sunflowers & kisses | l.s.

Galing kay benkopegim

137K 11.7K 32.6K

Louis sürekli rüyasında gördüğü eşiyle tanışmak için can atıyor. alpha!harry | omega!louis Higit pa

one
two
three
four
five
six
seven
eight
nine
ten
eleven
twelve
thirteen
fourteen
fifteen
sixteen
seventeen
eighteen
nineteen
twenty
twenty one
twenty two
twenty three
twenty four
twenty five
twenty six
twenty eight
twenty nine
thirty | final

twenty seven

4.5K 291 862
Galing kay benkopegim

"Nereye gidiyoruz, Harry?"

Araba topraklı yolda sarsıla sarsıla giderken eşinin sorduğu soruya "Sabret biraz." diyerek cevap verdi Harry. Onu gerçekten de çok beğeneceğine emin olduğu bir yere götürüyordu.

Louis oflayarak geriye yaslanıp başını aşağı eğdi ve hafif hafif büyümeye başlayan karnına bakmaya başladı. Hamileliğin 4. ayına girmek üzereydi ve karnındaki garip hisse yeni yeni alışıyordu. Bu süreçte Harry de tıpkı söz verdiği gibi hep eşinin yanındaydı.

Arabanın yavaş yavaş durması Louis'yi düşüncelerinden ayırırken başını kaldırıp kemerini çıkardı ve elini kapı koluna attı. Tam o sırada arabadan çoktan inmiş olan Harry'yse onun kapısını açmış, dışarı çıkması için beklemeye başlamıştı.

Louis gördüğü ilgiden oldukça memnun bir şekilde dışarıya çıkar çıkmaz küçük ellerinden birinin Harry'nin büyük eli arasında kaybolmasına izin verdi, diğer elini de karnının üzerine koydu. Gittiği doktor bebeklerle olan bağının daha kuvvetli olması için bunun yararlı olacağını söylemişti, ayrıca bu hareket Louis'ye de korkusunu yenmesinde yardımcı oluyordu. 

Harry'nin yönlendirmesiyle ormanın içinde kısa bir süre yürüdükten hemen sonra yemyeşil yolun sonu tertemiz bir göle çıktı. Göl yemyeşildi, öyle berraktı ki içinde yaşayan minik canlılar bile rahatlıkla görülebiliyordu.

Louis hayran hayran etrafı incelerken gözüne bir ağacın dibinde duran örtü ve piknik sepeti çarptı. Şaşkınlıkla Harry'ye döndüğünde alfa gülümseyerek onun elini biraz daha sıktı ve o ağacın dibine doğru ilerleyip eşini de peşinden sürüklemeye başladı.

Önce Harry örtünün boş kısmına oturdu, sırtını da büyük ağacın gövdesine yasladı. Ardından hâlâ ayakta dikilmekte olan Louis'yi kucağına çekmek için başını yukarı kaldırdı, fakat omegasının güzelliği yüzünden bir süre durup kilitlenerek onu izlemek zorunda kaldı.

Omega, tıpkı alfasının hayallerindeki gibi beyaz bir bahçıvan tulumu giymişti, tulumun içinde yeşil bir tişört ve ayaklarında da tişörtüyle aynı renkte Converse ayakkabılar vardı. Tombul yanakları al al olmuş, mavi gözleri parıl parıl parlıyordu. Bu hâliyle arkasında kalan göl ve yemyeşil ormanın arasına o kadar çok yakışmıştı ki, Harry gözlerini ondan alamıyordu. Üstelik yeniden uzamaya başlamış olan saçlarının da beyaz bir bandana yardımıyla gözünün önüne gelmelerini engellemişti.

Louis eşinin gözünü kırpmadan kendisini izlediğini fark edince olaya el atmaya karar verdi ve bacaklarını alfasının iki yanına atıp dikkatli bir şekilde onun kucağına yerleşti.

Harry kucağına oturan eşi yüzünden sonunda girdiği transtan çıkabildiğinde kollarını ince bele sardı ve kiraz kırmızısı dudakların üzerine minik bir öpücük bıraktı. Ardından geri çekilip burnunu eşinin mühür noktasının üzerinde gezdirdi ve yaydığı güzel kokuyu derince içine çekip "Beğendin mi burayı?" diye fısıldadı.

