TAYİN

19.6K 492 51
                                    

Mert ELÇİ

Mert ilk görev yerinin Ankara'ya düştüğünü öğrendiğinden beri sinirden yerinde duramıyordu. Koğuşun içinde bir uçtan bir uca mekik dokuyor devrelerinin sözlerini duymamazlıktan geliyordu. Ne demek Ankara ulan ne demek Ankara?! O hayatını bu mesleğe adamıştı ama şimdi vatanın göbeğinde oturup düşmanın ona gelmesini mi bekleyecekti? Yıllarca içinde biriktirdiği kinini kusması gerekiyordu! Şehit olan onca kardeşinin öcünü almak istiyordu! İntikam istiyordu! İNTİKAM!

Odadan fırladığı gibi soluğu yarbayın odasının önünde aldı. Kapıyı çalıp odaya girdi ve baş selamı verdi.

"Teğmen Mert Elçi. Bir maruzatım vardı komutanım."

Yarbay mavi gözleriyle Mert'i baştan aşağı süzdükten sonra sıcakca gülümsedi. Mert, yarbayı çok severdi. Askeriyede böyle adamları bulmak zordu.

"Buyurun teğmenim."

Mert'in lafı dolandırmaya hiç niyeti yoktu. Hiç tereddüt etmeden tüm ciddiyetiyle baktı adama.

"Komutanım ben gönüllü olarak Hakkari'ye gitmek istiyorum."

Yarbayın kaşları birden çatıldı. Mert'i tanırdı. Yürekli adamdı Mert. İki lafından birinde vatanı eksik etmezdi. Tayin sonuçları bu sabah açıklanmıştı ve Ankara herkesin görev yapmak istediği bir yerdi. Sesinin şaşkınlıkla çıkmasına engel olamamıştı.

"Hayırdır aslanım? Nerden çıktı bu karar?"

Mert'in yüz ifadesi değişmemişti. Sadece gözlerinden hızla geçen bir parıltı belirmişti.

"Komutanım ben kendimi şehit kardeşlerimin intikamını almaya adadım!"

Yarbay bir süre gözlerini teğmenin kararlılıkla koyulaşmış gözlerinden ayırmadı. Tam da kendisine yakışır bir sebebi vardı. İşte böyleydi bizim aslanlar. Vatan dolu yürekleri fedakarlık yaparken asla çekinmiyordu.

"Bana bak aslanım...seni anlıyorum. Hepimizin yüreği bunun için çarpıyor. Yine de tekrar düşün. Hem bu daha ilk görev yılın. Kabul etmeyebilirler."

Mert bu ihtimali düşünmek bile istemiyordu.

"Komutanım mümkünse gitmek istiyorum."

Yarbay memnuniyetle başını salladı.

"Tamamdır aslanım. Halletmeye çalışıcaz.."

Mert içine dolan umutla yarbaya selam verip çıktı. Heyecanla haberi beklerken nereye gideceğini bilemiyordu. Kendini kantinde bulunca hızla bir yere geçip oturdu. Olacaktı işte...intikamına biraz daha yakındı şimdi. Kardeşleri orda şehit olurken o burda oturamazdı!

################################

Saatler sonra Deniz Yarbay Mert'i odasına çağırdığında Mert hızla yukarı çıkıp adamın kapısına dayandı. Kapıyı çalıp içeri girdiğinde selam verirken bile gerginliği çok rahat görülüyordu. Yarbay bunu farkedip burukça sırıttı.

"Rahat ol aslanım sana iyi haberlerim var."

Mert'in keyfi yerine gelmeye başlamıştı.

"Komutanım yoksa..."

"Evet aslanım Hakkari Çukurca İki Yakalar'da yeni açılan karakolun komutanısın. Bütün saat 6'da ilk uçakla Van'a gidiyorsun. Ordan kirpilerle Hakkari Çukurca."

Mert'in kara gözleri parladı birden.

"Emredersiniz komutanım! Sağolun."

