UZAY'LI

By S-Mare

2.6M 258K 204K

☆YAKINDA KALDIRILACAK☆ Bir yıldız kaydığında hep tek dilek dilerdim... 'Uzaylı istilası istiyorum.' Ve bir uz... More

TANITIM
1 🔱 Sbrion
2🌟Uzaylı
3🌟Uzaylı Civciv
4🌟Büyük Yalancı
5🌟Tatlı ve Dilli
6🌟Kaniş Güvesi
7🌟Kara Kedi
8🌟Asel'in Şeytanları
9🌟Çiğnenen Yasaklar
10🌟İlk İş Günü
11🌟Öpücük
12🌟Tatlı Sensin
13 🔱 Sbrion
14🌟Arkadaş
15🌟İnari Tilkisi
16🌟Kimse
17🌟Çocuk
18🌟Atarlı Uzaylı
19🌟Misafirler
20🌟Yeni Aile
21 🔱 Dünya
22🌟Asel'in Civcivi
23🌟Sözün Mührü
24 🔱 Dünya
26🌟Düşmek
27🌟Kayboluş
28 🐛 Travma Maratonu
29⭐Korku
30🐛Gerçekler
🌟Karakterler Çizim🌟
31⭐Anlaşma
32🌟Kadınlar ve Çiçekler
33🌟Aşk Kapanı
34⭐Paramparça
35⭐Oyuncu
36⭐Arkadaş
37🔱Beklenmeyen Yasaklar
FİNAL 1 ❄ Kimsesiz
Asel'in Mektupları ✉
Gönderilemeyen Mektuplar 1 ✉
Gönderilemeyen Mektuplar 2✉
Gönderilemeyen Mektuplar 3✉
Gönderilemeyen Mektuplar 4✉
Gönderilemeyen Mektuplar 5✉
Gönderilemeyen Son Mektup ✉
Final 2 ☆ Kimsem
☆☆☆
Uzay'lı Texting
T ✨ 1
T ✨ 2
✨Dünya'lı✨

25🌟Sevgili Civciv

49.5K 5.4K 6.9K
By S-Mare

Multimedya: Adamlar - Sarılırım Birine

Keyifli Okumalar...

🌟
"Asel'im...
Ben senin sevgilin olabilir miyim artık?"
🌟

🌟

Yastığım o kadar sertti ki istemsizce kıpırdandım. Bir de kollarım sımsıkı bir şeye kenetlenmiş, kaskatı kesilmiş, uyuşmuştu. Gözlerimi kırpıştırarak aralamaya çalıştığımda bunu ancak üçüncü denememde başarabilmiştim. Yine Uzay'ın mavi gözleri beni karşılayınca keşke her uyandığımda gözlerim bu gözlerle buluşsa diye içimden geçirdim. Şair yanım uyanmış olabilirdi benimle birlikte, ya da ikimiz de uyanamamıştık. Zira o cümleyi şair yanım bile uyanıkken kuramazdı. Benim bir şair yanım bile yoktu ki zaten.

"Asel'im," diyen uzaylı civcivimin sesi öylesine güzeldi ki fil bayılıp yere vurmuş, düşerken beni de titretmişti.

"Uzay'ım Antonius'um..." dedim gülümseyerek. Onun kucağında bir sandalyeye tersten otururmuş gibi oturduğumu o an fark ettim. Onun sırtıda yatak başlığına yaslıydı. Böyle saçma bir şekilde neden uyuduğumuzu bir kenara atarsak asıl sorun kesinlikle piton gibi sarıldığım filinta gibi uzaylının üzerinin çıplak oluşuydu.

Hızla kendimi yana atıp yorganı boğazıma kadar çektim. "Uzay ya!" diye inledim. "Sonunda o çocuğu bana yaptırdın, değil mi? Görende hanedan devam etsin diye bir veliaht isteyen padişan sanır seni. Yoksa öyle mi? Bir dakika ya! Sen Şarbon gezegeninin kralıydın. Ay aptal kafam! Gezegen devam etsin diye çocuk istiyordun sen benden değil mi?"

"Gezegen devam mı etsin?" dedi şaşkın şaşkın.