Yalnızca kuş cıvıltılarının ve ikisinin nefes seslerinin duyulduğu huzurlu yerde Harry'nin fısıldayışı da Louis'yi iyice mayıştırdı, onun sorduğu soruya başını aşağı yukarı sallayarak "Mhhmm, çok beğendim." diye cevap verdi. Hatta beğenmek ne kelime, bayılmıştı... Sonsuza kadar burada, alfasına sarılı bir şekilde kalsa asla gıkını çıkarmazdı.

"Aç mısın, bebeğim?"

Harry'nin sorduğu soru üzerine başını aşağı yukarı salladı. Evden çıkmadan önce tıka basa yemişti ama zaten yemek yemeyi çok seven bir omegaydı, bir de üzerine hamile olunca daha da fazla yiyesi geliyordu. Henüz hamileliğinin yarısında bile değildi ve oldukça fazla kilo almıştı, doğumdan sonra aldığı kiloları nasıl vereceği hakkında en ufak bir fikri bile yoktu.

"O zaman..." diye söze girerek onu düşüncelerinden ayıran alfa, bir eliyle ağzına kadar dolu olan piknik sepetini açtı ve içinden bir üzüm dalı çıkardı. "Şimdilik meyvelerle idare et, biraz göle girip yüzeriz. Gölden çıkınca zaten çok acıkmış olursun, o zaman bol bol yersin. Senin için sabahın köründe kalkıp bir sürü şey hazırladım."

Tatlı tatlı konuşup gülümseyerek dalından kopardığı üzümü Louis'nin ince dudaklarından içeri itince Louis meyveyi ağzında öğütüp midesine gönderdikten sonra elleriyle eşinin yanaklarını avuçladı ve dudaklarını sertçe öptü. "Teşekkür ederim."

Harry göz kırpıp geri çekildi ve üzüm dalını omeganın eline verip sepetten bir tane de kırmızı erik aldı. Erikten ufak bir ısırık aldıktan sonra geri kalanını, elindeki üzümü ihtaşla yemekte olan eşinin dudaklarına doğru götürdü.

Louis üzümleri yutar yutmaz ağzını hemen açtı ve Harry'nin elindeki eriği de ağzına attı. Hızlı hızlı çiğneyip çekirdeği ağzından çıkardıktan sonra yeşilliklerin arasına fırlattı, belki bir ağaç daha çıkardı?

Hızlı ve ihtaşlı bir şekilde sepetteki her meyveden biraz yedikten sonra Harry'nin bacakları arasına ters bir şekilde oturdu, sırtını eşinin sert göğsüne yaslayıp ellerini meyve yediği için biraz daha şişmiş olan karnına attı. Daha önce yemek yerken yorulacağını hiç düşünmemişti.

Harry hâlâ dudaklarını yalamakta olan eşine arkadan sarılıp ellerini onun karnının üzerinde duran minik ellerinin üzerine bıraktı ve boynuna ufak bir öpücük kondurdu.

"İyice yerleştin Lou, hani yüzecektik?"

Omega dudaklarını öne büzerek omuz silkince Harry gülerek onun saçlarını okşadı ve art arda birkaç kez öptü.

"Mhhmm, böyle çok rahatım Hazz. Hem şimdi kim uğraşacak kıyafet çıkarmakla falan, ıslanacak her yerimiz."

"Ya Lou, mızmızlanmasana." diye çıkıştı Harry. "Hem doktor demedi mi biraz hareket iyi gelir diye? Sen bütün gün kucağımda oturup bir şeyler yemek dışında hiçbir şey yapmıyorsun. Kalk hadi."

Harry onu bacakları arasından ittirmeye çalışınca Louis şaşkınlıkla geri çekildi ve çattığı kaşları arasından sinirle alfasına bakmaya başladı. Mavi gözleri parlıyordu, dişleri de sivrilmişti. Harry onu ilk kez bu kadar sinirli görmenin getirdiği şaşkınlık hissiyle ne yapacağını bilemeyerek olduğu yerde kaldı.

"Demek ben çok yiyorum ve sadece yatıyorum, öyle mi?"

