Bir İçim Su| Yarı Texting

By nardelisi

1M 59.9K 22K

Babasının Kızı adlı hikayenin devamı niteliğindedir. More

#Giriş#
#Bölüm 1#
#Bölüm 2#
#Bölüm 3#
#Bölüm 4#
#Bölüm 5#
#Bölüm 6#
#Bölüm 7#
#Bölüm 8#
#Bölüm 9#
#Bölüm 10#
#Bölüm 11#
#Bölüm 12#
#Bölüm 13#
#Bölüm 14#
#Bölüm 15#
#WhatsApp 1#
#Duyuru#
#Bölüm 16#
#Bölüm 17#
#Bölüm 18#
#Bölüm 19#
#Bölüm 20#
#Bölüm 21#
#Bölüm 22#
#WhatsApp 2#
#Bölüm 23#
#Bölüm 24#
#Bölüm 26#
#Bölüm 27#
#Bölüm 28#
#Bölüm 29#
#Bölüm 30#
#Bölüm 31#
#Bölüm 32#
#Bölüm 33#
#Bölüm 34#
#Final Part 1#
#Final Part 2#
#Teşekkürler#
#Özel Bölüm Instagram#

#Bölüm 25#

20K 1.1K 315
By nardelisi

İyi okumalar. 💕

Minik Kedim: Sırma

Minik Kedim: Rica ediyorum telefonunu açar mısın?

Minik Kedim: Meşgule atıp durman beni yıldıramaz

Minik Kedim: Lütfen

Minik Kedim: Sana ulaşmak için araya anneni ya da babanı sokmak istemiyorum

Minik Kedim: Aramızdaki sorunu herkesin bilmesine gerek yok ama sen böyle telefonunu açmamazlık yaparsan herkes mecburen öğrenecek

Minik Kedim: Sırma diyorum

Minik Kedim: Amacın beni sinirlendirmek mi?

Minik Kedim: Tebrikler, başardın

Minik Kedim: Üzmek mi?

Minik Kedim: Onu da başardın

Minik Kedim: Ve şimdi amacına ulaştıysan telefonunu açar mısın?

Minik Kedim: Tekrar arıyorum.

(Görüldü)

******
Enis Acar'dan

Kendimi bildim bileli hep sakin ve sessiz bir çocuktum. Etrafımdaki herkes ne kadar ağırbaşlı, efendi bir genç olduğumdan bahseder dururdu. Ve bu tanımladıkları özellikleri şu ana kadar hep korumuştum. Fakat şu an, hiçbirinden eser yoktu.

Küçük evimizin salonunda volta atarken, yüzümü ateş basmıştı. Çok sinirliydim ve içimde patlayan volkanın taşması an meselesiydi.

"Beni kudurtmak istiyor! Benim burada kendi kendimi yememi istiyor!"

"Eh, amacına ulaştığını söyleyebiliriz," diye cevap verdi ikizim. Dönüp ona baktım. "Sen de mesaj attın mı?"

Telefonunu yavaşça yüzüme doğru salladı. "Evet ve görüldü de bıraktı."

Sinirle ve biraz da yüksek bir sesle ofladım.

Sırma'yla telefonda konuşurken her şey normal ve güzeldi. Telefonu kapattıktan sonra da arkadaşlarımızla eğlenmeye devam etmiştik. Saat su gibi akarken, Nilperi'nin gösterdiği yorum sayesinde bu yaşımda beyin kanaması geçirecek hale gelmiştim. Tansiyonum fırlamıştı!

''Bu böyle olmaz,'' dedim hiddetle. Hâlâ ayaktaydım ve yavaştan gözüm kararmaya başlamıştı. Aniden yerimde durup tekrar ikizime döndüm. ''Bu ne ya?! Biz gözümüz kapalı okumaya bile gidemeyecek miyiz?'' Nilperi halime hafifçe sırıttı. Benim aksime o gülüyordu. Oh ne âlâ ama!

"Şimdi benim neler çektiğimi anlıyorsun bebeğim, değil mi?''

"Ne çekiyormuşsun sen?"

