TEĞMENİM

By Alnes1

134K 5.9K 714

Ne olursa olsun yüreğim seninkinin yanında çarpmayacaktı, yüreğim sana çarpmasaydı... Ölüm her zaman ayırır... More

TAYİN
KOMİSER
BASKIN
İNTİKAM
TOPARLANMA
İLK KIVILCIM
ÇAKMAK
YARA
HASTANE
GERİ DÖNÜŞ
ÖZÜR
SALDIRI
MİSAFİR
GÖREVE DÖNÜŞ
BAŞKOMİSER
KURŞUN
ASTSUBAY
BERE
ŞEHİT
ÜSTEĞMEN
İKİLEM
YALAN
AYRILIK
BİTTİ
KAVUŞMA
YARBAY
TUTUKLU
GÖNÜL
PİŞMANLIK
YENİDEN
ARZU
GÜVEN
İKNA
CESARET
HER ŞEY
ANKARA
KAYSERİ
GEÇMİŞ

İTİRAF

4.4K 205 35
By Alnes1

"Dokundurtmam lan benim olana dokundurtmam!!"

Ahmet adamın yakasına sarılmak üzereyken birden durdu. Benim mi demişti? Gözleri, sinirden deliye dönmüş adamdan kızın mavilerine döndü. Neşe şaşkınlıkla adamın dediğini idrak etmeye çalışırken Ahmet'in beklenti dolu bakışlarıyla karşılaştı. Ahmet Çağana doğru tehditkar bir adım attığında Mert de ayaklanmıştı. Neşe hızla iki adamın arasına geçip Çağana siper oldu.

"Evet...Çağan...Çağan benim sözlüm!"

Sesleri duyunca koşarak gelen Nur kızın dediğiyle kapıda donakaldı. Ahmetinse dünyası başına yıkılmıştı sanki. Sinirden kızarmış gözlerini bir saniye bile kızınkilerden çekmiyordu. Bu koca bir şakaydı değil mi? Onlar ne zaman...

"Ahmet! Noluyor burda?"

Herkes birden içeri giren Arda'ya döndü. Arda hızla Ahmet'in yanına gidince Nur da Neşe ve Çağanın yanına geçti. Ahmet hala gözlerini kızdan çekmemiş dişlerini sıkarak konuştu.

"Yok bir şey Başkomiserim. Hiçbir şey yok..!"

Yumruğunu sıkarak kıza ve Çağana son kez 'bu burda bitmedi' bakışı atıp hızla dışarı çıktı. Neşe adamın bakışları altında ezilirken nefesini tuttuğunun bile farkında değildi. Ahmet gidince sanki nefes nefese kalmıştı. Yavaşça Çağanın kolunu tuttu.

"Bir şey yok. Gerginlik daha fazla büyümesin."

Mert başkomisere doğru sarfettiği sözlerden sonra etrafta onları merakla izleyen askerlerine döndü.

"Herkes dağılsın!"

Arda Ahmet'in tavırlarından bir şeyler olduğunu anlamıştı. Kesinlikle bu işte bir şeyler vardı. Teğmen ve Çağana dik bir bakış gönderip hızlı adımlarla yemekhaneden çıktı.

Etraf sakinleşince Çağan kolunu tutmuş titreyen kıza döndü. Kızın rengi atmış gibiydi.

"Neşe iyi misin?"

Neşe adamın gözlerine anlamsızca bakarken başını olumsuz anlamda salladı. Çağan yavaşça kolunu kızdan kurtarmaya çalıştı.

"Bekle su getiriyim sana."

Neşe adamın koluna daha sıkı yapıştı.

"Gitme..."

Üzerinde garip bakışlar hissedince hemen toparlamaya çalıştı.

"Yani gerek yok...sağol. Sadece biraz temiz hava almak istiyorum."

Nur hemen kızın koluna gireceği sırada Çağan durmasını işaret etti.

"Ben hallederim. Yalnız kalsak daha iyi olacak gibi..."

Nur adamın imasını anlayıp ellerini geri çekti. İkisi aradan çekilince Nur'un gözleri Teğmeninkileri buldu. Mert istifini bozmadan geri dönünce Nur birden öne atıldı. Adama karşı kendini mahçup hissediyordu. Onları zorla evlerine davet etmişlerdi ama Ahmet ve Ali yüzünden resmen kovulma muamelesi görmüşlerdi. Nur o anın şokuyla hiçbir şey yapamamış sadece adamın gidişini izlemişti. Bir özür borçlu olduğunu düşünüyordu. Mert'in özür dileyişi geldi aklına. Acaba o da ona çok güler miydi? Göze göz dişe diş. Hadi kızım!

"Mert!"

Mert bunu bekliyormuş gibi birden durdu. Vücudunu döndürmeden sadece başını çevirdi. Nur adamın içine kor gibi düşen koyu gözleriyle karşılaşınca tedirginleşti. Gözlerini hemen adamın erkeksi kalın boynuna indirdiğinde yutkundu. Neden sıcaklamaya başlamıştı birden bire?

"Biraz konuşabilir miyiz?"

Mert gözlerini kızdan kaçırmadan tamamen döndü ve başıyla onayladı. Birden bire niye kızarmaya başlamıştı bu kadın?

"Odama geçelim."

Nur da adamı başıyla onaylayıp takip etti.

