INEFFABLE | TaeJin

By purplexbangtan

45.9K 4.3K 1.7K

Güz geldiğinde ağaçlar yapraklarını dökerdi. Beyaz kar taneleri toprağa kavuştuğunda insanlar buna kış derdi... More

friends.
jealousy.
notice.
fear.
close.
peaceful.
surrender.
pain.
love.
choose.
sealed.
regret.
reunite.
power.
question.
devastating.
unite. (M)
wish.
retribution.
flower.

peace.

2.1K 191 100
By purplexbangtan

Cama vuran yağmur sesleri kulaklarıma dolduğunda açılmamak için direnen göz kapaklarımı aralamak zorunda kaldım. Odayı bir anda aydınlatan şimşekle birlikte irkilirken kafamı çevirip yanımda uyuyan Jin'e baktım; birkaç saat önce tamamen ait olduğum ve tamamen bana ait olan genç adama. Silik bir gülüş dudaklarımda peydahlanırken vücudumu ona doğru çevirip huzurlu yüzünü izlemeye başladım. Nefes aldıkça titreyen alt dudağı ve göz altlarına gölge düşüren kirpikleri o güzel suratında ahenk içinde dans ediyordu sanki. Alnına düşen siyah saçları karanlık odayı aydınlatan küçük çaplı şimşeklerle birlikte parlıyordu. Benim sevgilim güzeldi. Tüm güzel kızları kıskandıracak kadar güzeldi hem de. Göz kapaklarının örttüğü koyu kahverengi gözleri ve gülerken sunduğu dişlerinin arasına yıldız tozları serpilmişti Tanrı tarafından. Kim Seokjin her şeyiyle bir meleği kıskandırabilirdi çünkü. Ona sahip olduğum için fazla şanslıydım.
Derin bir nefes alıp bir elimle alnını kapatan saçlarını kenara çektim. Bir şeyler mırıldanarak kıpırdanmaya başladığında biraz geri çekilip uyanışını izledim. Gözlerini yavaş bir şekilde aralarken dudaklarını büzmüştü. Dayanamayarak o iki kırmızı parçaya minik bir öpücük bıraktım.

"Günaydın bebeğim." dedi uykulu bir tonda. Uykunun hüküm sürdüğü sesi beni her zaman heyecanlandırıyordu. Daha kalın ve çatallıydı. Aynı zamanda masum görüntüsüne aksi düşüyordu.

"Henüz gün aymadı aslında." dediğimde kaşlarını kaldırarak bakışlarını pencereye çevirdi. Daha sonra tekrar bana dönerek "Neden uyandın o zaman?" diye sordu. Omuzlarımı silkerek bir elimi çıplak göğsünün üstünde dolaştırdım.

"Yağmur sesine uyandım. Sonra seni izlemeye daldım. Uykum kaçtı."

Gülümseyerek işaret parmağıyla omzumdan ittirdi. Sırtım tekrar yatakla buluşurken Jin yerinde doğrularak üstüme çıktı. İki elini başımın yanına sabitlediğinde alt dudağımı dişledim. Artık ondan utanmamam gerekiyordu değil mi? Ama ben ensemin kızarmasına ve yanaklarımın ısınmasına engel olamıyordum.

"Benim de uykum kaçtı şimdi. Ne yapsak ki?" diye konuştuğunda sesindeki bariz daveti anlamıştım. Bir elimi kolunda baştan aşağı dolaştırarak gözlerine baktım.

"Biraz eğlenmenin kimseye zararı olmaz."
Cümlemle birlikte çarpık bir gülümseme bahşetti bana.
Dudakları dudaklarıma kapanmadan önce gecenin son sözleri döküldü ağzından.

"Seni biraz eğlendirelim o zaman."

***

"Jungkook bırak şunu diyorum sana! Bak cidden ısırırım kolunu."

Jimin telefonunu Jungkook'tan geri almaya çalışırken Hoseok hyungun odasını dolduran tek ses onlara aitti.

"Banane ya! Sen bana verdiğin sözü tuttun mu hyung?"

Jungkook telefonu tuttuğu elini daha yukarı kaldırırken Jimin kısa oluşuna lanet etmekle meşguldü.

"Sözü falan unut sen. Ver şu telefonu!"

