''Susarak, konuşarak; seni sevmek.''

13.7K 424 34
                                    

Keyifli okumalar..


Dersten çıktığımda hala Keremin etkisi altında olduğumu hissediyorum. Aklıma birden dersten kareler doluşurken dış dünyayla bağlantım kesilmiş gibi oluyor. İnce uzun parmaklarının küçük şiir kitabının üzerinde dolaşması, dudaklarından dökülen yıllardır hayranlıkla okuduğum şiirler, her göz temasında kendi gözlerimi delip geçen bakışlar. Daha fazla dayanamayıp gözlerimi kapattığımda Keremin buna hafif bir dudak kıvrılmasıyla karşılık verdiğini anımsıyorum bir an. Biliyorum, yakışıklılığının ve çekiciliğinin farkında. Ama en zor erkek kendini bilen erkek diye düşünüyorum. Kendini bilmesi bir yandan iyi olsa da bir yanda işleri zorlaştıracak en büyük etken.

Kendim için hayal dünyası gibi gelen, diğer öğrenciler için sadece yakışıklı bir öğretim görevlisinin işini yapması olan anlara dalıp gittiğimden yanımdakilerin sesi daha yeni ulaşıyor kulağıma. Kafamı iki yana sallayıp düşüncelerimden ve hafızama kazıdığım anlardan kurtulmaya çalıştıyorum. Bizimkilerin ne konuştuklarını anlamak için onlardan tarafa dönüyorum.

''He, ne demiştiniz?''

''Demedik bir şey Zeyno demedik. Selen yine Kerem Hocadan bahsediyor. Nereden duyduysa Kerem Hocanın derste şiir okuduğunu duymuş beni neden çağırmadınız diyor.''

''Ya haklı değil miyim ama Zeyno. Sen bu anlara tanıklık eden bir şanslı olarak konuş, müthiş değil miydi?'' diye soruyor aniden. Ne cevap vereceğimi bilemeyerek elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırıyorum. Efe olayı bildiğinden biraz endişeyle biraz muzurlukla yukarı kıvrılıyor dudakları.

''Ya-yani abartılacak bir şey yoktu. Bir kaç şiir okudu işte.'' diyorum kıvırmaya çalışarak. Gerçekten abartılacak bir şey yoktu, o yüzden kendimi kaybettim ben.

''Abartılacak bir şey yok mu? Zeynep sen lezbiyen misin? Kerem Sayer'den bahsediyoruz. Yunan Tanrısı kılıklı, çimen yeşili gözleri, kimsede aynı renk olmayan bakır rengi saçlı Keremden. Hani hocamız olduğu için pek fazla yaklaşma şansımız olmayan adam. O bizim üniversitede hoca olmayacaktı var ya...'' derken Efe lafını bölüyor.

''Dur canım ben sana bir peçete getireyim de ağzının suyunu sil. Akıtma o salyaları benim karşımda, akıtma! Hem onun sahibi var'' diyor göz ucuyla bana bakarak.

Sahibi mi? Ben mi? Kerem Sayerin? Hahahaha yok artık. Adam aramızdaki şeyin adını koymaya çekiniyor ne sahibi.

''Şaka yapıyorsun? Nereden biliyorsun Efe. Ay yoksa şu sizin sınıftaki yollu Aslı mı. Ay o deme. Ay ölürüm'' diyor ellerini boğazına koyup daralmış gibi yaparken.

''Aslı mı? Aslının yüzüne bakar mı sence Kerem Hoca'' diyor Efe gülerken.

''Bakmaz tabi. Yüzüne o kadar boyayı sürdüğü için bakamaz çünkü.'' diye dalga geçmeye başlıyor Selen de.

''Ne Kerem Hocaymış arkadaaş'' derken Ulaş yine sorma zahmeti göstermeden masaya yerleşiyor. Sonra gruba yeni girenin kendim olduğunu hatırlayarak kızarıyorum. Ulaş Selenin kuzeni ve sanırım benim onun gelip gelmemesine karışma gibi bir hakkım yok.

''Heh Ulaş gel konuş şu çatlak kuzenine ya. Taktı Kerem Sayer diye. Kendi bölümünü bırakıp bizim bölüme geçecek neredeyse. Hem sahibi var diyorum, anlamıyor'' diyor bıkkın bir sesle Efe. Selen bizim Kereme cidden takık herhalde. Bir dakika, bizim Kerem mi dedim ben? Unutun! Benim Kerem falan değil. Ve şuan gördüğüm manzarayla da hiçbir zaman benim olmayacak herhalde.

Ulaş onca cümlenin içinde sadece 'sahibi varmışa' takılarak Efeye ciddi bir şekilde soruyor;

''Gerçekten mi, sevgilisi mi varmış? Kim bu hatun, biliyor muyuz?'' diyor.

Yasak AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin