İki Sıfır Sonsuz Eder

By antided

34.9K 3.4K 1.5K

Atlas'ın çok sevdiği dostlarıyla sürdürdüğü yaşantısı aşkın hayatına toslamasıyla değişir ve güzelleşir. Her... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0
5.1
5.2
5.3
5.4
5.5 (Final)
5.6(Özel bölüm)
5.7 Geçmişten bir kesit

1.1

568 58 20
By antided

2010 Şubat

Tunahan'ın çalıştığı kafeye doğru yürürken Atakan sigarasını çıkardı. Paketten bir dal alıp dudaklarına götürdüğünde her zamanki tavrıyla bana da uzattı ve ben reddettim. Atakan beni şaşırtarak pakedi Ilgım'a uzattığında Ilgım da kendine bir dal aldı. Atakan önce onunkini sonra da kendi sigarasını yaktığında homurdanarak başımı diğer tarafa çevirdim. İkisi de sigaralarını içerek adımlarken "Sonunda," dedi Atakan. "Kendime bir ortak bulabildim."

Ilgım dudağını kıvırarak bana kısa bir bakış attı. "Diğerlerini bilmem ama bu arkadaşın tam bir iyi aile çocuğu." Duraksadı. "Pardon, adın neydi senin?"

Ellerimi cebime koyarken Atakan sırıttı. "Atakan ben," O da bana baktı. "Ve haklısın, Atlas gerçekten de iyi yetiştirilmiş." Güldü. "Ama ne akla hizmetse benimle arkadaş oldu."

Sırıttım istemsizce. "Niye?" dedi Ilgım. Atakan ilgisini çekmiş görünüyordu. "Seni öyle yetiştirmediler mi?"

Atlas'ın yüzündeki ifadeler kayboldu. Boş gözlerle karşısına bakmaya çalıştığında az önceki şakacı adamdan eser kalmamıştı. Onu bu ifadesizliğiyle Ilgım'a benzettim. Zaten en başından beri beni Ilgım'a çeken de bu değil miydi? Ona baktıkça Atakan gibi birini bulduğumu düşünüyordum ve yalnızlıktan sıyrılabilirse iyileşeceğini umuyordum. "Beni yetiştirecek bir ailem olmadı hiç." dedi Atakan. Zorlukla tebessüm etmeyi denedi ama beceremedi. Ilgım ise sigarasından bir nefes daha çekti derince.

"Bazen bir ailenin olmaması, o aileye sahip olmaktan iyidir." Cümlesi üzerine arkadaşım da ben de ona baktık. Gözlerimizin dikkatle onda durduğunu fark ettiğinde "Ne?" dedi. "Herkes güzel ailelere sahip olmuyor."

"Sen onlardan biri misin peki?"

Bu soruyu sorduğumda Ilgım alt dudağını ısırdı. "Belki." Sigarayı yere atıp topuklu botuyla ezdi. Ardından yürümeyi sürdürdü. Sorumu havada bırakmasına alışmış bir vaziyette ona bakarken Atakan da onu izliyordu. İkisinin de birbirinin ilgisini çekmesi beni güldürdü. Birbirlerini bulmuşlardı ve içimden bir ses iyi dost olacaklarını söylüyordu.

Kafeye girdiğimizde etrafta hiç müşteri yoktu. Tunahan, mesai saatinin bir saat kadar erken bittiğini ve sürpriz için de bu bir saatimiz olduğunu söyledi. Patronundan ancak bu kadar zaman izin alabilmişti. Efe, Deniz'i arayarak her şeyin hazır olduğunu söylediğinde Ilgım gözlerini etrafta gezdiriyordu. Diğerlerinin de dikkatini çekmişti. Arkadaşlarımı çağırarak "Bu Ilgım," dedim. "Benim..." Sustum. Benim hiçbir şeyim değilken onu ne diye tanıtacaktım sahi? "Bizim fakülteden." diye düzelttiğimde Ilgım kaşlarını kaldırdı. Tuna dudağını bükerek güldü.

