Hafıza Kaybı

By AmistaDream

2.9M 53.6K 25.7K

"Orada!" "Kim orada lan?" "Oğlum geçen aylarda Fransız bir diplomatın kızı kayıplara karıştı ya, o kız işte... More

giriş
iki
üç
dört
beş
altı
yedi
sekiz
dokuz
on
on bir
on iki
on üç
on dört
on beş
on altı
on yedi
on sekiz

bir

168K 4.2K 3.3K
By AmistaDream

Bulundukları tek göz odayı incelerken "Ciddi ciddi burada mı yaşıyorsun?" diye sordu. Camın hemen dibinde eski bir pikap, yanında kedi yatağı ve öte yanında kedi kumu vardı. O üçlü kaşlarının çatılmasına neden olduğunda genç kız açıklama ihtiyacı duydu. 

"Mihri kumda tuvaletini yapıyor, yatakta yatıyor ve pikap çalışırken plakla oynuyor. Oyun köşesi gibi düşün." gayet mantıklı açıklamasına binaen devamını anlatmak adına geri kalan eşyalarda göz gezdirdi. Neyse ki bu oldukça kısa sürmüştü. Bir tek üzerinde oturduğu tekli koltukla üçlü koltuk vardı. Evde genel olarak bu oda dışında banyo ve mutfakta vardı ama onlar o kadar küçüktü ki ihtiyaç duymadıkça girmezdi. Gerçi bunun diğer nedeni parasızlıkta olabilirdi. Ne mercimeğe verecek parası vardı ne tuvalet kağıdına. Zaten o yüzden sık sık hastane yakınlarında gezer, tuvalet ihtiyacını giderirdi. Birde acıkınca fark edilmeyeceğini düşündüğü davetlere veya düğünlere katılırdı. Kedisi içinse çöp çöp gezerdi. Birde kira, elektrik ve suyu ödemek için ev sahibinin pastanesinde hafta sonları çalışırdı. Bunun dışında kedisinin kum ihtiyacını sahilden karşılar, ona sık sık klozet eğitimi vermeye çalışırdı. Gerçi bunda henüz başarılı olamamıştı.

Doğruyu söylemek gerekirse o tuvalette kedisi bile kakasını yapmazdı.

Bütün bunlar aklına gelince gerilerek derin bir nefes alıp verdi. Karşısındaki adamın halinden anlayacağını düşünmüyordu. Olsa olsa acırdı. Uraz ise sanki onun bu düşüncelerini kanıtlarcasına suratını buruşturduğunda genç kız sıkılarak arkasına yaslandı.

"Halime bakıp kendi haline şükretmek için peşime takıldıysan üzücü bir haberim var." dedi, kendinden emin bir tavırla. Uraz'ın bakışlarını zor bela oturduğu koltuktaki deliklerden aldığını görünce homurdanmadan edemedi. "Neymiş üzücü haberin?" diye sorulmasıyla omuzlarını dikleştirerek, "Senin aksine ben mutluyum." dedi.

Uraz bir müddet bunu söyledi mi diye kızın yüzünü izlediğinde gerçekten söylediğine kanaat getirince kendini tutamadı, güldü. "Kusura bakma." diyerek gülüşünü durdurmaya çalışsa da başarılı olamıyor, aksine volümünü her saniye arttırıyordu. En nihayetinde "Mutlusun?" dediğinde kız kedisine "Mihriban!" diye bağırdı. Önüne konulan konserveyi silip süpüren kedi, dibini yalarken öylesine dalmıştı ki sahibini duymadı. Ardından kız gaza gelerek kedisine döndü. "Mihri!" diye tekrar bağırdığında kedisi korkarak kendisine döndü ve tısladı.

"Bana değil ona tıslayacaksın. Birde lütfen aldığı şeyi yemeye son verir misin? Annenle dalga geçiyor." dedi ve olumlu birkaç mırıltı bekledi. Kedisi sessiz kalmayı tercih etti. Gerçi kendini yalamaya başlaması da kız için bir cevap oldu.

"Onun adı Mihriban," diye duyduğu sesle silkelenerek arkasına geri yaslandı. Uraz hala oturduğu üçlü koltuğa alışamadığı için en uça kadar gitmişti. Onun bu hali kızı rahatsız etse de bir şey söylemeden devamını bekledi. "Peki senin adın ne?"

Bu konuda tereddütleri olduğu için biraz duraksadı. Ardından dudaklarını aralayarak "Sanırım Balım." dedi, kendi kendine. Aklına kolyesi gelince başını sallayarak "Evet, kesinlikle Balım." dedi. Onda yazan şey ismi olmalıydı.

"Neden şüpheli konuştun?"

Duyduğu soruyla Uraz'a bakarken cevaplayıp cevaplamamakta kararsız kaldı. İstismara açık bir durumdaydı. Eğer ona hafızasını kaybettiğini söylerse ailesini bulabileceğini söyleyebilirdi. Bu uğurda kaybedebilecek parası yoktu. O yüzden bundan fazla korkmadı ama evini mimleme ihtimali onu endişelendirdi. O an "Eve getirmekte doğru mu yaptım?" diye düşünmeye başladı.

