm bedenim endişeyle titrerken burada ne olduğunu çözmeye çalışıyordum. "Şu an değil." Dedi Efla onda hiç görmediğim bir sertlikte.

Öne çıkan adam güldü. "Şimdi değilde ne zaman?" Efla bir küfür savurdu. Ona baktığımda onunda ne yapacağını bilmiyormuş gibi bir hali vardı. "Bunlar kim?" Diye sorduğumda bana baktı.

"Beni isteyenlerden sadece biri." Gülümsedi. "Şimdi arabaya geç ve beni bekle." Endişeyle baktım. "Sen ne yapacaksın?" Kahkaha attı. "Ne istiyorlarsa vereceğim. Belli ki dayak istiyorlar" onlara baktı. "Değil mi beyler?"

Adamlar keyifle gülümserken birazdan burada hiç iyi şeyler olmayacağını derinden hissettim.

Aksiyonsuz bir günüm geçsin ya yeter!

(BÖLÜM SONU)
————
Evet bölüm bu kadardı. Artık devamlı bölümler atmaya çalışacağım ama aksarsa lütfen kusura bakmayın.

Rüzgar Gülü (Yarı texting)Where stories live. Discover now