BİTTİ

868 61 5
                                    

Mert bir süre kadınla göz göze kalsa da onu serbest bıraktı. Nur şaşkınlıkla adamın suratına bakıyor hala gerçek olduğundan emin olamıyordu.

"Sen nasıl..."

Mert elini tekrar kadının ağzına kapadı ve sokağı kontrol etti.

"Şş sessiz ol! Şu şerefsizlerden kurtulduğumuzda her şeyi anlatacağım."

Nur için yeterli bir açıklama değildi bu. Adamın elini iterek uzaklaştırdı.

"Peşimizdekiler kim? Ve neden peşimizdeler?"

Mert kadına kısa bir bakış attı.

"Hiç değişmemişsin."

"Bu şimdi ne demek..."

"Çok konuşuyorsun demek."

Mert yine kadının sözünü kesti ve cevap vermesine izin vermeden kolundan tuttuğu gibi sokağa çekiştirdi. El ele koşmaya başladılar. Sokağın sonundaki arabaya bindiklerinde Mert hızla uzaklaştı oradan. Nur nefes nefese yanında oturan adama baktı.

"Kim bunlar Mert? Nereye gidiyoruz? Neyden kaçıyoruz? Cevap ver artık!"

Kadının soluksuz soruları Mert'i bezdirmemişti. O Nur'u tekrar gördüğünden beri aklından tek geçen düşünce kadına sımsıkı sarılmak ve onu doyasıya öpmekti. Onu çok özlemişti.

"Gittiğimizde anlatacağım gülüm sabret."

Nur adamın ona hitap şekliyle irkildi. İçinde öldürdüğünü sandığı duygular yeniden hortlarken sinirle ellerini yumruk yaptı.

"Bana bir daha böyle hitap etme! Ben senin hiçbir şeyin değilim!"

Kadının ani çıkışı Mert'i şaşırtsa da tepki vermedi. Hatalıydı. Kabul ediyordu. Nur'un ona edeceği her işkenceye razıydı. Yeter ki yanında olsun.

Takip edilmediklerinden emin olunca evin yolunu tuttu. Şehir merkezine yakın bir binanın önünde durduklarında Nur adama bakmadan hızla arabadan indi.

"Neden geldik buraya?"

Mert kadının öfkeli gözlerine dikti gözlerini. Ufak bir özlem aradı. Bir umut ışığı aradı. Bulamadı. Kadının kolunu tutup apartmana yönlendirdi.

"Yukarıya çıkalım konuşacağız."

Nur kolunu adamın elinden kurtardı.

"Hiçbir yere gelmiyorum. Anlatacaksan burada anlat."

Mert derin bir nefes aldı.

"Neden bu kadar inatçısın?"

"Senin de benim kadar inatçı olmanı beklerdim!"

Kadının ağzından kaçan sitem dolu cümle Mertin boğazına bir yumru gibi oturmuştu. Nur ne dediğini yeni farkediyormuş gibi afalladı ve aceleyle toparlamaya çalıştı.

"Seninle hiçbir yere gelmiyorum."

"Nur yukarıda bizi bekliyorlar. Söz veriyorum istediğin zaman gidebilirsin. Sadece konuşmamız gerekenler var."

"Sen mi söz veriyorsun?"

dedi Nur ima dolu sesiyle.

"Hem kim bekliyor bizi?"

"Herkes."

Nur meraklanmaya başlamıştı. Daha fazla itiraz etmeden adamın arkasından yukarı çıktı.

Eve girdiğinde büyük salonda gördüğü kişiler onu şaşkına çevirmişti. Büyük kanepede Ali, Neşe ve resimlerden hatırladığı kadarıyla Mertin kardeşi Melek; tekli koltukların birinde Çağan diğerinde ise Yağız oturuyordu. Hepsinin gözleri şimdi onlara çevrilmişti. Nur neler döndüğünü anlamak için hepsine kısa bir bakış attı.

"Neler oluyor burda?"

