Chronosaurus | Changbin

By cileklisut00

43.6K 4.6K 5.6K

[Ne kadar üzgünsen o kadar mutluyum. Ne kadar incindiysen o kadar eğlendim.] Ülkenin her yerinde, neredeyse h... More

⚠️⚠️⚠️
GİRİŞ
1
2
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21×FİNAL

3

1.9K 202 227
By cileklisut00

Üçüncü ve son deney üssünden çıkar çıkmaz arabaya bindik hızla. İlkinden sonra güvenliklerin sayısını artırmışlardı fakat sorun olmamıştı. Başka bir Zaman Canavarı yoktu neyse ki.

Güneş doğarken araba hızla ilerliyordu. Felix, Hyunjin ve Jeongin uyuklarken gözlerimi yola odaklamıştım. Arkamızdan gelen patlama sesine karşılık gülümsedim.

Devlete çok büyük zarar vermiştik. Uzun süre toparlanamaz ve deneylere devam edemezlerdi.

Chan'ın esnediğini görünce, "İstersen ben sürebilirim. Yolu öğrendim." dedim.

"Sen benden daha fazla yoruldun." derken dikiz aynasından bana bakmıştı.

"Şu an çok mutlu ve heyecanlıyım. İstesem de uyuyamam."

İtiraz etmeden kenara çektiğinde kapıyı açıp indim. Chan ve Changbin de inmişti. "Ben de uyumayacağım. Hyunjin ile yer değiştireyim." dedi Changbin.

Şoför koltuğuna geçip aynaları ve koltuğu kendime göre ayarladım. Chan benim yerime geçmişti. Changbin de Hyunjin'i uyandırıp onun yerine geçti. Herkes yerini aldığında arabayı çalıştırdım.

Changbin'in beni izlediğinin farkındaydım. Yaklaşık on dakikanın sonunda konuşmaya karar vermişti. "Deney üssünden kaçınca ne yaptın? Nasıl hayatta kaldın?"

Güzel soruydu.

"Pekala." diyerek iç çektim ve o zamanları hatırlamaya çalıştım. "İlk olarak, hiç bilmediğim bir dünyada yapayalnızdım. Başta çok korktum ama geri dönebileceğim bir yer yoktu. Ne ev, ne aile. Gerçi bu kelimeleri sonradan öğrendim de, konumuz bu değil. Hayatta kalmak zor olmadı. İnsanları izledim ve para karşılığında alışveriş yaptıklarını gördüm. Benim param yoktu, bu yüzden zamanı durdurarak neye ihtiyacım varsa çaldım. Sonra para çalarak kendime kalacak bir yer tuttum, tabii bunu akıl edene kadar yaklaşık bir ay sokakta yaşadım." Son söylediklerimden sonra güldüm. O zaman küçüktüm ve tecrübesizdim.

"Bilgisayar ve telefon kullanmayı öğrendim, ülkede neler olduğunu araştırdım. Dizi ve filmler izledim, matematik ve diğer derslere baktım. Öğrendim, anlayacağın. Yıllarca kaçırdığım ne varsa baktım. Sonra da işleri ilerleterek profesyonel bir hırsız oldum. Son üç yıldır da Nemesis olarak yaşıyorum."

"Şimdi kaç yaşındasın?" diye sordu.

"Doğum günümü bilmiyorum. Haberlerde dediklerine göre 14 yaşımdayken kaçtım ve kaçalı 6 yıl oluyor. 20 diyebiliriz herhalde."

Bir süre sessiz kaldıktan sonra, "İlanlarda olan resminden farklısın. O yüzden seni başta tanıyamadık." demişti.

"Büyüdüm. Çocuktum o fotoğraf çekildiğinde. Hatta komik bir hikayesi var. Bana kıpırdaman durmamı söylediklerinde yine nereden elektrik verecekler diye düşünüyordum. Sonra birden beyaz bir şey gözlerimi kamaştırdı, çığlık atıp ağladım. Kör olduğumu sanmıştım." Kıkırdayarak anlattığımda dikiz aynasında bir kıpırdanma oldu. Dikiz aynasına birkaç saniyeliğine çevirdim gözlerimi.

"Bence komik değil. Oldukça üzücü hatta." dedi Changbin.

"Sana eğlenceli bir şey söyleyeceğim." derken gülümsedim. "Arkamızda bir araba var ve bizi takip ediyor."

Korkuyla arkasına dönüp baktı. "Bunun neresi eğlenceli?!" diye bağırdı telaşla.

