AYRILIK

899 60 3
                                    

Yarbay komutayı Teğmen'e bırakarak yakalanan iki terörist ve Nur ile ilçeye iniş için helikopteri bekliyordu. Sabah olanları duymuş ve Eda'ya fırça çekmişti. Çünkü Mert'in bütün gece Nur'un yanında olduğunu biliyordu. Hatta ileri gidip Neşe çıktıktan sonra revirin önünde bir süre beklemiş ve uzun zaman sonra ilk defa Mert'in hıçkırıklarına şahit olmuştu. Mert onunla bile konuşmadığı konuları Nur'a anlatmıştı. İlk defa bir kadına annesine bağlandığı kadar bağlanmıştı. Ona koştuğu sert koşulları düşününce içi cız etti. Fakat laf ağızdan bir kere çıkmıştı. Çağan'ı Mert'i çağırması için gönderdi.

Mert Nur'un gideceğini öğrendiğinden beri ne yapacağını bilmiyordu. Masasında öylece oturmuş başını ellerinin arasına hapsetmişti. Hani onu bırakmayacaktı? Onun yalan olduğunu söylemişti ama kendisi de bir o kadar yalandı. İlk defa bir kadına güvenmiş ve en derin yaralarını açmıştı. O ise tam da ertesi sabah onu terkediyordu. Eda haklıydı. Yanında koşulsuz duran sadece Eda olmuştu.

Kapı çaldığında başını kaldırdı ve gir komutu verdi.  Çağan bitik durumda olan komutanına yaklaştı.

"Komutanım bir şeyler yapmayacak mısınız? Yarası yüzünden gitmediği çok belli."

Mert de biliyordu asıl meselenin yarası olmadığını. Yine de elinden ne gelirdi? O bir komutandı ve bir kadınım arkasından mı yalvaracaktı?

"Gitmek isteyeni zorla tutamam."

Çağan derin bir nefes aldı.

"Mert, abi bak seni uyarıyorum. Kalk durdur. Yoksa bütün gece zırlamanı ben çekemem."

Mert'in birden sertleşen bakışları Çağan'a susmasını söylüyordu. Yine de Çağan şimdi bir şey yapmazsa Mert'in çok pişman olacağını biliyordu. 

"Bilmediğin şeyler var."

"Ne var abi ne var? O kendini beğenmiş Üsteğmen mi bu gamsızlığının sebebi? Nur senin için en yakınlarını yok sayarken senin engelin o kadın mı?"

Mert sertçe elini masaya vurarak kalktı.

"Neyim ben şerefsiz mi?! Görmüyor musun ne kadar seviyorum onu ne kadar acı veriyor gidişini izlemek?!"

"Bunları bana değil komisere söyle!"

Çağan hızla masayı dolanıp Teğmeni kolundan çekiştirdi.

"Kalk! Kalk abi durdur kızı. Hadi hadi hadi hadi!"

Mert kolunu sertçe kurtardı.

"Lan bırak! Ben hiçbir kadının peşinden koşmam!"

Çağan şimdi öfkelenmişti.

"Ulan Edayı odana taşımayı biliyorsun ama! Nur her şeyi anlattı. O sinsi Eda senin hakkında abuk subuk konuşmuş. Kaşar aranıza giriyor aç gözünü!"

Mert öfkeyle ayağa kalkıp adamın yüzüne bir yumruk indirdi.

"Ağzını topla! Haddini bil!"

Çağan yüzü yana savrulsa da öfkeli bakışlarını adama tekrar yöneltti.

"Haddimi bilmem ama bildiğim tek şey çok pişman olacaksın!"

Hızla odadan çıktı. Mert derin bir nefes verip kendini koltuğuna tekrar attı. İşlerin iyice içine ediyordu. Önce sevdiği kadın şimdi can dostu. Herkesi kendinden uzaklaştırmıştı.

###

"Nur beni duyuyor musun?"

Nur Ali'nin sesiyle irkildi ve elindeki çayı üzerine döktü. Hızla ayağa fırladı.

"Ah!"

Kızın inlemesiyle Ali masayı dolanıp yanında bitti.

"İyi misin? Hastaneye gidelim."

Nur adamın ellerini uzaklaştırarak üzerini peçeteyle durulamaya çalıştı.

"Yok...gerek yok."

Kızın sesi ağlamaklı çıkınca Ali eliyle kızın çenesini yukarı çekti ve göz göze gelmelerini sağladı. Nur'un gözleri dolmuştu ve ağlamak üzereydi. Ali endişeyle iç çekti.

"O kadar mı yandı canın? Yürü hastaneye gidiyoruz."

Kızı kolundan çekiştirdiğinde Nur ağlamaya başlamıştı bile.

