Yasak Aşk

npysncnms द्वारा

463K 11.5K 1.8K

"Seversin, kavuşamazsın aşk olur" demiş Aşık Veysel. अधिक

Yasak Aşk
Erotik kitap mı? -
Kırmızı Şarap.. -
''Çok güzelsin Zeynep..''
Kerem Sayer'in dünyası...
Frezya...
Yeşil kazak...
Matiz
''Kendini affetirdin."
''Sen, benim, öğrencim DEĞİLSİN.''
''Seni düşünmek...''
Aşk Tesadüfleri Sever...
''Seni sevmek...''
"erguvan saçlı, yayla gülü, 'fidan' kız..."
"ne günah işlediysek yarı yarıya..."
"Bizi bizden başka kimse..."
Son..
''Şimdi, burada, benimle!"
''Misk-i amber rahiyası''
''Sadece benimsin Zeynep..''
''Keremle ben..''
"Sevdik, sevdalandık, seviştik."
''şimdi ve burada! korkusuzca''
"bizim için savaşacağım...
..
KOKU -FİNALE 2 KALA!
Benim yüzümden! -FİNALE 1 KALA..
''benim kadınım..'' FİNAL
ŞAH & MAT
ŞAH VE MAT - TANITIM
Yeniden...
Benim tek işim seni sevmek Zeynep!

''Susarak, konuşarak; seni sevmek.''

13.7K 424 34
npysncnms द्वारा

Keyifli okumalar..


Dersten çıktığımda hala Keremin etkisi altında olduğumu hissediyorum. Aklıma birden dersten kareler doluşurken dış dünyayla bağlantım kesilmiş gibi oluyor. İnce uzun parmaklarının küçük şiir kitabının üzerinde dolaşması, dudaklarından dökülen yıllardır hayranlıkla okuduğum şiirler, her göz temasında kendi gözlerimi delip geçen bakışlar. Daha fazla dayanamayıp gözlerimi kapattığımda Keremin buna hafif bir dudak kıvrılmasıyla karşılık verdiğini anımsıyorum bir an. Biliyorum, yakışıklılığının ve çekiciliğinin farkında. Ama en zor erkek kendini bilen erkek diye düşünüyorum. Kendini bilmesi bir yandan iyi olsa da bir yanda işleri zorlaştıracak en büyük etken.

Kendim için hayal dünyası gibi gelen, diğer öğrenciler için sadece yakışıklı bir öğretim görevlisinin işini yapması olan anlara dalıp gittiğimden yanımdakilerin sesi daha yeni ulaşıyor kulağıma. Kafamı iki yana sallayıp düşüncelerimden ve hafızama kazıdığım anlardan kurtulmaya çalıştıyorum. Bizimkilerin ne konuştuklarını anlamak için onlardan tarafa dönüyorum.

''He, ne demiştiniz?''

''Demedik bir şey Zeyno demedik. Selen yine Kerem Hocadan bahsediyor. Nereden duyduysa Kerem Hocanın derste şiir okuduğunu duymuş beni neden çağırmadınız diyor.''

''Ya haklı değil miyim ama Zeyno. Sen bu anlara tanıklık eden bir şanslı olarak konuş, müthiş değil miydi?'' diye soruyor aniden. Ne cevap vereceğimi bilemeyerek elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırıyorum. Efe olayı bildiğinden biraz endişeyle biraz muzurlukla yukarı kıvrılıyor dudakları.

''Ya-yani abartılacak bir şey yoktu. Bir kaç şiir okudu işte.'' diyorum kıvırmaya çalışarak. Gerçekten abartılacak bir şey yoktu, o yüzden kendimi kaybettim ben.

''Abartılacak bir şey yok mu? Zeynep sen lezbiyen misin? Kerem Sayer'den bahsediyoruz. Yunan Tanrısı kılıklı, çimen yeşili gözleri, kimsede aynı renk olmayan bakır rengi saçlı Keremden. Hani hocamız olduğu için pek fazla yaklaşma şansımız olmayan adam. O bizim üniversitede hoca olmayacaktı var ya...'' derken Efe lafını bölüyor.

''Dur canım ben sana bir peçete getireyim de ağzının suyunu sil. Akıtma o salyaları benim karşımda, akıtma! Hem onun sahibi var'' diyor göz ucuyla bana bakarak.

Sahibi mi? Ben mi? Kerem Sayerin? Hahahaha yok artık. Adam aramızdaki şeyin adını koymaya çekiniyor ne sahibi.