Alfa korkarak başını aşağı yukarı salladı, ardından omegasının boğazından bir hırlama sesi duyuldu. Bunun üzerine Harry'nin dolgun dudakları kocaman bir şekilde açıldı; hem şaşkındı, hem de korkmuştu.

"Yani hayatım, sürekli yatıyorsun derken... Ömrümün sonuna kadar kucağımda kalsan sesimi çıkartmam yemin ederim. Ama biraz hareket de bebeklere iyi gelir dedi ya doktor, o yüzden şey yaptım yani..."

Sonlara doğru sesi kısılan alfa korkuyla eşinin gözlerine baktı, fakat suratındaki ifadenin bir gram bile yumuşamadığını görünce yeniden bir şeyler söylemek için ağzını açtı. Tam o sırada Louis "Peki yemek?" diye söze girerek onun konuşmasını engelledi. "Çok mu yemek yiyorum?"

Parlayan mavilerinin ışığı sönerken başını yavaşça aşağı eğdi ve dolan gözlerini şişkin karnına dikti omega. "Artık beni beğenmiyor musun?"

Harry onun kızgınlığının yerini kırgınlığa bıraktığını görünce hemen öne doğru kaydı ve elleriyle eşinin tombul yanaklarını avuçladı.

"Hayır, hayır. Saçmalama. Çok güzelsin. Gördüğüm en güzel şey hep sendin. Hâlâ da öylesin. Hatta şu an, eski hâlinden bile daha güzelsin. Yalnızca bebeklerin ve senin sağlığını düşünüyorum Louis'm. Yemin ederim çok fazla güzelsin, gözlerimi kamaştırıyorsun."

Omega onun dediklerine inandı. Gerçekten de inandı çünkü daha dakikalar önce Harry kendisine bakmaktan nefes almayı unutmuştu, gözleri parıl parıl parlamıştı.

Alfa, bebeğinin yüzünün ikna olmasına rağmen hâlâ gülmüyor olduğunu fark edince bir elini onun beline attı ve narin bedenini yeniden kucağına çekti.

"Gel buraya, koca bebeğim benim."

Louis'yi yeniden kucağına alır almaz dudaklarına ufak bir öpücük bıraktı, ardından saçlarını yavaş yavaş okşayıp bandanasını çıkardı. Omeganın yumuşacık saç tutamları gözlerinin önüne düşünce alfa gülümseyerek eşinin gözlerindeki saç tutamlarını geriye attı, sonra da öne doğru yaklaşıp onun açığa çıkmış olan alnına uzun bir öpücük bıraktı.

"Seni seviyorum."

Harry'nin sesini duymak Louis'nin kapattığı gözlerini yavaşça açmasına neden olurken kollarını onun boynuna sarıp ensesindeki saç dipleriyle oynamaya başladı. Harry konuştukça Louis'nin içindeki sevgi artıyordu ve o bu sevgiyi nasıl dışarı atacağını hiç bilmiyordu. Bu yüzden alfasını tekrar etmeye karar verdi: "Ben de seni seviyorum, çok fazla hem de."

Alfası onun dudaklarına art arda hızlı öpücükler bırakmaya başlayınca kıkırdayarak geri çekildi ve gözlerinin önüne gelmiş saçlarını geriye attı. Tulumunun yan taraflarından içeri girip tişörtünün üzerinden beliyle buluşan iki tane sıcacık el yüzünden gülümsemesi büyürken kollarını yeniden eşinin boynuna sardı ve ellerini kıvırcık saçlara çıkartıp parmakları arasındaki yumuşak tutamları yavaş yavaş okşamaya başladı. Her temasta kalbi hızlı hızlı atmaya başlıyordu.

Bu süre içerisinde Harry çoktan omegasının koynuna girmiş, geçen gece bıraktığı kızarıklığı yeniden emmeye başlamıştı bile. Louis onun başını kendisine daha çok bastırıp "Alfa..." diye mırıldanınca alfa kızarttığı yere bir öpücük bıraktı ve başını onun omzuna yasladı.

"Göle girelim mi, güzelim?"

