#Bölüm 20#

20.6K 1.3K 377
                                    

Burak'tan

Çelik Abi ne güzel söylemiş: ''Ateşteyim, ateşte, ateşte...''

Çünkü ben de tam olarak ateşteydim.

''Babuş, pancar gibisin lan!'' Berkant dünyanın en komik şeyini söylemiş gibi kendi kendine gülerken, ona ters ters baktım. Ben burada yanıyordum, yanımdaki süzme de dalganın peşindeydi.

Hastaneye geldikten sonra Koray Amcam beni muayene etmişti. Niye böyle olduğum hakkında bir şeyler söyleyip bizi bilgilendirmişti ama, sorun bakayım ne anlamıştım? Hiçbir şey. Ardından acildeki müşahede yataklarından birine yatırılmış ve serum takılmıştı. Şimdi de burada, dünyanın en kötü refakatçısıyla beraber ateşimin inmesini bekliyorduk.

''Ananı arayalım mı manitam?''

Cıkladım. ''Gerek yok. Kadın oradan buraya ne yapacak?''

Aslında şu an annemle konuşmaktan çok annemin yanımda olmasını isterdim. Çocukluğumdan beri her hasta olduğumda istinasız, iyileşene kadar tepemde nöbet tutardı. Beni o kadar çok ilgiye boğardı ki, hasta olmadığım zamanlar bile hasta olmak isterdim ve son bir yıldır hastalıklarımı kendi başıma atlatmaya çalışıyordum. Eğer şimdi annemi arayıp ondan ilgi görürsem yelkenlerim hemen suya inerdi. Çünkü ben hâlâ, hasta olduğunda annesinin sonsuz ilgisini bekleyen beş yaşındaki Burak idim.

''Hişşşştttt!''

''Ne var lan?''

''Nereye daldın?'' diye sordu başımın belası. Sorusuna cevap vermeye yelteniyordum ki yeniden kendi konuşmaya başladı. ''Aaaaaa! Çabuk serumlu kolunu ver. Fotoğrafını çekip instagrama atacağım. Yoksa iyileşemezsin.'' Sağ kolumu karnımın üzerinden çekip yatağın üzerine bırakırken söylenmeye devam ediyordu. ''Eğer fotoğraf atmazsak iyileşemezsin tatlım. Bu şart.''

Merakla, ''Niye? Biz geri zekalı mıyız?'' diye sordum. Hızlıca kafasını salladı ve serum takılı kolumu fotoğrafladı.

''Şimdi ben bunu gönderi olarak atacağım. Sonra senin instagramına girip senin haberin yokmuş gibi kendimi de dahil ederek video çekip hikaye atacağım. Tamam mı?''

''Beni bi' sal ya.''

Berkant beni yanıtsız bıraktığında derince bir iç çektim ve biraz şekerleme yapmak amacıyla gözlerimi kapattım. Sabah dövülmüş gibi hissediyordum ve çok fazla ağrım olduğu için uykumdan uyanmıştım. Doğru düzgün uykumu alamadığım için şimdi uyumalıydım. Hem ben hastaydım. Hastalar uyuyarak iyileşir, bilmiyorsanız öğrenin.

*****

Yanağımda hissettiğim tüy gibi dokunuşlarla, rahatsızca kıpırdandım. Kafamı diğer tarafa çevirdim ama fayda etmedi. Gözümü açtığımda ağzından girip burnundan çıkacağım şahıs, yüzümle uğraşmaya devam ediyordu. Bekle ulan, uyanacağım şimdi.

Gözlerimi yavaşça açtım ve Sırma'nın yüzüyle karşılaştım. Ardından Berkant'ın sesi duyuldu. ''Ölmüş mü?''

"Of saçmalama! Nefes alıyor."

"İnsanlar nefes alırken de ölür, Sırmasu ve bunu sadece gerçek yıkıklar anlar."

Yataktan doğrulurken alayla güldüm. "Burası bir paket sigara yakmamız gereken yer mi?"

"Çok ses yapma manitam. Yat aşağı uyu."

Berkant'ı kendi haline bırakarak yatağın üzerinde oturan Sırmasu'ya döndüm. Dikkatimi ona verdiğimi görünce sevinçle el çırptı.

"İnşallah hasta oldum diye sevinmiyorsundur." Bacağıma yavaşça bir yumruk attığında sırıttım. "Tamam tamam. Demedim bir şey."

"Nasıl oldun gümüşüm?" diye sorduktan sonra eliyle koltukta oturan Berkant'ı işaret etti. "Bu salak çocuk bir şey söylemedi. Babamı da aradım, 'Yemek yiyorum Sırma, sonra ara kızım,' deyip kapattı."

Bir İçim Su| Yarı TextingWhere stories live. Discover now