"Biz burada senin deyiminle okumaya çalışırken," deyip durdu. Ardından ojeli parmaklarını incelemeye başladı ve sözlerine devam etti. "Sevgililerimizi karada ve suda kapmaya çalışıyorlar."

"Ama b-" Daha sözümü bitiremeden beni susturdu. "Sen de kudurduğunla kalırsın Acar'cığım. Ah, hayat..."

İkizimin karşıma geçmiş böyle uyuz uyuz konuşmasına daha fazla katlanamayacaktım. Nilperi sayesinde içimde daha da artan öfkeyle odama doğru adımladım. İçeriye girip kendimi yatağın üzerine bıraktığımda aklımda tek kişi vardı: Şımarık asi sevgilim Sırma.

Aslında Sırma'ya güvenim sonsuzdu. Bakın, gerçekten. O beni seviyordu, ben onu seviyordum ve birbirimize ölesiye sadıktık. Ama işte...

Çevresindekiler güvenilir değildi!

Öfkemin yersiz olmadığını ve bu konuda sonuna kadar haklı olduğumu biliyordum. Sonuçta benim yerimde olan herkes aynı şeyi yapardı. Sevgilimin eski flörtü, onun fotoğrafına yorum atıyorsa bunu sonsuz bir hoşgörüyle karşılayacak değildim.

Üstelik sevgilime ulaşamıyor, onun gereksiz tribine maruz kalıyordum. Sanki benim eski flörtüm benim fotoğrafıma yorum atmıştı! Peki neden burada yine ceremeyi çeken ben oluyordum?

Sıkıntıyla yüzümü ovuşturdum. Bir çözüm yolu bulmam lazımdı. Telefonun ekranından saate baktıktan sonra hemen kilidi açıp son arananlara girdim. Listeden annemi buldum ve arama tuşuna bastım. Bana yardım edecek ve akıl verecek biri varsa o da annemdi.

"Oğlum?"

Hiç bekletmeden açmasına gülümsedim. Sanki telefonun başında aramamı bekliyor gibiydi.

"Nasılsın anne?"

"İyiyim, kuzum. Sen nasılsın, ne yapıyorsun? Kötü bir şey yok değil mi? Nilperi nerede?"

Sorularını art arta sıraladıktan sonra hepsine teker teker cevap vermeye başladım. "İyi değilim, sakinleşmeye çalışıyorum. Kötü bir şey var ama benimle ilgili. Nil içeride oturuyor."

"Ne oldu?" Sesi aniden telaşlı çıkınca kafama vurdum. Aramızda binlerce kilometre varken kalkmış kadına ne diyordum.

"Anne bize uçak bileti almanız ve oraya gelmemiz mümkün mü? Çünkü acilen oraya gelmem lazım."

"Oğlum bu ne acele? Daha yeni gittiniz. Bir şey mi oldu?"

Evet. Ama bunu size söylemek istemiyorum. Sudan sebeplerimizi sizinle paylaşarak sizi yormak istemiyorum.

"Eee..." Ne diyeceğimi bilmiyordum. "Yılbaşına sayılı gün kaldı?" dedim bahaneme inanmasını beklerken.

"Yeni yıla orada gireceğinizi konuşmuştuk ya geldiğinizde. Fikriniz neden değişti?"

"Nilperi sizi özledi. Ve tabii ben de."

Annem birkaç saniye sessiz kaldı. Dudaklarımı kemirmeye başlamıştım stresten.

"Biz de sizi çok özledik kuzum ama buraya gelemezsiniz. Çünkü..."

"Çünkü?" dedim annemi konuşması için teşvik ederken. Lütfen saçma bir sebep olmasın, lütfen.

Annem boğazını hafifçe temizledi ve tekrar konuşmaya başladı. "Biz yeni yıl için anneannenlere gideceğiz. Bizi özlemişler ve bu sene Ankara'da olacağız."

"Biz de oraya geliriz?"

"Olmaz oğlum."

"Ama anne..."

