kiss me | nammin ✔️

By kjoonietokio

178K 12.8K 4.1K

BTS grubu dağıldığında herkesin bir planı vardı. Park Jimin ve Kim Namjoon hariç. " Cesaretin varsa beni öp... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
heeeey<3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
promise | nammin
4.2 (final)
twitter

1.9

4.2K 318 130
By kjoonietokio

falling - harry styles
cherry - harry styles

yorum okumayı aşırı seviyorum ve birden yorumlarınız artmaya başladı bunun için çok teşekkürler🦀❤️ gaza gelip hemencecik bir bölüm daha yazdım. iyi okumalaaaaaar👻
         " Tamam bir şey daha soracağım." demişti Jungkook ön koltuktan onlara dönüp arkada kalan bacaklarını sallarken. " Yanınıza gelen insanlarla fotoğraf çektiriyor musunuz?"

     Namjoon ve Jimin birbirine bakıp bunun daha önce yaşanıp yaşanmadığını düşünmüş, daha sonra Namjoon hafifçe kafasını sallamıştı. " Yani çektirirdim biriyle karşılaşsaydım. Eskiden en çok üzüldüğüm şeylerden birisi de buydu."

    " Ben imza verdim. Fotoğraf çekinmem." demişti Jimin omuz silkip içeceğini yudumlarken. Bu şirketin verdiği kurallardan en çok kopamayacaklarından biriydi. Bu konuda ciddi uyarılar alıp dakikalar süren uzun konuşmalar yapılırdı ve bilirsiniz işte, Park Jimin ulaşılamaz olmayı da severdi.  " Tamam bir sorum daha var." demişti Jungkook bu oyunu sevip heyecanla saçlarını karıştırırken. Kafasını cama yaslamış uyuklayan Yoongi soru ilgisini çekiyorsa onlara katılıyor, yoksa onları izlemeye devam ediyordu. " Bu biraz delice ama bana çok sık oluyor. Eve girdiğimde veya böyle evde bir şey olduğunda, fark etmeden birine sesleniyorum ya da birinden yardım istiyorum." Kıkırdayarak hafifçe utandığında Jimin' de kahkaha atarak uzanıp onu alnından hafifçe ittirmişti.

    " Bu bana da oluyor." demişti Yoongi uzun süren sessizliğini bozarak. Elindeki buzlu içeceğinden bir yudum almış ve bakışlarını gördüğü manzaradan çekmişti. " Şirketteyken Hoseok'a çok seslendiğim oluyor. Ben uyumaya giderken o uyanıyordu beraber bir şeyler yiyorduk normalde. Bir gece çalışmaya o kadar odaklanmışım ki gerçekten gecenin bir saatinde onu aradım. Endişeli bir sesle açtı, ne olduğunu beş dakika sonra anladık." Üçü de kahkahalarla gülerken Jimin yalnız kalmayarak çok iyi bir seçim yaptığını fark etmişti. Kafasını eline yaslayıp yanında oturan Namjoon'un ellerini izlemeye başlamıştı. Jimin konuşurken onun sık sık kullandığı ellerini izleyip onu tekrarlamaya bayılırdı, bu sıkıcı röportajlar sırasında onlarca kez yaptığı bir şeydi.

    Kafasını hafifçe kaldırdığında gözleri onun gözleriyle buluşmuş, önlerindeki birkaç saniye çekememişti gözlerini ondan. Ona çekildiğini biliyordu Jimin, nasıl çekilmesindi ki? Kim Namjoon'u herkesten iyi tanıyan insanlardan birisiydi. Ruhunun ne kadar ince olduğunu, insanlara verdiği desteklerin ve sevginini sonunun olmadığını biliyordu. Onun kollarında ağlayabileceğini, yine onun kollarında gülüp eğlenebileceğini ve gerçekten ona sevgisini gösterebileceğini biliyordu.


