YORGUN

By seydauynk

45.2K 13K 43.5K

"Seni uyardım! "Dişlerini sıkarak konuştuğunda onu ilk gördüğüm anda ki öfkesiyle yüz yüze geldim "şimdi bura... More

1.BÖLÜM - ZAMANSIZ
2.BÖLÜM - ÇÖKÜŞ
3.BÖLÜM - GEÇMİŞ
4.BÖLÜM - İLK ADIM
5.BÖLÜM - MERAK
6.BÖLÜM - TECRÜBE
7.BÖLÜM - MEZAR
8.BÖLÜM - SINAV
9.BÖLÜM - DEĞERSİZVARİ
10.BÖLÜM - YARA
11.BÖLÜM - BEKLENMEDİK
12.BÖLÜM - KORKU
13.BÖLÜM - HASRET
14.BÖLÜM - LAVİNİA
15.BÖLÜM - FOTOĞRAF
16.BÖLÜM - KARAR
17.BÖLÜM - KADER
18.BÖLÜM - YANGIN
19.BÖLÜM - ESKEF
20.BÖLÜM - MEKTUP
21.BÖLÜM - UZAK
22.BÖLÜM - DİLHUN
23.BÖLÜM - HİSTERİK
24.BÖLÜM - UÇURUM
25.BÖLÜM - ENDİŞE
26.BÖLÜM - KURŞUN
27.BÖLÜM - UYANIŞ
28.BÖLÜM - YALNIZLIK
29.BÖLÜM - KAÇAK
30.BÖLÜM - ÇIRPINMAK
32.BÖLÜM - ÇARESİZ
33.BÖLÜM - MECRUH
34.BÖLÜM - MİSAFİR
35.BÖLÜM - ÖLÜM
36.BÖLÜM - OD

31.BÖLÜM - PİŞMANLIK

551 189 367
By seydauynk


Herkese merhaba! Otuz birinci bölümle karşınızdayım! Oy veren, yorum yapan, Yorgun'u destekleyen, okuyan herkese çokça teşekkür ederim! Satır arası yorumlarda buluşalım! Yıldızları parlatmayı unutmayalım!


Seviliyorsunuz. Keyifli okumalar...


Bölüm Şarkısı: CLANN- Welcome the Storm


Hangi şarkı anımsatmıştı onca zamanı bana? Hangi mevsimde bir kış kadar soğuk kalmıştım her şeye?

Zaman benden götürdüklerini anıların dehlizinde yakmış, küllerini geleceğe savurmuş oradan bana bakıyordu. Hiç tatmadığım duyguların ürkek pençesinde silik suretimle kıvranıyordum.

Hangi şarkıların tadı damağımda kalmıştı? Hangi mevsimin solgun yüzüydüm ben?

Bir zamanlar çiçek kadar masum, ürkek ve naiftim. Şimdi ise şarkıların manaları arasında kaybolmuş, mevsimlerin hoyrat yüzünde eskimiştim. Zaman beni benden çalmış, yerime boşlukta savrulan bir ruh koymuştu...

"Seninle hep ilginç mekanlarda karşılaşıyoruz Karaca "sesindeki yadsınamaz keyif sinirlerimi alt üst ederken yanında duran iki adamına işaret vermiş ne yapmaya çalıştığının farkına vardığımda odadan çıkmak için telaşla arkamı dönmüştüm. Kapıya ulaşamadan adamlarından birisi beni diğeri ise Saldıray'ı tutmuştu.

"Senin burada ne işin var? "İçimdeki öfke ve tedirginlik birbirine karışmış olabildiğince sesime yansımıştı. Burada onunla karşılaşmayı hiç ama hiç beklemiyordum.

"Bu soruyu benim sormam gerekmiyor mu? "Alay eden tavrı içimdeki öfkeyi git gide kabartırken başını hafifçe yana yatırdı "sen burada ne arıyorsun? "Diye sordu meraklı bir ses tonuyla. Ona cevap vermek yerine beni tutan adamın elinden kurtulmak için bütün gücümle çabalamış adamın tutuşunun sertleşmesiyle acıyla inlemiştim.

"Karaca'yı bırak Gencer! "Acıyla inlemem Saldıray'ı kendine getirmiş olacak ki öfkeyle konuştu "kılına zarar gelirse bedelini benden önce Kamer ödetir. Onu karşına almak istemezsin öyle değil mi? "Gencer'in Kamer konusundaki ısrarcı tutumunu bildiğinden onu bu yoldan vurmaya çalışmıştı.

"Sizinle Kamer'in de dahil olacağı ufak bir görüşme yapacağız "Gencer'in ifadesiz sesiyle beraber adamları bizi sürükleyerek odadan çıkarmaya çalışırken Saldıray onu tutan adamın karnına bütün gücüyle dirseğini geçirmiş oluşan boşluktan yararlanıp kendini kurtararak beni tutan adamın yüzüne okkalı bir yumruk geçirdiğinde adam yalpalarken bende dengemi kaybederek yere düşmüştüm.

"Kaç! "Saldıray'ın bağırışıyla beraber düştüğüm yerden hızla toparlanıp ayağa kalkmış Gencer fırsat vermeden kolumdan tutarak beni kendine çekmişti. Hırpalanan iki adam ise kendilerini çabucak toparlayıp Saldıray'ı tuttuklarında kaçamayacağımızı anlamıştım.

"Bırakın onu! "Gencer Saldıray'ın öfkeli haline alayla dudağını bükerken adamlardan birisi belinden silahını çıkarıp Saldıray'ın ensesine sertçe vurdu "ne yaptığınızı sanıyorsunuz? "Korkuyla bağırdığımda kimse beni umursamamıştı.

"Sadece etkisiz hale getirdiler "Saldıray'ı zor kullanarak bayıltmaları normal bir davranışmış gibi konuştuğunda cevap vermeme fırsat tanımadan beni peşinden sürükledi.