Odaya girdiklerinde Mert koltuklardan birine oturdu. Nur da adamın karşısındaki koltuğa oturunca zihnine o gecenin anılarının dolmasına engel olamadı. Allah'ım Şubat ayı bu kadar sıcak olması normal miydi?

"Benimle konuşmak istediğin nedir?"

Adamın sorusuyla düşüncelerinden sıyrılıp derin bir nefes aldı. Aptal ergenler gibi davranmayı bırakmalıydı. İlk defa yakışıklı bir erkek görmüyordu.

"Evde olanlar için..."

"Seni düşmemen için tutuyordum hepsi bu."

Adamın duygusuz sesi ateş gibi yanan tenini buzdan bir bıçak gibi kesti.

"Ondan bahsetmiyordum. Bu sabah olanlar için üzgünüm."

Mert yamukça sırıttı. Ne yapmaya çalışıyordu bu kadın? Ali'nin gönlünü almak için onunla işbirliği yapmaya falan geldiyse avucunu yalardı.

"Önemsiz... Takma kafana."

Nur birden kaşlarını çattı. Takma kafana mı? Bu herif onunla dalga mı geçiyordu? Şurda insan gibi özür dilemeye çalışıyordu. O denerken Nur hiç öyle yapmamıştı!

"Bu tavırların ne?"

Mert tekrar sırıttı. Kız ne zaman pes edecek merak ediyordu. Onun tanıdığı Nur şu ana kadar çoktan kıyameti koparmıştı.

"Hiç. Sadece sevenlere engel olmanın vicdan azabını yaşıyorum."

"Sevenler de kim oluyor? Saçmalama Mert! Ali'yle ben..."

"İnan hiç umrumda değil."

Nur adamın üstüne atlamamak için kendini çok zor tutuyordu. Saatler içinde ne değişmişti? Ali'nin onu sevmesi neyi değiştirirdi? Daha fazla öfkesine hakim olamayıp ayağa kaktı ve o gün adamın yaptığı gibi masaya oturup öne eğildi. Mahçup gözleri şimdi sinirle parlıyordu.

"O zaman iyi dinle! Senin neyi umursayıp umursamadığın da benim umrumda değil. Ben insanlık yapıp özür dilemeye geldim. Aslında artık kabul edip etmemen de pek umrumda değil. Ne de olsa önemsiz değil mi? Kafanda ne kurdun bilmiyorum ama Ali'yle benim aramda hiçbir şey yok! Hiçbir zaman da olmadı! Şimdi karşıma geçmiş ukala uka..."

Nur birden dudaklarına sertçe kapanan dudaklarla susmak zorunda kaldı. Mert kızı ensesinden öyle çekiyordu ki Nur'un kıpırdama ihtimali yoktu. Mert dudaklarını hareket ettirip kızın alt dudağını aldığında Nur yaşadığı şoktan çıktı. Adamın sert tutuşundan kurtulmak için omuzlarından itmeye başladı. Mert tam aksine tutuşunu daha da sıkılaştırıp diğer kolunu kızın beline sardı ve çevik bir hareketle kızı kucağına çekti. Bütün hafta bunu yapmamak için kendiyle savaşmıştı. Son olaylardan sonra kızdan uzak durmak için yemin etmişti ama o böyle yakınına gelmişken dayanamamış tüm gardlarını indirmişti. Özellikle Ali'yle hiçbir bağının olmadığını söyledikten sonra... İçindeki bu hafiflemenin sebebi neydi? Sonunda kızın yumuşak dudaklarının tadına bakmak mı yoksa o herifi sevmediğini öğrenmesi mi?

Kız karşılık vermeyip çırpınmaya devam edince Mert ensesindeki elini çekti. Ama belindeki eli hala sımsıkıydı. Nur adamın tutuşundan kurtulur kurtulmaz geriye çekildi. Nefes nefese kalmış adama hala sinirle bakıyordu. Mert de nefes nefese sırıttı.

"Ne zaman çıldıracağını merak ediyordum zaten..."

Nur nefesini düzenlemeye çalışarak başını arkaya yaslamış sempatikçe gülen adama baktı. Allahım bu gülüşe bitiyordu. Kız hala bir şey demeyip onu süzmeye devam edince Mert'in gülümseyişi genişledi.

"Ben işimi yarın bırakmayı sevmem..."

Adamın arzuyla boğuk çıkan sesi Nur için son damlaydı. Yavaşça bakışını gözlerinden dudaklarına indirdi ve yaklaşıp fısıldadı.

"Bırakma o zaman."

Dudakları tekrar buluştuğunda bu sefer Mert'in değil Nur'un elleri adamın ensesinde geziyordu. Mert'in öpüşü o kadar hükmediciydi ki Nur'un başı dönmeye başlamıştı. Öyle ki adamın ne zaman onu çevirip üstüne çıktığını bile farketmemişti. Kendini öyle mutlu hissediyordu ki sanki bulutların üzerindeydi. Yıllardır olması gereken yeri bulmuştu sanki. Teğmenin kollarının arası...