"Ben Tunahan."

Ilgım başını salladığında Efe kemikli gözlüklerini düzelterek elini uzattı. "Merhaba, ben de Efe." Ilgım kendisine uzanan ele baktı birkaç saniye. Ardından beni yanıltarak o eli sıktı. Kim bilir, belki de sinir bozucu tavırları bana özeldi.

Deniz'in kafenin önünde olduklarını Efe'ye yazmasıyla Tuna kafenin tüm ışıklarını söndürdü. Her yer karanlığa gömülürken Ekim ve Deniz içeri girdi. "Deniz," dedi Ekim biraz korkarak. "Kafe kapanmış sanırım, kapıyı da açık unutmuş olmalılar. Gidelim mi?"

Tuna birden bağırdı. "İyi ki doğdun Ekim! İyi ki doğdun Ekim!" Ona eşlik ederek bunu birkaç kere tekrarladık. "Mutlu yıllar!"

Işıklar açıldığında Ekim eliyle ağzını kapatmış şaşkınca bize bakıyordu. Deniz arkasında ona sarılmışken Ekim usulca bize doğru yürüdü. Büyük bir merakla ve afallamayla bizlere bakarken mavilerindeki o ışıltı en çok Efe'yi etkiliyor olsa da bundan ben bile nasibimi almıştım. Ekim tüm duygularını yansıtan, içten bir kızdı.

Gözleri sevinç ve hüzün karışımı bir ifadeye ev sahipliği yaparken kendini bir dakika kadar sonra toparladı. "Ne diyeceğimi bilmiyorum," derken gözleri dolmuştu. "Ben çok mutlu oldum. Hepinize çok teşekkür ederim."

Tuna gülümseyerek kollarını iki yana açtı. "Sarılırsan bu teşekkürü kabul edebiliriz, Ekim. Öyle değil mi gençler?" Özellikle Efe'ye göz kırparak bu cümleyi kurduğunda bu haline gülmeden edemedim. Ekim kazağının ucunu sımsıkı tutmuştu. Yanakları kızarırken onun nasıl bir ruha sahip olduğunu düşündüm. O kadar hassas, o kadar narin ve utangaçtı ki. Efe, gerçekten sevilebilecek en doğru insanı sevmişti. Başını sallayarak yavaşça Tuna'ya sarıldığında Ilgım tek kelime söylemeden onun tavırlarını inceliyordu. Kafasından ne geçtiğini oldukça merak ediyordum doğrusu.

Tuna'dan sonra Atakan da bir ağabey şefkatiyle onu kollarının arasına aldı. Ekim gülüşünü büyüterek geri çekildiğinde sıra bana gelmişti. Karşımda durduğunda gözlerimin içine mutlulukla baktı. Yanakları gitgide kızarırken göz ucuyla Efe'ye baktım. Heyecandan elleri titriyordu. Ekim sarılmak için bir hamle yapmadığında ben ona sarıldım ve kulağına "İyi ki doğdun," diye fısıldadım. Mahçupça geri çekildi. Gözleri Ilgım'o bulduğunda onu tanıttım kısaca. Ekim gözlerini benden kaçırdı.

"Memnun oldum."

Ilgım başını salladı. "Ben de. Mutlu yıllar."

Ekim dudağını oynatarak teşekkür ettiğinde Devrim'e de sarıldı ve sıra son olarak Efe'ye geldi. Karşı karşıya geçtiklerinde Efe ona öyle büyük bir şefkatle bakıyordu ki yanımda dikilen Ilgım'ı dürtmeden edemedim. Ilgım bana baktığında "Gerçek aşıklar nasıl bakar demiştin ya," dedim. "İşte tam olarak Efe'nin Ekim'e baktığı gibi bakar."

