Salgın: Savaş

By IvanaTamburrino

166K 10K 905

Onlar etrafını sardığında tek bir seçim yapma hakkın olur. İnsanlığından vazgeçip kurtulmak mı, yoksa kim old... More

Bölüm 1: Uyanış
Bölüm 2: Savaş
Bölüm 3: Vurulma
Bölüm 4: Özgür
Bölüm 5: Fabrika
Bölüm 6: Dönüşüm
Bölüm 7: Kaçış
Bölüm 8: Yol
Bölüm 9: Lamalar
Bölüm 10: Çiftlik
Bölüm 11: İçerdeki
Bölüm 12: Çete
Bölüm 13: Boğuşma
Bölüm 14: Kurtarış
Bölüm 15: Araba
Bölüm 16: Kaçırılma
Bölüm 17: Mektup
Bölüm 18: Silahsız
Bölüm 19: Depo
Bölüm 20: Tutsak
Bölüm 21: Takas
Bölüm 22: İnatçı
Bölüm 23: Teklif
Bölüm 24: Arkadaş
Bölüm 25: Caner
Bölüm 26: Fare Kapanı
Bölüm 27: Yumruk
Bölüm 28: Çıkış
Bölüm 29: Yeniden Lamalar
Bölüm 30: Küçüğüm
Bölüm 31: Küçüğüm 2. Kısım
Bölüm 33: Eski Dostlar
Bölüm 34: Takım
Bölüm 35: İyilik Meleği
Bölüm 36: Ölüm Makinesi
Bölüm 37: Karanlık Oda
Bölüm 38: İp
Bölüm 39: İsyan
Aslında bu bir bölümdü.
Bölüm 40: Seçimler
Bölüm 41: Isırık
Bölüm 42: Hem Barış, Hem Savaş
Bölüm 43: İzin
Bölüm 44: Sır
Bölüm 45: Alıştırma
Bölüm 46: Acımak
Bölüm 47: Affedememek
Bölüm 48: İnsan Alarmı
Bölüm 49: Sonun Başlangıcı
Bölüm 50: Final
Yaşıyorum

Bölüm 32: Ağlamak

2.4K 170 23
By IvanaTamburrino


    Gözlerimden akan yaşlar yavaşça yanaklarımdan süzülürken Özgür'ün üstüne atlamış olan zombiye silahımın arkasıyla vuruyordum. Vuruyordum... Vuruyordum... Yüzlerce kez vurmuş olmalıydım. Özgür'ün üstüne eğilmiş onu ısırıyordu. Onu... Onu yiyordu. Ve ben sadece vuruyordum. Her yer kan olmuştu. O karmaşanın içinde üstüme atlayan diğer aylakları tekme tokat etrafa fırlatıyordum. O adrenalinle ben bile şaşırmıştım ne yaptığıma. Ağlıyordum, bağırıyordum ve tüm güçümle vuruyordum. Sonunda yaratığın kafası dağılmış ve vücudu parçalara ayrılmıştı. Görüntü midemi bulandırdı. Ama kusmadım, kendimi tuttum. Umrumda değildi.

    Şuan ölsem umrumda değildi. Şuan diğerleri ölse umrumda değildi. Şuan lanet zombilerden biri kolumu ısırsa ve beni yemeye başlasa da umrumda değildi.

    Özgür... Özgür'üm ölmüştü. Ve ben şimdi fark ediyordum ki; sayılı günler içinde onu sevmiştim. Onu gerçekten sevmiştim. Kardeş gibi, eş gibi... Ne gibi kim gibi olduğunu umursamadan sevmiştim. O, bana aptal dünyaya olanlardan sonra, güçsüz bedenlerimizin yaratıklara dönüşmesine izin vermezken tekrar sevebilmeyi öğretmişti. Ve bir daha hiçbir şeyi sevemeyecek olsam da umrumda değildi. Onu kaybetmiştim.

    Zombiyi yavaşça kenara ittim. Yediği şey, küçük Özgür'ün bedeni, kanı, her yerine bulaşmıştı. Şimdiden koku etrafa yayılmıştı. Öğürerek iteklemeye devam ettim. Özgür'den her ne kaldıysa görmek istiyordum. Yüzü, saçları, gözleri... Belki hastalıklı bir düşünceydi bu. Ama ne kaldıysa görmeliydim.

    Zombilerin parçalanmış vücutları tamamen kenara kaydığında önümde yatan şeye baktım. İç organları dışarı çıkmış, akan kan zeminde değişik yollar izlemişti. Geriye nerdeyse hiçbir şey kalmamıştı. Ama bu beden... Olması gerekenden biraz daha büyük gibiydi.

    Ve tüylü.

    Ve toynakları vardı.

    Özgür değildi.

    Zombilerin yediği şey, Özgür değildi. Yerde yatan belli ki Özgür'ün lamasıydı.

    "Savaş!" Sesi duymamla arkamı dönmem arasında geçen zaman, ışık hızından bile hızlı olabilirdi. Mavi gözlerini görür görmez ona koştum. O da gelip üstüme atladı. Sıkıca kucakladım. Korkmuştu ama ağlamıyordu. Oysa ben ufacık bir çocuk gibi ağlıyordum. Ayaklarını yere bastı. Yanaklarımı okşamaya başladı. Ölmemişti. Yaşıyordu. Ve ben hem korkmuştum hem de üzgündüm. Ağlamamı durduramıyordum. Eğilip ona karnından sarıldım. Kafamı göğsüne koydum.