"Sizi karşıma almak gibi bir niyetim yok "Bunun için ona teşekkür etmemi bekliyorsa çok yanılıyordu. Beni sürüklemesine rağmen Saldıray'a bakmaya çalışırken çoktan aşağı kata inmiş hızla dışarı çıktığımızda evin arka tarafında bekleyen siyah minibüse karga tulumba binmiştik. Saldıray da baygın bir vaziyette bindirildiğinde vakit kaybetmeden yola çıktık.

"Bizi nereye götürüyorsunuz? "Karşımda oturan Gencer'e döndüm "hemen indirin bizi! "Diye bağırdım öfkeyle. Aslında bu öfkenin tek sahibi Gencer değil ona yakalanan bize ve şimdi nerede olduklarını bilmediğim Peder ile ekibine de aitti.

"Aslında bana teşekkür etmen gerekiyor "saçmalığına karşın yüzümü buruşturarak ona baktım "Nevzat gibi bir adamın evine tek başınıza girmeniz çok aptalca bir davranış. Sizi kurtarmış sayılıyorum "kendi kendini kahraman ilan eden Gencer'den bakışlarımı ayırmayarak abartılı bir şekilde göz devirdim. Peder ve ekibiyle hiçbir şekilde karşılaşmamış olmaları beni içten içe şaşırtırken bizi orada nasıl bıraktıklarını anlamaya aynı zamanda hazmetmeye çalışıyordum.

"Sen bu yaptığına kurtarmak mı diyorsun? "İki elimle Saldıray'ı işaret ettim "altını çizerek söylüyorum, adamların onu zor kullanarak bayılttı "dedim öfkeyle.

"Bize zorluk çıkarmaması için küçük bir önlem aldım diyelim "safsatalarına cevap vermeyerek Saldıray'a döndüğümde tedirgin bir şekilde onu izlerken yakınımızda olduğunu tahmin ettiğim patlayan silah sesiyle birlikte korkuyla sıçradım.

"Neler oluyor? "Diye sordum endişeyle. Gencer'e yakalandığımız yetmiyormuş gibi bir de silahlı saldırıya mı uğruyorduk?

"Bizi takip ediyorlar Gencer Bey "epeyce yakınımızda yankılanan silah sesiyle birlikte endişeyle Saldıray'a doğru sokulurken Gencer şoförüne peşimizdeki arabayı atlatmamızı söyledi.

"Bunlar kim? "Kontrol etmekte zorlandığım endişe nedeniyle sesimi yükselterek konuştuğumda bana döndü.

"Benim evrakların peşinde olduğumu biliyorlar "sesine yansıyan gerginlik elle tutulabilecek kadar fazla ve yoğundu. "Doğukan yaptırıyor olabilir "beklemediğim cevabı beni köşeye sıkışmış gibi hissettirirken arabanın hızı git gide artmaya başlamıştı.

"Doğukan ise ondan nasıl kurtulacağız? Ne kadar ileri gidebileceğini ikimiz de biliyoruz "panikle konuştuğum esnada Saldıray yavaş yavaş kendine gelirken tekrar patlayan silah sesiyle birlikte yüzünü buruşturdu.

"İyi misin? "Diye sordum fısıldayarak. Şu an iyi olması gerekiyordu çünkü Gencer ve adamlarıyla tek başıma mücadele etmek istemiyordum.

"Ben iyiyim peki ya sen? "Onu bekletmeden iyi olduğumu fısıldadığımda patlayan silah sesine istinaden "neler oluyor? "Diye sordu anlamaya çalışarak.

"Sana iki kötü haberim var "kaşları çatıldığında derin bir nefes aldım "birincisi sanırım Gencer bizi kaçırıyor, ikincisi ise peşimizde muhtemelen Doğukan'ın olduğundan şüphelendiğimiz bizi takip eden silahlı adamlar var "kendimce durumu bir çırpıda özetlediğimde berbat hissediyordum.

"Sizi kaçırmıyorum "Gencer ifadesiz bir şekilde konuştuğunda Saldıray patlayan silahtan korumak istercesine beni kendine çekmiş şoför ise hızını gittikçe arttırıyordu "güvenli bir yere gitmemiz gerekiyor "Gencer'e hak vereceğimi düşünmezdim ama bende şu an güvenli bir yere gitme taraftarıydım.

"Seni öldüreceğim! "Saldıray öfkeyle oturduğu yerden kalkmaya çalışmış arabanın sarsılmasıyla beraber inleyerek kalktığı koltuğa geri oturmuştu.

"Sana gerek kalmayacak gibi "Saldıray'ın tepkisine cevap verirken camdan dışarı baktığımda bizi takip eden aracın bize epey yaklaşmış olduğunu gördüm "seninle birlikte bizi de öldürecekler "dedim sesimi yükselterek.

"Merak etme epey korunaklı bir araçtır "Gencer'in soğukkanlılığı beni pes dedirtecek noktaya getirdiğinde Saldıray beni kendine çekmiş camlardan uzak kalmamı tembihlemişti.

Minibüs hız limitini zorlayarak peşindeki aracı bir süre sonra atlatırken Gencer ona gideceği yeri söylemiş bir süre sonra Gencer'e ait deponun önüne geldiğimizde minibüsten inmiştik. Aracı atlattığımız için rahat bir nefes alacağım sırada patlayan silah sesiyle birlikte Gencer acıyla haykırmış korkuyla ona dönmüştük.

Saldıray üzerindeki şoku hızla atarak beni depodan içeri sokup dizili olan kolilerin arkasına götürdüğünde gitmek için hareketlenmiş onu durdurmaya çalışmama rağmen beni dinlememişti. Silah sesleri epeyce çoğalmış her geçen dakika korkumu katlarken Saldıray Gencer'i yanıma getirmiş sırtını kolilere dayadıktan sonra belindeki silahı alıp tekrar yanımızdan gitmişti. Gencer'e döndüğümde üzerindeki gömleğin omuz kısmı parçalanmış olduğunu ve kolunun durmaksızın kanamaya devam ettiğini görmüştüm. Vurulmuştu.