Hoseok hyung elindeki kırmızı tepsiyle odaya girdiğinde sesler de kesilmişti.

"Küçük çocuklardan farkınız yok. Tanrı aşkına beyin yaşınız üç mü?"

Kızıl hyungumun dediği şeyle birlikte kahkaha atarken bakışlarım Jin'le kesişti. Neredeyse yarım saattir başım dizlerindeydi ve konumumuzdan rahatsız olmamıştı. Saçlarımı okşayarak şefkatli bir gülümseme bahşettiğinde sessizce iç çektim. Seviştiğimiz, daha doğrusu iki kez seviştiğimiz gecenin üstünden dört gün geçmişti. Dün sabaha kadar Jin'in yanında kalmıştım. Birbirimizin en derin duygularına ve düşüncelerine kadar inmiştik. Artık o beni, ben de onu bütünüyle tanıyordum. Sekiz yıldır arkadaş olsak da elbette birbirimize anlatmadığımız birçok şey olmuştu. Ama artık aramıza duvar olacak hiçbir şey yoktu. Şeffaftık.

"Tamam seviyorsunuz, çok aşıksınız da yanımızda kendinizi kontrol edin en azından." Jimin'in sesi kulaklarıma dolduğunda Jin'e mühürlediğim bakışlarımı Jimin'e çevirdim.

"Kıskanma." dedim sinir bozucu bir sesle. Omuzlarını silkerek "Benim de kız arkadaşım olacak bir gün." diye mırıldandı. O sırada tuhaf bir şey oldu. Jungkook'un Jimin'in sözlerine karşı kaşlarını çattığını gördüm. Jimin kafasını ona çevirdiğinde hızla bakışlarını Hoseok hyunga çevirmişti. Dudaklarımı birbirine bastırarak ne olduğunu anlamaya çalıştım. Fakat bu yine de garipti. Düşüncelerimin ucu Jungkook'un Jimin'den hoşlanıyor olma ihtimaline çıkıyordu. Kafamı iki yana sallayıp tüm bu düşünceleri rafa kaldırdım. Eğer böyle bir şey varsa Jungkook benimle paylaşırdı zaten.

"Yoongi mesaj atmış." Hoseok hyungun cümlesiyle birlikte hızla doğruldum. Boğazım anında düğümlenirken Jin'e baktım. Çatık kaşlarıyla Hoseok hyunga bakıyordu. Hoseok hyung bunu fark etmiş olacak ki telefonda olan gözlerini kaldırıp Jin ve benim aramda dolaştırdı.

"Buraya geliyormuş."

"Biz gidelim mi yani? Bunu mu söylemek istiyorsun?" Jin konuştuğunda kızıl hyungum sıkıntılı bir nefes bıraktı.

"Hayır. Sizinle konuşmak istiyor."

Kalbim heyecanla çarpmaya başladığında gülümseyerek yanımda oturan Jin'e baktım. Bakışlarımız kesiştiğinde kucağımda duran ellerimi tutup kendi kucağında birleştirdi. Baş parmağıyla ellerimi okşarken belli etmese de onun da mutlu olduğunu biliyordum.

"O zaman biz gidelim. Burası kasvetli bir havaya bürünecek." Jungkook hızlı bir şekilde ayağa kalktığında Jimin de ona ayak uydurdu.

"O gece yaşananlara tekrar seyirci olmak istemiyorum."
Hoseok hyung da ayağa kalktığında kaşlarımı çattım. Hepsi mi gidiyordu yani?

"Ben de markete gidip dolaptaki eksikleri alacağım. Yoongi'de yedek anahtar var zaten."

Jimin Hoseok hyungun az önce getirdiği limonatalardan birini alıp kafasına diktiğinde hepimiz ona inanamıyormuşçasına baktık.
Boş bardağı tepsiye geri koyduğunda kaşlarını kaldırarak "Ne var? Hyungum boşuna mı getirdi onları?" diye söylendi. Gözlerimi devirip başımı Jin'in omzuna yasladım. Düşünebildiğim tek şey Yoongi hyungtu. Odada yalnızca Jin ve ben kaldığımızda rahatsız edici bir sessizlik dört duvara bulaşmıştı. Jin'in belimdeki eli yavaş bir şekilde aşağı yukarı hareket ederken biraz daha rahatladığımı hissettim. Yaklaşık on dakika sonra odanın kapısı açıldı. Kafamı çevirip bakmaya cesaret edemediğim için alt dudağımı dişleyerek bekledim. Daha sonra Yoongi hyung tam karşımıza oturdu. Sessizce yutkunup Jin'den ayrıldım. Bakışlarım halının desenlerinde gidip geliyordu. Jin ise benden farklı olarak Yoongi hyunga bakıyordu. Bunu hissetmiştim.