Ilgım da tüm dikkatini ikisine verdi. Efe titreyen kollarını kaldırıp açtığında Ekim gülümseyerek ona sarıldı. Kolları  arkadaşımın belini bulduğunda Efe onu kırmaktan korkar gibiydi. Çenesi saçlarının arasına karışmışken Deniz ve Tuna konuştuğu, diğerleri de kendi aleminde olduğu için Efe'nin gözlerini yumup derin bir nefes aldığını sadece ikimiz fark ettik.

"Sevgililer mi?" dedi Ilgım sebebini anlamadığım bir şaşkınlıkla.

"Hayır," dedim. "Ama Efe ona deliler gibi aşık. Sadece Ekim bunu bilmiyor."

Başını salladı. "Ekim, onu seviyor gibi durmuyor."

Şaşırdım. "Bunu da nereden çıkardın?"

Alay dolu bir ifade yerleşti gözlerine. "Bilmem," dedi yine de. "Kadın içgüdüsü."

Ekim geri çekildiğinde Efe izin isteyerek kaçarcasına gözden kayboldu. Ekim anlamamış bir halde arkasından bakarken "Bir sorun mu var?" diye sordu Atakan'a.

Atakan "Yok," dedi. "Lavaboya gitmiştir."

Ekim başını sallayarak anladığını belirtti. Efe çok geçmeden geri döndüğünde eli kalbinin üstündeydi. Saçlarındaki nemden anladığım kadarıyla kendine gelebilmek için eline yüzüne su çarpmıştı. "Çok ilginç," dedi Ilgım gözlerini gözlerime kilitleyerek. "Arkadaşın bir sorunlu gibi davranıyor."

Bu yorumu komiğime gitmişti. "Sorunlu değil," dedim. "Sadece aşık."

Dudağını büktü. "Aşk her zaman aptallaştırır mı böyle insanı?"

"Aklı başında olan aşık olur mu zaten?" diye karşılık verdim.

Tebessüm etti. Ekim, onun için alınan pastayı kesip dağıtırken oturmuştuk hepimiz. Tabaklarımızı ve meyve suyu bardaklarımızı alırken Ilgım garipsercesine bakıyordu bizlere. O kırk yıllık ahbabımızmış gibi sohbet etmeye başladığımızda herkes halinden memnundu. Ilgım ise sessizce bizi dinliyor ve arada Tuna'nın münasebetsiz sorularını geçiştirmeye çalışıyordu. Önündeki pastayı yerken sıra hediye faslına gelmişti.

Deniz arkadaşına aldığı kol saatini verirken aceleden hiçbir şey almadığımı idrak ettim ama bizimkiler ortak aldığımızı söyledikleri bir hediyeyle durumu kurtarmıştı bile. Ekim, büyük bir oyuncak ayıyı gördüğünde kocaman sırıttı. Bunu çok sevmişti anlaşılan. Ilgım dudağında bir tebessümle bunu izlerken Efe boğazını temizleyerek kalktı ve bir pakedi ona uzattı. "Şey, bu benim armağanım Ekim. Umarım beğenirsin."

Yorgun hali dikkatimden kaçmamıştı. Zaten son zamanlarda Efe, mesaisini uzatıyor ve yorgunca eve geliyordu. Gününün büyük bir bölümü dışarıda geçiyor ve ne yaptığını da bize söylemiyordu. Ekim teşekkür ederek pakedi açtığında merakla öne doğru eğildim ve gözlerimi kıstım. Bir şiir kitabı çıktı hediye pakedinin içinden. Ekim kitaba bakarken birden gözleri büyüdü ve başını heyecanla kaldırıp "Ama..." dedi. "Ama bu, Nazım Hikmet'in şiir kitabı." İnanamazcasına güldü. "Hem de ilk baskısı."

Kitabın eskiliğini o an gördüm. Ilgım geriye yaslanırken Efe elini ensesine atarak seslice yutkundu. "Sen bir ara bunu çok istediğini söyleyince aklımda kalmış."