"Hastaneye gitmeliyiz "yaslandığım koliden doğrulup pantolonumu çevreleyen kemeri titreyen ellerimle çıkardım "çok fazla kanıyor "dedim parçalanmış gömleğinin ortaya çıkardığı kurşun yarasına bakarak.

"Hastane olmaz "sesli bir şekilde yutkundu "adamlarım halledecekler "dedi fısıltıyla. Gözlerinde gördüğüm acı beni rahatsız ederken bakışlarımı kaçırarak yaralı kolunu tuttum. Elimdeki kemeri yaralı kolunun altından geçirerek olabildiğince sıkmaya çalıştım. Gencer'in inlemesiyle birlikte ellerime bulaşan kanı midemi alt üst ederken içinde bulunduğum duruma ve soğukkanlılığıma hayretler ediyordum.

"Ağabey! "İçinde bulunduğum durum daha ne kadar absürt olabilir diye düşünürken duyduğum endişeli sesle şaşkınca Gencer'e baktım.

"Senin burada ne işin var? "Sinan ile birbirimize aynı anda sorduğumuz soru bizi kısa bir an duraksatırken buraya nasıl geldiğini, silahların ne zaman sustuğunu, Saldıray'a ne olduğunu sormak istedim ama dudaklarımdan çok başka bir cümle firar etti.

"Kolundan vuruldu "hala acı içerisinde kıvranan Gencer'e döndüm "çok fazla kanıyor "sesimdeki soğukluk beni kısa bir an duraksatırken kanlı ellerimle Gencer'in kolunu gösterdi.

"Ağabey iyi misin? "Sinan'ın sesindeki endişe ve Gencer'e sürekli ağabey diyerek hitap etmesi aklımı iyiden iyiye karıştırırken yanıma çöktü "ben yaparım "kemeri hala sıkmakta olan kanlı ellerimin üzerine ellerini koyduğunda hızla geri çekildim.

"Senin Gencer ile ne işin var? "Diye sordum Sinan'a bakarak yerden kalkarken. Aklımdaki sorular her geçen dakika çoğalırken bir cevap vermesi adına ısrarcı bakışlarımı üzerinde gezdirdim.

"Karaca bunları daha sonra konuşalım mı? "Gencer'in adamları yanımıza gelip artık güvende olduğumuzu durumu atlattığımızı söyledikten sonra Sinan adamlardan bir tanesini yanına çağırıp Gencer'in koluna bakmasını söyledi "hemen doktoru çağırıyorum "adamla yer değiştirdikten sonra ayağa kalkıp kanlı ellerine aldırış etmeden telefonunu çıkarıp bir arama yaptı.

"Buraya mı gelecek? "Sesimdeki iğrenmeyi gizleyemeden konuştuğumda epeyce tozlu olan mekânda gözlerimi gezdirdim. Geniş diyebileceğim depoda sol tarafa yığılmış yarısı paketli yarısı açık şekilde dizilmiş mermerler dururken orta kısımda alelade bir şekilde konulmuş üzerinde çeşitli kağıtlar ve kalemler bulunan masa ile dört adet sandalye bulunuyordu. Bizim olduğumuz sağ kısımda ise yine koliler bulunurken deponun girişine bakıyordu.

"Benim için endişelenmen çok hoş "Gencer öldü ölecek haliyle bile benimle uğraşmaya çalıştığında depoya bakmayı bırakıp ona döndüm "merak etme başa çıkabilirim "ciddiyetle kurduğu cümle onun daha önce böyle bir durum yaşadığı ihtimalini aklıma getirirken Sinan'a döndüm.

"Saldıray nerede? "Sorumla beraber başıyla deponun girişini işaret etti.

"Bir misafirle birlikte geliyor "Sinan'ın haddinden fazla çıkan gergin sesiyle birlikte deponun girişine döndüğümde olmayan şansıma içimden küfürler savurdum.

"Seninle daha sonra uzun uzun konuşacağız Lavinia "Kamer öfkesini önüne katarak beklemeden yanıma geldiğinde cevap vermek için ağzımı açtığım sırada tekrar konuştum "şu an hiçbir savunmanı kabul etmiyorum "kesin tavrı eşliğinde sıkıntılı bir nefes verirken Gencer'in durumunu tekrar hatırlatma ihtiyacı duydum.

"Doktor birazdan gelir "Sinan'ın kısa bilgilendirmesi eşliğinde Saldıray Gencer'e yaklaşmış onu yerden kaldırmaya çalışırken Sinan da yardımcı olmuştu. Gencer'i deponun ortasında bulunan sandalyelerden birine oturttuklarında Kamer'den olabildiğince uzak durmaya çalışmış çok geçmeden doktor geldiğinde Gencer'e bakma gerekçesiyle yanına gideceğim sırada Kamer kolumdan tutup beni kendine çekti.

"Senin bu adamların yanında ne işin var? "Sabır diler bir edayla dişlerini sıkarak konuştuğunda nereden başlarsam başlayayım bir soruna ötekinden daha çok öfkeleneceğini biliyordum.

"Sen buraya nasıl geldin? "Zaman kazanmak için zihnimde ötelediğim soruyu dillendirirken bütün olanları anlatmaya nereden başlayacağımı kestirmeye çalışıyordum.

"Saldıray aradı "dediğinde dudaklarımdan firar eden hayret nidasıyla birlikte Gencer'in yanında bekleyen Saldıray'a döndüm. Bakışlarımdan Kamer'in buraya nasıl geldiğini öğrenmiş olduğumu anlamış olacak ki kendini savunmaya geçti.