"Ya biz seninle ne güzel Aselpatra, Uzay Antonius olarak geçinip gidiyorduk. Çocuğa ne gerek vardı şimdi? Oldu olacak dördüz doğurayım ha Uzay. Birine doğuyu, birine batıyı, birine kuzeyi, diğerine de güneyi veririz. Adları da Doğu, Batı, Kuzey, Güney olur. Hadi, gel şimdi dört erkek çocukla uğraş Aselpatra."

Elimle hayali çocuklarımızdan birini gösterdim. "Batı, sana kaç kez söyleyeceğim Doğu'nun topraklarına girme diye. Kardeşin kızıyor oğlum." Bu kez hayali oğlum Doğu'ya dönüp işaret parmağımı salladım. "Küfür etme Doğu. Tanrı RA hiç hoşlanmaz küfürden. Tutankamon deden duysa lahitinde ters dönerdi."

Bir kez daha dönüp parmağımı bu kez hayali iki oğluma doğru salladım. "Kuzey, Güney! Kavga etmeyi keser misiniz lütfen? Bir kız yüzünden kavga etmek size yakışıyor mu? Siz kardeşsiniz!"

Ellerimi iki yana açıp Uzay'a baktım. "Uzay Antonius! Sen de bir şeyler söyler misin lütfen? Hayır, ne var o piramidin inşaatında, anlamıyorum. Gözlerini dikmiş izliyorsun. Çağıracağım şimdi mumya askerleri, salacağım sinirimden dünyaya. Sonra Tom Cruise uğraşsın dursun."

Uzay açılmış mavi gözleri ve aralık kalmış ağzıyla tüm söylediklerimi alık alık dinledi. Sonra kaşları çatıldı ve o da hayali çocuklarımıza döndü. "Canım çocuklarım annenizi dinleyin, kızıyorum bak!"

Bu kez kalakalan ben oldum. Ben delinin tekiydim belki ama uzaylıyı da kendimize benzetmiştik, iyi mi? Kendimi tutamayıp tam gülecektim ki ciddi ifademi korudum. "Uzay ya!" dedim sitem edercesine. "Çocuk yaparken keşke bana da sorsaydın, çok hazırlıksız yakalandım ama ben."

"Ama Asel biz çocuk yapmadık ki," dedi tatlı tatlı. Sarı saçları darmadağın olmuş, yanakları pembeleşmişti. Dudakları zaten her daim kırmızıydı. Şimdi Allah var, çocuk yapılırdı bu civcivle. Yapmışsam bile kesin çok güzel yapmışımdır.

"Niye cıbıldaksın ya o zaman?"

Kendine şöyle bir baktı, sonra yine o mavi boncuklarını bana çevirdi. "Şey... Senin miden bulanmıştı. Üzülme ama üstüme kustun da."

Hmm... Geçerli bir mazerete benziyor ama tam geçememiş.

"Sonra niye giyinmedin bir şey o zaman?"

"Sarıldın bana, ben de canın acımasın diye kıpırdayamadım."

Bu da niye öylesine saçma bir pozisyonda uyandığımın kanıtıydı. Artık nasıl piton gibi sarmışsam çocuğu, uyandığımda kollarım uyuşmuştu ama o belli ki hiç uyumamıştı. Komodinin üzerindeki dijital saat gece üçü gösterdiğine göre, bu saatler demekti. Dudaklarımı sarkıttım. "Sen tüm gece benimle mi uğraştın civciv?"

Düşünceli bir şekilde başını kaşıdı. "Sen hastayken ben uyuyamam ki Asel."

Yine içim yumuşacık oldu ya. Ya ben nasıl bir sevap işlemiş olabilirdim ki güzel Allah'ım bana bu uzaylı civcivi göndermişti?

"Ama ben seni öperim ki," dedim duygulanarak. "Şimdi sen öpmedim diye isyan da edersin ama bak bu sefer seni çok çok öpeceğim civciv. Namus sözü."

Yorganı kenara itip üzerine atlamam ve onu yatağa devirmem bir oldu. İrileşmiş gözlerle bana bakarken yüzüne öpücükler kondurmaya başladım. "Asel," dedi öpücüklerimin arasından gülerken. "Hastasın sen, canın yanar."

"Yanmaz yanmaz!" dedim sırıtarak ve onu öpücüklere boğmaya devam ettim. Zaten artık kendimi hiç hasta da hissetmiyordum. Biraz mide bulantım vardı ama onun haricinde tamamen şarj olmuş gibiydim.