     " Şimdiden söylüyorum tatil sezonundayız ve ben size harika bir otel buldum. O kadar doluydu ki iki taneyi zorla alabildim. Kimse kimseyle kalmaktan homurdanmasın." Yoongi omuz silkip karşısında etrafı inceleyerek heyecanlı heyecanlı göz kırpan çocuğu işaret etmişti. " Ne söyleyebilirim ki. Onunla oda arkadaşı olmak dünyanın en iyi kararı. Dünyanın en titiz insanı. Bazen uykum oluyor ve benim için kıyafetleri katlıyor, düzenimi anladıktan sonra da eşyaları yerlerine yerleştirmeye başladı. Gecenin bir yarısı ' hyung yemek ister misin' diyor tek kötü yanı bu sadece. Gecenin dördünde yemek yiyemeyiz Jungkook."

    Jungkook tekrar arkasını dönüp omuz silkmiş ve kolunu kaldırarak kaslarını sıkmıştı. " Babacığın yemeğe ihtiyacı var..." Dördü de neredeyse unuttukları bu espri yüzünden kahkahalara boğulurken Jimin kendini tutamamış, kahkahasıyla birlikte kafasını Namjoon'un omzuna bastırmıştı. " Hadi ama!"

     " Bu kadar güleceğinizi bilsem daha önce yapardım. Dün gece epey somurtkan görünüyordunuz." Jimin gülmeyi kesip kafasını kaldırdığında Namjoon'la göz göze gelmiş ve dudaklarını birbirine bastırarak yutkunmuştu. Onunla ne zaman göz göze gelse, göğüs ucunu okşarken onu hafifçe ama bir o kadar etkileyici bir şekilde öpüşü aklına geliyordu ve bu iyi değildi.  Bu hiç iyi değildi.

     " Daha önce gelmeliydiniz." demişti Namjoon sırıtırken. Omuz silkip bakışlarını Jimin'in gözlerinden çekip, konuşma sırasında her zaman yaptığı gibi elini Jimin'in bacağına koymuştu. Jimin'in sırtı gerilmiş, kafasını hafifçe yana eğerek boynunu kütletmişti. " Geçen gece İtalya'nın en büyük gece kulüplerinden birine gittik. Dün yogaya başladım, Jimin sayesinde sağlıklı besleniyoruz ve sürekli içiyoruz. Yani anlayacağınız epey iyi gidiyor hayat bizim için."

        " İşte biz de." demişti Yoongi iç geçirip biten içeceği arabanın koluna sıkıştırırken. " İstisnasız her gün köpek gibi çalıştık. İstifa ediyorum. Emekli olup Seokjin'le balık tutabilirdik." Jungkook ön koltuktan ona elindeki su şişesini fırlatmış ve kaşlarını çatmıştı. " Memnuniyetsizsin sen. Oysa sen biraz daha rahat uyu diye eve gelmiyorum ben."

      " Geldik efendim." demişti taksici, söyledikleri adresin önünde dururken. Dilini anlamadığı bu dört adam susmadan konuşmuş, bir an olsun bile susmamışlardı. Zaten ne dediklerini anlamıyordu, adamın kafası şişmişti. Jungkook kapıyı açıp kendini direkt Kapri'nin renkli sokaklarına bırakırken sevinçle gülümsemiş ve şapkasını kafasına geçirerek süzmüştü etrafı. Hafif bir rüzgar esse bile, güneş gökyüzünden onlara sırıtıyor hafifçe bunaltıyordu onları. Jungkook derin bir nefes alıp birkaç adımda denizin kenarına geçmiş, teknelerin arasında yüzen balıkları izlemişti. En son böyle bir tatile Malta'ya gitmişti ve Kapri kesinlikle Malta'dan daha canlı görünüyordu.

     " Denizi ilk defa görmüş gibi davranmayı bırak Jungkook. Gel de valizleri taşımamıza yardım et." Jungkook göz devirip Yoongi'nin elinden iki valizi de almış, Namjoon'un peşinden kalacakları otele doğru yürümeye başlamıştı. " Denize bakan bir oda istiyorum."