''Şaka yapıyorsun? Nereden biliyorsun Efe. Ay yoksa şu sizin sınıftaki yollu Aslı mı. Ay o deme. Ay ölürüm'' diyor ellerini boğazına koyup daralmış gibi yaparken.

''Aslı mı? Aslının yüzüne bakar mı sence Kerem Hoca'' diyor Efe gülerken.

''Bakmaz tabi. Yüzüne o kadar boyayı sürdüğü için bakamaz çünkü.'' diye dalga geçmeye başlıyor Selen de.

''Ne Kerem Hocaymış arkadaaş'' derken Ulaş yine sorma zahmeti göstermeden masaya yerleşiyor. Sonra gruba yeni girenin kendim olduğunu hatırlayarak kızarıyorum. Ulaş Selenin kuzeni ve sanırım benim onun gelip gelmemesine karışma gibi bir hakkım yok.

''Heh Ulaş gel konuş şu çatlak kuzenine ya. Taktı Kerem Sayer diye. Kendi bölümünü bırakıp bizim bölüme geçecek neredeyse. Hem sahibi var diyorum, anlamıyor'' diyor bıkkın bir sesle Efe. Selen bizim Kereme cidden takık herhalde. Bir dakika, bizim Kerem mi dedim ben? Unutun! Benim Kerem falan değil. Ve şuan gördüğüm manzarayla da hiçbir zaman benim olmayacak herhalde.

Ulaş onca cümlenin içinde sadece 'sahibi varmışa' takılarak Efeye ciddi bir şekilde soruyor;

''Gerçekten mi, sevgilisi mi varmış? Kim bu hatun, biliyor muyuz?'' diyor.

Ben o sırada masadan yine uzaklaşıp Keremin vücudunda dolanan Aslının ellerine odaklanıyorum. Ağzının içine gire gire bir şeyler anlatmaya çalışırken Keremde bu durumda çokta memnun olmasa da engelleyecek bir hareket yapmadığından sinirlerimin bozulmasına sebep oluyor. Platin sarısı dibi gelmiş saçlarını geriye doğru atarken göğüs dekoltesinin öne çıkmasını sağlıyor ve bir adım daha yaklaşıyor Kereme. Fazlasıyla yakın bir temasta bulunarak kulağına eğilerek bir şeyler söylüyor. Kerem yine çokta umursamaz bir tavırla Aslıyı dinliyor . Galiba duyduğu şeyden olsa gerek önce gözleri büyüyor, sonra hırsla küçülüyor ve kafasını kaldırıp Aslının gözlerine bakıyor. Daha önce bana bakmadığı gözlerle Aslıya bakarken, bana umarım hiç böyle bakmaz diye düşünüyorum. Çünkü etrafındaki insanlar olmasa Aslıyı öldürecekmiş gibi bakıyor. Çene kaslarını gere gere aynı Aslının yaptığı gibi ancak Aslının yapmış olduğu amaçtan fazlasıyla uzak bir şekilde kulağına eğiliyor. Dişlerini sıkarak bir şeyler mırıldanıyor ve Aslı ciddi anlamda korkarak yanından uzaklaşıyor. Elindeki dosyalara odaklanıp bir kaç dakika sinirinin geçmesini bekledikten sonra kafasını kaldırdığında bakışlarımız buluşuyor ve hemen gözlerimi onun üzerinden çekme gereği duyuyorum.

Tamam, bu kaldırabileceğim bir şey değildi. Kerem ne kadar Aslının ahlaksız olduğunu düşündüğüm teklifini reddetse de Aslı gibi kızları hepimiz biliriz. Asla vazgeçmezler. Ve bu onun bir tehlike olduğu gerçeğini değiştirmez. Bu olay sanırım kaldırabileceğimden daha fazlası. Benim olmasını istediğim bir erkeği başka bir kadınla paylaşmak mı? Hah! Bunu en iyi yaşayanlardanım sanırım!

Gözlerimde hissettiğim sızlamayla aniden gözlerimi bastıran yaşları göz kapaklarımı kımıldatmayarak engellemeye çalışıyorum. Aklıma dolan görüntülerle içimin aynı o gün ki gibi acıdığını hissediyorum. O gün ki gibi ama o zaman ki hayal kırıklığıyla değil...

Masadakiler sessizliğimin ve tekrar tekrar çekmekte olduğum acının farkında olmadan bir şeyler hakkında konuşuyor. Onların konuştuklarına kulak kabartıp aklımdakileri silmek istiyorum. Çünkü gerçekten şuan düşünmek isteyeceğim en son şey eski sevgilimin beni aldatmış olduğu anlar. Ve bu olayı Keremin başka bir kadınla yakınlaşması tetiklediğinden, daha da düşünülmez bir şey.