"Asel ama hile yapıyorsun," derken ellerini yüzüne kapatıp gülmeye devam etti ama bu benim öpücüklerimi engellemeye yetmedi. Ellerini, ellerinin kapatmadığı o güzel kafasındaki her yeri öpmeye devam ettim. "Ama ben seni öpemiyorum," diye boğukça isyan etti.

"Öp sen de, bana ne?"

Aman sanki... Canıma minnet!

"Hastasın sen Asel, sen hastayken seni öpersem çok fırsatçı olurum."

Sinsi sinsi güldüm. "Bu durumu kullanmak da boynumun borcudur."

Ellerini hızla yüzünden çektim ve o başını sağa sola çekip öpücüklerimden kaçmaya çalışırken onu bol bol öptüm. "Asel ben XY kromozomu taşıyorum ya hani," dediğinde eee der gibi bir ses çıkardım. "Hani sen de XX kromozomu taşıyorsun ya, çok hoşuma gidiyor ama daha fazla öpmesen mi?"

"Kromozomundan bile öperim seni be!" dedim yanağına sesli bir öpücük bırakarak.

"O zaman seni uyarıyorum," dedi gülerek. "Beni bir daha öpersen fırsatçı olmak zorunda kalacağım."

"Bana meydan mı okuyorsun sen civciv?"

En sevdiğim!

Ellerimi yüzünün iki yanına yaslayıp çenesini ısırdım bu kez. Tam bir kez daha ısıracaktım ki kolunun birini hızla belime sardı, diğeri ise başımın arkasını buldu. Birden beni çevirdi ve bu kez beni öpen o oldu. İlk kez bu ani hareketine şaşırmadım ve ben de onu öptüm. Tıpkı adı gibi bir öpücüğü ile beni uzaya çıkardı ve oradan aşağı bıraktı.

Sonunda geri çekilip yüzüme ciddiyetle bakarken ben sırıtmama engel olamadım. "Fırsatçı oldum bak senin yüzünden."

"Sen tanıdığım en tatlı fırsatçısın o zaman."

Ciddiyeti bozuldu ve yine gülümsedi. "Peki, biz şimdi ne olduk Asel?"

Biz şimdi neyiz sorularına geçmişsek ben kaçar Uzay Bey.

Ağzımı açmıştım ki yine yüzü ciddiyete bürünüp, "Sakın arkadaş deme Asel," diye atıldı. "Arkadaşlar birbirlerini böyle öpmez. Beni kandıramazsın artık."

Ooo yeni güncelleme... Akıllı bıdık güncellemesi hem de.

"Şey..." dedim ne diyeceğimi bilemeyerek. Sahi ne diyecektim? Civciv haklı. Ama neden bu kadar haklı ki?

"Asel'im..." dedi bu kez. "Ben senin sevgilin olabilir miyim artık?"

Ney? Sevgili mi?

"Ama Uzay o kadar tatlı sorulmaz ki, şimdi ben sana nasıl hayır diyeyim?"

"Deme o zaman Asel, hem evet daha güzel bir kelime bence. İçinde iki tane 'e' var."

"Bunun nesi güzel?" dedim gülerek.

" 'e' harfi gülüyor çünkü. Mesela 'hayır' daki 'a' harfine bak. Koca bir göbeğe benziyor. Kim koca bir göbek sever ki?"

"Valla ben ikna oldum şahsen. Böyle bir açıklama... Önünde saygıyla eğiliyorum, Uzay Antonius."

"Eğilme!" dedi birden kızarak. "Sen kimsenin önünde eğilme Asel. Ben senin önünde eğilirim çünkü sen benim Aselpatra'msın."

"Ağzını yerim senin ya!"

"Ye!" dedi hemen dudaklarını ileri uzatarak ama sonra o dudaklar gerginleşti. "Yok yeme! Hastasın sen ama sonra yersin. Unutma sakın! İyileşince yiyeceksin."

"Tamam, sonra yerim. Hatta hep yerim."

Sırıttı. "Eee, oldum mu senin sevgilin yani?"

"Oldun oldun, hem de yılın en civciv sevgilisi oldun," dedim ondan hızlı bir öpücük çalarak. Ee, kendine yasak koyan ben değildim. Ayrıca benim içimde bir fil bir de Nuri ağabey vardı. Zaten bu Uzaylı civciv en sonunda benim ağlarıma düşecekti de o dünden razı olarak süreci biraz hızlandırmıştı.