"Sadece şu sıralar ismimi değiştirip değiştirmemekte kararsızım. Hangisini söylemem gerektiğini düşünüyordum." diye ustalıkla geçiştirdiğinde Uraz fazla üstünde durmadı. Bu gece zaten kendisi için yeterince yorucu geçtiğinden inanmak kolayına geldi. "Anlıyorum" der gibi başını salladığında Balım'da "Anladığını anlıyorum" der gibi başını sallamaya başladı. Akabinde hiç durmadan "Kedimi görmek için gelmiştin. Artık gitsen iyi olacak." dedi.

"Kovuyor musun?" sorusuna "Mümkün mertebe." diye yanıt verdi.

Uraz kafası dağılsın diye onunla vakit geçirmek istese de şu an vaktin oldukça geçtiğinin farkındaydı. Saate bakmak için cebinden telefonunu çıkardı. Şebekenin çok az çektiğini görünce "Sen burada nasıl yaşıyorsun?" diye söylendi. Balım duysa da umursamamıştı. Uraz ekranı açarak ayağa kalktı ve odada gezinmeye başladı. Şebekenin çektiği bir köşe ararken gözüne saat çarptı. "Bu saatte buradan gidersem adın çıkmaz değil mi?" dedi, endişeyle.

Emin olamadığı için "Bilmem, çıkmaz herhalde." demekle yetindi. İkisi de bu tür konularda fazla bilgili olmadıklarından üsteleyip üstelememekte kararsız kaldılar. Ardından Uraz, Balım'ın endişe duymadığını düşünerek üstünde durmaktan vazgeçti. Şebeke için arayışı sürerken "Pencereye yaklaş." diye yönlendirilmesiyle oraya yol aldı. Kedinin eşyalarını itmeden kendine yer edindi. Telefonuna odaklanacağı sırada ayaklarının dibine gelen kedi ona sürtünmeye başladığı için dikkati dağıldı. Onun bu hallerine bakıp gülümserken bir anda kedinin durup ayağına kusmasıyla kafasını kaldırdı ve gözlerini kısarak pencereden dışarıya bakmaya başladı. Tenine geçen sıcaklık suratının ekşimesine neden olduğunda "Bu kediyi nereden buldun?" diye sordu.

"Cins kedi olduğuna bakma sokaktan aldım." dedi, gözleri yarı açık yarı kapalı bir edayla, "Sevilmek istendiğinde insanın peşinden ayrılmıyor." yorgunluktan içi geçer gibi olduğunda iç çekerek doğruldu. Göz ucuyla pencereye baktığında kedisinin kusmaya devam ettiğini görünce morali bozuldu. "Şu günlerde ne yese çıkarıyor." diyerek ayağa kalktı. Kusmuk sesini elbette tanıyordu ama alışık olduğu için bazen kafasında uydurduğunu düşünüyordu. Pencerenin oraya vardığında Uraz'ın çorabının son halini gördü.

"Sana yenisini alamam." dedi, açık sözlülükle, "Eve girmeseydin."

Uraz mide öz suyunun boğazına kadar yükseldiğini hissedince yutkunmak zorunda kaldı. Şu anda yaşadığını yaşamamış gibi içinden devamlı "Bu bir rüya" demeye başladığında kolunda duyumsadığı baskıyla irkildi. Yanında beliren kıza baktı. Pespaye kıyafetlerine karşın yüzü o kadar temizdi ki incelemeden edemedi. O şirin denilebilecek seviyedeydi. Tombiş yanakları, az da olsa iri olan gözleri, inci gibi dizilmiş kirpikleri ve tonton dudaklarıyla iyi bir genetiğe sahip olduğu belliydi. Üstelik sapsarı saçlarının önündeki iki tutam perçemde albenisini arttırıyordu. Uraz aynı camia da oldukları bir evrende bu kızın peşinden koşacak kişi sayısını parmakla bile hesaplayamadı. Hatta belki kendisi bile... Telefonuna gelen bildirim sesiyle silkelenerek ekrana yöneldi.

"İstersen çıkar çöpe atalım." diyen Balım'a karşılık bir şey diyeceği esnada abisinin "Bir süre için kredi kartlarını dondurdum." mesajını gördü. Afallayarak ekranı kendine yaklaştırdığında Balım'da "Kötü bir şey mi oldu?" diyerek telefona döndü. Uraz bir diğer mesajı okuyunca telefonla birlikte onun yanından uzaklaşmaya başladı. "Arabamdan ne istiyorsun?" diye abisine hitaben öfkeyle konuştuğunda başını iki yana salladı. Abisinin başından beri babasından daha katı olduğunun farkındaydı ama kuyusunu kazacağını hiç düşünmemişti. Biliyordu, istese babasının önünde durabilirdi. 