Ben düşüncelere dalmış kafamdakileri ölçüp biçerken Ulaş'ın fazlasıyla kalın erkeksi sesiyle konuşuyor. Böbürlenerek söylediği şeyi duyduğumda ağzım bir kaç saniyeliğine açık kalıyor.

''Bahse girerim Aslı Kerem Hocanın yatağına girmiştir. Okulda adının anılmadığı insan yok. Hem ben bile...'' derken bakışlarımı ona yönlendirdiğim anda susuyor ve konuyu değiştirmeye çalışıyor.

''Yani tek gecelik bir şeydi canım. Hem çok saçma bir olaydı. Bir anlık bir şey işte. Neyse ne diyorduk? Ben de bir kahve alayım ya.'' diye saçmalayarak konuyu değiştirmeye çalıştığında sırf benim yanımda anlatmamak için sustuğunu düşünüyorum. He, benim de çok umurumdaydı senin Aslıya sevişip sevişmemen Ulaş! Lütfen anlatma. Ama farklı bir şeye yorulmama bu anlatma dememi, sadece kusmak istemiyorum. Aslıyla Ulaş! Dehşet verici iğrençlikte...

Kendi kendime konuşmaya devam ederken Ulaş kahvesini alıp çoktan yanımıza geliyor. Çok yakın bir şekilde sandalyesini yanıma çekip oturuyor. Elindeki diğer kahve bardağını gördüğümde amacını anlıyorum. Masada benim önüme koyuyor kahveyi ve konuşuyor.

''Sen gündüz içemedin ya, al bu benden sana.'' diyor elini omzuma değdirirken. Önce bir irkiliyorum elini omzumda hissedince. Sonra Keremin bizi izlediğini gördüğümde bir an hırsla dolup bende elimi elinin üzerine koyup ''Teşekkür ederim'' diyorum sıcaklıktan uzak bir sesle.

Kereme tekrar baktığımda gözlerinden ateş çıkarmaya çalışır gibi bir tavra büründüğünü görüyorum. Tek bir hamle daha olsa üzerimize atlayacak gibi duruyor ve elindeki kağıtları un ufak edecek gibi sıkıyor.

Ulaş bulmuş olduğu yüzle hafif eğiliyor ve ayak bileğime bakıyor.

''Nasıl oldu ayağın? Yanmadı çok fazla değil mi?''

''Yo-yok yanmadı, sağol.'' diyorum artık ne kadar diyebiliyorsam.

Ulaş hal ve hareketlerimden bir gariplik olduğunu seziyor ve yine elini omzuma yerleştirip konuşuyor.

''Zeynep iyi misin? Bir şey mi oldu?'' diyor.

Cevap vereceğim sıra telefonuma gelen ard arda mesajlarla lafım yarıda kesiliyor. Zaten ne cevap vereceğimi bilmiyorum ya.

Telefonu elime alıp açtığımda iki mesajında Keremden olduğunu görüyorum. Korkarak açıyorum mesajları tek tek.

''Hemen o piçin yanından ayrılıp odama geliyorsun Zeynep, çabuk!''

''Sana çabuk dedim. Bu mesajı okurken ayakta olmuş olsan iyi edersin. Biraz daha gecikirsen tekrar oturabileceğin bir kalçaya sahip olmayacaksın!'' 

Birden sanki cidden kalçamda bir sancı hissetmiş gibi ayağa kalkıyorum telefona hala bakmaya devam ederken. Diğerleri ne oluyor der gibi bakarken umursamadan çantamı da alıp yanlarından ayrılıyorum. Kereme vereceğim cevabı düşünüyorum. Ne cevap vermeliyim? Bilmiyorum. Ya da cevap vermeliyi miyim? Ben ona Aslı sana neden bu kadar yakın diye soramazken, o neden bana Ulaşla her yan yana geldiğimde aynı tepkiyi veriyor.

Bir anda aldığım kararla adımlarımı Keremin odasından uzaklaştırıyorum ve tam tersi yöne dönüp okuldan çıkmak için hamle yapıyorum. Mesajımı da atmakta gecikmiyorum tabii ki.

''Gelmiyorum, gelmeyeceğim! Senin emirlerinle yaşayan biri değilim, ve olmaya da niyetim yok!''