Louis'nin boynuna doğru fısıldayışının hemen ardından ellerini onun tişörtünden içeri soktu ve pürüzsüz teni parmak uçlarıyla yavaş yavaş okşamaya başladı. Louis'nin zayıf noktasını çözeli çok oluyordu; ne zaman omegasının belini okşasa omega mayışıyor, resmen kendinden geçiyordu. Bu yüzden Harry'nin dediği hiçbir şeyi anlamamış olsa da bir onaylama mırıltısı çıkarıp başını aşağı yukarı salladı.

Harry yüzündeki gülümsemeyle beraber omeganın kokusunu içine çeke çeke bir elini onun belinden sağ tarafta duran fermuarına getirdi, fermuarı yavaşça indirip tulumun bel kısmının bollaşmasına neden oldu.

Louis tulumunun fermuarı açılınca kendine gelerek geri çekildi, fakat artık her şey için çok geçti; teklifi kabul etmişti bile. Harry onun boynundaki kızarıklığı başparmağıyla nazikçe okşarken kaşlarını çatıp "Seni şeytan." dedi yalancı bir sinirle. "Demek beni etkisiz hâle getirdin."

Alfa ona cevap vermek yerine kendinden emin bir gülümsemeyle yanaklarına sırayla iki küçük öpücük bırakıp alt dudağını kendi dudakları arasına alarak emmeye başladı. Bu sırada tulumun askılarını da Louis'nin omzundan sıyırıyordu.

Sıcak eller vücut hatlarında gezinmeye başlayınca omega mırıldanarak kendisini eşine bastırdı, ama Harry'nin ona istediğini vermek gibi bir niyeti yoktu. Tulumu karnına kadar indirdikten sonra ellerini onun bel kıvrımlarında bıraktı ve dudaklarını ayırdı. Fakat o daha ayağa kalkmaya fırsat bulamadan Louis onu sertçe kendisine çekti ve dudaklarını yeniden birleştirdi. Harry'nin gülümsemeye başladığını hissedince onu umursamayarak ellerini bel kıvrımlarında duran büyük ellerin üzerine attı ve onları aşağı iteleyerek kalçalarının üzerine gelmesini sağladı.

Harry onun hareketleri yüzünden dudaklarına son bir kez uzun bir öpücük daha bırakıp gülerek geri çekildi ve onu sımsıkı kavrayarak ayağa kaldırdı.

"Sen iyice keyifçi oldun, yerinden kaldıramıyoruz artık."

Alfa onu soymaya başlayınca omega oflayarak dağılmış saçlarını elleriyle düzeltti ve Harry'nin yanlışlıkla kaldırdığı tişörtünün eteklerini yeniden aşağı indirdi. Bu tişört de hiç şaşırtıcı olmayacak bir şekilde Harry'ye aitti ve Louis'nin kalçalarını kapatacak kadar büyüktü.

"Tişörtünü çıkarmayacak mıyız?"

Omega alfasının sorusu üzerine başını iki yana salladı, bunun üzerine alfa omuz silkerek kendi kıyafetlerinden yalnızca iç çamaşırı üzerinde kalacak şekilde kurtuldu ve eşinin elini tutup onu göle doğru götürmeye başladı.

Göle birkaç adım kala "Ya soğuksa bu su?" diye mırıldanan Louis, Harry'yi güldürmüştü.

"Bana sarılıp ısınırsın o zaman."

Omega duydukları üzerine paytak paytak adımlar atarak alfasının önüne geçti ve bir ayağını suya sokup "Ay!" diye bağırdı. "Çok soğuk!"

Harry onun bu hâline gülüp yavaş yavaş yürüyerek saniyeler sonunda yanına vardığında Louis kollarını onun boynuna sardı ve tüm gücünü kullanarak kucağına zıplayıp bacaklarını alfasının beline doladı. Alfa da omegasının düşmesini istemediği için bebeklere zarar vermeyecek şekilde eşinin belini sımsıkı sardı.

"Su hiç de soğuk değil, Louis." diye mırıldandı suyun seviyesi dizlerine geldiğinde. "Alfana yalan söylemeye utanmıyor musun?"

Louis dudaklarını öne büzüp kaşlarını çattı. Ardından "Benden bu kadar bıktığını bilmiyordum alfa!" diye sitem ederek Harry'nin bakışlarını üzerine çekti. "Tamam indir beni, bir daha da ancak rüyanda görürsün omeganı kucağına aldığını."