Durmuyordu.

Bu durum sinirlenmesine neden olurken ayağındaki kusmukla odada gezmeyi sürdürdü. Balım dikkatle onu izlerken şaşırmadan edemedi. Çünkü gezdiği yerleri kedisi koklayarak takip ediyordu.

"Dur." dedi, iki saattir tanıştığı adama ama dinletemedi. Yerlere bakarak yanına yaklaştı.

"Sana yeni bir çorap alamayacağım gibi yeni bir eve de geçemem." diyerek Uraz'ın önünde durduğunda üstüne doğru bir adım atmasıyla geri gitti ve işte o an ayağı kusmukla buluştu. İğrenerek bir yere bir Uraz'a baktığında karşısındaki adamın hala bu evrende olmadığını anladı. Düşüncelere dalması ve oradan bir türlü çıkamaması canını sıkarken "Çık evimden." diye adeta tısladı.

"Babamın en sevdiği oğlu." diyen Uraz'la bıkkınla soluk aldı. Onu asla bu ana döndüremiyordu. "Bugüne kadar hiç hata yapmadığı için öyle. Duygusuz bir piç olmasaydı bu kadar ön planda olmazdı."

"Uraz." dedi, sakin kalmaya çalışarak, "Git."

İsmini tanıştıkları sokakta öğrenmişti. Arkasından koşan arkadaşı "Uraz!" diye bağırıp bağırıp dururken Uraz kendisini koyteynerla bedeni arasında sıkıştırmak suretiyle ona görünmemişti. O an aklına gelince ürpererek geri çekildi. Koltuklara yol aldığı sırada "Hata yapması gerekiyor." dediğini duydu. Muhtemelen abisi için konuşmaya devam ediyordu. O yüzden aldırış etmedi. "Gitsen iyi olacak." derken koltuğa oturdu. Kendine gelmek için tavana bakarak sakinleşmeye çalıştı. 

"Pekala," dedi, içinden, "Yakışıklı olduğu için heyecanlandırdı."

Mantıklı bir şekilde olayı ve hislerini düzene oturttuğu sırada kedisi de soğuk gecelerde birlikte yattıkları üçlü koltuğa atladı. Balım'ın dibine gelip eline yaslandı. Balım bir yandan onu okşarken bir yandan düşünmeye devam etti. Ta ki kedisinin gözlerindeki kırmızılığı fark edene kadar. Korkuyla doğrulduğunda aklına zerre parası olmadığı gerçeği düştüğü için ekstra endişelenerek kedisini kucakladı. "Mihriban?" diye panikle konuşurken "Eğer o hata yaparsa babam için görünür olabilirim." sözlerini duydu.

"Hata ama nasıl bir hata?" kendi kendine konuşmasını umursamadan kedisiyle birlikte ayağa kalktı. Onu sıkıca böğrüne bastığı sırada kapıya doğru yol aldı. Ev sahibinden borç alıp veterinere gidebilirdi. Stres altında kedisinin kalp atışları bile kendisine olması gerekenden az gelince boğazına yumru oturdu. Kapı koluna elini yerleştirdiği esnada "Buldum." diye duyduğu sesle duraksadı.

Onun evden gitmek gibi bir niyeti olmadığını fark edince uyarı maksatlı "Döndüğümde burada olma." dedi. Önüne yönelerek kolu indirirken "Paraya ihtiyacın var, değil mi?" sorusuyla karşı karşıya kaldı. Emin olamayarak arkasını döndüğünde kedisinin kazağına yeniden kusmasıyla kasıldı.

"Abini dolandırmamı mı istiyorsun?" dediğinde Uraz'ın olumsuz mırıltılarını duydu. Vereceği paranın karşılığında bir şey isteyeceği belliydi. "Abinden çocuğum olduğunu söylemem mi gerekiyor?" diye yeni bir tahminde bulunduğunda yaratıcılığı karşısında kafasını sağa sola salladı. Ardından sanki Balım bahsi geçen parayı kabul etmiş gibi usulca yanına yaklaşarak Mihriban'ı kucağından aldı ve böğrüne bastırdı.

"Önce şu işi halledelim sonra benim meseleye bakarız."

Continue Reading

You'll Also Like

224K 14.5K 24
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...
3.3K 761 28
"Birisini sevmek yalnız güçlü bir duyguya kapılmak değildir; bir karardır, bir yargıdır, bir söz vermedir. Sevgi yalnızca duygudan oluşsaydı birbirin...
432 68 15
Ülkesin de çıkan savaştan dolayı küçük prensesini normal bı aileye emanet eden güzel kraliçe gelecekte küçük prensesin neler yaşayacağını bilmeden on...
2.2K 189 5
Bazı sebeplerden dolayı ayrılan ve birbirine yabancılaşan iki sevgilinin hikayesi. "Senden nefret ediyorum" ~B "Seni çok seviyorum" ~K 🥂 "Seni çok...