"Allah'a emanetsin aslan parçası... Bir şeye ihtiyacın olursa ilk beni arıyorsun."

Mert sevincinden adamın durgunlaşan sesini bile farketmemişti. Aklındaki tek şey alacağı kellelerdi...

"Emredersiniz komutanım."

################################

Mert havalimanına indiğinde gözleri hemen ona doğru gelen iki kıdemli uzman çavuşu bulmuştu. Ona selam veren askerlere o da karşılık verdi.

"Teğmen Mert Elçi."

Çavuşlardan daha uzun olanı saygıyla başını eğdi.

"Kıdemli Uzman Çavuş Ali Köse. Sizi bekliyorduk komutanım. Hazırsanız gidelim."

Teğmen yanındaki ili askeriyle kirpilerden birine atladığında rahat bir nefes aldı. Yanında sessiz duran askerleri biraz konuşturmaya karar verdi.

"Şu İki Yakalar'da yeni açılan karakol hakkında bilginiz var mı? Nasıl bir yer?"

Bu soruyla hepsinin yüzü düşmüştü. Diğer uzman buruk bir sesle öne atıldı.

"Evet komutanım... Karakol iki hafta önce açıldı. Bölgeye hakim bir tepede. İki haftada bir şehit dört gazimiz var..."

Mert'in ise gözleri sinirle parlamaya başlamıştı. Sadece iki haftada bir şehit dört gazi ha! Dizindeki elini öfkeyle yumruk yaptı.

"Allah şehidimizin mekanını cennet eylesin. Gazilerimize de şifa versin. Kanları yerde kalmayacak! O piçlere kan kusturucam bu da böyle bilinsin!"

Uzmanlar da teğmenin gözlerindeki kinden cesaret bulmuşlardı. Artık onlar da üzüntü değil öfkeyle bakıyorlardı.

"Şüphemiz yok komutanım! Hiçbir şehidimizin kanı yerde kalmadığı gibi bunların da kalmayacak!"

################################

Mert Hakkari'ye varıp helikopterle karakola çıktığında gözü hemen boş gözetleme kulelerine çarptı. Böyle bir konumdaki bir karakolda gözetleme kulesinin boş olması da ne demek!! Öfkeyle hemen yanına iki asker çağırır.

"Asker! Bu nöbetçiler nerde? Kule boş!"

Genç asker teğmenin sinirli sesiyle panik yapmıştı.

"K...komutanım kulededirler."

Mert daha fazla bir şey söylemeden hızla kuleye çıktı. Evet askerler kuledeydi ama ikisi de uyuyordu! Disiplinsizlikten nefret ederdi!  Çocuk yurdunda büyümenin en büyük avantajı buydu heralde...

"Asker!"

Adamın gür sesiyle iki asker de olduğu yerden sıçradı. Adamın omzundaki tek yıldızı görünce aceleyle toparlanıp hazırola geçtiler. Mert teğmen ikisini de sinirli gözlerle süzdü.

"Adınız ne sizin?"

"A...Ali komutanım!"

"Cem komutanım!"

Mert gözlerini kaçıran askerlere baktı bir süre. Kendini görüyordu erlerinde. Yüreklerindeki masumiyet her zaman yüzlerinden okunuyordu. Çatık kaşları yavaşça indi.

"Çocuklar yorulmuş olabilirsiniz...sadece siz mi lan? Burdaki tüm askerlerin canını tehlikeye atıyorsunuz! Ne diyorduk? Uyursan ölürsün! Sen uyursan herkes ölür!"

Esmer olan asker komutanının sesiyle göğsünü kabarttı.

"Kusura bakmayın komutanım. Bir daha olmaz."

Mert askerleri biraz daha süzdükten sonra başıyla onayladı. Çok yorgundu ve gelir gelmez böyle bir şeyle karşılaşmak başını ağrıtmıştı. Gidip dinlenmeliydi. Askerlerle tanışmayı biraz ertelese ne sorun olurdu ki?

TEĞMENİMWhere stories live. Discover now