Alfa daha onun dediklerini tam olarak anlayamadan omega yere inmek için çırpınmaya başladı, fakat ne yaparsa yapsın alfasının güçlü kolları arasından kurtulamadı. En sonunda dayanamayarak "İndirsene beni!" diye bağırdığında kendisini hâlâ taşımakta olan eşi onu biraz daha sıkı kavradı.

"Hayır, indirmiyorum. Biraz daha burada kal."

Omega yeniden mızmızlanmaya başlayınca Harry oldukça dikkatli bir şekilde gölün derinliklerine doğru ilerlemeye devam etmek dışında hiçbir şey yapmadı, zaten Louis'nin çenesi de saniyeler sonra hemen kapanmıştı çünkü her ne kadar söyleniyor olsa da eşinin kucağında olmaktan oldukça memnundu. Fakat yine de biraz ilgi görmeden tribini sonlandırmayı düşünmüyordu.

Su seviyesi hâlâ kucakta olan Louis'nin sırtına, onu taşıyan Harry'nin de göğsüne gelmeye başlayınca alfa sonunda durup başını omegasına doğru çevirdi ve onu sımsıkı tutarak dizlerini kırıp suyun altına girdi. Louis neler olduğunu anlayamazken korkarak eşine daha da sıkı tutunmuştu, suyun içinde gözlerini açar açmaz alfasının dolgun dudakları kendisinin incelerini örttü. 

Çok kısa süren bir öpücüğün ardından nefessiz kaldığı için öpücüğü sonlandıran Louis olunca Harry hemen o geri çekilir çekilmez ikisini suyun üzerine çıkardı ve eşinin alnına yapışmış ıslak saç tutamlarını tek eliyle geriye attı. 

Louis gözlerini birkaç kez kırpıştırdıktan sonra "Bir haber verseydin!" diye söylendi. Suyun içinde heyecandan eli ayağına dolanmıştı, nefesini bile tutamamıştı.

"Özür dilerim bir tanem, bir dahaki sefere seni öpmeden önce ufak bir uyarı veririm."

Omega alfasına gözlerini devirip parmaklarıyla gözlerini ovaladığında Harry sesini yumuşaltarak "İyi misin?" diye sordu. Eşi hâlâ nefes nefeseydi, gerçekten de heyecanlanmış olmalıydı.

"İyiyim. Neyse hadi bir daha öp beni, bu sefer daha uzun ama nefesli olsun."

Harry onun dedikleri üzerine hiç beklemedi bile, Louis'yi kendisine bastırıp ıslak dudaklarını yeniden birleştirdi. Gerçekten de uzun süren bir öpücüğün ardından dudaklarını ayırınca Louis hemen mızmızlanmaya başladı, fakat alfasının dolgun dudaklarını bu sefer de boynunda hissedince başını geriye atarak ona yer açtı ve ellerini sırılsıklam saçlara atıp onları çekiştirdi.

"Hâlâ üşüyor musun?" diye fısıldadı Harry birdenbire Louis'nin ıslak boynuna doğru. Louis başını iki yana sallayarak cevap verince Harry de bu sırada burnunu onun boynuna sürte sürte mühür noktasına geldi, kızarık bölgeye minik bir öpücük kondurup geri çekildi. Louis'ye hiçbir zaman doyamıyordu ve onu her zaman öpücükleriyle şımartmak istiyordu, fakat onun hareketsizlikten paslanıp felç kalmasından korktuğu için  "O zaman hareket vaktiiii!" diye bağırıp Louis'yi belinde duran elleri sayesinde nazikçe suya bıraktı, omega birden omzuna gelen suyla neye uğradığını şaşırdı. Bu kadar kısa mıydı gerçekten?

Yüzmek yerine alfasının kucağına çıkıp onunla nefesi kesilene kadar öpüşmeyi tercih ettiği için yine söylenmeye başlar başlamaz, Harry onu eğer yüzmezse bir daha canının çektiği yiyecekleri hiç getirmemekle tehdit etti; bunun üzerine omega da mecburen birkaç dakika boyunca suda çırpındı. Ardından hafifçe yorulmaya başladığını hissedince eşinin tüm itirazlarına rağmen hızlı hızlı yürüyerek sudan çıktı.