Mert kendini kaybetmenin eşiğindeydi. Kızın küçük dudakları o kadar tatlıydı ki Mert sonsuza kadar öpebilirdi. Bu an hiç bitmesin istiyordu...Nur hiç gitmesin hep onun olsun istiyordu... Nefes almak için bir anlığına geri çekilip kızın gözlerini açmasını bekledi. Nur yavaşça gözlerini açtığında Mert ona hayran gözlerle bakıyordu. Titrek nefesini yavaşça adamın çenesine doğru verdi. Mert'in gözleri kızın yüzünde ve tutkuyla koyulaşmış gözlerinde bir süre gezindi. Bu kadını artık nasıl bırakacaktı? Eğilip kızın şişmiş dudaklarına masum bir öpücük bıraktı. Aynı öpücükten yanağı boyunca sıralayıp en sonunda dudağını boynuna bastırdığında kapı çaldı. Nur birden iç çekerek adamı itmeye çalıştı.

"M...Mert biri geldi!"

Mert hiç istifini bozmadan kızın kokusunu içine çekip boynuna derin bir öpücük daha bıraktı. Sonra dirseklerinde doğrulup kızın endişe dolu gözlerine baktı. Nur huzursuzca hareket etmeye çalışıyordu ama kıpırdayamıyordu bile.

"Mert kalksana Bixi silahından bile daha ağırsın!"

Mert gülümseyerek kızın burnunun ucuna ufak bir öpücük bıraktı ve kalktı. Allah şahitti ya bu kadına asla doyamayacağını biliyordu. Kızın da elinden tutarak kalkmasına yardım etti.

"Sakin ol. İzinsiz giremezler."

Kapı tekrar çaldığında Nur birden kapıya baktı. Dağılmış saçlarını düzeltmeye çalışarak eski yerine Teğmenin karşısına oturdu. Mert de kızın telaşlı hareketlerini gülümsemeyle izleyerek yerine oturdu.

"Gir."

İçeri giren bir er Teğmenin el işaretiyle yaklaşıp elindeki dosyayı Mert'in önündeki masaya bıraktı.

"Yarbayım gönderdi Komutanım. İnceleyip onunla görüşmenizi istiyor. Dosyayı ona geri götüreceğim. İmzanız gerekli."

Mert eline aldığı dosyayı üstünkörü bakıp başıyla onayladı. Asker başlarında dikilirken Nur yerin dibine girmek üzereydi. Dudaklarının şişini saklamak için ısırıyordu ve başını iyice eğmişti. Mert kızın bu hallerine gülüyordu. Askerine bir şey çaktırmamak için rahatça konuştu.

"Dediğim gibi Komiserim. Nefes kesici bir operasyondu. Asla unutamayacağım bir şey. Daha sonra sizinle bunu detaylı konuşmak isterim."

Nur adamın şifreli konuşmasıyla gözlerini iyice açtı. Utançtan ölmek üzereydi! O da Teğmenin eğlenen sırıtışına yapmacık bir gülümsemeyle karşılık verip ayağa kalktı.

"Tabi Teğmenim. Ölmez sağ kalırsak konuşuruz. İzninizle..."

Bu kızın dilinde 'seni öldürücem' demekti. Mertse bu kadının dilini çoktan çözmüştü. Kız daha birkaç adım atmıştı ki durdurdu.

"Bu arada komiserim... o ukala askerin özrünüzü kabul ettiğine eminim. Tabi sizin için bir anlamı varsa..."

##########################################

Çağan ve Neşe karakolun en güzel tepelerinden birine çıkana kadar konuşmamışlardı. Büyük bir kayaya oturup günün ağarmasını izlediler bir süre. Çağan kıza ne diyeceğini bilmiyordu. Ne yapmalıydı? Teselli? Yoksa açıklama mı istemeliydi? Peki kendisi kendi hareketlerini nasıl açıklayacaktı. O an o Ahmet denen herifin ona dokunduğunu ve kızın ağladığını görünce deliye dönmüştü. Sahi neydi oluşan o katlanılmaz his? Neşeyi kendisinden başka kimse sinir edemezdi. Bu kadın ona özeldi. İçinden geçen bu fısıltıları hayretle dinlerken kızın cılız sesi sessizliği bozdu.

"Özür dilerim. Tüm tabur artık bizi sözlü sanıyor."

Çağan kızın mavi gözlerine bakıp derin bir iç çekti. Sonra cebinden sigarasını çıkarıp yaktı. Tekrar kıza döndüğünde Neşe onun her hareketini izliyordu. Sigarasından bir nefes çekip içindeki bu karmaşayı da söküp götürecekmiş gibi havaya üfledi.

"Sözlü demeseydin güzelim. Az oldu. Direk kocam diyecektin."

Neşe adamın ciddi yüzüne bakarken en ufak bir alay belirtisi aradı. Ama Çağan gözlerini kısmış öylece kıza bakarken fazla ciddi duruyordu.

"Güzel fikirmiş. Nasıl aklıma gelmedi? Kesin bir kurtuluş olurdu..."

Kız bunu diyince Çağan yerinde rahatsızca kıpırdanıp sigarasının dumanını diğer tarafa üfledi. Ses çıkarmasa da küfrettiği yüzünden belliydi. Birden kıza döndü.

"Doğru söyle o it sana bir şey mi yaptı? Tehdit falan mi ediyor? Neyden kurtulmaya çalışıyorsun?"

Neşe adamın gözlerine bakarken gözlerinin dolmasına engel olamıyordu. Şuan birinin arkasında olmasına onu sahiplenmesine kimseye özellikle o adiye vermemesine o kadar ihtiyacı vardı ki... Yine de başını eğmedi. Adam gözlerini görmesin diye hızla başını diğer tarafa çevirdi.