Nuri ağabey üzgün, Nuri ağabey gazoz içiremedi diye ağlıyor.

"Gerçekten mi?" dediğinde yüzünde çocuksu bir sevinç belirdi. "Gerçekten sen benim sevgilim misin artık?" Başımı salladım gülümserek. "Oh be!" dedi hemen. "Başka birisi senin sevgilin olacak diye çok korkmuştum. Çok düşündüm bunu, öyle olsaydı canım çok yanardı çünkü düşünürken bile canım yanıyordu."

"Bana senden başkası haram yiğidim," dedim yanaklarını sıkarak.

"Asel Uzay'ım de, yiğidim deme."

Tam kahkaha atacaktım ki bir bağırtıyla irkildim. İkimizin gözleri de kapıya çevrilince Sedef'i ellerini gözlerine kapatmış bir şekilde kapıda bulduk. "Giyinin! Çabuk giyinin!" diye bir daha bağırmasın mı yerimden sıçrarken kafamı Uzay'ın kafasına çarptım.

Uzay hemen doğrulup başımı ovarken Sedef'in tepkisini de anladım. Zira dakikalardır Uzay üstte, ben alta, o bana sarılmış, ben ona sırnaşmış, ara ara oynaşmış, öpüşüp koklaşmış, bir şekilde yatakta yatıyorduk. Yanlış anladığını söylemek için, yani o kadar yanlış anladığını söylemek için, "Sedef..." demiştim ki, "Ateşle barutu yan yana bırakırsan olacak olan buydu!" diye tekrar bağırdı.

"Vallahi öyle değil," dedim hemen.

Elini gözlerinden indirip bana ateş saçan gözlerle baktı. "O zaman bu herif niye çıplak be?"

"Çıplak değilim ben," dedi Uzay. "Pantolonum var. Onun içinde de donum var."

"Sus!" dedi Sedef hemen. "Sakın onun içindekini de söyleyeyim deme!"

Uzay'ın koluna bir çimdik atarken, "Ya fesatlaşma Sedef hemen! Üstüne kustum ben onun, ondan," dedim.

"Uzay bademciklerini almadan önce mi, sonra mı?" diye bağırdı bu kez.

"Önce," dediğimde hemen dudaklarıma vurdum. Sedef'in ise gözleri irileşti. "Ya Sedef," diyerek hemen savunmaya geçtim. "Hastayım ben, ne bademciği? İnsan fesatlık yapmadan önce bir nasılsın diye sorar."

"Öyle demese miydin Asel? Yarım saatte bir gelip ateşine bakıyor," dedi Uzay fısıldayarak. Sedef'in ise yüzü düşmüştü.

"Haklısın," dedi bu kez sesi kısılırken.

Pot kırdığımdan dolayı benim de yüzüm düştü. "Çok mu telaşlandırdım sizi Sedef? Ben sadece... şey... Biraz yürüyeyim dedim ama işte yağmur başlayınca..."

Yanıma yürüyüp elinde tuttuğunu henüz fark ettiğim silah şeklindeki cihazı alnıma bastırdı ve yine ateşime baktı. "Sedef..." dedim yine yavru köpek bakışlarıyla. "Baksana bana biraz! Çok mu üzdüm seni?"

"Asel," dedi sonunda. Bakışlarındaki hüzün içimi yaktı adeta. "Bir daha sakın böyle bir şey yapma, sakın!"

"Yapmam! Gerçekten... Söz veriyorum, hatta Uzay'lıca namus sözü veriyorum. Ben seni üzmek ister miyim hiç? Sen benim küçük annemsin, ben de senin bal yanağın. Asma yüzünü. Hadi Bal Yanağına gül ya biraz!"

Sonunda hüzünlü hali kayboldu ve gülümsedi ama bu elbette bana yetmedi. Kollarımı beline sarıp başımı karnına yasladım. "Hekim hatun candır gerisi heyecandır."

Söylediğim şeyle bu kez kahkaha attı. "Şebek!"

"Benim şebeğim ama," dedi Uzay. "Sedef biliyor musun, ben Asel'in sevgilisi oldum."