Kafamda yanan ampülle başımı iki yana salladım. Şimdi Efe'nin neden bir süredir fazladan çalıştığını anlamıştım. Bu kitabın ilk basımını satın almaya çalışıyor olmalıydı ve şans bu ya, doğum gününde ona verme fırsatı olmuştu. Ekim "Ben bunu kabul edemem," dedi. "Teşekkür ederim ama bu çok değerli olmalı."

Efe gözlüklerini düzeltti. "Senden değerli değil ya." Birden kırdığı potu idrak ederek "Yani," diye çevirdi. "Lütfen kırma beni. Hem bir kitaba değerini parası değil, anımsadıkları verir. Okudukça beni hatırlarsın, olur mu?"

Ekim ona gözlerini kırpıştırarak baktı. Ardından birden tekrar sarıldı. Hepimiz mutlulukla onlara bakarken çok tatlı durduklarını düşündüm. Utanarak geri çekildiklerinde Efe'nin gözleri mutlulukla parlıyordu. "Vay be," dedi Ilgım. "Böyle mutlu olan bir insanı ilk defa görüyorum. Hem de küçük bir sarılmayla." Çenesini avcuna yasladı. "Aşkın bu kadar masum olabileceğini hiç düşünmemiştim."

"Aşk hep masumdur," dedim. "Onu insanlar kirletir."

"Tıpkı insanlar gibi." dedi. "Günahsız olarak doğan bedenlerin zamanla kötülük çukuruna atılması ya da bizzat kendilerinin o çukura atlaması gibi."

Başımı aşağı yukarı salladım. Birkaç dakika daha oturduktan sonra kalkma zamanımız geldiğinde hep beraber yürüme kararı aldık. Sekiz kişi birlikte kafeden çıkıp kendimizi Eskişehir'in soğuk sokağına attığımızda yanımda yürüyen Ilgım'ın kolu koluma sürtüyordu arada. Efe ile bir şeyler konuşuyordu. Sözlerine kulak misafiri olduğumda onun bölümünü sorması iç çekmeme neden oldu. Ilgım'ı ilk kez birilerine tepeden bakmaktansa onların hakkında bir şeyleri merak ederken görüyordum.

Ekim ve Atakan kendi aralarında sohbet ederken Deniz de Devrim ile atışıyordu. Zaten oldum olası zıtlaşmaya bayılırlardı ve birbirlerinden hoşlandıklarına emindim ama ikisi de bu konuda tek bir adım atmıyordu. Kendimizi her zamanki gibi Eskişehir'in bir simgesi niteliğindeki Porsuk çayının önünde bulduğumuzda aşağı indik ve çimenlerin üstüne bağdaş kurarak oturduk. Birkaç gündür yağmur yağmıyordu ve çimenlerin kuru olması işimize gelmişti. Bir çember kurarak oturduğumuzda "Evet," dedi Deniz. "Bence günün anlam ve önemi adına Devrim şarkı söylemeli."

"O haklı," dedi Efe.

"Aynen kardeşim." Tuna da desteklediğinde Devrim düşünür gibi bir ses çıkardı. Bu sırada ben de Ilgım'a onun konservatuarda okuduğunu söyledim.

"Ekim'in hatrına söylerim," dedi Devrim. Ona bakıp göz kırptı. Ekim utanarak başını eğdiğinde Devrim bir şarkıya başladı ara vermeden. Sesi insanın ruhuna huzur verirken etraftaki çiftlere bakıyordum ben de. Hemen yanımda oturmuş olan kızdan dikkatimi almaya çalışıyorum da denebilirdi. Herkes kendi işinde gücündeyken Devrim'in sesi yüreğimi okşuyordu. Ilgım da gözlerini yummuş hafifçe sallanarak bunun hoşuna gittiğini yansıtırken Efe sevgiyle Ekim'e bakıyordu. Ben de dayanamayıp Ilgım'ı izlemeye koyuldum. Yüzüne dikkatle bakarken eskiden neden Efe'nin durmadan sevdiği kadının yüzüne baktığını anlamaya çalıştığımı hatırladım. Şimdi bunun cevabını almıştım; zira insan birine değer verince ona bakmayınca gözlerini işlevsiz, kulakları onun sesini duymadıkça kendini sağır hissediyordu.