"Yok...öyle bir şey değil. Boşversene ben açıklarım herkese sözlü olmadığımızı. Sen tekrar kusura bakma."

Çağan çoktan kızın dolan gözlerini görmüştü. Biten sigarasını savurup kızın çenesinden tutup yüzünü çevirdi.

"Neşe bana bak."

Neşe başını kaldırmamakta inat etse de adamın ısrarıyla gözlerini buluşturdu. Çağanın kaşları çatıktı. O kadar çok mu kızmıştı ona?

"Çağan...ben özür dilerim telafi edicem. Hatta istersen onunla..."

Çağan kızın çenesini sıktı.

"Hayır! O şerefsizin bir daha yanına yaklaşmayacaksın! Onun olduğu ortamda ben yoksam nefes bile almıycaksın! Duydun mu beni?"

Neşe Çağanı uzun zaman sonra ilk defa böyle ciddi görüyordu. Daha önce sinirlendiğine çok tanıklık etmişti ama şuan gözlerinde gördüğü ifade korkutucuydu.

"Yani açıklamamı istemiyor musun?"

Çağan kızın narin çenesini bıraktı.

"İstemiyorum. Şu sulu gözlülüğü bırak yeter. Sana hiç yakışmıyor! İyice çirkin oluyorsun."

Neşe adamın söyledikleriyle içinin hafiflediğini hissediyordu. Göz yaşları hala akıyordu ama gülümsemesine engel olamadı.

"Bırakırsam sen de beni bırakacak mısın asker? Her seni yanımda istediğimde ağlamam mi gerekecek?"

Çağan bir süre kızın dediklerini düşündü. Kızın gözlerindeki acı ve çaresizlik o kadar barizdi ki Çağanın kalbini sıkıyordu.

"Bırakmam gülüm. Benim olanı bırakmam..."

Neşe adamın söyledikleriyle birden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Öyle rahatlamıştı ki ağlamasını durdurabileceğini sanmıyordu. Başını öne eğmesiyle adamın onu kendine çekip göğsüne yaslaması bir olmuştu.

Çağan kızı kollarıyla sarmalarken içine düştüğü farkındalıkla iç çekti.

Bu kadının gülüşü nefesi, ağlaması iç çekişi olmuştu artık...

##########################################

Akşam yemeğinde kalabalık yemekhanede herkes keyifliyken Nur ve Neşe gerginlikle tabaklarına bakıyorlardı. Kızlar Çağan ve Mert'in arasında oturuyorlardı ama Ali ve Ahmet'in delici bakışlarını hissediyorlardı. İki asker karşılarındaki Yarbay ve Ardayla koyu bir sohbetin içindeydiler. Nur Neşeyle son olaylar hakkında doğru düzgün konuşamamıştı. Zaten saatlerdir karakolun içinde Mert'le karşılaşmamak için kaçıp durmuştu. Ortam hiç onlara göre değildi. En azından bu gecelik. Neşeye birkaç kaş işareti yaptı. Neşe de aynı şekilde kıza karşılık verince iki kız da ayaklandı.

"Yarbayım afiyet olsun..."

Nur gerginlikle yanında oturan adamın gözlerinin içine baktı.

"S...size de Teğmenim."

Gözlerini hızla kaçırıp Arda'ya döndü. Bir an önce burdan çıkmak istiyordu.

"Başkomiserim izninizle..."

Nur tam peşinde Neşeyle hareketlenmişti ki Arda'nın sesiyle durmak zorunda kaldılar.

"Komiserim aslında yemekten sonra bana karakolu gezdirirsiniz diye düşünmüştüm..."

Nur adamın keyifli sesine gıcık oluyordu. İçinden söverek adama dönüp gülümsedi. Nasıl sıyrılacaktı?

"Bugün yoğun bir gündü Başkomiserim. Tahmin ettiğiniz gibi yorgunum. Timinizden bir arkadaşımız size keyifle eşlik eder."

"Ama ben sizin rehberliğinizi tercih ederim. Hem son saldırı detaylarını da konuşmak istiyorum. Kahramanlığınız tüm teşkilatımızın dilinde..."

Nur bir yardım eli için Neşeye bakındı. Onun da bir fikri yok gibiydi. Gözleri istemsizce yavaşça Teğmene kaydı. Mert gözlerini kıza dikmiş olumsuz anlamda kaşlarını kaldırıyordu. Nur yutkunup bir Arda'ya bir Mert'e baktı. Tam ağzını açacağı sırada Ali'nin sesiyle herkes adama döndü.

"Komiserimiz bugün fazla yoruldu Başkomiserim. Ben size eşlik etmekten onur duyarım. Tüm detayları
aktaracağımdan şüpheniz olmasın."

Nur şaşkınlıkla Ali'ye baktı. Ali de ona bakıyordu. Kızın Teğmenle arasında geçen sessiz bakışmayı görmüştü. Onlar...onlar gerçekten beraberdi. Neden ona yardım ettiğini bilmiyordu ama Nur'unun böyle dara düşmesine dayanamıyordu. Hızla gözlerini tekrar tabağına indirdi. Nur bir süre adama bakakalsa da Mert'in sinirli yüz ifadesiyle bakışlarını hemen kaçırdı. Başkomiser ses çıkarmayınca hemen orayı terketti.

