Lanetli

By begumsvm

90.7K 3.2K 198

Genç bir kızın başına en kötü ne gelebilir ? -Annesiyle babasının ayrılması, -Annesin her gün başka bir adam... More

Lanetli
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4 (Ama bu nasıl olur ?)
Bölüm 5 (Polis)
Bölüm 6 (Acımasız Hayat)
Bölüm 7 (Kod adı : Yeşil)
Bölüm 8 (Güzellik)
Bölüm 9 (Kader)
Bölüm 10 (Gıcıklık)
Bölüm 11 (Şaka Dimi !)
Bölüm 12 (Aptal)
Bölüm 13 (Çok Geç)
Bölüm 14 (İkili)
Bölüm 15 (Bomba)
Bölüm 16 (Güveniyordum)
Bölüm 17 (Evimiz)
Bölüm 18 (Evlenme)
Bölüm 19 (Cenaze)
Bölüm 20 (Sıkıldım)
Bölüm 21 (Cakeland)
Bölüm 22 (Herşeye Rağmen)
Bölüm 23 (Öpücük)
Bölüm 24 (En Yakını)
Bölüm 25 (Aksiyon)
Bölüm 26 (Hastane)
Bölüm 27 (Bende...)
Bölüm 28 (Şeytan)
Bölüm 29 (Kuralların Canı Cehenneme)
Bölüm 31(Psikopat)

Bölüm 30 (Melek)

1.4K 56 1
By begumsvm

Gece daha yeni başlıyor...

Özgür olmanın tadını çıkartarak cilveli bir şekilde arkamı döndüm. Bakın burada kim varmış ! Tim ! Ben gelmeden çok önce başlamış içmeye leş gibi bira kokuyordu. Ama aldırmadım. Beni gördüğüne şaşırmış olacak ki, belimdeki elini hemen geri çekti. Bense geri çektiği elini tekrar tutarak parmaklarımı parmaklarına geçirdim ve kulağına eğilerek fısıldadım.

-"Rica etsem bana eşlik eder misiniz, beyefendi ?" Hem davetkar hem mesafeli. Kaçıp gitmesini engellemenin en güzel yolu buydu. Çünkü ona hesap soracaktım, bana lazım yani. Kafasını aşağı yukarı salladığında, biraz ilerideki bir bara doğru yürümeye başladık.

Tim'i kapıda karşıladıklarında ağzım açık kaldı, ne kadar şaşırdığımı çaktırmamak için epey enerji harcadım diyebilirim. Herneyse. Sıkış tepiş masaların arasından ve birbirine kur yapıp, öpüşen bir kaç sevgilinin ardından sonunda kuytu köşede bir masaya getirdi bizi yakışıklı garson. Ne içeceğimizi sorduğunda, Tim dilini konuşmaya zorlayarak peltek bir şekilde atıldı.

-"Bana bir bira. Katya ?" Tim'e 'daha nerene içeceksin' bakışı atarken yakışıklı garsona döndüm ve sert bir şeyler getirmesini rica ettim. Gözleri, gözlerimden bacaklarıma kadar beni süzdükten sonra sırıttı ve kafa sallayarak gitti.Tim farketmiş olacak ki kötücül bakışları garsonun sırtını delecek kadar sertti.Böyle giderse bir noktaya varamayacaktık, bu yüzden bu gürültülü ortamda, aramızdaki sessizliği bozan ben oldum.

-"Anlat!" Kaşındaki dikiş çıkmıştı ve yara kabuk bağlamıştı.Cevap vermeden uzun bir süre o yarayla oynadı, ona baktığımın farkında olmadan, başka bir yere dalıp gitmişken...En sonunda yaranın üzerindeki kabuğu kopartıp, kanattığında cevap verdi.

-"Neyi ?" Neyi? Cidden ben neyi sorguluyordum ki? Kendisini sevmediğimi düşünen bir ahmağın neden ihanete uğradığını mı?

-"Neden yaptın ?" Ama ben o salak için burada değildim. Ben kendi merakımdan sorguluyordum Tim'i. Çünkü o kazada bana da bir şey olabilirdi. Burnum bile kanamadan kurtulmam büyük şans!

-"Ben.. Bunu daha önce konuşmuştuk, Katya." Tam o sırada gelen yakışıklı garsonumuz yüzünden konuşmamız bölünmüştü ve Tim bu olaydan pek memnun değil gibiydi.