Devrim şarkıyı bitirdiğinde Ilgım gözlerini açtı. Yeşilleri benim gözlerimle çakıştığında gözlerini kaçırmadı. Bana durgunca bakarken bir süre daha oturduk. Ekim'in ona sorduğu bir soruyla Deniz beni ittirmiş ve yerime geçmişti. Ekim de Ilgım'ın diğer tarafına geçtiğinde kızlar kendi aralarında konuşmaya başlamıştı ve işin tuhafı Ilgım onları terslemekten ziyade onlarla konuşmaktan mutlu olmuş gibi etrafa neşe saçıyordu. "Çok güzel," dedi Tuna. "Efe'den sonra Atlas'ı da kaybettik."

Tuna şaşkının tekiydi. "Ben gayet kendimdeyim. Sadece,"

"Sadece ne?"

"Sadece kalbimin neden böyle çarptığına anlam vermeye çalışıyorum."

"Aşk," dedi Efe. "Bir insanın yüreğinde deprem yaratan bir histen bahsediyorsan geçmiş olsun kardeşim. Aşıklar kervanına sen de katıldın demektir."

"Bence Devrim de gizli aşıklardan," diye bir yorumda bulundu Atakan. Devrim ensesine tokadı geçirirken onun umrunda bile değildi sanki bu dokunuş.

Gece yarısına yaklaştığında saat, Deniz ve Ekin kalktı. Kızları eve bırakmaya karar vererek yeniden caddede adımlarken etrafta tek tük insan kalmıştı. Aylin ablanın evinin önünde durduğumuzda Ekim hepimize bir kere daha teşekkür etti. İyi geceler dileyerek kucağında ayıcığı ve parmaklarının arasında kitabıyla apartmana girdiğinde arkasından baktım. Çok masumdu. Şimdi hepimiz çok sıradan ama çok masumduk.

Kızlar evlerine girip balkonlarından el sallayana kadar ayrılmadık apartmanın önünden. Biz de onlara el sallayıp dönerken Ilgım yol ayrımından sapacağını söyledi. Onu bırakmayı teklif etsek de kendi başının çaresine bakacağını ekleyerek yanımızdan ayrılması çok sürmemişti. "Seninki çok asi," dedi Tuna. "İşin zor Atlas, şimdiden söyleyeyim."

"O benimki değil," dedim. Atakan'dan sonra diğerlerinin de diline düşmüştüm anlaşılan. "Baksanıza ona, beni sevebilecek biri gibi mi duruyor uzaktan bakınca?"

"Valla sen ne diyorsun bilmem ama," dedi Efe. "Ilgım tam da sana göre biri gibi geldi bana."

"Biz mi?" Titrekçe soludum. "Biz iki zıt kutubuz."

"İyi ya," dedi Tuna. "Zıt kutuplar birbirini çeker."

Continue Reading

You'll Also Like

17.3K 1.5K 17
Buket Ayaz, Kraliçe takma adıyla popüler olmuş bir yazardır. Türkiye'nin en başarılı yazarları arasında parmakla gösterilir. İşinde başarılı olmayı k...
653 309 3
"Neden? " Dedi cılız Kırılgan sesle "Niye o da? Ben değilim?" Arin karwan karşısında ki adama tüm kırgınlıklarını gösteriyordu. "Söylesene Agır Çok m...
763 229 27
Emre: "Peki ya o kadar kısa sürede kurtarılamazsak?" Arda: "O zamanda bekleyeceğiz." Emre: "Kimi?" Arda: "Ölümü..." Emre ve Arda'nın konuşması her ne...
KUZGUN By Filiz Puluç

Mystery / Thriller

667K 46.6K 21
Corvus geceleri, kendi doğrularına ters düşen suçluları avlayan, kendi yöntemleriyle kanıt toplayan, failleri polise teslim eden ve sonuca ulaştırdığ...