##########################################

Neşe ve Nur avludaki büyük taşlardan birine oturmuş sohbete başlamışlardı bile. Nur arkalarından gelen var mı diye kontrol edip arkadaşına döndü.

"Manyak mıdır nedir ya? Tutturdu sen gezdir diye! Aklım çıktı valla!"

Neşe de gülerek başını salladı.

"Ama Ali öyle diyince yüzü nasıl beş karış oldu! Yılışık herif!"

Neşe gülse de Nur Ali'nin adını duyunca birden yüzü soldu. Gerçekten neden ona yardım etmişti? Hala Mertle onu birlikte sanmıyor muydu?

Neşe kızın yüzü düşünce hemen konuyu değiştirdi.

"Yine Mert'in bakışları gözümden kaçmadı ha!"

Omzuyla kızın omzuna vurunca Nur da gülümsedi. Evet Mert, Arda baş başa dolaşmayı teklif ettiğinde delirmişti!

"Kızım bak sana söylüyorum bu Teğmen sana abayı yak-tı!"

İşte yine oluyordu! Onu düşününce bile yanakları kızarıyordu. Havanın karardığına şükretti. Neşeye bugün yaşadıklarından söz etmeli miydi? Ederse kızın dilinden asla kurtulamazdı. Ama ona bir akıl hocası lazımdı kendini liseli aşıklar gibi beceriksiz hissediyordu. Genzini temizleyip yavaşça kıza döndü. Yüzündeki aptalca sırıtışı silemiyordu.

"Neşe şimdi sana bir şey söyliycem ama lütfen çok bağırma olur mu?"

Neşe kızın sırıtışından bir şeyler olduğunu anlamıştı. Heyecanla o da dönüp kızın ellerini tuttu.

"Hazırım!"

Nur yine etrafı kontrol etti ve eğilip fısıldadı.

"Mert beni öptü."

Neşe birden kızın ellerini sıktı. Şaşkınlıkla gözleri açılmıştı.

"NE?!!"

Kızın bağıran sesiyle Nur tek gözünü kıstı.

"Allahtan bağırma dedim kızım ya!"

Neşe heyecanla kıza sarıldı.

"Nasıl oldu bu?"

Nur kızın aşırı sevinmesine göz devirdi.

"Allah aşkına adam bana evlilik teklifi etti demedim."

Neşe kızın ellerini çekiştirdi.

"Ee nasıl oldu diyorum anlatsana!"

Nur dudaklarını ısırdı. Bu nasıl anlatılırdı ki?

"Benim taşımı çalmışsınız!"

İki kız da birden yanlarında beliren Çağanla korkuyla iç çektiler. Nur sevinse mi bilemiyordu. Birden ayağa kalkıp Çağanın omzuna vurdu.

"Aklımızı mi alacaksın be Allah'ın delisi!"

Çağan kıza sırıtıp arkasını gösterdi.

"Sataşmak istiyorsan Komutanım orda komiser bana bulaşma!"

Çağan geçip kızın kalktığı yere otururken Nur Çağanın gösterdiği yönde Mert'i arıyordu. Gözleri biraz dolandıktan sonra bina girişindeki uzun boylu adamı hemen buldu. Yanındaki askerlerle ve birkaç polisle sohbet ediyordu. Hepsinin yüzündeki gülümsemeden Teğmenin eğlenceli bir şeyler anlattığı belliydi. Ne kadar muhteşem bir adamdı...gülüşü kadar muhteşem.

"Kızım dedim ya borcum olsun diye! Alsana şu telefonu!"

Nur Çağanın sesiyle düşlerinden çıkıp arkasını döndü. Çağanın elinde son model bir telefon vardı ve kıza uzatıyordu. Neşe pek memnun gibi değildi.

"Saçmalama Çağan! Ne gerek vardı ki! İstemiyorum ben geri ver bunu. Çok pahalıdır bu."

Çağan derin bir nefes aldı.

"Alıyor musun almıyor musun? Yamaçtan fırlatıcam yoksa..."

"Tamam tamam. İyice deli olmaya başladın!"

Elinden telefonu alıp ayağa kalktı. Bir Nur'a bir adama baktı.

"Oturun siz geliyorum ben."

Kız yanlarından ayrılınca Nur kızın kalktığı yere oturdu. Başını adama çevirdiğinde Çağan yine bir sigara yakmış dalgın dalgın geceyi izliyordu. O da önüne dönüp izlemeye koyuldu.

"Yine ne derdin var oğlum?"

Çağan kıza baktı. Yavaşça sigarasından bir nefes alıp gecenin karanlığına üfledi.

"Benim derdim yok da senin şu Başkomiserle başın dertte gibi."

Evet hem de baya dertteydi. O adi tüm emirleri ona yaptırmakla kalmaz onu rencide etmek için elinden geleni yapardı.

"Sorma."

Aralarında yine uzun bir sessizlik oluştu. Çağan ikinci sigarasını da yakmıştı.

"O herifle Neşe'nin arasında ne var?"

Bu soru ikisi arasına bomba gibi düşmüştü. Nur bir süre ne cevap vereceğini düşündü. Neşe acaba bunu Çağana anlatmasını ister miydi? Ama bu gizli bir şey değildi. Herkes biliyordu eninde sonunda öğrenirdi.

"Eski erkek arkadaşı."