Uzay ya! Nerede, ne söyleyeceğini ne zaman öğreneceksin sen acaba civciv? O akıllı bıdık güncellemesi sadece Asel'i nasıl ayartabilirimi mi içeriyor acaba?

Ama Asel de nasıl dünden razı, nasıl dünden razı?

Başımı kaldırıp Sedef'e baktığımda o da bana bakıyordu. Ben ne söyleyeceğimi düşünürken, "Siz zaten sevgili değil miydiniz?" dedi Sedef bu kez şüpheci gözlerle.

Allah'ım sonunda söylediğim bir yalanım işime yaramıştı ya artık ölsem de gam yemezdim. Abartılı bir şekilde güldüm bu kez. "Biz heyecan olsun diye arada ayrılıp tekrar sevgili oluyoruz işte. Vuhu! Ne aksiyon? Ne aksiyon?"

"Hala şebeklik yapıyor ya," dedi Sedef çıplak omzuma bir şaplak indirerek. Canımın acısıyla elim hemen omzuma gitti ve inledim.

"Niye canını yaktın ki?" dedi Uzay kızgınlıkla.

"Çok mu acıdı kız?" dedi Sedef hemen telaşlanarak. Bugün bunun evham günüydü anlaşılan?

Sedef vurduğu yere daha iyi bakmak için Uzay'a dönüp ışığı açmasını söyledi. Uzay ışığı yakarken o yanıma oturup sırtımı kendine çevirdi. Eli az önce vurduğu yere giderken Uzay da eğilmiş onun gibi omzuma bakıyordu. "Ne yapıyorsunuz ya?" dedim dönmeye çalışarak ama Sedef kolumu kavrayıp izin vermedi. Parmakları omzuma dokununca yine gelen acıyla sızlandım. "Acıyor ya!"

Başımı çevirip bakmaya çalışsam da göremedim. Sedef'in ise yüzünde ameliyata giden Doktor Levent ciddiyeti vardı. "Böcek sokmuş gibi, kabarmış ve kızarmış. Yarın hastaneye götüreceğim seni zaten. Buna da bakarız."

"Ne hastanesi ya? Ben gitmem hastaneye falan! İyiyim ben. Turp gibiyim, turp!" diye itiraz ettim, konudan hızla uzaklaşmak için acilen başka bir yere sapmam gerekiyordu. Yoksa Sedef o hastanede soğuk algınlığımdan girip akciğer filmimden MR'ıma kadar giderdi. Abartı konusunda onun da kocasından arta kalan tarafı yoktu.

"Asel!" diye çıkışmıştı ki, "Sedef senin kocan nerede sahi?" dedim hemen. "Senin o fesat bağırışlarını duymasıyla hemen buraya damlaması lazımdı."

Omzuma bakmaya devam etti ama incelemesinin çoktan bittiğini biliyordum. Bana bakmaktan kaçınıyordu sadece. "Hastaneden çağırdılar, o da gitti."

"Hastaneden?" dedim kaşlarımı kaldırarak. "Hem de haftasonu."

"Asel adam doktor, doktorun haftasonu mu olur? Çağırırlar, gidersin."

Dudaklarımı büzdüm. "Senin kocan plastik cerrah değil mi Sedef? Ne olmuş? Birinin silikonları mı patlamış? Meme yetmezliğinden ölüyor muymuş?"

"Meme yetmezliği mi?" dedi Uzay. "Öyle bir şey mi var?"

Sedef yine güldü ama bu yapmacık bir gülüştü. "Sedef yoksa siz kavga mı ettiniz?" dedim yüzümü asarak. "Benim yüzümden mi? Sedef ya! Kavga etmediniz değil mi?"

"Etmedik Asel," dedi hemen. "Dedim ya, hastaneden çağırdılar onu. Hastanede kavga mı ne çıkmış. Eh, adam da hastanenin sahibi olunca apar topar gitti işte. Her şeyde kendini suçlamaktan vazgeç."

Yememiştim ama yemiş gibi yaptım. "Peki, Veli ve Kerime nerede? Uyuyorlar mı?" Komodinin üzerindeki mumlara şöyle bir baktım. "Yoksa Kerime ayin düzenleyip beni öldürmeye çalıştı da, sen de ondan önce davranıp onu öldürdün mü? Sonra gaza gelip Veli'yi de mi öldürdün? Aslında Tuna hastaneye gitmedi değil mi? Yavuz'la beraber, ikisini izbe bir yere gömmeye gittiler."