"Bana hiç öyle bakma Karaca "ellerini yukarı kaldırdı "daha minibüsteyken Kamer ile iletişime geçtim. Gencer yüzünden başıma bir iş gelsin istemiyordum. Kamer de bizi buldu "yaptığı savunmasının ne kadar aptalca olduğundan haberi var mıydı? Bu yaptığı Kamer'in ondan sakladığım bütün her şeyi öğrenebileceği kapıyı araladığının farkında mıydı?

"Gencer ile karşılamak tam bir sürpriz oldu aslında "açıklamaya daha nasıl vasat bir giriş yapabileceğimi düşünürken Kamer sabır dilenir bir ifadeyle bana dönüp hafifçe çenemden tuttu.

"Daha fazla gevelemeye devam edersen Gencer'den ya da Saldıray'dan hesap soracağım "gözlerindeki tehlikeli gölge sabrının taşmak üzere olduğunun sinyalini verirken "sana davrandığım kadar da nazik olmayacağım Lavinia "olanları yumuşatmaya ya da nereden başlayacağımı düşünmenin faydasız olduğuna karar vererek konuştum.

"Saldıray ile birlikte Nevzat'ın evine girdik "bir çırpıda söylediğim aklının ucundan dahi geçmeyeceğine emin olduğum gerçeğe karşın içinde büyüyen öfke sınırlarını aşmış sert bir ifadeyle sözümü kesmişti.

"Sen delirdin mi? "Kolumdan tutup beni kendine çekti "başına neler gelebileceğini tahmin edebiliyor musun? "Diye sordu dişlerini sıkarak. Tahmin ettiğim olası durumların dışında başıma bu gece pek çok şey gelmişti.

"Yalnız değildim "başımla Saldıray'ı işaret ettim "onunlaydım "dedim yumuşamasını umarak. Kamer'in Saldıray'dan hoşlanmadığının farkındaydım lakin yolun sonuna gelmiştim.

"Onunla değil Lavinia "yüzüme doğru eğildi "benimle birlikte olman gerekiyordu "kuzguni gözlerinde yer edinen kırılmış ifade benim kahvelerime ulaşmış onu acıtan gizem artık benim de canımı acıtmıştı.

"Bana engel olurdun "en başından beri aklımda olan savımı ona sunarak beni anlamasını istedim. Benim yerimde o olsaydı eminim ki benim yaptığımı yapardı.

"Senin zarar görmeni istemezdim "kolumdaki elini belime sardığında yumuşak bir hareketle kendine çekip sarıldı "ben zarar görmeyi yeğlerim Lavinia. Yeter ki sana bir şey olmasın "sözleriyle beraber sarılmasının verdiği sıcaklık bana yabancı gelirken gözlerimde yanma hissini doğurmuş neredeyse unuttuğum tarifsiz hislerin yüreğimde yeşermeye başladığını fark etmiştim. Yaşamaya başlıyorsun... En korktuğum şey buydu. Yaşamaya başlamak.

Farkına varmaya başladığım hislerimden büyük bir kuvvetle sıyrılarak kolları arasından çıkmış bütün gece Peder ve ekibini yok sayarak neler olduğunu anlatmıştım. Kamer öfkeyle Gencer'e doğru yürüdüğünde başta Saldıray ve Kızıl olmak üzere birkaç adamı onu tutmaya çalışmış güçlükle de olsa sonunda zapt etmeyi başarmışlardı.

Kamer sonunda sakin olduğunu iddia ettiği ama patlamaya hazır bir volkan gibi Saldıray'ın karşısına geçtiğinde suratına okkalı bir yumruk atmış ben daha ne olduğunu anlayamadan hızla Gencer'in yanına gitmişti.

"Şiddete meyilli bu adam "Saldıray yerden burnunu tutarak kalkarken kendime gelip ona yardımcı oldum "eli de ağır vicdansızın. Vuruyor mu öldürüyor mu belli değil "Saldıray'ın serzenişine boş bulunup gülerken bana yandan ters bir bakış atmış sonrasında yanından sinek kovalar gibi kovalamıştı. Emre yanımıza gelip bana Saldıray ile ilgileneceğini söylerken onu başımla onaylayıp vakit kaybetmeden Kamer'in yanına gittim.

"Benim de Nevzat ile meselem olduğunu biliyorsun "konunun beni ilgilendiren kısmına denk geldiğim için kendimi şanslı hissetmiştim "kapatmam gereken bir hesap var "sözleri üzerine babası ve karışmak zorunda olduğu yeraltı dünyasıyla alakalı durumların belki de daha fazlasını içeren bilgilerin Nevzat'ın elinde olduğunu tahmin etmiştim.

"Karaca senin meselenin neresinde Gencer? "Diye sordu Kamer asabi bir tavırla.

"Karaca senin hayatına girdiği andan itibaren araştırıyordum "başıyla Saldıray'ı gösterdi "onunla iş birliği yaptığını öğrendiğim andan itibaren merceğime Saldıray'ı da aldım "bunları tahmin etmek zor değildi. Gencer'in bu gerekçe dışında benimle daha farklı bir meselesi olduğunu seziyordum.

"Birazdan hayat hikayeni anlatacaksın diye korkuyorum "dedim bıkkın bir tavırla. Kamer olayı sulandırdığımı düşünmüş olacak ki bana yandan ters bir bakış attığında umursamayarak kollarımı göğsümde bağladım.

"Karaca'ya bir daha bulaşırsan Gencer "sert bir şekilde henüz yeni dikiş atılmış kolunu tuttuğunda Gencer acıyla inledi "benimle anlaşmayı geç yeni bir düşman edinirsin. İstemediğim bir durum olduğunda ne kadar acımasız bir adam olduğumu bilirsin "sesindeki tehditvari tını içimden bir ürpertiyle geçerken Kamer'in karanlık yanına gün geçtikçe daha çok yaklaştığımızı fark etmiştim.

"Biliyorum merak etme "zayıf bir güçle kolunu kendine çekmeye çalıştı "seni karşıma almak değil yanında yer almak isterim "Gencer acıyla kıvranarak konuştuğunda Kamer kolunu kaba bir tavırla bırakarak geri çekildi.