Çağan yavaşça başını çevirip kıza baktı. Tahmin etmişti zaten. Peki şimdi niye içinde bir huzursuzluk oluşuyordu. Adam konuşmayınca Nur konuşturmaya çalıştı.

"Neden sordun?"

Adamdan yine uzun bir süre ses çıkmayınca Nur da önüne dönüp derin bir nefes aldı.

"Neşe'yi aldattı. En yakın arkadaşıyla."

Çağan şimdi anlıyordu bu nefretin sebebini. Pislik herif sağlam bir dayağı hak ediyordu. Bir erkek için aldatmak kadar aciz, ucuz bir durum olamazdı. Kendi sevdiğim dediği kadınına bunu layık gören erkek o kadının tek saç teline bile değmezdi. Hele ki Neşe'nin...

Nur da adamın sigarasına baktı. Normalde nefret ederdi ama bu gece farklıydı...kafası böyle dumanken etrafını sarsa ne olurdu?

"İnsan ikram eder."

Nur başıyla sigarayı gösteriyordu. Çağan kıza şaşkın gözlerle baktı.

"Kullanmıyorsun sanıyordum."

Nur yamukça sırıttı.

"Kullanmayanlar efkarlanamaz mı? Ver hadi bir şey olmaz."

Çağan cebinden sigara paketini çıkarıp kıza uzattı.

"Dikkat et ilk seferde başın döner."

Nur omuz silkip sigarayı dudakları arasına aldı. Adamdan aldığı çakmakla sigarayı yakıp bir nefes çekti. Evet başı biraz dönmüştü ama o kadar değil. Bir nefes daha çekecekken sigara birden elinde patladı. Nur ayağa fırlayıp elindeki sigarayı fırlattı.

"Lan yakacaktın beni!"

Çağan dayanamayıp gülmeye başlamıştı. Hatta gülmesi zamanla kahkahaya dönüştü. Hastanedeyken canı sıkılınca  bir mermideki barutu sigaraya koymuştu. Halile içirecekti  ama Nur'a kısmet olmuştu.

Nur adamın deli gibi kahkaha atmasına sinir olmuştu. Ayda yılda bir bir şey yapası gelmişti onu da zehir etmişti.

"Gülmesene!"

Çağan kızın azarlarıyla daha çok gülüyordu. Sonunda nefessiz kalınca durdu.

"Ya kusura bakma yenge. Onu Halil için hazırlamıştım sana denk geldi. Ama sana iyi oldu bir daha ağzına almazsın!"

Tekrar gülmeye başlayınca Nur sinirle arkasını döndü. Mert seslerini duymuş onlara doğru geliyordu. Nur hemen kayadan atlayıp yanlarına varan Teğmenin yanına geçti. Çağana gerçekten sinirleri bozulmuştu. Adamın kolundan tuttu.

"Teğmenim şu askerine bir şey söyle! Az kalsın yakacaktı beni! Sigaraya barut doldurmuş manyak!"

Mert Çağanın böyle bir şeyi kıza yapmasına mı şaşırsın Nur'un sigara içmesine mi bilemedi. Şuan tek düşündüğü ona askerini şikayet eden kızın tatlılığıydı. Acaba şuan onu çekip öpse ne olurdu?

"Sen sigara mı içtin?"

Nur oflayarak adamın kolunu bıraktı.

"Tek sorun bu mu yani? Elimde barut patladı diyorum barut!"

Mert birden kızın göstererek sallayıp durduğu elini tutup incelemeye başladı. Nur adamın bu hareketiyle donakaldı. Mert kızın hafif kızarmış parmağını bulup yavaşça okşamaya başladı.

"Eline gelmemiş. Biraz kızarmış o kadar."

Kızdan karşılık alamayınca bakışlarını kıza doğru kaldırdı. Nur da onu izliyordu. Adamın ılık eli ve yumuşak dokunuşları tüm vücuduna anlamlandıramadığı bir ürperti yayıyordu. Onunla ilgilenmesi kalbini ısıtıyordu. Ne oluyordu ona böyle? Bu kadar basit bir hareketten bile böylesine etkilenmesi normal miydi?

"Nur?"

Nur sanki adamın sesiyle irkildi. Hemen elini adamın elinden kurtardı.

"Ah evet...biraz acımıştı."

"Komutanım onun derdi eli falan değil bana sinir oldu."

Çağanın sesiyle İkisi de ona döndü. Nur kollarını göğsünde birleştirmiş adama kaş çatıyordu.

"Uğraşma lan Nurla! Yamaçtan sallandırırım seni!"

Çağan kıza dönüp ellerini kaldırdı.

"Kusura bakma yenge. Bir daha olmaz. Yeter ki beni komutanıma şikayet etme..."

Adam tekrar gülmeye başlayınca bu sefer Nur da dayanamamış gülüyordu.

Gülüşme seslerini duyan Neşe adımlarını hızlandırdı.

"Bensiz neye gülüyorsunuz?"

Gülen Nur'a be onu izleyen Teğmene bir bakış atıp hızla kayanın üstüne çıktı. Çağan onu görünce susmuştu. Neşe birden yanına oturmaya çalışınca ayağı kaydı. Çağan ani bi refleksle kızı tutunca birden kulakları çınlatan bir patlama oldu. Çağan bir koluyla kızı düşmemesi için tutarken bir elini üst baldırına attı.

"Kahretsin! Ah!"