"Hayır dur."

Ali vazgeçmeyince Nur kolunu sertçe çekti ve bağırdı.

"Ali dur!"

Hıçkırıkları kontrolü dışına çıktığında ise ağladığını saklayamaz haldeydi. Ellerini yüzüne kapatıp hıçkırıklara boğuldu.

Ali ne yapacağını bilmiyordu. Canı acımıyorsa neden böyle ağlıyordu? Kızın iç çekişleri Ali'nin kalbine bir ok gibi saplanıyordu. Dayanamayarak kıza yaklaştı ve sarıldı.

"Ağlama lütfen. Ne olursun ağlama dayanamıyorum."

Nur başını adamın göğsüne iyice gömdü ve üniformasının göz yaşlarıyla ıslanmasına izin verdi.

"Ben de dayanamıyorum Ali! Dayanamıyorum artık!"

Hıçkırıkları arasında haykırdığı sözler Aliyi kahrediyordu. Kızın neyden bahsettiğini gayet iyi biliyordu ve bu onu delirtiyordu. O herif hayatlarından çıkalı iki ay olmuştu ve Nur hala ilk günkü gibi acı çekiyordu. Teğmen giderse Nur onu görür zannediyordu. Teğmen gitti ama Nur onu yine görmüyordu. Zamana ihtiyacı olduğuna karar verdi. Mutlaka unutacaktı. Unutmak zorundaydı. O adam gitmişti ve geri gelmeyecekti. Artık sadece Ali vardı.

###

Nur telefonunun sesiyle uyandı. Akşam akşam kimdi onu rahatsız eden? Ekrana bakmadan aramayı onayladı ve kulağına götürdü.

"Alo?"

Karşı taraftan ses gelmedi.

"Alo?!"

Yine bir ses gelmeyince sinirlenerek telefonu kapattı ve yastığına geri gömüldü. İkiyakalardan döneli iki ayı geçmişti. Bu süre boyunca tek yaptığı şey işe gitmek, eve gelmek, ağlamak ve uyumaktı. Kendine çok kızgındı. Görev için gittiği yerde sonunu bile bile silah arkadaşına tutulmuştu. İçinde o kadar çok şey yarım kalmıştı ki yediremiyordu. Etrafına ne kadar her şey yolundaymış gibi gözükse de onsuz nefes alamıyordu. Gülüşü, sesi, kokusu, gözleri aklından çıkmıyor anıları yakasını bırakmıyordu. Bu düşünceler yine burnunu sızlattı. Ellerini yüzüne kapatarak hıçkırıklara boğuldu. İstisnasız her sabahı böyle geçiyordu. Bu işkence bitsin istiyordu.

Birkaç saat sonra kızarmış ve şişmiş gözlerle yataktan kalktı. Duş alıp kendini dışarı attı. Evde durdukça daralıyordu. Kafasını dağıtacak bir şeyler bulmalıydı.

Evinin biraz ilerisindeki her zaman gittiği markete girdi. Onun hemen ardından giren iki kişi Nurun dikkatini çekmişti çünkü iki adam da gözlerini ayırmadan kadına bakıyorlardı. Nur bakışlarını onlara çevirince gözlerini kaçırdılar. Nur kaşlarını çattı. Marketten eli boş çıktı ve yürümeye başladı. Birkaç sokak ilerlemesine rağmen iki adam da peşinden geliyorlardı. Emin olmak için birkaç kez saptı fakat adamlar gitmedikleri gibi daha da yakınlaşmaya başlamışlardı. Nur artık emindi. Takip ediliyordu! Dönüp onlarla yüzleşemezdi. Yanında silahı bile yoktu. Tek çare karakola gitmekti. Birden koşmaya başladı. O hızlanınca arkasındakiler de koşmaya başlamıştı. Nur sesli bir küfür savurdu. Bi bu eksikti!

Karanlık sokakta nefes nefese koşarken bir köşeye saptı. Arkasını kontrol etmeye fırsat dahi bulamadan duvara doğru çekildi.  Hızla ağzına kapanan elle sırtı duvarla buluştu. Tüm gücüyle saldırganından kurtulmaya çalışırken adam diğer eliyle de kızın bileklerini yakaladı ve vücut ağırlığını tamamen ona bastırarak kızı hareketsiz kıldı.

"Sakin ol benim!"

Nur duyduğu sesle donakaldı. Görüş alanına tanıdık gözler girdiğinde ise vücudunu baştan aşağı bir titreme ele geçirdi. Hayal mi görüyordu? Artık kafayı yemişti de beyni ona oyun mu oynuyordu?

"Mert?"

TEĞMENİMOù les histoires vivent. Découvrez maintenant