10. Bölüm: Sarışın

254 21 4
                                    


Çooook iyi okumalarr❤️

——————

Kızlarla alışveriş merkezinden çıktıktan sonra havanın karardığını görüp kısa çaplı bir şok geçirmiştik. Sonra yinede planlarımızdan vazgeçmeyerek kumsala gitmeye karar vermiştik. Aldığımız kıyafetleri mağazanın giyinme kabininde giymiştik.

Eflanın arabası kumsalın önüne park olduğunda konuştum. "E nerede oturacağız?" Efla güldü. "Benim her zaman bagajımda bulunur masa sandalye. Sen endişe etme." Efla ve diğerleri indi arabadan. Bende arkalarından.

Efla bagajı açtı ve içindeki sandalyeleri her birimize verdi. Kendi ise iki sandalye ve birde masa taşıyordu. Zorlanmadan taşımasına çok şaşırdım. Dört kız kumsala doğru ilerlerken Efla bana yetişti "Taşımakta zorlanıyorsan alabilirim." Elimdeki sandalyeden bahsediyordu. "Yok hayır. İsterden asıl ben alayım." Güldü. "Sağol. Taşırım ben." Ve beni geçti. Şaşkınlıkla baktım arkasından.

Kumsala vardığımızda masayı kurduk. Sandalyeleride açtığımızda Efla yine yerinde durmayarak cips çekirdek almaya gitti. Bizde iyice kurulmuş, oturmuştuk.

Miraçtan hiç cevap gelmemişti ve itiraf ediyorum fazla hızlı davranmıştım. Bu yüzden biraz pişman olabilirdim. Ama biraz yani çok değil.

Ofladım. Of tamam çok. Çok pişmanım. Şimdi iyice benden soğuyacak ve konuşmak istemeyecek işte. Ekim beni dürtükledi. Ona baktım. "Ne oldu?" Gözleri yanımızda bir yerdeydi. Baktığı yere çevirdim kafamı. Üçlü erkek arkadaş grubu bizim gibi sandalyeleri kurmuş oturmuştu. Omuz silktim. "Ne var ki?" Hınzırca güldü. "Ay Güneş, Yakışıklı değiller mi?"

İnceledim onları. "Yakışıklılar." Ekim güldü. "Öyle tabii." Efla ileriden buraya geldi elindeki poşetle. "Alın bakalım." Masaya cips ve çekirdekleri bıraktı. "Eee içecekler?" Sonunda telefondan başını kaldıran Gülce Eflaya baktı.

Efla dudağını dişledi. "Unuttum onu ya." Eflaya baktım. "Önemli değil ya. İçeceksizde içeriz. Sorun değil." Ekim kolumu tuttu. Ona çevirdim kafamı. Ayağa kalktı aniden ve benide kaldırdı. "Noluyor Ekim?" Beni dinlemedi ve konuşup gülüşen erkek grubuna ilerletti bizi.

Çocukların önünde durduk. Ekim gülümsedi "Selam!" Üç çocukta anlamayarak bize baktı. Bense ne yapacağımı bilemiyordum. "Ya bizim içecekler yok da. Acaba şu elinizde tuttuğunuz kahveleri nereden aldığınızı sorabilir miyim?" Bende Ekime ayak uydurup güldüm.

"Öyle aniden geldik kusura bakmayın ama gerçekten merak ettik." Merak falan etmemiştim ama sırf onu yalnız bırakmamak için demiştim. En sağda oturan hafif tebessüm etti. "Bir yerden almadık, biz yaptık. Bu bardakları marketten aldık." Sarışın çocukla göz göze geldik. Konuşma ihtiyacı hissettim.

"Aaa bilemedik özür dileriz. Hadi gidelim." Ekimi kolundan tutup arkamı dönecekken sarışın çocuk birden ağzındaki şeyi püskürttü.

Ve evet. Bana. Bacağıma.

Şokla ve bacağımın yanmasıyla çığlık attım. Sarışın çocuk ayağa fırladı ve yanıma geldi. "B-ben çok özür dilerim. İstemeden oldu. İyi misin?" Sinirle soludum. "Ya nesi yanlışlıkla olacak. Dedin ben bi şu kıza püskürteyim mi dedin naptın anlamadım ki?!"