Sırıttım. "Öyleyse ikisini de geldiklerinde alınlarından öpeceğim. Yani, tabii Veli'ye yazık olmuş ama ne yapsarsın? Kurunun yanındaki yaş işte."

"Öpme!" dedi Uzay sertçe. "Sinirlenirim, ben kıskanç bir civcivim."

"Adamı da kendine benzettin Asel," dedi Sedef gülerek. Hem de ne biçim? "Yavuz onları kendi evine götürdü bugünlük. Kerime biraz homurdansa da Veli uça uça gitti."

"Karga olduğundandır," dedi Uzay ağzının içinde. Gülmemek için kendimi zor tuttum.

"Ben gerçeği biliyorum da Allah'tan Yavuz 'Bunlar ne biçim koruma?' diye sorgulamadı," dedi Sedef. "Hadi sen de biraz uyu Asel. Dinlenmen lazım." Ardından işaret parmağını tehditkârca Uzay ve bana doğru salladı. "Ve bu gece daha fazla bademcik ameliyatı yok!"

"Ya Sedef!" diye inledim. "Ne bademciği? Hastayım ben." Boynumu tutup yalandan öksürdüm. "Bak, ölüyorum hatta."

"Ağzından yel alsın be!"

"Yel değil, fırtına alsın hatta," dedi Uzay kızgın kızgın. "Bir daha öyle bir şey deme Asel."

Dudaklarımı birbirine bastırdım sırıtmamak için ama aniden gelen mide bulantısıyla elim bu kez ağzıma kapandı. "Asel kes şunu!" dedi Sedef.

"Sedef..." dedim boğukça. "Sedef kusacağım ben galiba."

Gerçek olduğunu anlayınca beni kaldırmaya yeltenmişti ki Uzay hızla beni kucakladı. O kadar hızlı klozete götürmüştü ki saniye geçirse ortalık çoktan batmıştı. Boş midem bir önceki kusmanın eseriyken kuru öğürtülerle bir kaç dakika harcadım. Uzay da bu süre boyunca sırtımı okşadı. Sonunda biraz dinen midemle Uzay yine küçük bir çocuğu kucaklar gibi beni kucağına aldı. Herkül'üm benim be dememek için kendimi zor tuttum.

Beni lavoboya oturtup yüzümü yıkadı ve ardından yumuşakça kuruladı. Beni tekrar yatağa taşıyıl endişeyle bana bakmaya başladı. "Asel iyi misin?" dedi Sedef. Onun da yüzünü yine endişe kaplamıştı. "Of! Yavuz'u dinleyip hastaneye götürseydim seni keşke."

Beyin cerrahı olan doktorumuz konu ben olunca bir işletmeciyi dinlemediği için yakınabiliyordu elbette ama işin aslı ben kendimi gerçekten iyi hissediyordum. Aniden gelen mide bulantıma rağmen üstelik. O da zaten geldiği gibi gitmişti.

"İyiyim ben ya!" dedim. "Sen de gidip biraz uyu küçük annem benim. Gözlerinden yorgunluk akıyor."

"Kızım seni bu halde bırakıp nasıl uyuyayım ben?"

"Uzay var. O bana bakar. Hem ben gerçekten iyiyim. Midem de düzeldi zaten."

"Yalancı seni," diye çıkıştı.

"Sedef sen uyumazsan ben asıl o zaman kötü olurum. Gider misin lütfen artık? Benim de uykum geldi zaten."

Bana şüpheyle baktı. "Doğruyu söylüyorsun değil mi? İyisin?"

"Haka dansı bile yaparım. Hadi sen de naş naş odana."

Gelip alnıma küçük bir öpücük bıraktı ve Uzay'a baktı. "Bir şey olursa hemen haberim olsun."

"Emredersin Kraliçe Arı," dedi o da. "Ben Asel'ime gül gibi bakarım."

Deyim canavarı Uzaylım benim.

Sedef odadan çıkarken gülerek, "Kraliçe Arı ha!" dedi. "Sevdim bunu."

O gidince hemen ayağa fırladım ve komodinin çekmecelerini karıştırmaya başladım. "Asel," diye kızdı Uzay belimi sarıp çekerken. "Hastasın sen. Hadi uyu!"