Herkes şaşkınlıkla ikisine bakarken Neşe titreyen elleriyle adamın bacağı üstündeki elini tuttu.

"Çağan b...ben özür dilerim. Silah kayaya çarpınca birden patladı."

Mert hızla kayanın üstüne çıkıp Çağana kalkması için yardım ederken Nur da hala şoktaki kızı kaldırıyordu. Çağan kayadan inince komutanının yardımını istemedi.

"Kızım bakımını yapmıyor musun kendiliğinden patlıyor!"

Mert eğilip adamın elini itti.

"Çek bi bakayım."

Çağan elini çekip komutana baktı.

"Sıyırdı Komutanım bir şey yok."

Mert de biraz inceleyip ayağa kalktı. Kozların meraklı bakışlarına karşılık verdi.

"Evet ufak bi sıyırık."

Neşenin yüzü endişeyle gerilmişti. Çağana bakarken yüzünden yavaş yavaş rengi çekiliyordu. Çağan dayanamayıp elini kızın yanağına koydu.

"Tamam kızım sakin ol. Bir şeyim yok küçük bir sıyırık."

Eliyle yavaşça kızın yanağını okşamaya başlayınca Neşe başını kaldırıp adamın yüzüne baktı. İlk defa böyle şefkat dolu bakıyordu bu adam. Neşe kendini yünlere sarılmış gibi sıcacık hissetti.

"Yine benim yüzümden sana bir şey oldu sandım..."

Çağan kızı kollarına almamak için kendini zor tutuyordu. Kızın endişeli haline gülümsedi. Yaralansa fena mı olurdu? Yine günlerce yanında kalırdı. Yine koltukta uyuyakalır Çağan onu kucağına alıp yatağa taşırdı... Bakışmaları fazla uzun sürünce Mert genzini temizledi. Aralarındaki büyü bu sözle bozuldu. Çağan elini çektiğinde Neşe birden geriye çekildi. Nur sırıtarak Teğmene katıldı. Kısa sürede patlama sesiyle yanlarına askerler toplanmışlardı.

"Çağan? Noldu oğlum?!"

Çağan yanına gelen Halil'in omzuna vurdu.

"Yok bir şey tertip. Neşenin silahı arıza yapınca emniyeti açılmış. O patladı."

Halil mahçup görünen kıza baktığında Mert hızla herkese emirlerini dağıttı.

"Neşe silahını ver istersen Halil bir kontrol etsin.
Çağan sen de revire geç sarsınlar yaranı. Siz de görevinizin başına aslanlarım önemli bir şey yok."

Neşe silahı yavaşça çıkarıp Halil'e uzattı. Çağan Halil'le beraber revire giderken Teğmen de kızlara döndü.

"Siz geçin içeri. Ben yanınıza gelicem."

Nur başıyla onaylayınca olayı izah etmek için Yarbayın yanına gitmeye koyuldu.

Nur Neşeyi sakinleştirmeye çalışıyordu ama askerlerden sonra şimdi de polisler başlarına toplanmaya başlamışlardı. Kalabalığın içinden Ahmet birden fırlayıp Neşenin kollarını tuttu. Nefes nefese olduğundan koştuğu belliydi.

"Nerene? Noldu? Bir şey oldu mu?"

İki kız şaşkınlıkla adama bakarken şimdi de Ali nefes nefese yanlarında bitmişti. Hızla gözleriyle Nuru süzdü. Derin bir nefes alıp birden yavaşça kıza sarıldı.

"Şükürler olsun iyisin..."

Nur onca bakış arasında ne tepsi vereceğini bilemedi. Ali hala onun için endişeleniyor muydu? Ne olursa olsun Ali ona yanlış hiçbir hareket yapmamıştı. Aksine olgunca karşılayıp ona yardım bile etmişti. Şimdiyse olayı duyar duymaz yanına gelmiş iyi olup olmadığını kontrol ediyordu. Nur Ali'yi hala en yakın dostu olarak seviyordu. O da adama sarıldı.

"Ben iyiyim Ali. Ufak bir kaza oldu sadece."

Neşe de kollarından tutmuş ona endişeyle bakan Ahmet'in ellerinden kurtuldu yavaşça.

"Benim bir şeyim yok. Çağan yaralandı."

Arda dörtlünün arasına girip gözlerini kızlara dikti. Herkesin aklındaki soruyu sordu.

"Ne oldu? Neydi o patlama?"

Neşe mahçubiyetle ağzını açacağı sırada Nur elini önemsiz dercesine salladı. 

"Önemli bir şey yok Başkomiserim. Neşe'nin silahı arıza yaptı. Emniyeti bozulmuş. Patlayınca kurşun  Çağan'ın bacağını sıyırdı."

Nur her ne kadar olayı önemsiz gösterse de Arda öfkeli gözlerini Neşeye dikti. Timin tüm sorumluluğu ondaydı ve yanlışlıkla da olsa bir askeri yaralamak başlarına iş açardı. Özellikle Yarbayın bulunduğu bir karakolda.

"Ne demek bozulmuş lan? Sağlam silah birden bozulacak değil! Hadi emniyetin bozuk olduğunu bilmiyordun merminin namluda ne işi var? Ne bu dikkatsizlik lan? Ya başka yerine gelseydi mermi? Ne hesap verecektin Neşe? Dört beş senelik üniversite bitirip bir kaç dil öğrenmekle polis olunmuyor! Hele özel harekat hiç! Böyle bir acemilikle bu dağlarda fazla yaşamazsınız!"