    " Altı saat önce rezervasyon yaptırdık, ben olsam bizi bodrum katına atardım." Jimin Namjoon'u koluyla dürtüp kaşlarını çatarken omuz silkmişti. " Beni sinirlendirmeseler iyi olur, bir de otel satın almak istemem."

     Yoongi ona 'görgüsüzsün' bakışını atarken Namjoon lobiye varmış ve valizleri bir kenara bırakmıştı bile. " Jungkook ve Jimin kimliklerinizi verin de odaları alayım."

     Jimin cüzdanından pasaportunu ve cüzdanını çıkartıp Namjoon'a uzatmış daha sonra da kendini girişteki rahat koltuğa bırakmıştı. Jungkook'da onun yanına kendisini attığında ikisi de yorgunluklarını hissetmiş ve birkaç dakika konuşmamışlardı. " Denize girmek istiyorum artık." diye mırıldanmıştı Jungkook bacaklarını sallarken. " Tişörtsüz ama. Yemin ediyorum sıkıldım böyle porselen bebek gibi dolaşmaktan."

      " Bana bak çocuk." demişti Jimin ona dönüp tehdit edercesine parmağını sallarsan. " Sırf sen dalga geçeceksin diye tişörtle gezemem göğsüme piercing yaptırdım bunun hakkında bir kelime dahi duymak istemiyorum." Jungkook gözlerini sonuna kadar açıp ona dönerken üzerindeki tişörtün yakasına uzanıp çekiştirmiş ve kafasını içeriye doğru sokmaya çalışmıştı. Jimin hızla onun kafasına vurup onu geri ittirirken Jungkook inlemişti acıyla. " Tabii pardon." demişti Jungkook bu sefer tişörtün uçlarını uzanıp tişörtü kaldırırken. " Gerizekalı." diye tıslamıştı Jimin ayağa kalkıp karşısındaki koltuğa otururken.

    " Bir tek kelebek dövmen kalmış." demişti Jungkook garsondan soğuk birayı alırken. Sırıtarak Jimin'e bakıyordu. " Ne?"

    " Ben sürtüğüm damganın birincisini yaptırmışsın ikincisi kalmış." Jimin göz devirip birasından büyük bir yudum almış ve başını ovuşturmuştu. " Aptal velet seni."

   " Odaları aldık." demişti Yoongi elindeki kartları ve kimlikleri düzenlerken. Jungkook sırıtmıştı. " Hyung Jimin'de ben sürtüğüm damgası var." Ellerindeki kimlikleri ve kağıtları düzenlemeye çalışan Namjoon ve Yoongi kafalarını kaldırıp birkaç saniyeliğine Jungkook'un yüzüne baksa da onu umursamadan geri dönmüşlerdi işlerine. " Kim kimle kalıyor şimdi?"

    Jimin Namjoon'la kalmak istiyordu. Eğlenceli bir tatil istiyorsa, ikisinin aynı odayı alması gerekirdi. Fakat Jungkook'un da onunla kalmak için ısrar edeceğini biliyordu, o yüzden elindeki telefonu bırakıp dikleşmişti yerinde. " Taş kağıt makas yapalım."

    Diğerleri de bunun adil bir fikir olduğunu karar verdiklerinde Jimin masanın üzerindeki broşu eliyle yere ittirmiş, daha sonra ayakkabısının ucuyla ittirerek Namjoon'un ayaklarının önüne yollamıştı. " Bir iki üç..."

   Namjoon son anda ayaklarının ucunda gördüğü kağıtla yumruk yapacağı elini dümdüz açarak uzatmıştı. " Off." demişti Jungkook şapkasını başına geçirirken asansöre doğru yürümüş ve düğmeye basmıştı. " Yine bu bunağa kaldık."

       Diğerleri de peşinden onu takip edip asansöre binerken Yoongi onun kafasına sertçe vurmuş ve kartı Namjoon'a uzatmıştı. " 105'i siz alıyorsunuz o zaman. Bu salak beş benim uğursuz rakamım diye o odaya da girmez."