"Uzay bir dur ya! İyiyim ben. Şu an daha önemli bir işimiz var." Ellerinden kurtulup yine komodinin çekmecelerini karıştırmaya devam ettim. Sonunda bulduğum ilaç kutusuyla sevinerek ona döndüm. "Şimdi civciv, görev zamanı."

"O ne?" dedi elimdeki ilaç kutusuna bakarken.

"Uyku ilacı. Sedef bir kaç ay önce almıştı bana. Mışıl mışıl uyuyayım diye işte," diye yalan söyledim ve ilacın son kullanma tarihine baktım. Allah'tan geçmemişti. "Sedef uyumaz şimdi. Evham yapar o. Sabaha kadar beni kontrol etmeye gelir ama biz bunu ona içirirsek..."

"İçirsek?"

"Ölü gibi uyur. Bir keresinde Tuna'nın meyve suyuna katmış, o uyuyunca da ona makyaj yapmıştım. Oradan biliyorum."

Tuna'nın aynada kendini görüp "Asel!" diye kükremesi kulaklarımda yankılanınca kahkaha attım. Tabii akabinde beni evin etrafında üç tur kovalamış, yakalayınca da havuza atmıştı. Kaniş güvesi, ne olacak?

"Hadi!" dedim ayağa kalkarken. "Gidip ona ballı süt yapalım. Bunu da içine katalım."

Nuri ağabeyin gazozu gururla havaya kaldırışını görmemiş gibi yaptım. Gerçi zaten görmemiştim ama konumuz bu değildi.

Kısa sürede mutfaktan iki bardak ballı sütle yukarı çıktık. Uzay benim de içmem de ısrar edince bir bardak da bana yapmıştı. Kendine süt yapmamıştı çünkü civcivin sütle pek arası yoktu. O daha çok çaykolikti.

Sedef'in kapısını tıklatıp içeri girdiğimizde yataktan fırladı adeta. "Asel, bir şey mi oldu? Miden mi bulandı yine?"

"Sakin ol be! Uzay bize ballı süt yaptı. Onu getirdim."

Elini göğsüne bastırdığında ben de elimdeki sütlerden ilaçlı olanı havaya kaldırdım. "Bal yanaktan küçük annesine ballı süt geliyor. Yanaklarımdan sıkılarak yapıldı bu süt. Hey yavrum hey!"

Sonunda gülümsediğinde yatağa oturup bardağı eline tutuşturdum. Beraber sütümüzü güzelce içerken Uzaylı civcivim de ellerini çenesine dayayarak bizi izlemişti. Beni aslında... Ama konumuz elbetteki Uzay'ın hayranlık dolu bakışları değildi.

Sedef uykuya dalana kadar da yanında kalmış ve ona sarılmıştım. Tıpkı çocukluğumuzdaki gibi... O da kısa sürede dalmıştı zaten. Doğrulup sırtımı yatak başlığına yaslarken yavaş yavaş saçlarını okşamaya başladım. "Uzay," dedim.

"Efendim Asel'im," dedi iç çekerek.

"Sedef çok güzel değil mi? Tuna şanslı kerata valla."

"Bilmem, bana hep sen güzelsin Asel."

Hala dünyasındaki en güzel şey benmişim gibi beni izlediğini fark edince, "Asıl sen güzelsin be!" diye bağırdım birden. Allah'tan Sedef çoktan kendinden geçmişti de uyanmamıştı. Küçük annem benim yüzümden zaten yeterince üzülmüş ve yorulmuştu. Meymenetsiz kocasıyla da yine kavga etmişti yüksek ihtimalle ve benden gizliyordu. Aralarını yapardım ben onların gerçi ama yine de kendimi suçlu hissediyordum.

Dışarıdan gelen seslerle Uzay pencereye baktı. "Bu ses ne?"

Elimi havada salladım. "Köpekler ya! Geçen gün de gelmişti bir tanesi. Mangalın kokusuna gelmişlerdir ama sen merak etme, ben onlarla konuşurum," deyip usulca yataktan kalktım.

"Köpeklerle mi?" dedi Uzay kaşlarını kaldırarak.

Ellerimi belime dayayıp ona sırıtarak baktım. "Ne sandın? Ben köpeklerle konuşabiliyorum. Hatta onlar da benimle konuşuyor. Geçen sefer bana inanmadınız ama izle de gör şimdi."