Arda'nın neredeyse bağırarak ele getirdikleri Neşe'nin zoruna gitti. O onca yol üniversiteyi teşkilata devlete faydası dokunsun diye okumuştu kolaylıkla polis olabilmek için değil! O bu yolları tırnaklarıyla kazıya kazıya gelmişti! Bu üniforma da bu bere de onun hakkıydı! Belki bu adamdan daha çok dağ görmüştü. Bu ağır hakaretleri haketmemişti. Daha fazla bu herifin yüzüne bakacak değildi. Cevap bile vermeden arkasına dönüp hızla karakola gitti.

Nur bir Arda'ya bir Ahmet'e baktı. Ahmet'in Neşeye düşkünlüğünü herkes biliyordu. Bu nasıl yakın arkadaştı? Kızın hiçbir suçu olmadığı halde yargısız infaz yapmıştı. Ahmet de sinirli görünüyordu ama ikisi de polislerin arasında Başkomisere tek laf edemezlerdi. Nur burnundan soluyordu.

"Başkomiserim Neşe'nin hiçbir suçu yok. Ben bizzat şahit oldum. Ve Neşe benim akademiden dostumdur. Eğitiminden ve tecrübesinden şüpheniz olmasın. Burdakilerin yaşından çok operasyona katılmışızdır. Sizden bile çok!"

Hırsla döndü ve omzunu bilerek Ahmet'e çarparak kızın arkasından gitti.

Nerdeyse yarım saat kızı arayıp sonunda karakolun arkasında bir kayanın arkasında ağlarken bulmuştu. Neşe onu görünce başını kaldırmıştı. Nur soluk soluğa kızın ağlamaktan kızarmış mavi gözlerine baktı.

"Her yerde seni aradım..."

Yanına oturup sarıldı. Neşe de hemen kıza dolamıştı kollarını.

"Aman ne takyosun şu kendini beğenmişi kızım ya! Bırak ne derde desin. Kimin ne olduğu belli zaten. Babasının torpiliyle başkomiser olduğunu herkes biliyor. Eminim herkes laflarına güldü. Sen de gül geç!"

Çağan sonunda revirden çıkmıştı. Kızın ona bakmaya geleceğine emindi ama gelmeyince bir şeyler olduğunu anlamıştı. Manyak kadın kendini suçlayıp bir şey yapmamıştı değil mi? Az önceki kayalığın ordan yavaş yavaş dağılan polis topluluğunu farketti. Aralarına bakınsa da ne Neşe ne Nur vardı. Gözleri ona doğru gelen Cenk'e kaydı. Adam gülerek elini uzattı.

"Geçmiş olsun tertip bacağı yaralamışsın?"

Çağan da adamın elini tutup güldü.

"Önemli bir şey yok be oğlum. Neşeyi gördün mü?"

Cenk'in gülüşü genişledi.

"Oğlum kız yanlışlıkla yapmış deliliğin tutmasın yine. Başkomiser baya azarladı zaten."

Çağanın birden kaşları çatıldı. O lavuk ne demişti kıza ikisi de ortalıkta yoktu?

"Ne dedi?"

Cenk adamın kalınlaşan sesinin hayra alamet olmadığını biliyordu. Aslında başkomiserden pek haz ettiği söylenemezdi. Dik bakıldı diye karakolu yakan adam sözlüsüne kötü laf edildiğinde neler yapmazdı ki? Arda'nın söylediklerini kısaca anlattı. Şimdi Çağanın gözleri öfkeyle yanıyordu. Bu herifin fişini çekme zamanı gelmişti! Cenk son olarak ekledi.

"Neşe nerde bilmiyorum ama Nur karakolun arkasına doğru peşinden gitti."

Çağan adamın omzuna sağol vuruşu yapıp hızla karakolu dolandı. Etrafa biraz bakındı. Sonunda kayanın birinden ağlama sesleri duyunca birden arkasına geçti. İki kız birbirine sarılmış Neşe ağlıyordu. İki kız birden Çağanın çıkmasıyla yerinden sıçradılar. Nur Çağana ters ters bakarken Çağan Neşeyi kolundan tuttuğu gibi kaldırdı.

"Bana ihtiyacın olduğunda ağlamana gerek yok dedim!"

Kızı peşinden karakola doğru sürüklemeye başlayınca Neşe kolunu kurtarmaya çalıştı.

"Çağan dur nereye?"

Çağan kıza aldırış etmeden sürüklemeye devam ediyordu. Arkalarından da Nur koşuyordu. İki kız bir adamı durduramamışlardı.

"Çağan lütfen bırak!"

Çağan karakolun önüne gelince birden durdu.

"Nerde lan o Arda komiseriniz?!!"

Continue Reading

You'll Also Like

5.5M 292K 30
!Acemi bir dille yazılmıştır! Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar t...
160K 11.3K 34
Agra bebeğiyle çaresizce sokakta yaşarken bir gece karşısına çıkan adamla hayatı tamamiyle değişir. Ferişte - Masum, melek ve günahsız demek. Not: +...
4M 115K 73
Lamia: Ayrılık ay dönümümüz kutlu olsun. Mirza: Lamia şaka mısın? Mirza: Sen terkettin beni.
456K 3.8K 24
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.