    " Girmem." demişti Jungkook omuz silkerken. Jimin kıkırdayıp kafasını olumsuzca sallarken asansörün kapısı açılmıştı. Hoş bir oteldi burası. Pahalı ve lüks olduğu her yerden belli olsa bile, abartılı veya gösterişli değildi. Sade ve bir o kadar da ferah bir havası vardı buranın. " Ne yapıyoruz şimdi?" demişti Yoongi kartı okutup kapıyı açarken. Yanlarındaki oda da Jimin ve Namjoon'a aitti. " Bir saat sonra lobide buluşalım. Bir an önce denize girmek istiyorum."

     Herkes kafa sallayıp onay verdiğinde, Namjoon kapıyı açmış ve girmişti içeriye. " Görüntülerde çok güzel görünüyordu odalar. Banyosu da çok güzel. Geniş bir küveti var."  Jimin bu ayrıntıyı aklında tutarak birkaç adım atmış ve hızlıca gözden geçirmişti odayı. Büsbüyük bir yatağı vardı, oldukça sade bir odaydı. İleriye atıldı ve küçük balkonun kapısını açtı. " Hyuuung!" Namjoon elindeki valizi kenara bırakıp kapıda duran Jimin'in arkasında durmuş ve omzunun üstünden bakmıştı küçük balkonların. İki sandalye ve yuvarlak masası olan bu balkon, Kapri'nin dünyanın en güzel tonlarına sahip denizine bakıyordu. Hafif bir müzik dolduruyordu kulaklarını, bir yaz günü ikisi de huzurluydu şimdi.


     " Burası çok güzel çok." demişti Jimin iç geçirip etrafa bakınırken. " Keşke daha önce gelseymişiz." Namjoon açtığı valizini kenara ittirip içinden bir güneş kremi çıkartmıştı. " Sürmeyi unutma, akşama pancar gibi olmanı istemem."

     " Aslında." diye mırıldanmıştı Jimin arkasına dönüp ona bakarken. " Odanın büyük bir küveti varmış ve bizim bir saatimiz var." Birkaç adım daha atıp, her zaman ki gibi dibinde bitmişti Namjoon'un.

     İkisi de ne olacaklarını, şu an ne olduklarını bilmiyorlardı fakat durmak istemedikleri kesindi. İkisi de utanıyorlardı birbirlerinden. Nasıl utanmasınlardı ki? Yıllardır beraberlerdi, aralarındaki ilişki artık kalıplara sığmayan ve tanımlardan çıkan bir ilişkiydi. Gidip ona hiçbir şey demeden sığındı zamanlar çoktu, Namjoon soğuk davranmazdı her ne olsa. Kavga etmiş olsalar bile, ona kollarını her zaman açardı. Şimdi onun korktuğu şey buydu. Namjoon Jimin'in iyi hissetmesini istiyordu, ona iyi hissettirdiğinin de farkındaydı ama bunun için kullanılmayı istemiyordu. İkisine yetecek sevgisi yoktu, birilerinin de onu sevmesi gerekiyordu bu ilişkide.

    " Gece." diye mırıldanmıştı Namjoon Jimin'in boynundaki kolyeyi düzeltip dudaklarını ıslatırken. Onu öpmek istiyordu ama bir şeyleri konuşmadan bunu yapmak istemiyordu. " Senin için ufak bir sürpriz hazırladım. Biraz sohbet edebilelim diye."

    İşte bunu beklemiyordu Jimin. Böyle konuşmalar için biraz erken değil miydi şimdi? Bu anların tadını çıkartmaları gerekmiyor muydu? " Konuşmak için biraz erken değil mi?"

