PİŞMANLIK

932 55 4
                                    

Mert kapıyı sertçe kapatıp kadını belinden yakaladı ve kendine çekti. Dudakları vücutlarıyla aynı anda birleşti. Mert'in eli kadının yanağını okşadı ve oradan ensesine, saç köklerine doğru yol aldı. Saçlarını kavradığında kadının dudaklarından ufak bir inilti kaçsa da adamı itmedi. O da kollarını adamın geniş omuzlarından boynuna çıkardı ve ensesini okşadı.

Mert ellerini indirip kadının bacaklarına dokunduğunda Nur zıpladı ve bacaklarını adamın beline doladı. Bu hareketi Mert'in sınırlarını zorlamıştı. İlerledi ve kadını yatağa yatırdı. Öyle çok seviyordu ki bu kadını tadını almak onu sarhoş etmişti. Beyni doğru düzgün çalışmıyor, ellerinin kontrolünü sağlayamıyordu. Tekrar eğildiği sırada telefonu çaldı. Önce açmamayı düşünse de arayan ismi görünce sinirle telefonu sıktı ve açtı.

"Buyrun komutanım."

"...."

Aldığı haberle kaşları havalanmıştı. Nur da meraklanıp doğrulmaya çalıştı ancak Mert üzerine eğilerek onu engelledi.

"Hemen geliyorum komutanım."

Telefonu kapatıp kavurucu bir küfür etti. Aldığı haber güzeldi ancak şimdi sırası mıydı? Hala altında yatan kadına baktı ve merakını gidermek için konuştu.

"Yarbay uyanmış."

Nur'un yüzü birden aydınlandı ve gülümsedi.

"Ah çok şükür! Hadi gidelim o zaman!"

Mert kadının kalkmasına izin vermedi.

"En son geldiğinde olanları unutmadım. Sen grup olarak ziyaret ettiğinizde gel. Sana her ne kadar doyamasam da gitmem gerek."

Eğilip kadını tekrar tekrar ve tekrar öptü.

"Sakın bir yere gitmiyorsun tamam mı? Bak hemen gelicem söz veriyorum."

Mert geri çekildiğinde Nur da doğruldu. Yakışıklı sevgilisine bakıp derin bir iç çekti. Gerçekten şimdi gitmek zorunda mıydı? Adamı başıyla onaylasa da vücut sıcaklığı gitmesini istemediğini belli edercesine artıyordu. Mert kadına son bir öpücük verip odadan çıktığında Nur kendini tekrar yatağa bıraktı. Ellerini yüzüne kapadı ve kalp atışlarını düzenlemeye çalıştı. Bu adama fena tutulmuştu.

###

Mert aceleyle hastaneye geldiğinde Yarbay'ı normal odaya almışlardı. Yanında birçok rütbeli asker ve Eda vardı. Bonus olarak ise yüzündeki çürüklerle Ali duruyordu. Odaya girdiğinden beri iki adamın arasında oluşan gerginliği herkes farketmişti. Eda bu gerilimi dağıtmak için anında araya girdi ve Mert'e resmi bir şekilde selam verdi.

"Hoşgeldiniz Astsubayım."

Mert de gözlerini Ali'den çekip mecburen Edayla buluşturdu.

"Sağolun komutanım. İzninizle Yarbay'ı görmeye geldim."

Eda derin bir nefes alıp adamı yatağa doğru yönlendirdi. Mert rütbelilerle de selamlaşıp ona yorgun bir şekilde bakan Yarbay'ın yanına yaklaştı. Bu gözleri en son gördüğünde ona öfkeyle bakıyordu. Kızını terkettiği için... Kızını kabul etmek yerine rütbesinden bile vazgeçtiği için... Ancak şuan karşısındaki gözler mavisini kaybetmiş bir deniz gibiydi. Yorgundu, isteksizdi. Mert yüzünü oldukça düz tuttu.

"Geçmiş olsun komutanım. Nasıl hissediyorsunuz?"

Yarbay uzun bir bakışın ardından konuştu. Mert adamın bakışlarından üzüntü, pişmanlık, özlem gibi birçok duygu geçtiğini gördüğünü sandı.

"İyiyim oğlum. Seni gördüm daha iyi oldum."

Adamın yorgun sesiyle Mert şaşkına döndü. Onu karakoldan bir rütbesinden men eden adam şimdi ona samimi mi davranıyordu?

TEĞMENİMWhere stories live. Discover now