Ekim çantasından çıkardığı mendille bacaklarımı silmeye başladı hızla. "Ekim tamam ver bana ben silerim." Ekim doğruldu ve mendili bana uzattı. Silmeye devam ettim. "Ben gerçekten çok özür dilerim." Efla yanıma geldi. "Hayırdır noluyor burada?" Sesi sert ve soğuktu.

"Ya valla yanlışlıkla oldu." Efla konuştu; "Birader bu işin yanlışlıklığı mı olur? Dikkatli olsana azıcık!" Sabır çekti. Sarışın çocuk yanıma yaklaştı. "Özür dilerim." Dedi bininci kez. Bacaklarımı silmeye son verip doğruldum. Nefesimi verdim sıkıntıyla. "Neyseki çok sıcak değildi." Başını salladı onaylar gibi.

Sarışın çocuk dikkatlice bana baktı. "Özür dilerim Güneş." Şokla gözlerim irileşti. "Adımı nereden biliyorsun be sen?" Güldü hafifçe. "Arkadaşının 'Güneş baksana çok yakışıklılar değil mi' lafından" sandalyede oturan diğerleride güldü. Utançtan kızarmıştım ama belli etmedim. "Kuru iftira." Ekime çevirdim kafamı. "Dimi Ekim." Uyarıcı sesimle hızlıca  başını salladı. "Tabii ki."

Sarışın çocuk pek ikna olmuş gibi gözükmüyordu. Ama yinede başını salladı. "Peki peki. Ama özür amacıyla siz güzel kızlar kahve ikramım etmemize izin verin." Efla hemen atıldı. "Yok istemez." Ekim koluna vurdu. Güldü sonra "Şaka yapıyor o. Kabul ediyoruz tabii. Sonuçta özür diliyorlar bak." Sarışın çocuk arkasını döndü ve sandalyede oturan çocuğa seslendi "Rüzgar, oğlum dört tane kahve hazırla sen hemen." Bana döndü yine. Rüzgar denen çocuk ayağa kalktı ve masadan kahveleri hazırlamaya başladı.

Sarışın çocuğun bakışları altında rahatsız olunca bende ona baktım ve göz kırptım "Hayırdır?" Omuz silkti. "Oturmaz mısınız?" Kafamı iki yana salladım. "Yok sağolun." Arkama döndüğümde Efla ve Ekimin sessizce durduklarını gördüm.

"Siz geçin isterseniz Gülcenin yanına. Ben getiririm." Ekim başını salladı ve yerimize yürüdü. Efla pek emin olmasada o da bir bakış atıp gitti Ekimin peşinden. Derin bir nefes alarak sarışın çocuğa döndüm. Hala bana bakıyordu. "Lan ne bakıyon?" Tersleyişime karşı güldü. "Hiç. Öylesine." Sabır çektim içimden ve bakışlarımı başka bir yere çevirdim.

Adı Rüzgar olan çocuk elinde tepsiyle yanımıza geldi ve tepsiyi bana uzattı. Aldım ve teşekkür ettim. Hala beni izleyen sarışına baktım ters ters "Töbe yarabbim ya!" Arkamı döndüm ve kızlara doğru ilerledim.

Tepsiyi masaya bırakarak sandalyeme oturdum. Çoktan çekirdekleri açmış yiyen kızlar kahvelerini alıp yudumladılar. Bende avcuma bir tutam çekirdek aldım.

"Öyle oldu işte." Gülce güldü. "Nasıl püskürtmeyi becerdi acaba?" Eflada ona katıldı. "Salak adam işte ne olacak. Neyseki sıcak değildi de yanmadı bacakların Güneş." Herkes bana döndü ne diyeceğimi merak ederek.

Benim gözlerim sarışındaydı. Bir tane çekirdek çitledim. "Onu bunu bırakında sarışın çok yakışıklı." Herkes şokla bana bakarken ben ağzımdaki çekirdeğin kabuğunu tükürdüm

Elime kahveyi alıp yudumladım ve güldüm. Ne yapsaydım yalan söyleyip çarpılsa mıydım?

Yakışıklıydı işte

(BÖLÜM SONU)

Rüzgar Gülü (Yarı texting)Where stories live. Discover now