Telefonu çantama atıp sanki arkamdan gelecekmiş gibi hissediyorum. Adımlarımı daha da hızlandırıp okulun kapısına gelebiliyorum sonunda. Koşarmış gibi yürüdüğümden nefes nefese kalıyorum ama çokta umursamamaya çalışarak yine aynı seri adımlarla okulun bahçesinden de çıkıyorum.

Arkama baka baka hızlı adımlarla okuldan uzaklaşırken kaya gibi bir şeye çarpıyorum.

''Kerem!'' diyebiliyorum sadece gördüğüm fazlasıyla kasılmış ve lanet olsun ki çok seksi yüz hatlarıyla karşılaştığımda.

 ''Sen ne yaptığını zannediyorsun ha?'' diye kükrüyor karşımda.

''Senin derdin ne?!'' diye de devam ediyor.

Bir süre boş gözlerle bakıyorum ona. Ne diyeceğimi, ne demem gerektiğini bilmiyorum.

''Sana soruyorum Zeynep! Senin derdin ne?'' diye yineliyor sorusunu.

''Sensin derdim!'' diyorum fazlasıyla yüksek bir sesle.

''Derdim, sensin!'' diyorum bu sefer sakin ve tane tane konuşurken.

Önce bir afallıyor ama sonra yine konuşmaya yeltenecek gibi olduğunda onu durduruyorum. Elimi dudaklarının üzerine getirip ağızından çıkacak kelimeleri engellediğimde gözleriyle bir şey anlatacakmış gibi hissediyorum ve gözlerine bakıyorum.

Bakıyorum, bakıyorum ama ya ben aradığımı bulamıyorum. Ya da Kerem bana aradığımı verebilecek adam değil diye düşünüyorum. Dudaklarından dökülen kelimelerde istediğimi alamadığım gibi, gözlerinden de istediğimi alamayınca pes ediyorum. Çekiyorum ellerimi dudaklarından, ayırıyorum yakın temastaki bedenlerimizi. Etrafımızda insanlar bizi izliyor mu izlemiyor mu baktıktan ve kimsenin farkımızda olmadığına emin olup ayrılıyorum yanından.

''Gelme!'' diye bağırıyorum arkamda ayak sesleri duyunca.

''Gelme Kerem!'' diye tekrar ediyorum.

Bir an o durduğunda, bende durma gereği hissediyorum gelmeyeceğine emin olmak için .Arkamı dönmeye cesaretim olmadığından hislerimle emin olmaya çalışıyorum. Durduğunu düşündüğümde ani bir adım atarken belimde bir el hissediyorum. Kafamı eğip baktığımda tabii ki de bu elin Kereme ait olduğunu görüyorum. Vücutlarımızı birleştirip kafasını omuzuma düşen saçlarımın arasına yerleştiriyor derin bir nefes çekerken.

''Özür dilerim.'' diyor kısık bir sesle. Az önceki kükremesine nazaran fazlasıyla kısık bir sesle..

Ben belimi sımsıkı sarmış ellerden, boynumda hissettiğim yakıcı nefeslerden konuşma fırsatı bulamıyorum. Fakat onu çoktan affedecekmiş gibi hissediyorum. Sonra da kendime kızıyorum, bu kadar çabuk teslim olduğum için.

Arkamı dönüyorum elleri hala belimdeyken. Hiç tereddütsüz ellerimi boynuna doluyorum onun ellerini belime doladığı gibi.

''Biri görecek.'' diyorum alınlarımızı birleştirirken fısıltıyla.

''Lütfen daha sonra konuşalım.'' diye de ekliyorum. Ne kadar tüm meseleyi tam da şuan halletmek istesem de.

''Konuşacak bir şey yok.'' diyor lafım biter bitmez.

''Ben konuşmak istemiyorum. Ben seni sevmek istiyorum. Ömrüm boyunca seni sevmek. Susarak, konuşarak seni sevmek. Sadece seni sevmek.'' dediğinde beynimden vurulmuşa dönüyorum.

Söyledikleri tek tek beynimde yankılanırken ne diyeceğimi bilemiyorum, her zaman olduğu gibi. Beni sevmek? Kerem ve beni sevmek...

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

270K 20.3K 14
Tek başına bebeğiyle Seule taşınan omega jeon jungkook ve komşusu safkan alfa kim taehyung . Omegaverse! SafkanAlfatae! Omegakook! Text&Düzyazı!
sour cherry isidor द्वारा

फैनफिक्शन

119K 12.5K 27
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
90.9K 7.5K 27
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...
KILL OR BE KILLED Rynee द्वारा

फैनफिक्शन

90.2K 10.8K 49
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...