      " Seni sıkmayacağım Jimin. Ben sadece aramızın iyi olduğundan emin olmak istiyorum. Biliyorsun biz yeni tanışmadık ve kaybedebileceğimiz şeyler var." Jimin kafasını sallayarak bir adım daha atıp hafifçe kafasını göğsüne bastırmıştı. İnce tişörtünün ardından gelen kokusu onu biraz daha rahatlatırken derin bir nefesi göğsüne çekmişti.

    O an fark etti Jimin. Onun en büyük zaafı Kim Namjoon'du.

      ...

    " İlk önce denize gireceğiz. Daha sonra bir şeyler sipariş ederiz." demişti Namjoon omzuna attığı havlusunu şezlonga koyarken. Otelden çıktıkları an kendilerini sahilde bulmaları epey iyi hissettirmişti onları. Şimdi Jimin sandaletinin arasından ayağına giren kumları büyük bir özenle temizlemeye çalışıyor, yanan ayağıyla biraz memnuniyetsizce oradan oraya sıçrıyordu. " Aptal." demişti Jungkook elindeki havluyu şezlonga bırakıp onu belinden tutup kaldırırken. " Temizle hadi tutuyorum. Sanki bir daha kum olmayacak." Jimin havadayken ayağında sandaleti çıkarıp kumu yere boşaltmış ve ayağına geri geçirmişti. Jungkook onu şezlongun üzerine bırakmış ve şapkasını çıkartıp uzun saçlarını bileğindeki tokayla hafifçe toplamıştı. Nerede olsa giydiği siyah tişörtünü de çıkartıp altındaki siyah şortla kalırken, kolunu saran dövme tamamıyla ortaya çıkmıştı bile. " Doğru söyleyin büyülendiniz değil mi?"

    " Velet işte." demişti Yoongi cüzdanını ve telefonunu şezlonga bırakırken. Üzerine de havlusunu koymuş ve güneşin onlara gelmemesini sağlamıştı. " Hadi gitmiyor musunuz?"

    " Siz gidin hyung. Ben birazdan geleceğim." Yoongi kafasını sallayıp Jungkook'un peşinden denize doğru yürürken Jimin'se onlar gider gitmez tişörtünü çıkartmış ve getirdiği çantanın içine tıkmıştı. Namjoon ise yanında, güneş kremini zaten yeterince esmer olan yüzüne sürüyor, beyazlık kalmamasına dikkat ediyordu. " Dövmenden mi çekiniyorsun piercingten mi?"

    " Ne hayır." diye mırıldanmıştı Jimin, elini karnına bastırırken. " Biraz kilo aldığımın farkındayım, içim pek rahat etmiyor." Namjoon telefonu çantasına atıp ayağa kalkmış ve elini uzatmıştı ona.

    " Nasıl güzel göründüğün hakkında konuşmak isterdim fakat ayaklarım çok yanıyor. Bu konuşmayı soğuk suyun içerisinde yapmaya ne dersin?" Jimin'in yüzünde samimi bir ifade belirmiş, birkaç saniye Namjoon'un gözlerine bakmıştı. Gözleri hafifçe dolmuş, ağlamamak adına dudaklarını bükmüştü. " Çok sıcak burası."

      " Koşarsak yanmayız." demişti Namjoon elini  ısrarla ona doğru uzatarak. Jimin hızlıca yerinden kalkmış ve elini tutmuştu. İkisi de hızlı adımlarla sıcak kumun üzerinde koşarken Jimin hafifçe kıkırdamıştı. " Yanmaz mıyız gerçekten?"

      Bazı anları hissedersiniz. Geriye dönüp baktığınızda daha önce hiç böyle bir duyguya sahip olmadığınızı, bunun bir ilk olduğunu bilerek yaşarsınız o anı. Jimin bu anı biliyordu. Bu sahneye ilk çıktığı gün gibiydi, bu ilk ödül aldığı gün gibiydi işte. Çok hızlıydı fakat yaşadığı en güzel şeylerden biriydi. Namjoon'un elini sıkıca tutuyor, onun peşinden koşuyordu. Aşık olacağını hissediyordu Jimin, Namjoon için baştan aşağı yanacağını biliyordu ama o cesaretliydi. Ölüme doğru koşacak cesareti vardı sorun bu değildi. Onun ölüme biriyle koşacak cesareti yoktu. Daha bunu ikisi de bilmediği için dudakları yırtılacakmışçasına sırıtıyorlar, sıcak kumun ardından gelecek suyu bekliyorlardı.