Direksiyonu sıkıca tutarken gaza yüklendim. Önüne dönerek koltuğa sindi, çok hızlı gidiyorduk şu an. "Çünkü istediğim kadar hız yapabilirim. Ayrıca o aptallar hâlâ bizi yakalayabileceklerini düşünüyorlar. Acınası haldeler."

"Nasıl sağ çıktılar ki o patlamadan?"

Dudaklarım gülümsemekten yırtılacaktı galiba. Kalbim ağzımda atıyordu. "Buraya geleceğimizi biliyorlardı, bizi beklediler." Dikiz aynasına baktım, bize yetişmeye çalışıyorlardı. "Ah, zavallılar. Şimdi zamanı durdursam ne yapabilirler ki?"

"Bizi bekledilerse hazırlıklı olmalılar. Hafife almayalım." dedi Changbin.

"Haklısın. Şu arkadakileri uyandır da onlar da anın tadını çıkarsın."

"Sen eğleniyor musun şu an gerçekten?" Sesi, sen delirmişsin diye bağırıyordu sanki.

"Hey, eğlenmemek senin suçun!" Anın verdiği heyecanla bağırdığımda arkadakiler uyanmıştı.

"Niye bu kadar hızlı gidiyoruz? Yavaşla biraz." dedi Hyunjin.

"Arkaya bakın." diyen Changbin sayesinde arkadaki dörtlü neler olduğunu hızla kavradı.

"Nereden çıktı şimdi bunlar?"

"İsterseniz arabayı görünmez yapabilirim." Jeongin'in teklifini duyunca, "Arabanın sesinden bulurlar bizi." diyerek reddettim.

"Nasıl kurtulacağız peki?"

"Beyninizi çalıştırın biraz. Changbin, sen telekinezi yapıyorsun. Arkamızdaki arabayı yoldan çıkar." Hyunjin konuşunca Changbin hemen arkaya dönüp ellerini kaldırdı. Dikiz aynasından bizi takip eden arabaya baktığım esnada, araba sola doğru devrildi ve içindekiler mahsur kaldı.

"Galiba birilerini öldürdüm." derken önüne döndü. Sesinden anladığım kadarıyla bundan memnun değildi.

"Hadi ama! Onlar kötü adamlar, biz de iyi baş rolleriz. Ölmek onların kaderiydi." dedim sırıtarak.

"Sen hiç konuşma. Hayatımda katilliği bu kadar normalleştiren başka birini daha görmedim."

Ormana girdiğimizde, Changbin'i duymazdan gelerek radyoyu açtım ve biraz yavaşladım. Hareketli bir müzik çalarken yerimde hafifçe sallanarak şarkıya eşlik ediyordum. Eve ulaşana kadar kimse konuşmamıştı bir daha.

Arabayı park edip indim ve kollarımı kaldırarak gerindim. Evin kapısı açıldı ve evdekiler dışarı çıktı. "Meraktan çatladık. Halledebildiniz mi?" dedi Jisung.

"Hallettik hallettik. Şimdi uyumamız lazım, sonra konuşuruz."

Herkes odalarına çekildiğinde ben de kendimi yatağa atıp uykuya dalmıştım.

***

"Fikri olan?" Chan sorduğunda, hepimiz salondaki koltuklarda oturuyorduk. Başbakanın cezasını nasıl keseceğimize karar verme zamanıydı şimdi.

Minho elini hafifçe kaldırarak konuşacağını belirtti. Onlarla geçirdiğim dördüncü gündü ve birbirlerinin düşüncelerine çok önem verdiklerini şimdiden anlamıştım. Herkesi dinleyip ortak bir sonuca varmaya çalışıyorlar, bunu yaparken de sakince konuşuyorlardı.

"Biraz araştırırsak mutlaka bir zaafını buluruz. Bulunca da vakit kaybetmeden harekete geçeriz." dedi Minho.

"Öldüreceğiz, değil mi?" diye sordu Jeongin.

"Çocukları bile öldürdük, yani o itin kesinlikle ölmesi gerekiyor."

"Reddediyorum." dediğimde bana şaşkınlıkla baktılar. Gülümsediğimde, "Bu gülüşü hiç sevmiyorum. Yine garip bir şey söyleyecek." dedi Changbin yüzünü buruşturarak.

"Öldürmek ona ödül olur. Hemen ölmesine izin veremem." dedim.

"Alın işte, biliyordum." Changbin'e kimse bir şey demedi, muhtemelen onlar da aynı düşünüyordu.

"Aslında haklısın." diyen Chan beni şaşırtmıştı. Ne söylesem itiraz etmelerine alışmıştım. "Yıllarca sayısız çocuğun acı çekmesine, hatta ölmesine sebep oldu. Cezası sadece ölüm olmamalı."