"Senin Gencer ile bağın ne? "Diye sordum sessiz sedasız olanı biteni izlemekte olan Sinan'a bakarak. Aklımı kurcalayan en büyük sorulardan birisi bu olduğundan duymak istediğim cevabı daha fazla ertelemek istemiyordum.

"Şu an bunun sırası de- "Bahanesini umursamayıp sesimi yükselterek sözünü kestim.

"Tam da sırası "her harfin üstüne basarak konuştum "senin en başından beri çıkarların doğrultusunda bana yaklaştığını anlamadım mı sanıyorsun? Siz ikiniz iş birliği mi yapıyorsunuz? "Diye sordum Gencer'i kast ederek.

"Sinan benim kardeşim "Gencer'in güçlükle çıkan sesine karşın dudaklarımın arasından depoyu dolduran bir hayret nidası fırladı. Gencer Sinan'ın ağabeyi miydi?

"Sinan bana hiç ağabeyi olduğundan bahsetmedi? "Dedim soran bir ses tonuyla. Sinan onu tanımaya çalıştığım zamanlarda bana ailesi hakkında pek bir şey anlatmazdı. Ailevi sorunları olduğunu düşündüğümden ona sorarak üzmek istememiş her daim kendisinin anlatmasını beklemiştim.

"Bizim hayatlarımız sizin hayatlarınız kadar sade değil Karaca "Gencer dikişli kolunu tutarak oturduğu sandalyeden kalktı "ailemi hep korumak zorundaydım "nefes nefese konuşmasıyla kaşlarım çatılırken bu konuyu yakın bir zamana ertelemeyi tercih ettim çünkü Gencer biraz daha konuşursa ölecek gibi görünüyordu.

"Muhabbetinizi bölüyorum ama "Saldıray'ın kinayeli konuşmasına karşın Kamer öfkeyle ona döndü "buradan gitsek iyi olacak. Gecenin ortasında korunaklı olmadığını düşündüğüm bir depoda kalmak pek mantıklı değil "Kamer Saldıray'ın zamansız konuşmasına söylenirken içten içe ona hak vermiş olacak ki Kızıl'ı yanına çağırmış deponun güvenliği hakkında bilgi alırken Gencer bana yaklaşmıştı.

"Dosyalar yok Karaca "sözleriyle beraber kaşlarımı çatarak ona baktım "hepimizin hayatlarını kurtaracak dosyalar orada yok "beti benzi atmış haline ve epeyce terlemiş boynuna bakarken Gencer üzerime doğru yığılmış onu tutmaya çalışırken büyük bir gürültüyle birlikte yere düşmüştük.

"Bayıldı! Bayıldı! "Diye bağırdım panikle Gencer'i üzerimden itmeye çalışırken. Kızıl ve Emre koşarak yanıma gelip Gencer'i üzerimden almışlar onu buradan götürmeleri gerektiğini söyleyerek hızla depodan çıkardıklarında Sinan da peşlerinden gitmişti.

"Gencer ile konuşmam gerekiyor "dedim yerden kalkıp üzerimi çırparken. Kamer'i beklemeden hızla depodan çıktığımda karşıma geçti.

"Şimdi olmaz "Gencer'in şu an konuşamayacak durumda olduğunun farkındaydım lakin Sinan'ın bir şeyler bildiğinden emindim.

"Gencer peşinde olduğumuz dosyalar hakkında bir şeyler biliyor "onu kolumdan tutarak kendime çevirdim "belki Sinan da biliyordur. Vakit kaybedemeyiz. Onlarla konuşmamız gerekiyor. Benimle birlikte olman gerekiyordu dedin "kararlı bir ifadeyle kuzguni gözlerine baktım "onunla birlikte konuşalım. "

"Beni ikna etmek için mi söylüyorsun? "Dedi isteğimden emin olmaya çalışarak. Seni hayatımda istemiyorum naraları atarak ortalıkta dolaştığımdan bu sorgusuna anlam verebiliyordum.

"Dosyalardan senin de haberdar olman gerektiğini düşünüyorum "kolundan tuttum "birlikte gidecek miyiz? "Diye sordum ona bakarak.

"Tam bir baş belasısın "başını iki yana sallayarak beni onaylamaz bir şekilde konuştuğunda hafifçe güldüm "hiç vazgeçmeyeceğim bir baş belası "fısıltısı eşliğinde elimden tuttuğunda birlikte arabasına binmiş yola çıkacağımız sırada arabanın arka kapısı açılmıştı.

"Bende sizinle geleceğim "Saldıray her zaman Kamer ile iş birliği yapıyormuşçasına rahat bir tavırla arabaya bindiğinde bize döndü.

"İn arabamdan "Kamer net bir şekilde onu yanımızda istemediğini belli ederken Saldıray buna pek takılmış gibi görünmüyordu.

"Burnuma attığın yumruk yüzünden bana borçlusun dostum "diye çıkıştı Saldıray. Bu atışmanın sonu nereye gidecekti epey merak içerisindeydim.

"Sen o yumruktan daha fazlasını hak ettin aslında "diye söylendi Kamer.

"Her şey bir yana yanınızda bir avukat bulundursanız iyi olur "işaret parmağıyla kendini gösterdi "ben bu iş için biçilmiş kaftanım "dedi kendini beğenen bir ifade ile.

"Şu puro kokulu herifi nereden buldun? "Kamer'in bana bakarak söylenmesine istemsizce gülerken arkasına döndü "senden çok daha tecrübeli ve başarılı avukatlarla çalışıyorum Saldıray. Benim için yetersizsin "acımasız sözlerine karşın Saldıray'dan önce lafa atıldım.

"Öyle deme "tavrını onaylamaz bir şekilde konuştum "bana yardım ediyor dosya mevzusunda "dedim Saldıray'ın fedakarlığını adeta gözüne sokarak.