       Denize ulaştıklarında ikisi de derin bir nefes almış ve soğuk suyun içinde yürümeye başlamışlardı. Su o kadar temizdi ki, ikisi de zemindeki taşları görebiliyorlardı. " Buraya gelmek verdiğimiz en iyi karardı."

     " Öyle mi?" diye mırıldanmıştı Namjoon. " Vereceğimiz en iyi karar şu salağı boğmak da olabilir." İleride sırt üstü uzanan Jeongguk'u gördüklerinde ikisi de kıkırdamış, Jimin bedenini hafifçe denize bırakmıştı. Tuzlu su bütün kaslarını teker teker gevşetirken sakince karşısındaki aptala doğru yüzmeye başlamıştı.

       Yerden güç alıp, kendini onun üzerine attığında bunun pek de iyi bir fikir olmadığını fark etmesi uzun sürmemişti. Jeon Jungkook o kadar güçlü ve çevikti ki, bir an kendini onun altında, suyun dibinde bulmuştu. Ağzına kaçan suyla birlikte suyun içinde onunla boğuşurken, bir kolun onu hızlıca kendi bedenine doğru çektiğini hissetmiş ve dışarı çıktığı an derin bir nefesi ciğerlerine çekmiş ve öksürmeye başlamıştı. " Aptal. Aptal." demişti Namjoon tekrar Jungkook'a doğru. " Git hyungunla uğraş."

    Daha sonra Jimin'i kolları arasına almış, sırtına hafifçe vurmuştu. Bu hissi sevmişti. Suyun içinde kolları arasında onu tutmayı sevmişti. Jimin ise elleriyle onun kollarını tutuyor, boğazına kaçan su yüzünden öksürüp duruyordu. " Onu gerçekten öylece suya batırabileceğine inandın mı? Sen kendini doksan kilo mu zannediyorsun?" Namjoon onu hafifçe belinden tutarak ayaklarının yere değmesine yardımcı olmuştu. " Olabilirim sanki." Namjoon göz devirmiş ve belindeki ellerini iki yana koyarak parmaklarını açmıştı hafifçe. " Jimin belin ellerim kadar." diye mırıldanmıştı hafifçe. " Biraz daha aşağıya inersen ellerine sığmayacağımı görürsün." Namjoon şakaya vurduğu için hafifçe onu ittirmiş ve kıkırdamıştı. " Gerçekten fazla zayıfsın. Keşke biraz kilo alsan hatta." Jimin göz devirdiğinde hafifçe alnından ittirmişti onu. " Ne var ellerimin arasında kırılmana korkuyorum."

    " Aptal." demişti Jimin ondan uzaklaşıp yavaşça yüzmeye başlarken. " Senin ellerin çok büyük." diye homurdandıktan sonra dibe dalmış, huzurla bulanık görünen suyun içinde etrafa bakınmıştı. Deniz çok seviyordu. Yüzmeyi, suyun içerisinde dünyayı unutmaya bayılırdı her zaman.

     " Ben acıktım." diye homurdanmıştı Jungkook dubanın üzerine çıkıp otururken. Jimin o zaman fark etmişti kıyıdan epey uzaklaştıklarını. Birkaç gün öncesinde hissettiği stresten geriye hiçbir şey kalmamış, gevşemiş gibi hissediyordu. Diğerlerini de yanlarında istiyordu fakat Jungkook üzülmesin diye ağzını açmıyordu. " Yoongi hyung senin bir kedi olarak homurdanman gerekiyor bana destek çık."