"Katılıyorum. O çocukların ölümüne sebep olduysak bari intikamlarını alalım." Minho'nun sözlerinden sonra bir süre sessizlik oldu.

"İtiraz eden var mı?" Kimseden ses çıkmayınca Chan, "Öyleyse Nemesis, Hyunjin ve ben başbakanın açığını arayacağız. Jeongin, Seungmin ve Minho enerji kaynağı arayın. Felix, Changbin ve Jisung da geçiş noktası arasın. Anlaşıldı mı?" dedi.

Diğerleri onaylamıştı ama benim kafama bir şey takılmıştı. "Geçiş noktası ne?" diye sorduğum zaman, diğerleri onlara verilen işleri yapmak için salondan çıkmıştı. Sadece Hyunjin, ben ve Chan kalmıştık.

Chan bana dönerek açıklamaya başladı. "Başka bir evrene geçmemiz için uygun olan yer demek. Bir evrenle diğeri, zaman zaman kesişir ve diğerine geçmek kolaylaşır. Bu yüzden en uygun zamanı ve yeri bulmamız gerekiyor. Elbette o zamana kadar enerjiyi de bulmalıyız."

"Nasıl bir enerji arıyorsunuz? Elektrik falan mı?"

"Belki. Güçlü bir şeye ihtiyacımız var."

"O zaman bu evren değiştirme işi çok zor bir şey. Nereden bulacaksınız aradığınız enerjiyi?"

Chan gülerek omuz silkti. "Hâlâ arıyoruz. Ümidimizi kaybetmek için henüz erken. Bizimle gelip gelmeyeceğine karar verdin mi?"

"Henüz değil. Gelmeyi istiyorum ama içime sinmeyen bir şeyler var. Biraz daha düşünmem gerek."

Chan anlayışlıydı. Sadece gülümseyip başını sallamaklar yetindi.

"Haberlere çıktık!" diyerek içeri daldı Jeongin. "Hepimizin ismini ve resmini koymuşlar, kara listeye alınmışız. Bizi gördükleri yerde öldürene ödül vereceklermiş. Üstelik çocuklar ve çalışanlar patlamada öldüğü için bizi canavar olarak halka tanıtıyorlar!"

"Daha da kötüsü," derken peşinden içeri girmişti Seungmin. "Hepimizi avlanacak bir hayvana benzetiyorlar. Bizi öldürenlerin katil olmayacaklarını ve ceza almayacaklarını da üzerine basa basa söylüyorlar. Halkı bize karşı ayaklandırıyorlar anlayacağınız."

"İsterseniz yayınları keserek halkı kışkırtmalarını engelleyebilirim." dedi Hyunjin.

"Olmaz, o zaman ellerine koz vermiş oluruz. " Chan düşünceli bir şekilde konuştu. "Herkesi tekrar topla."

Jeongin hızla çıkıp diğerlerini çağırmaya gitti ve sadece iki dakika içinde gelmişlerdi. Seungmin olanları diğerlerine anlatırken arkama yaslanarak kaşlarımı çattım.

Bulunduğumuz durum benim için sorun değildi, zaten yıllardır bunun gibi birçok durumun üstesinden gelmiştim. Şu an canımı sıkan şey sayımızın fazla olmasıydı. Tek başımayken sadece kendim hakkında endişelenmem yetiyordu -hatta eğleniyordum- fakat şimdi diğerleri için endişeliydim.

"Gündüz ve geceleri nöbet tutacağız. Olur da yerimizi bulurlarsa uygulayacağımız iki plan var. Birincisi, eğer sayıları azsa sessizce etkisiz hale getireceğiz ve ben onları hipnoz ederek hafızalarını sileceğim. İkincisi, eğer kalabalıklarsa Nemesis zamanı durduracak, toparlanıp gideceğiz buradan. İtirazı olan?"

Onların konuşmadan önce hep yaptığı gibi elimi kaldırdım. "İtirazım yok ama bir önerim var."

"Devam et." dedi Chan.

"Herkes her şeye hazırlıklı olsun. Kendinize her an evden gidecekmişiz gibi bir çanta hazırlayın. Buradan ayrılınca nereye gideceğimize de şimdiden karar vermeliyiz. Ayrıca sizin için biraz endişeliyim. Birkaç soru soracağım, dürüstçe cevaplayın."

Ayağa kalkarak Felix'i de kaldırdım. Arkasına geçerek elimde sanki bıçak varmış ve boynuna yaslayarak onu tehdit ediyormuş gibi durdum. "Şimdi ben, bizi yakalamaya gelenlerden biriyim ve Felix'i rehin aldım. İlk yapacağınız şey ne olur?"