"Her istediğiniz de buraya gelip gidemeyeceğinizi bilmen gerekiyor, kuzum. O yüzden hayır."

Annemin sesi netti. Hüzünle omuzlarımı düşürdüm ve ağzımın içinde bir şeyler geveleyerek telefonu kapattım.

Anlaşılan kimseden yarar göremeyecektim ve kendi sorunumu yine kendi bildiğim yöntemlerle halledecektim.

*****
Berkant'dan

"Yarın görüşürüz."

"Görüşürüz, kızlar."

Yeni kankalarım el sallayarak gözden kaybolduklarında ben de arabaya bindim. Kemerimi bağlayıp kontağı çalıştıracaktım ki telefon çalmaya başladı. Zaten bugün telefonum iyice eskort telefonlarına dönmüştü. Arayan soranın haddi hesabı yoktu.

Ekranda yazan isme bakmadan açtım. Artık şansıma kim gelirse. "N'aber has satıcı?"

Manitamın sesi kulağıma dolunca güldüm. "İyidir, balım. Senden?"

"İyiyim. Neredesin? Kurtuldun mu fazlalıklarından?" Fazlalıklarından kastı 'yeni' kankalarımdı galiba. Tekrar gülerken cevap verdim. "Yalnızım. Eve geçmeyi planlıyorum şimdi. Sen neredesin?"

"Sırmakız'la beraberim. Onu eve bıraktım da yukarı çağırdı."

"Sakın o pis mahlukâtı çağırma Burak! Yüzünü bile görmek istemiyorum!"

Arkadan Sırma'nın bağırışını duyunca içimdeki şeytan anında devreye girdi. Sırmasu'nun atarlı giderli hareketlerinden ve gönderisine attığımız yorumlara cevap vermemesinden bana kızgın olduğu anlaşılıyordu.

"O zaman," dedim harfleri uzatarak. "Ben de geliyorum oraya. Sırma'ya söyleme ama."

Güldü gümüşüm. "Çabuk ol."

Telefona öpücük atıp aramayı sonlandırdım. YouTube'a girip hareketli bir şarkı açtıktan sonra da gönül tamir etmek için yola devam ettim.

On beş dakika sonra arabayı park edip indim. Artık yüzüme yapışmış, asla silinmeyen gıcık ama sevimli gülümsememle beraber Sırmasu'nun gönlünü alacağımdan adım kadar emindim. Minnoşuna kıyamazdı o.

Zile basıp bina kapısının açılmasını bekledim. Açılır açılmaz da içeri girip hızlıca merdivenleri çıktım. Evin kapısı daha açılmadan ayakkabılarımı çıkarttım ve kapıya vurdum. "Aç kız kapıyı!"

Saniyeler sonra kapıda asabi sarı cadı gözüktü. Beni görür görmez yüzü düşse de kapıyı sonuna kadar açtı. Eve girmeden önce yanağından bir makas aldım.

"Beni özledin mi tatlım?"

"Yüzsüz," dedi Sırma beni arkasında bırakıp içeri doğru yürürken. Kapıyı kapatıp hemen ona yetiştim. Kolumu omzuna atıp onu kendime doğru çektiğimde Sırma beni ittirdi. "Git, o yeni kankaların sarılsın sana."

"Onlar da sarıldı zaten." Bilerek böyle söylemiştim. Sevdiklerimi kızdırmaktan nasıl büyük bir haz duyduğumu size anlatamazdım. Sırma sanki daha da sinirlenmesi mümkünmüş gibi bana tersçe baktı. "O zaman bana sarılma. Mazallah mikrop falan kaparım."

Ona cevap vermek yerine güldüm. Birlikte itişe kakışa salona girdiğimizde karşılıklı koltuklarda oturan amcamı ve Burak'ı gördüm. Hemen gidip idolümün yanına oturdum.

"Hoş geldin Berkant."

"Hoş buldum başkan. Nasılsın görüşmeyeli?"

Amcam saçlarımı karıştırırken Sırma'ya baktı. "Nasıl olalım? Sırma Hanım ve bitmeyen kaprisleriyle uğraşıyoruz."