Yerden Sedef'in terliklerinin tekini kavradım ve pencereyi açıp, "Hoşt!" diyerek karanlığa doğru fırlattım.

"Ah, başım!" diye bağırdı köpek.

Yanıma gelmiş Uzay'a yine sırıtarak baktım. "Gördün mü? Gerçi sen anlamazsın. Bu benim süper gücüm gibi bir şey. Tabii senin uzaylı gücünün yanından geçemez ama..."

"Asel o köpek değil," dedi aşağı bakarken. "Bahçede biri var."

"Biri mi var?" dedim gözlerim irileşirken. Eğilip aşağıya bakmaya çalıştım ama Uzay beni geri çekti.

"Hırsız mı? Kesin yine o sapık hırsız! Geçen sene de yazlıklara dadanmış, Sedef'in jartiyerini bile çalmıştı." Hemen yerden Sedef'in terliğinin diğer eşini kapıp kapıya koştum. Koridoru geçerken, "Lan siz yürek mi yediniz?" diye bağırıyordum. Öyle hızlı koşmuştum ki Uzay ardımda kalmıştı.

"Siz yine benim eniştemin evini mi soyacaksınız ha? Yine Sedef'in jartiyerini mi çalacaksınız ha? Şimdi sizi terlik manyağı yapmazsam eğer bana da Asel demesinler."

"Asel!" diye bağırdı Uzay arkamdan. "Dur, gitme! Sana bir şey yapar!"

"Asıl ben ona bir şey yapacağım!" diye bağırdığım da dış kapıya varmıştım. "Asel'den yer misin, yemez misin, yapacağım."

Kapıyı açıp dışarı atılmıştım ki Uzay beni geri çekip önüme geçti ama ben hırsızın siluetini görüp çoktan terliği fırlatmıştım.

"Ah! Burnum!" diyen ses bu kez oldukça tanıdık gelirken gözlerim kısıldı.

"Tuna!"

"Burnum gitti!" diye inledi.

"Tuna!" dedim tekrar. Bir dakika ya! "Sedef'in jartiyerini sen mi çalmıştın?"

👽👽👽
(Asel ve Uzay 😂)

Merhaba Uzaylılarım...

Şurası klasik özlem emoji yerimiz...

Uzay yeri şurası... 🐥

Asel yeri surası... 👸

Sedef yeri şurası...👩‍👧🐝

Uzay ve Asel'in hayali çocuklarının yeri şurası 😂 (👶👶👶👶)

Eh... Hadi geçen bölüm sizden sağlam bir ayar yiyen ve utancından bölüme çıkamayan Tuna yeri de şurası olsun...
🦋🐛

Bölüm nasıldı diye sorarım şurada...

Karantina etkinliği 5: "Şarkı devam ettirmece" etkinliğimizin adı... İsteyen istediği şarkıyı yazsın, hatırlayan devam ettirsin 🎶 (isteyen devam ettirmesini istediği arkadaşını da etiketleyebilir)

Bölümü gerçekten Uzay'lı sevenlere hediye ediyorum, aslında sizi tek tek etiketlemek isterdim ama hem çoksunuz hem de ben balık hafızalıyım ama siz kendinizi biliyorsunuz son bölüm emektarlarım ❤❤❤

Kandiliniz mübarek, bayramınız kutlu olsun der ve...

Sibelashi kaçar 💃

Instagram: e.s.mare
T

witter: e_smare

Continue Reading

You'll Also Like

2.1K 803 28
Kitapta anlatılan her bir karakter yaşanmışlıkları olan içimizden biri. Bazı zamanlarda yolları sevdikleri ya da sevmedikleriyle birleşmiş ya da ayr...
SIR (1) By Büşra

Science Fiction

700K 45.9K 33
Oda çoktan dumanla kaplanmış görüşümü engelliyordu. Ciğerlerime hava çekmek için öksürüp hırlarken bir yandan da odadaki rafların arasında koşar adım...
220 62 5
"Ay Güneşle birleştiği vakit olacaktır kainatın bittiği vakit fakat vardır her zaman bir ümit "
3.8M 67.9K 21
[Bir ömür uçsam ufkun ötesine, Bazen yalnız bazen birlikte] *Olamayan Hayalin Karekteri bu kitap senin için. "Aynı yeryüzünde değil,aynı gökyüzündeyi...