Tişörtü ve iç çamaşırı sırılsıklamdı, oflayarak ıslak tişörtü üzerinden çıkarıp kuruması için Güneş'in altına serdiği sırada Harry de gölden çıkmış, eşinin yanına doğru ilerlemeye başlamıştı.

Louis ıslak olmayı umursamadan piknik örtüsünün üzerine oturunca Harry hemen arabaya gitti ve arka koltuğa fırlattığı havluları eline alıp yeniden eşinin yanına döndü.

Dirseklerini örtünün üzerine yaslamış bir şekilde poposunun üstüne oturan omegasını görür görmez onun bacaklarının arasına girdi, havluyu omuzlarına bıraktı ve açıkta kalmış pürüzsüz karnına minik bir öpücük kondurdu. Louis de öpücüğün verdiği gıdıklanma hissiyle hafifçe kıkırdayıp havluya iyice sarıldı ve yerinden doğruldu. Alfasının karnına kondurduğu minik öpücük hissi bile rüyalarındakilerden bin kat daha güzeldi.

Harry sepete uzanmış, meyvelerin arasında sabah hazırlığı sandviçleri ararken örtünmediğini fark etmemişti bile. Bu yüzden Louis, onun örtünün üzerine bıraktığı diğer havluyu eline alıp hemen sırtına attı.

Sandviçler sonunda sepetten çıkabildiğinde Louis hiç beklemeden iştahla yemeye başladı ve neredeyse iki dakikadan kısa bir sürede bütün ekmeği bitirdi. O bitirdiğinde Harry daha yemeğinin yarısına bile gelmemişti, omegasının utangaçça kendi yemeğine baktığını fark edince de hemen sandviçi ona vermişti. Bebeğinin aç kalmasına izin veremezdi, ama itiraf etmeliydi ki onun gerçekten de bir gün top gibi olup yürüyemeyecek olmasından korkuyordu. Bu yüzden doktorlarına bir yemek listesi hazırlamasını söylemeyi aklının bir köşesine yazıverdi.

Omega eşinin yemeğini de bitirdikten sonra ikisi hemen kıyafetlerini üzerlerine geçirdiler ve Harry yukarı kayarak sırtını tekrar ağaca yasladı, bacaklarını da iki yana açarak omegasına yer ayırdı.

Louis onun teklifi üzerine hemen emekleyerek kendisine ayrılmış olan bölgeye yerleşti; sırtını yeniden eşinin göğsüne, başını da omzuna yaslayıp gözlerini kapattı. Harry'nin büyük ellerini şişkin karnında hissedince mırıldanarak kendi ellerini de onun ellerinin üzerine attı ve gözlerini açıp gün batımını izlemeye başladı.

Turuncuya bulanmış ufukta Güneş batar batmaz sudan yeni çıktığı ve tıka basa yediği için mayışmışlık hissi tüm vücudunu ele geçirirken gözlerini bir kez daha kapatarak kendisini uykunun güvenli kollarına teslim etti.

Harry de gökyüzünde parıl parıl parlayan yıldızlar çıkana kadar sessizce oturup eşinin karnını okşamaya devam etti ve derin bir nefes alıp doğanın kokusuna karışmış eşiyle bebeklerinin kendilerine özgü kokularının ciğerlerine dolmasına izin verdi.

O an; kalbinden kan niyetine huzur pompalanıyordu, damarlarında kan yerine huzur tohumları dolaşıyordu. Ve alfanın bundan hiçbir şikayeti yoktu.

• • •

bu bölümü yazarken fobim azdı mxlgsnfeocmşaöx

bu aradaaaa

shit, maybe i miss you 💔💔

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

138K 14.8K 52
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
25.7K 1.2K 16
"Kim olduğumu bilmiyorum ama sen burada benimle olduğun sürece iyi olduğumu biliyorum. " Mew sadece bunu ona söylemek istemişti ama karşılık alamayac...
128K 14.2K 105
Yeni bir Krallık ve bambaşka bir hikaye...
7.1K 455 15
Dans etme tutkusuyla hayata tutunan Pete borç aldığı tefecilerin başı Vegasın peşine düşmesiyle yaşadıkları Vegasa bağlanması ve aralarındaki tutkunu...