"Ayrıca benden boşanmana da yardımcı oluyordu değil mi? "Diyerek hızla cevap verdiğinde kollarımı göğsümde bağladım.

"O işi başında halletmiştin "ona ters bir bakış attım "sahte kocam olarak kökünden çözmüştün meseleyi "beklemediği cevabım karşısında sessiz kalırken Saldıray araya girdi.

"Çok iyi cevaptı! "Saldıray'ın alkışıyla beraber beni takdir etmesine karşın Kamer sert bir şekilde ona bakarken konuştu "Sinan ve Gencer'i yakından tanırım. İşine epey yararım Taşkıran "Saldıray'ın karanlık avukat kimliği ve sürekli üzerinde taşıdığı puro kokusu dışında bizim için gerçekten yararlı olabileceğini düşünüyordum.

"Daha fazla vakit kaybetmeyelim "çoktan gitmiş olan arabaların durduğu boş park yerini gösterdim "gidelim "dediğimde Kamer ağzının içinde bir şeyler geveleyerek arabayı çalıştırmış çok geçmeden yola çıkmıştık.

"Gencer dosyalar hakkında herhangi bir şey söyledi mi? "Diye fısıldadı Saldıray bana doğru eğilerek. Neye güvenerek bu soruyu Kamer'in yanında soruyordu?

"Pek değil "dikkatle yola bakan Kamer'e bakıp tekrar Saldıray'a döndüm "konuşuruz "demekle yetindim anlamasını umarak.

"Onun da bilmesi gerektiğini düşünüyorum "Kamer'i işaret etti "bize yardımı dokunabilir "dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. Saldıray ne ara bu kadar Kamerci olmuştu?

"Sen beyaz yakalıya güveniyor musun? "Sorduğum soruyu kesin bir tavırla onaylarken ona kızmama fırsat tanımadan Kamer söze karıştı.

"Güveniyor "bana yandan üstün bir bakış attı "sende biraz bana güvenmeyi denemelisin "ikna kabiliyetinin gitgide eksilere düştüğünün bir an önce farkına varmalı ve sabrımı daha fazla zorlamamalıydı.

"Almayayım "güven adı altında sıraladığı safsataya karşın yüzümü buruşturdum "tam sana güvenmek üzere olduğum zamanlarda sahte kocam olduğunu öğrenmek güven mevzusunu rafa kaldırmama sebep oldu "dedim ciddi bir tavırla.

Saldıray'a arabanın içindeki gerginlik fazla gelmiş olacak ki tartışmamıza karşın kısa bir gülme krizine girmiş beyaz yakalı ve benim ters bakışlarıma maruz kaldığından kahkahaları boğazına dizilmişti. Yolun geri kalanında ebeveynlerinden azar yiyip oturduğu koltuğa sinen çocuklar gibi kalakalmıştı. Nihayet iki katlı bahçeli bir evin önünde durduğumuzda arabadan inmiş kapılar açılır açılmaz içeri girmiştik. Bahçede doktoru geçirmekte olan Sinan'ı gördüğümüzde beklemeden yanına gittik.

"Ağabeyimle konuşmanız mümkün değil "başını iki yana salladı "dikişleri yenilendi üstüne epey ateşi vardı. Doktor uyuması gerektiğini söyledi. Serum taktı şimdi uyuyor. Sabaha kadar uyanmayacak "eliyle içeriyi gösterdi "isterseniz kendi gözlerinizle görebilirsiniz "dediğinde Sinan'a zerre inanmadığımdan içeri girmiş peşimden gelerek sol taraftaki odada istirahat etmekte olduğunu söylemişti.

Kahve tonlarıyla döşenmiş odaya girdiğimde Gencer'i yatakta koluna serum takılı bitkin halde uyurken buldum. Peşimden gelen Kamer ve Saldıray da bir süre ona bakmış sonrasında birlikte evden çıktığımızda Sinan konuşmuştu.

"Aklının karışık olduğunun farkındayım "dedi bana bakarak. Aklım o ve onunla alakalı değil Gencer ile olan durumlar nedeniyle karışıktı.

"Senin durumların beni ilgilendirmiyor Sinan "dudağının kenarı alaycı bir ifadeyle kıvrılan Kamer'e dönerken konuşmaya devam ettim "peşinde olduğum şey belli "Sinan'ın hala kendini açıklamasına aldırmadan bahçeden çıkıp arabaya bindim. Ben onun ve vaziyetinin değil gerçeklerin peşindeydim.


***


"Geleceğini bilmiyordum "dedi annem elinde tutmakta olduğu çöp torbasıyla beraber bana bakarak. Bildiğim gerçeklerin hepsini sırtıma yükleyerek babama gelmiş konuşmayı umut etmiştim. Haber verirsem stres yapacağımı düşündüğümden çat kapı gelmeyi tercih etmiştim.

"Dışarıdaydım "aklıma gelen ilk yalanı söyledim. Elinde tuttuğu çöp poşetine uzanırken "uğramak istedim "diye fısıldadım. Anneme bir kez olsun bakmadan elime aldığım çöp poşetini çöp odasında bulunan kovaya atıp içeri girdiğimde diğer elimde tuttuğum tatlı kutusuyla mutfağa girdim.

"Epeydir uğramıyorsun "sesinde sitem mi yoksa memnuniyet mi olduğunu kestiremediğim tını beni rahatsız ederken hislerimi belli etmemeye çalıştım.

"İşler yoğun "bakışlarımı mutfakta asılı olan duvar saatine çevirdim "babam yok mu? "Bu saatlerde çoktan işten gelmiş olması gerekiyordu lakin babam evde yoktu.