    " Bu sefer itiraz etmeyeceğim. Derim tuz yüzünden gerildi hep. Ayrıca kahvaltı bile yapmadık gidip yemek yiyelim."  Jungkook aldığı zaferle ellerini çırpmış ve kıyıya doğru yüzmeye başlamıştı bile. " Siz gidin." demişti Jimin ayaklarını çırpıp köpük çıkartırken. " Siparişler gelene kadar orada olacağız." Yoongi kafasını sallayarak arkasını döndüğünde Namjoon'u süzmüştü Jimin. " Ayaklarım hala yere değiyor." demişti Namjoon dengesini bulmaya çalışırken. " Ah evet, değiyor."

     " Hava mı atmaya çalışıyorsun?" demişti Jimin sırıtıp saçlarını geriye doğru tararken. " Hayır yorulduysan sarılabileceğinden  bahsediyordum aslında. " Jimin bu fikri beğenip ona doğru atılmış, ince kollarını onun boynuna dolayarak bacaklarını da karnına sarmıştı. Namjoon tek eliyle onun baldırından tutup dengede kalmalarını sağlamıştı. " Taşınsak mı ne dersin? Böyle bir sahil kasabası, küçük bir daire."

    " İyice yaşlı evli çiftlere dönüyoruz." Jimin kahkaha attığında Namjoon onun gülüşünü büyük bir keyifle seyretmişti. Alnına düşen saçlarını sık sık parmaklarıyla geri tarıyor, buraya geldiklerinden beri daha sık gülümsüyor o güzel dişlerini sergiliyordu. " Hayır daha tam olmadık. Resim sergisi gezip iki dolar etmeyecek tablolara milyonlar baymadık daha." 

     " Ben yaptım sanırım onu." Jimin kıkırdayarak ona biraz daha sarılmış ve kafasını omzuna yaslamıştı. İkisinin de kalbi hızlı hızlı atıyor, birbirlerine kavuşmak için can atar gibi rahatsız ediyorlardı onları. Namjoon bunu seviyordu. Onun küçük bedenini kolları arasına alarak, onu bütün dünyadan korumak istercesine gizlemeyi çok seviyordu. Sonsuza kadar burada böylece beraber olmayı o kadar çok istiyordu ki onunla. " Tamam şimdi bizi biraz dibe batır." Jimin bu sırada bacaklarını sıkılaştırmış ve derin bir nefes almıştı. " Ne yapayım?"

    " Suyun içine girelim." diye mırıldanmıştı. Namjoon kafasını sallayarak hafifçe zıplamış, daha sonra da ikisini denizin dibine doğru çekmişti. Jimin ona biraz daha sıkı tutunmuş, suyun altına ellerini onun saçlarının arasından geçirmiş ve öpmüştü onu. Küçücük, düne oranla neredeyse hiçbir şeydi bu öpücük. Dudaklarını hafifçe onun dudaklarına bastırmış, birkaç saniye bekleyip gözlerini açmış ve karşısındaki gözlere bakmıştı.

     Sana çok aşık olacağım hyung. Sana öylesine aşık olacağım ki kendimi sevmeyi bırak, senin haricinde bildiğim ne varsa unutacağım. Öyle bir bocalayacağım ki, öyle bir kaybedeceğim ki dengemi düştüğümde senin kolların bile beni kaldırmaya yetmeyecek.

Continue Reading

You'll Also Like

9.2K 990 35
Min Yoongi arkadaşları ile girdiği bir iddiada Kendisinden nefret eden Hoseok'u kendine aşık ettirmişti Ama işler tamamen tersine dönmüş ve Yoongi Ho...
768K 63.7K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar taekook
8.7K 974 11
Toprakla taşın hikayesi. [TAMAMLANDI]
4.8K 389 13
Yoongi sadece sevdiğinin bir gün ona aşık olmasını umuyordu. ☯️ Sugakookie: 2.sıra Yoonkook: 2.sıra Kookga:1.sıra Kookgi:1.sıra ☯️