Ali kalkıp yerini kadına vermeyi teklif etti ama Nur kabul etmedi. Her yeri öğreneceği şeylerin ağırlığını hissetmişçesine titriyordu ve ayakta kalmazsa güçlü kalamayacağını hissediyordu.

"Size neler oluyor dedim?"

"Nur bebeğim önce bi sakin olsan..."

Nurun öfkeli gözleri aniden konuşan Neşeyi buldu.

"Sakin mi olmalıyım? Aylardır görmediğim insanlar karşımda ve daha az önce kim olduklarını bilmediğim bir grup tarafından saldırıya uğradım. Hayır neler döndüğünü öğrenmeden sakin falan olamam!"

"Abim...senin için geldi."

Melek'in çekingen sesi duvarlara oradan da Nurun suratına çarptı. Nur önce dişlerini sıksa da sonra siniri bozularak güldü.

"Aylardır neredeydi peki? Edası onu terk mi etti yoksa?"

Mert sadece kapı girişine yaslanmış sinir küpüne dönen küçük kadını izliyordu.

"Hayır. Aylardır senin peşindeydi."

Bunu söyleyen Aliydi. Nurun ağzı şaşkınlıkla açık kaldı. Mertin onun peşinde olmasına mı yoksa bunu Ali'nin söylemesine mi hayret etmeliydi karar veremiyordu. Ali devam etti.

"Sana her ulaşmaya çalıştığında engelledim. Üzgünüm ama bu adam seni hak etmiyor."

"Ne diyorsun lan sen?!"

Çağan birden yakalanınca Yağız da kalktı ve adamı oturtmaya çalıştı. Ali ise kaygısız bir bakış attı.

"Açık konuşalım uzman. Nur bu herif yüzünden kaç kere küçük düştü ve aşağılandı? Kaç kere ağladı? Sence hak ediyor mu?"

"Lan ben şimdi senin..."

"Yeter!"

Nurun sesi arbedeyi böldüğünde delici bakışlarının odağı Aliydi.

"Ali sen benim ne halde olduğumun farkındaydın. Ve bunu benden sakladın mı? Mertin beni izlediğini benden sakladın mı?"

Kadının sesi sorudan çok hayal kırıklığı içeriyordu. Kendine yedirmeye çalışır gibi bir hali vardı.

"Ne halde olduğunu gördüğüm için sakladım. Neden anlamıyorsun Nur ben seni..."

"O cümlenin devamını getirme!"

Mertin öfkeli sesi Ali'yi de öfkelendirmişti. Ali hızla kalkıp adamın karşısına dikildi.

"Sana mı sorucam lan ne konuşup konuşmayacağımı?"

Mert de adama doğru ilerledi. İki adam gözlerini birbirine dikmiş her an saldırmayı bekliyorlardı.

"Senin kurduğun hiçbir cümlede Nur'un adı geçmeyecek!"

Ali sertçe adamın yakasını kavradı.

"Hem kızı yüz üstü bıraktın hem gelmiş ahkam kesiyorsun! Ulan seni varya parça pinçik ederim!"

Yumruklar havada uçuşacakken Nur zorla ikisinin arasına girdi.

"Yeter!"

İki adam da ondan bir hayli uzun olduğu için bakmak için başını kaldırması gerekiyordu. Mert'e sırtını döndü ve Ali'yi göğsünden itmeye çalıştı.

"Ali lütfen!"

Ali gözlerini Mertten çekmese de istemeye istemeye geri çekildi. Bu sefer Mert üzerine yürüyecek gibi olunca Nur hızla dönüp onu engellemeye çalıştı.

"Mert! Yeter artık bıktım ikinizin saçma savaşından! Çocuk musunuz?! İkinizi de istemiyorum! Duydunuz mu?! Ben kimseyi istemiyorum!"

Mert'e doğru döndü ve adamın öfkeden parlayan gözlerinin içine baktı.

"Sen de geldiğin yere geri dön yalancı!"

Nur öfkeyle yanından çekip giderken adamın sözleri onu durmaya mecbur bıraktı.

"Gidemem. Çünkü kovuldum."

TEĞMENİMWhere stories live. Discover now