    "Öldün sandım... Öldün sandım..." Yüzümü kollarıyla sıkıca sarıp beni göğsüne bastırdı.

    "Şşşt geçti..." Saçlarımı, yüzümü, yanaklarımı okşamaya devam etti. O an belki de zombiler yakınımıza yaklaşıyorlardı fakat onlarla uğraşmak istemiyordum. Özgür yaşıyordu. Onu daha da sıktım. Ne kadar çok ağladığımı önemsememeye başladım. Ağzım burnum birbirine karışmıştı zaten. Burnum akıyordu. Bebek gibi sesler çıkarıyor olmalıydım. Öyle eğilmiş, iki büklüm bir halde karnına sarılıyordum. Dışarıdan garip göründüğümüze eminim. Ama artık normal olan ne vardı ki?

    Özgür benim sesim kesilir gibi olunca kolunu gevşetti ve beni kaldırdı. Vücudumu dikleştirdim, ona sarılan kollarımı çözdüm. Beni kolumdan tutup kimsenin göremeyeceği ve zombilerin olmadığı bir yere çekti. Masmavi gözlerine baktım. Onun da gözleri dolmuştu. Yine yanağımı okşadı.

    "Burdayım."

    "Burdasın."

    "Çok mu korkuttum?" diye fısıldadı.

    Kafamı salladım. Burnumu çekiyordum. Diğer elini de öbür yanağıma koydu. Yüzüme iyice yaklaştı. Baş parmaklarıyla dudaklarımı okşadı. Yüz hatlarımı inceliyordu. Sanki yüzümün her yerine, her noktasına bakmak zorundaymış gibi. Sonra bir anda, dudaklarımı okşayan parmaklarının yerini sıcacık dudakları aldı. Beni öpüyordu.

    Ağlamaktan ve titremekten kendimi toparlayamayacağımı bildiği için yüzümü ellerinin arasında iyice sıkmıştı. Öpüşmemize o yön veriyordu. Bir elini boynuma doladığında kendime gelmiştim. Belinden tutup kendime iyice yaklaştırdım.

    Bunun olmasını uzun bir süredir istiyordum. Ve şimdi, o yumuşacık dudakları benimkilerle birleşmişti. Dünya gerçekten durmuştu sanırım.

    Birbirimizden ayrıldığımızda ağlamam kesilmişti. Ama yüzümdeki gözyaşlarının tuzlu tadının Özgür'ün ağzında olduğuna emindim.

    "Hiçbir yere gitmiyorum." dedi. Gülümsedi. Ne o boynumdaki elini çekmişti ne de ben belindeki elimi. Öylece kalmıştık birkaç dakika.

    Benim susuyor olmamın sebebi üst üste yaşadığım şoklardı. Önce öldüğünü sanmam, sonra yaşadığını öğrenmem, sonra öpüşmemiz. Onun yaptığı gibi yüzünü inceledim ben de. Kahverenginin en güzel tonundaydı saçları. Çocuksu yüzü, mavinin mükemmeliğiyle birleşmiş ve dünyadaki en güzel kızı yaratmıştı. Burnu, çenesi, dudakları... Hepsi sanki ünlü bir ressamın paletinden çıkmış boyalar gibiydi.

    Dakikalarca burun buruna bakışmamızdan sonra sessizliği bozan o oldu:

    "Gidelim mi?"

    Kafamı sallayıp elinden tuttum. Saklandığımız yerden çıktık. Lama kalıntılarını yiyen birkaç aylak hariç hiçbir şey kalmamıştı çiftlik kapısının yakınlarında. Dikkatleri dağınık olduğu için koşarak yanlarından uzaklaşabildik. Kemal ve diğerleri çoktan kapıdan çıkıp gitmiş olmalıydı. Olan hiçbir şeyi görmemişlerdi. Biz de nihayet kapıdan geçtik ve boş yolda koştuk. Sonra hayatımızı kurtaran bir ses duyduk.

    Korna.

    Caner'in minivanına ulaşabilmiş, bizi almaya gelmişlerdi. Yanımızda durdular ve kapı açıldı. Kemal ve Elena kollarımızdan tutup bizi minivana çektiler. Ve Caner arabayı hızla depoya doğru sürmeye devam etti.

   ---------

    Elbette onu öldürmedim. Bu arada yeni hikayeyi en kısa zamanda yayımlamaya başlayacağım.

Continue Reading

You'll Also Like

3.9K 899 63
Yazmayı seven birisiydim. İçindekileri yazmaya başladığımda yazdıklarımın şiirlere dönüştüğünü fark ettim. Çevremdekiler yetenekli olduğumu söylemese...
3.6K 303 7
Harry James Potter, hafızasını kaybediyor. Harry neden hafızasını kaybetti ve hafızasını kaybetmesi ne sonuçlara yol açacak? /TAMAMLANDI/
10.1K 644 40
Melez Vampir adlı bir kitap efsaneler,sırlar,kavgalar,aşklar,eğlenceli anlar,hüzünlü anlar, ama sonunda sonsuz mutluluk
24.9K 325 21
Şahsıma kurulan şeytani bir kumpas sebebiyle ayak kölesi oldum. Bu durumdan nasıl kurtulacağım (Şantaj Kölesi hikayesinin 2.sezonudur. 35 bölümden de...