"Bu aralar onun da işleri yoğunmuş "çekmeceden çatal çıkarırken bir yandan bana baktı "gelir birazdan "dediğinde kendimi oyalamak adına tatlı tabaklarını çıkarmış getirdiğim tatlıdan koymuştum. Çalan zille beraber elimi kurulamakta olduğum havluyu yemek masasının üzerine fırlatıp koşar adımlarla kapıya giderek açmış babam beni görmeyi beklemiyor olacak ki duraksamıştı.

"Hoş geldin "dediğimde içeri girmesi için kenara çekildim. Babam üzerindeki şaşkınlıktan alelacele sıyrılarak ayakkabılarını çıkarıp içeri girdiğinde bana bakmadan elindeki evrak çantasını vestiyere bıraktı. Ağır hareketlerle gece mavisi ceketini çıkarıp asarken her zaman vestiyerin kapalı kısmına koyduğunu eşofmanlarını giyip oturmaktan hafifçe içine göçmüş olan koltuğunda yerini aldı.

Babamın alışkanlıkları da dahil her şey bıraktığım gibi dururken artık bu düzenin bana uzak ve yabancı gelmeye başladığını fark etmiştim. Babamın yanına girmeden önce mutfağa geçerek elime bir tatlı tabağı almış tatlı yiyip tatlı konuşmayı umut ederek oturma odasına girip tabağı her zaman önünde bulunan sehpanın üzerine koyduğumda eskimiş bir heyecan ve taptaze bir tedirginlikle babama baktım.

"İşler nasıl? "'Nasılsın? 'Sorusunu hiçbir zaman birbirimize sormadığımızdan karşısında duran üçlü koltuğa otururken işlerini sormayı yeğlemiş babam ise her zaman ki gibi soruma alelade bir şekilde cevap verirken benimle konuşmaya istekli olmadığını anlamıştım. Hala aynı...

"Evin yolunu unuttun sandık bir an "annemin kinayeli sözleri beni şaşırtırken yüzümü buruşturmamak adına büyük bir çaba sarf etmiştim. Bir zamanlar evinden gitmek için gözümün içine bakan o değilmiş gibi konuşmasına anlam veremiyordum.

"Üç kızım var ama ikisi bir işe yaramıyor "babamın fısıltısı yüreğime saplandığında orayı sızım sızım sızlatmış beni peşimi hiç bırakmayan geçmişe döndürerek orada acıyla kıvranmamı sağlamıştı. Ben babamın bir işe yaramaz kızıydım...

Zaman burada ergen olduğum, bir dönem moda diye kestirdiğim acayip kâküllerimle gezip okulda hava atarken o devri kapatmış büyümenin sancılı koynunda soluğu aldırtmıştı.

Zaman ailevi sorunların vermiş olduğu bir yılgınlıkla evin eskimekte olduğu, baktıkça nefret ettiğim kese kâğıdı rengi duvarları arasında beni yıpratarak geçmiş sonra nihayetinde aldatıldığım bir aşkın aldatmacasına bırakmıştı.

Zaman bu evin dört duvarı arasında beni yıprata yıprata acının beşiğinde yoğurarak büyütürken çocukluğumu hiç yaşamamış gibi, çocukluğumu hiç hissetmemiş gibi sanki bu çocuk benim dokuz yaşıma değil de başka bir çocuğun yaşlarına ve hayatına aitmiş gibi benden söküp aldığında ardıma bakmıştım.

Zaman ardıma bakmama aldırmadan götüreceklerini götürmüş bana ne mutlulukla anımsayacağım bir çocukluk ne ağız dolusu kahkahalarla gülerek hatırlayacağım bir ergenlik ne de aklı başında yaşayabileceğim bir yetişkinlik bırakmıştı.

Zamana bana sadece yıllar geçtikçe yaş almayı bırakmış, yaşlılığın yorgunluğunu yüreğimde baki kılmıştı.

Zaman bana yaşlanmış bir yürek, yorgun düşmüş beklentisiz bir gelecek, paçama yapışıp beni balçığa çekmekte olan keşkelerle dolu pişman bir geçmiş bırakmıştı.

Zaman bana ne çocukluğumu ne beni bırakmış yalnızca yüreğime işlenen yorgunluğumla kalmıştım.

"Zeynep arıyor "annemin sesiyle kendimi kaybetmek üzere olduğum geçmişten sıyrılırken çalmakta olan telefonunu çoktan eline alıp oturma odasından çıkmıştı.

"Konuşmak istiyorum "gün batımının ağır kızıllığı oturma odasına çöktüğünde babamın yaşı oturmuş yüzünde turuncu hareleri belirirken gözlüğünün ardında barınan benimkilerle tıpatıp aynı koca hayatın yükünü taşıyan kahve gözlerine baktım.

"O asi delikanlı mı gönderdi seni? "Kendi aklımla hareket edemeyeceğimi düşünüyor olması şöyle dursun aksi sesi ne konuşacağımı az çok tahmin ederek gardını alıp bana ulaştığında burukça tebessüm etmekle yetindim.

"Nevzat Bey'in kiraladığı kasa ya da kasaları hakkında bir bilgin var mı? "Sorum babamı epeyce şaşırtmış olacak ki bir süre dudakları hafif aralık bir şekilde bana bakmış ardından ifadesini toparlayarak sigara paketine uzanmıştı.

"Onun hakkında hiçbir şey bilmiyorum "ucunu ateşlediği sigara benim aralamaya çalıştığım kapının eşiğini tutuştururken beni başından savmak için verdiği alelade cevabı kabul etmedim.

"Nevzat Bey'in yalnızca Mustafa Taşkıran hakkında değil senin de aleyhinde epeyce bilgilere sahip olduğunu düşünüyorum "gerginliğimi kontrol altına almak adına dizlerimi sıktım "düşünmekten öte eminim "dedim güçlükle.

"Sen nelere burnunu sokmaya kalkışıyorsun? "Oturduğu koltuktan babamdan beklenmeyecek bir hızla kalktığında endişeyle ona baktım "o mu öğretiyor seni? "Diye sordu sesini yükselterek. Korkuyor muydu yoksa açıkça bildiğim birtakım şeyler olduğunu anladığından bana öfkeli miydi?