"Uğraşma baba. Sana uğraş diyen mi var?"

Sırma'nın ters ters söylenmesine karşılık gülmemeye çalıştım ve "İdolümle düzgün konuş kız. Bak sonra neşterler seni."

Sırma ayağa kalkıp içeri gitmeden önce sitem etti.

"Lütfen neşterlesin! İnan çok memnun olurum."

Ayaklarını yere vura vura içeri gittikten sonra Burak'a baktım. Omuz silkip güldü ve kafasını koltuğa yaslayıp Koray Amcamı işaret etti. Bu sefer amcama döndüm.

"Bu normal mi?"

Amcam,"Bu aralar böyle. Sürekli atar gider yapıyor," dedi sakince. Merakla, "Ne oldu ki? Kaç gündür iyi gibiydi?" diye sordum. Gerçekten öyleydi. Yani en azından bize yansıttığı kadarıyla bugüne kadar bir sorun yoktu. Ama varsa da eğer sonuna kadar Sırmasu'nun yanındaydık.

"Okulla bölümü değiştirdi ya, daha doğru düzgün kimseyle kaynaşamamış. O hâlâ lisedeki gibi bir ortam arıyor ama..."

"Valla biz de aynıyız amca. Üniversitede düzgün arkadaş bulmak çok zor," diye lafa girdi Burak. "Ama bulup bulmaması da çok önemli değil bence. Biz her zaman onunlayız."

"Ben de öyle söyledim. Çok arkadaşın olmasa da olur, dedim. Ama dinlemiyor. İkizleri de çok özledi."

"Gitmekte çok büyük hata yaptılar," dedim. Amcam kafasını salladı. "Argün Amcanızla konuştum, Nilperi sürekli dönmek istiyormuş. Enis Efendi de istemiyormuş."

"Aynen. Enis Acar gitmek için de çok hevesliydi."

Amcam homurdandı. "Kızımı üzüyor. Bi' gelsin de ben ona ne yapacağım."

Burak'la ikimiz birbirimize bakıp sırıttık ve senkronize olmuş bir biçimde, "Neşterman!" diye bağırdık. Amcam kafama hafifçe vurdu. "Hep senin başının altından çıkıyor bunlar değil mi?"

"Allah kuru iftiralardan saklasın!"

"Babası kılıklı," dedi. Göz kırptım. "Babam da akrabalık bağı olmamanıza rağmen sana çektiğimi söylüyor."

"Baban da bana benziyor da ondan!"

Salonda gür kahkahalarımız yankılandı. Hemen sonra kapıda kucağında Korcan'la Sırma gözüktü.

Korcan'ı kucağıma almak için kollarımı uzatmıştım ki Sırma gidip Burak'ın yanına oturdu. Korcan kendini Burki'nin kucağına attı.

"Veliahtımı benden mi saklıyorsun?"

"Karaktersizlerle muhattap olmuyor."

"Kızım niye diyorsun öyle?" diye sordu amcam. Sırma omuz silkti. Ve hemen sonra hararetle, "O biliyor niye öyle dediğimi," dedi. Amcam bana bakınca anlatmaya başladım.

"Ya bugün okuldaki kızlarla kafeye gittik. Bayadır benimle arkadaş olmaya çalışıyorlardı. Ben de hadi size bir kahve ısmarlıyayım dedim."

Sırma'dan bir kıkırtı geldi. Ardından Burak'a baktı ve omzunu dürttü. "Kahve ısmarlayan bir tek sen değilmişsin anlaşılan."

Burak önce güldü sonra hemen kendini toparladı. Ona sorarcasına baktığımdaysa, "Akşam anlatırım," dedi. Üstelemedim. Nasıl olsa hesabını alacaktım.

Konuya kaldığım yerden devam ettim.

"İşte sonra gittik oturduk kafeye. Sohbet muhabbet, falan fıstık derken fotoğraf paylaştım. Sırmasu da kıskanmış."

"Ne kıskanacağım seni be? Sen kimsin?"