"Çok mu aşıksınız birbirinize?" Yoongi hyungun mırıltı gibi çıkan sesini duyduğumda hiçbir şekilde sorgulamadan "Evet." dedim. Benimle birlikte Jin de aynı şeyi söylemişti. Bu durum beni mutlu ederken gülümsememi bastıramadım.

"Her şeye rağmen birbirinizin elini tutmaya devam edecek misiniz?" Bu kez daha yüksek bir sesle sordu.
Jin'le aynı anda "Evet." dediğimde suratımdaki aptal gülümseme genişledi.

"Karşınızda kim olursa olsun hep koruyacak mısınız birbirinizi?" Sesinde anlam veremediğim keyifli bir tını vardı. Buna aldırış etmeyerek meydan okuyan bir tavırla kafamı kaldırıp gözlerine baktım.

"Evet." dedim. Jin de aynı anda "Koruyacağım." demişti. Yoongi hyung hiç beklemediğim bir şey yaparak gülümsedi. Bu beni afallatırken Jin bunu bekliyormuş gibi ayağa kalktı. Yoongi hyung da ayaklanırken iki adamın sarılışını şaşkınlıkla izliyordum.

Yoongi hyung ayağa kalkmamı işaret ettiğinde hiç beklemeden kalktım. Bir kolunu bana sarıp ikimizi de aynı anda kucaklarken gözlerim dolmuştu.
"Aptalsınız ama yanınızda olmaktan başka çarem yok."

Yanaklarım gözyaşlarıma ev sahipliği yaptığında burnumu çekerek ona daha sıkı sarıldım.

"Seni özledim hyung. Hem de çok özledim." Sesimin titremesine engel olamıyordum. Fazlasıyla mutlu hissediyordum. Sonunda tamamiyle bir arada olabilecektik.
Yoongi hyung geri çekilip kafama hafifçe vurdu. Buna karşı Jin bir elini Yoongi hyungun az önce vurduğu yere koyup kafamı omzuna yasladı.

"Ona vurmazsan sevinirim Yoongi. Sevgilisi ve ilerideki eşi olarak rica ediyorum."
Jin'in sözleri kalbimi ısıtırken kıkırdadım.

Yoongi hyung yüzünü buruşturarak "Aşkınız midemi bulandırdı şuan." dediğinde tekrar güldüm.

"Takım elbiseni şimdiden hazırla Min Yoongi. Sağdıcım olacaksın."
Jin'in alaylı sesiyle birlikte kafamı kaldırıp yan profiline baktım.

"Seninle evleneceğime nasıl bu kadar emin olabilirsin?" diye sorduğumda suratını yaklaştırıp alnını alnıma vurdu.

Dramatik bir yüz ifadesiyle birlikte "Benimle evlenmek zorundasın. Bana umut verdin!" dediğinde sesli bir şekilde güldüm. O sırada dış kapının kapanma sesini duyduk. Yoongi hyung bizi arkasında bırakıp odanın kapısını araladı.

"Hoseok gel kurtar beni! Bir çiftken fazla mide bulandırıcılar! Bana bundan bahsetmemiştin!"









Herkese merhaba. Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum. TaeJin'i sevin.💜

Continue Reading

You'll Also Like

528K 47.4K 36
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
108K 12.6K 33
değişiyorsun, dayanamıyorum
35.2K 1.4K 16
Alaz'la Asi yer değiştirmiş olsa nasıl bir dinamikleri olurdu çok merak ettim. Yaman, Alaz ve Cesur'un birlikte büyüdüğü; Asi'nin Soysalanlar'ın kız...
18.1K 2.2K 17
Bu kurgu Beyaz Skandalım kitabı ile bağlantılıdır. Ve spoi vardır. Spoi yemek istemiyorsanız ilk önce Beyaz Skandalım kurgusunu okumanız gerekmektedi...