Birbirlerine baktılar. Minho, "Felix'i kurtarmaya çalışırız." dedi.

"Hepiniz birden mi?" diye sorduğumda herkes başını sallamıştı.

"Öyleyse hepiniz öldünüz." dedim ve olayları gözlerimde canlandırdım. "Bağırıp çağırarak dikkatinizi kendi üzerime çektim. O sırada benimle birlikte gelenler, siz fark etmeden etrafınızı sardı ve hepinizi öldürdü. Ben de Felix'i öldürdüm." Elimdeki hayali bıçakla boğazını kesiyor gibi yaparak Felix'i bıraktım.

Felix ellerini boğazına koyup sertçe yutkunurken diğerleri donup kalmıştı.

"Neden böyle oldu biliyor musunuz? Yedi kişiydiniz ama birbirinize güvenmek yerine tek bir şeye odaklandınız. Yapmanız gereken şey gruplara ayrılmaktı. Bırakın Felix'i Seungmin kurtarsın. Siz de Seungmin'i ve Felix'i koruyun. Gözlerinizi ve beyninizi sakın ama sakın tek bir şeye odaklamayın."

Birkaç saniye sessizlik oldu. Yüz ifadelerinden bana hak verdiklerini görebiliyordum.

"Başka bir soru daha." diyerek elimi Felix'in omzuna koydum. "Siz saklanıyorsunuz ve benim sizden haberim yok. Sadece Felix'i gördüm ve onu yakalayıp götürmek için arabaya bindirdim. Ne yaparsınız?"

Jeongin hevesle elini kaldırırken, "Arabaya saldırıp Felix'i kurtarırız." dedi.

"Evet, bence de." dedi diğerleri de. İç çektim, gidecek çok yolları vardı.

"Yine öldünüz. Şimdiye kadar nasıl hayatta kaldınız anlamadım." dediğimde, "Neyini beğenmiyorsun asıl ben anlamıyorum." dedi Minho.

"Adamlar silahlıydı ve ateş ettiler. Kendinizi güçlerinizle korudunuz ve yaralanmadınız ama yerinizi belli etmiş oldunuz. Artık etrafınızda ne kadar insan varsa onların hedefi haline geldiniz. Halkın yardımıyla yakalandınız ve hepinizi öldürdüler."

"Felaket senaryosu bunlar. Gerçekleşeceğinden emin olamayız. Ya etrafta kimse olmazsa ve Felix'i kurtarırsak?"

"O kadar çok suikaste uğradım ki, hepsi de bu senaryolara yakındı. Eğer hata payı olmayan bir işe girişecekseniz en kötü ihtimale göre plan yapmalısınız."

"Nemesis haklı. Bence bize öğrettikleri işimize yarayabilir." dedi Chan. "Devam et lütfen."

"Pekala. Yapmanız gereken şey, arabayı takip etmek ve uygun bir zamanda aralarına sızmak olmalıydı. Devamında Felix'i kurtarmak çocuk oyuncağı olur." Felix'e oturmasını işaret ederek ellerimi belime koydum. "En büyük önceliğiniz kendinizi korumak ve saklamak olmalı. Eğer içinizden biri açığa çıkarsa sakin kalmalı ve kendinizi güvene almalısınız. Eğer dediğimin aksini yaparak kimliğinizi belli ederseniz, artık yardıma ihtiyacı olan kişi sayısı iki olur ve diğerlerine yük olursunuz. Anladınız mı?"

Başlarıyla onayladıklarında derin bir nefes aldım. "O zaman son soru. Jeongin, Changbin ve Seungmin aynı ortamda. Jeongin ile Seungmin'in kimliği açığa çıktı, üç kişisiniz ama savaşamayacağınız kadar kalabalıklar. Changbin'in farkında değiller." dedikten sonra elimi silahmış gibi yaparak Jeongin ve Seungmin'e ateş ettim. "İkisini vurdum." Elimi indirip Changbin'e çevirdim bakışlarımı. "Ne yapacaksın Changbin? İkisi de ölmek üzere."

Herkes Changbin'e bakıyordu. Changbin'in gözbebekleri titredi ve bana tereddütle baktı. Cevap vermeyeceğini anlayınca ben devam ettim.

"İkisini bırak ve kaç."

"Asla olmaz!" diye bağırdı Changbin. "Orada onlarla ölürüm daha iyi!"

"Ama diğerlerinin sana ihtiyacı var."

"Nasıl bu kadar duygusuz olabilirsin?"