Yerimden kalktım ve pıtı pıtı Sırma'nın yanına ilerdim. Koltukta boş kalan küçük yere, mükemmel popomu sığdırdıktan sonra da kolumu Sırma'nın omzuna attım.

"Ya kızım, sen kendini onlarla kıyaslayabilir misin?"

"Niye? Onlar da artık senin," dedikten sonra eliyle tırnak işareti yapıp "Yeni kankaların," dedi. "Değil mi?"

Omzumla omzunu itekledim ve Sırma'nın eriyeceği o sözleri söyledim. "Onlar benim için arkadaş. Sen ise benim kız kardeşimsin."

"Yaaa..."

"Laf cambazına bak sen," dedi amcam. "İki dakikada kızımın aklını yıkadı."

Gülerek "Lütfen amca," dedim. "Burada mühim bir iş hallediyorum."

"Ay ben galiba ağlayacağım," derken Sırma çoktan yaşlarını akıtmaya başladı. Bir an öyle şaşırdım ki ne diyeceğimi bilemedim. Cidden bu kadar çok mu üzülmüştü?

Kafasını göğsüme çekip saçlarını karıştırdım. Eminim ki başka zaman olsa saçlarını bozduğum için bana demediğini bırakmazdı. Ama şu an ağlamakla o kadar çok meşguldu ki, saçlarını düşünmüyordu bile.

"Sırmasu ağlama. Bak beni de ağlatacaksın."

Sırma beni duymamış gibi daha da çok ağlamaya devam etti. Ne yapacağımı bilmez halde bir Burak'a bir Koray Amcama baktım. Amcam sakince "Bırakın ağlasın. İçini boşaltsın," deyince ben de onaylarcasına kafamı salladım.

Birkaç dakika daha Sırma ağlamaya devam etti. Amcam kalkıp içeriye gidince Korcan da onun arkasından huysuzlandı ve kendini Burak'ın kucağından zorla indirtti. Babasının arkasından düşe kalka yürüyerek ona yetişmeye çalıştı. O gider gitmez Burak da hemen Sırma'yı kanatları altına aldı.

"Sırmakız, ağlama. Bak biz buradayız."

"Ama..." dedi ve ağlamaya devam etti Sırma. "Enis Acar yok. Nilperi yok."

"Bizi adamdan saymıyor musun kız?" dedim ortamı yumuşatmaya çalışarak. Sırma kafasını kaldırdı ve yaşlı gözleriyle bana baktı. "Bana Cenk bile yazdı, biliyor musun? O bile benim bir şekilde hâlâ yanımda olmaya çalışıyor, ama... Ama en yakın kız arkadaşım ve sevgilim yanımda yok!"

Cenk'in adını duyunca birkaç saniye düşündüm. Yanlış hatırlamıyorsam Sırma'nın bir aralar flörtü gibi bir şeyiydi. Çocuğu direkt olarak tanımasam da simasını hatırlıyordum ve okulda da kızlar tarafından göz hapsine alınan-benden sonra, lütfen- bir çocuktu. Neyse. Konumuz Cenk'in yakışıklılığı değildi.

"Ne yazdı Cenk sana?" diye sordu Burak benden önce. Ah, canım manitam. Nasıl da benim gibi düşünüyor ve lafı ağzımdan alıyor.

"Okul nasıl gidiyor falan diye sordu. Tabii laf arasından ilişki durumumu öğrendi. Enis Acar nerede okuyor diye sordu."

"Sen ne dedin?"

Bunu sormam çok saçmaymış gibi bana baktı Sırma. "Ne diyeyim Berkant? Sorduklarına cevap verdim."

"Sonra da Enis'le mi kavga ettiniz?"

Burak'ın sorusuna kafasını salladı.

"Yani tam kavga denemez. O bana yazdı, aradı, ama ben cevaplamadım hiçbir şeyi. Çünkü ona çok sinirliyim." Bir çocuk gibi dudaklarını büzdü ve kollarını birleştirdi. Sonra durdu durdu ve "Bok vardı sanki oraya gidip okuyacak! Buradaki okulların suyu mu çıktı?" diye de söylendi. Gülmemek için kendimi ne kadar sıksam da artık koyverdim. Burak'ın da kendini sıktığını görünce iyice güldüm ve bu sefer o da bana katıldı.