"Ben araştırdım baba onunla bir ilgisi yok "halıya düşen sigara külüne bakışlarım takılı kalırken yavaşça ayağa kalktım "bana bildiklerini söylersen hakkında elinde iyi ya da kötü herhangi bir şey varsa ulaşabilirim. Ulaştığım- "Babam beni dinlemeye tahammül edemeyerek sözümü kesti.

"Size uzak durun dedim! "Eliyle antreyi gösterdi "bana bir daha bunlarla geleceksen buraya adımını bile atma Karaca! "Yıllar önce beni bu kapıdan nasıl kovduysa tarih tekerrür etmiş yine aynı dizginlenemez o hırçın öfkeyle beni kovmuştu. Çaresizliğin tattırdığı dipsiz bucaksız acıyla babama baktığım sırada kızım demese de adımla seslenmiş olmasına mutlu olacak kadar acınası bir hale geldiğimi fark etmiştim. Antreye çıktığım sırada babam gideceğimden emin olmak isteyerek peşimden geldiğinde ona döndüm.

"Ben sadece yardımcı olmak istiyorum. Sizleri korumak istiyorum "babam ısrarcı tavrıma karşın sinirden köpürecek vaziyete geldiğinde konuşmaya fırsatı olmadı.

"Ne bağrışıyorsunuz? "Annem paniklemiş halde yanımıza geldiğinde babam sabrı taşmış bir şekilde dış kapıyı açıp vestiyerde duran ceketimi ve çantamı kucağıma sert bir şekilde bıraktı "Ahmet ne yapıyorsun? "Annemin şaşkın sesi babamı durdurmazken onun sesi içerideki karmaşayı durdurmaya yetmişti.

"Karıma neden böyle davranıyorsunuz Ahmet Bey? "Kamer'in hesap soran tavrına karşın şaşkınlıkla ona bakakalırken benim buraya geleceğimi nereden bildiğini düşünüyordum.

"Saçma sapan şeylerle buraya geldiğin sürece bu kapı sana hep kapalı kalacak "kaçıncı kez yüzüme kapandığının hesabını tutamadığım kapıya bakarken babam öfkeyle Kamer'e döndü "sana ise bu kapı hiç açılmayacak "sert bir şekilde konuştuğunda Kamer içeri girip beni arkasına alarak babamın karşısında durdu.

"Karaca sizler için çabalıyor "babam beklemediği cevap karşısında dumura uğrarken konuştu "bu çabaya değmemeniz çok yazık. Eşime kapalı olan bir kapının bana açılmasını istemiyorum. Onun olmadığı bir yerde benim de işim yok "elini arkaya uzatıp elimden tuttu "gidiyoruz Karaca "Kamer kendinden emin bir şekilde konuştuğunda beni de peşinden sürükleyip evden çıkarırken annem hala şaşkınlıkla konuşuyor olanı biteni anlamaya çalışıyordu.

"Pişman olacaksın "babamın keskin tavrı içimdeki çaresizliği harlarken Kamer babamla daha fazla konuşmama izin vermeden hızla merdivenlerden inmiş beni de peşinde sürüklemişti. Apartmandan çıkıp Kamer'in arabasına doğru yürürken bir yabancı çıktığım eve umutsuzlukla baktım.

"Öncesinde de hiçbir şey söylemedi değil mi? "Babamla aramda gün geçtikçe açılmakta olan mesafenin farkında olan tek kişi ben değildim. "Babana gelmemeliydin "dedi onaylamaz bir ses tonuyla. Onun aksine ne olursa olsun denemeye değer olduğunu düşünmüştüm.

"En az senin kadar ağzı sıkı "dedim geçmişime bakar gibi eve bakmaya devam ederken. Babamla aramda olan soğukluk artık ikimizi aşmış etrafımızdaki insanlara da sıçramaya başlamıştı.

"Gözlerin yeni bir yara almış gibi bakıyor "tam karşımda durduğunda bakışlarımı mozaik taşlı balkondan çekip ona döndüm. Gözlerinde ışıldayan alışık olmadığım ilgiye bakarken bugün daha hangi koşullarda yabancı hissedebileceğimi sorguluyordum.

"Yalnızca yerimi hatırlattı "gözlerimde hiç geçmeyecek olan buğulu hüzünle kuzguni gözlerine baktım "tıpkı senin gibi "fısıltım bir aydınlığı parçalamış karanlığın sarsılmaz gerçeğine bırakmıştı.

"İster yeni ister eski olsun gözlerinde barınan her acıyı yok etmek istiyorum "beni kollarının arasına aldığında bir an beklemediğim şefkati karşısında duraksadım.

"Her zaman senin için buradayım Lavinia "yanağıma kondurduğu öpücüğün sıcaklığı bütün vücuduma yayıldı "senin içindeki acıyı alamadığım sürece yanan hep ben olacağım. Bana gel Lavinia, sen hep bana, daima bana gel "yine burada her şeyin başladığı yerde bana düşman olmaya yemin etmiş adam şimdi beni kanatlarının altına alıyor daima ona gelmemi fısıldıyordu. Her anı birlikte yaşamak istediğim adam tıpkı babam gibi bana soğuk, bana yabancı ve her zaman bana uzaktı.

Continue Reading

You'll Also Like

1.4M 53.9K 54
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
8.2K 301 44
"Sera" "Efendim" "Biz evlensek ya. Her akşam gördüğüm son, her sabah gördüğüm ilk yüz seninki olsun. Sana sarılarak uyuyup uyanayım. Hı olmaz mı?"
1.4M 56.2K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...
2.1M 69.4K 60
Öpüşü beni darmaduman edebilecek, yok edebilecek, lezzetli bir azabı verebilecek şeydi. Bir ateş yandığında, yakar. Yakarsa kül ederdi, yok ederdi. O...