"Hayır, hyung. Dediğini yapman gerekiyor." dedi Jeongin.

"Evet. Sonuçta olan olmuş, ölüyoruz. İstediklerini vermemelisin, yaşaman gerek." diyerek başını salladı Seungmin.

"Ben ölüyor olsaydım, siz beni bırakır mıydınız?" Changbin sertçe sorduğunda birkaçının gözleri dolmuştu. Duygusallaşmalarını bir noktaya kadar anlayabiliyordum.

"Bunun olmasını önlemek için bir fikrim var." dediğimde bana baktılar umutla. "Telsiz ya da kulaklık kullanacağız. Böyle bir durumda bana haber vereceksiniz ve zamanı durdurup yanınıza geleceğim."

"Fikir güzel ama sen ağır yaralı iki kişiyi nasıl kurtarabilirsin ki?"

Omuz silktim. "Siz orasını dert etmeyin. Dediklerimi unutmayın yeter."

Sonraki günler zor geçmişti. Gece ve gündüz ikişer kişi nöbet tutuyordu ve çalışmalarımızı hızlandırmıştık. Bir takımla çalışmak -özellikle de takım ruhu çok yüksek olan bir takımla- benim için çok yeniydi ama sevmiştim.

Normalde yemeğimi ya çalardım ya da çaldığım parayla yerdim, şimdiyse bu çocuklar kendi yemeklerini benimle isteyerek paylaşıyorlardı. Ne zaman bir hata yaparsam kendime kızardım ama onlar bana sorun olmadığını söylüyordu. Hatta biraz daha yakınlaşmıştık bence. Önceden garipsedikleri hareketlerime de alışmışlardı. Eğer çok heyecanlanırsam Chan halime gülerek beni sakinleştiriyordu.

İçeriden gelen cam kırılma sesiyle uykumdan uyandım. Koşma sesleri ve bağırışları duyunca hızla yerimde doğrularak pencereye yaklaştım. Bir grup erkek, ellerindeki fenerlerle evin önündeydi. Parmağımı şıklatarak zamanı dondurdum ve odadan çıktım. Chan'ı bulmam gerekiyordu.

Odaları hızla gezerken evde kimseyi görememiştim ve bazı odaların camları kırılmıştı. Son umut çatı katına çıktığımda kapıyı açarak içeri girdim. Herkes buradaydı ve telaşlı görünüyorlardı. Yanlarından geçerken hepsine dokunarak zaman çizgisinden çıkardım onları. Artık hareket edebiliyorlardı. Son olarak Changbin'in omzuna dokundum ve diğerlerine döndüm.

Hâlâ zamanı dondurmama alışamamışlardı, şaşkın şaşkın etrafa bakıyorlardı. Aslında bu gayet normaldi. Onların bakış açısından, onlar etrafta koştururken ben birden beliriyordum ve bizim dışımızda hiçbir şey kıpırdamıyordu.

"Ne oluyor? Kim bu kapıdakiler?" diye sordum.

"Bilmiyoruz. Muhtemelen halktan bir grup yerimizi tespit edip geldi." dedi Minho.

"Ama devlet bile bulamazken halk bizi nasıl bulabilir ki?" diyen Jeongin haklıydı.

"Belki sadece şüphelenmişlerdir?"

"Şüphelenselerdi bizimle konuşmaya çalışırlardı. Bizi bulduklarından evi taşlayacak kadar eminler." dedi Seungmin.

Chan lafa girdi. "Hafızalarını silip burada kalalım mı, yoksa gidelim mi?"

Bakışlarında kararsızlık vardı. Sessizlik devam edince Chan bana baktı, sanırım bir şeyler söylememi istiyordu. "Pekala beyler. Sizi benim küçük krallığıma götürme zamanı geldi. Herkes çantasını hazırlamıştı, değil mi?"

Umarım beğenmişsinizdir 🥺

Sizi seviyorum 💙

Continue Reading

You'll Also Like

1.9K 280 20
Kardeş ve aynı zamanda da ünlü olan katsuki ve toga dinlenmek için masaj salonuna giderler... Vıp odasında ki kendilerine özel(?) masajcılar ile haya...
11.3K 896 22
yeji♡ : 4 tane abim var benim seungmin 10-b : benim de 1 tane ablam var nolmus yani? - [hwang yeji × kim seungmin] [texting, social media] - başlang...
9.3K 453 7
•no caption °Angst değildir. °Kitabı yazarken hiçbir yerden esinlenmedim, tamamıyla bana aittir.
1.4K 153 7
Minho ile hayal et Minho 🫀❤ Y/N hikayesi Skz hikayesi