Ve sonra baktım ki Sırmasu da bize bakıp gülüyordu. Bir süre boş boş birbirimize bakıp güldükten sonra Sırma'nın omzunu pat patladım.

"Sıkma canını. Hem bak, sen yine istediğin zaman görüntülü arayıp konuşuyorsun. Ya Deniz ne yapsın? Çocuk orada her canı istediğinde ailesiyle, arkadaşlarıyla görüşemiyor."

Burak'a katıldığımı belli edercesine kafamı salladım. Sırma derin bir nefes verdikten sonra, "Haklısınız," dedi. "Ona da çok üzülüyorum. Bu hafta içi onu ziyarete gidelim mi? Bizi görüştürürler di mi?

"Bilmiyorum," dedim. "Derya ablayı arayıp sorarım ben akşam."

"Peki."

Birden ortam sessizleşmişti. Gözüm istemsizce halı desenine takılmışken, Sırma moralinin düzeldiğini belli eden sesle, "Hadi Flash izleyelim," dedi. Ona bakıp kafamı salladıktan sonra Burak'a baktım ve şeytanca sırıttım. "Ama önce Burak Bey kiminle kahve içtiğini bana anlatacak."

"Hemen mısır patlatıp geliyorum!"

******
Merhabalar. Nasıl gidiyor bakalım?

Beni soracak olursanız hiç iyi gitmiyor. Aşırı yoğunum ve yapmak isteyip de yapamadığım o kadar çok şey var ki... Umarım bu durum tahmin ettiğim gibi geçici bir süredir.

Finale az kaldı diyorum da henüz ne yazacağımı belirlemedim. 😂Ama muhtemelen bir-iki bölüm sonra zaman atlaması olacak. Sonra yine birkaç bölüm ve final.

Finalden önce ya da finalde görmek istediğiniz sahneleri, kişileri, çiftlerimizi buraya yazabilirsiniz. Ben de kendi fikirlerimle beraber hepsini harmanlayıp ortaya bir şeyler çıkarabilirim.

Fırıldak'a neden yeni bölüm gelmiyor sorusuna da hemen burada cevap vereyim. Gelmiyor çünkü yazamıyorum. Hikayelerim arasından beni en çok zorlayan Fırıldak. Belirli bir konusu olmadığı için yazarken biraz fazla zamanımı alıyor ve benim şu an onu ince eleyip sık dokuyacak vaktim ne yazık ki yok. Ve muhtemelen de bir süre daha böyle gidecek. :( Halbuki yazmaya başlarken çok ama çok hevesliydim. Ama hayat her zamanki gibi heveslendiğimiz şeylerin önüne taş koyuyor. :')

Her neyse. Yazmayı çok istediğim üç kurgum daha var ama onların da zamanı şimdi değil. Yaz tatilinde bol bol burada olacağımı umuyorum.

Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere. 🌸

Continue Reading

You'll Also Like

112K 18.3K 36
[TAMAMLANDI.] MİT'de Bir Gece'nin 2. Kitabıdır. Garip bir gecede, garip bir kıza , bir bankın üzerinde, kalpli yarabantlarıyla aşık oldum... ...
23.4K 1.8K 48
(DÜZENLENECEK) Artık bambaşka bir dünyadaydım. Bu zamana kadar yaşadığım her şey, burda çok farklıydı. Yeni bir ailem ve hiç bilmediğim daha önce ad...
43.3K 2.8K 19
Oruç başıma vurmuştu galiba günah olduğunu bildiğim halde gözlerimi alamiyordum karşımdaki yeni imamdan bana bakmıyordu ama benim bütün odağım oydu...
185K 8.4K 40
KLASİK BİR GERÇEK AİLE/ABİ KİTABI (Küfür yok) Berbat bir hayat yaşayan İlgi başka bir kızla karıştığını öğrenirse ve tek kız olursa ne olur?