-"Buyurun hanımefendi, en sertinden!" Derken gözlerinin içi parladı ve Tim'in göremeyeceği bir şekilde göz kırptı.Tebessüm ve teşekkürle karşılık verdim.Masaya önce benim adını bilmediğim ve merak da etmediğim sert içkim konuldu daha sonra Tim'in birası. Tim birayı, bardağa koyma ihtiyacı duymadan direk kafaya dikti. Bense zaten küçük cam bardakta getirilen içkiyi 'bu bana n'eylesin' diyerek bir anlık cesaretle, fondip yaptıktan sonra yüzümü buruşturdum. Çünkü dilimin üzerinden kayıp giden içki, geçtiği her yeri yakmıştı. Tim karşımda gülüyordu. Ona cevap vermesi gerektiğini biraz bağırarak söylesem de ortamın gürültüsünden normalmiş gibi algılandı ve kimse bize dönüp bakmadı.(Burada bağırdığımı herkes duysa bile kaç kişi bakardı ki zaten?!)

-"Sana seni sevdiğimi ve seni onunla gördükçe kendimden geçtiğimi daha kaç kere söylemem gerekiyor Katya !" Beyefendi biranın gelmesini bekliyormuş. Neye uğradığımı şaşırdım, çünkü o da bağırarak konuşmuştu. En son adımı söyleyip noktayı koydu ve birasından büyük bir yudum aldı.Bense sadece kalkıp gitmek istiyordum. Ayağa kalkıp çantamı da alarak Tim'e lavaboya gideceğimi söyledim, izin vermeyip çantamı bırakmamı tavsiye ettiğindeyse, onu da götürmem gerektiğini söylerek göz kırptım. Umarım numara yaptığımı anlamamıştır. Ona arkamı dönüp lavaboların bulunduğu koridora geldiğimde duraksadım ve bir an için gözlerimi kapatıp evde yatağım ve yastığımla beraber olmayı hayal ettim. Tam o anda sırtımın duvara yapıştığını farkederek gözlerimi açtım ve çikolata kahvesi gözlerle karşılaştım, o kadar yakındı ki sadece gözlerinden, yakışıklı garson olduğunu anlamam biraz uzun sürdü. Nefeslerimiz birbirine karışırken konuşmaya başladı.

-"Yeterince sert miydi, küçük hanım?"Eli belimden yavaşca aşağı doğru kaymaya başladığında sertçe yutkundum ve yere çömelerek duvarla arasından çıktım ve yanına geçtim, sırtımı duvara yasladım. Kısa bir kahkadan sonra o da duvara bir omzunu yaslayarak bana döndü. Arkasını kontrol etti ve sonra kafasını biraz daha uzatarak Tim'e baktı.

-"Eğer beni arayacağına söz verirsen, seni arka kapıdan çıkartabilirim ?"Tekrar göz kırparak elime bir kağıt tutuşturdu. Hiç tereddüt etmeden, birasını acıklı bir ifadeyle içen Tim'e son kez bakarak kağıdı yırtacak gibi elinden aldım. Önünden kenara çekildim ve yolu göstermesini söyledim.

-"Bende öyle tahmin etmiştim !" diyerek sırıttı.Bu sırıtışı bana Trevis'i hatırlatmıştı ve az sonra gözlerimin dolduğunu hissettim, onun yanında olmak istiyordum, lanet olsun. Duraksadığımı farkeden garson aramızdaki mesafeyi kapatmak için koşarak yanıma geldi ve kolumdan tutarak beni çekiştirmeye başladı. Neden koştuğunu koridorun başına bakınca anladım. Tim geliyordu. Bizim için olmasa bile şuanda orada olması büyük risk teşkil ediyordu. Bu yüzden garsonun koşuşuna ayak uydurdum ve sonunda kendimi dışarı da buldum. Temiz havayı sigara dumanıyla dolmuş ciğerlerime çekerken son bir saatte ilk defa nefes aldığımı hissettim.

-"Gitmeyi düşünmüyorsun galiba !?" Bana şakayla karışık bağırdığın da ve tekrar koridoru işaret ettiğinde, arkama bile bakmadan binanın arkasından dolanmaya başladım. Sokağa çıktığımda binayı kendime siper edip son bir kez arkama baktım.Tim garsonla beraber sigara içiyordu.Onu böyle görmek ne kadar yıkıcı olsa da, ben Trevis'ten başkasıyla yapamazdım.Hala onlara bakarken, yine belimden iki el beni tuttuğu gibi kendine çekti.

Tim:

-"Yine terk edildim, Jack." Havaya daire şeklinde üflediğim sigara dumanına bakarken kendimden geçmiş bir halde Katya'yı düşündüğümü farkettim. Onu sevdiğimi söylediğim an, gözlerindeki ifadenin neden aşk değilde, korku olduğunu düşündüğümü farkettim.Neden benim değil de Trevis'in olduğunu, düşündüğümü farkettim.Ve yine neden ben diye düşünürken, Katya'nın kaçmasına yardım eden Jack konuşmaya başladı.

-"Takma kafana dostum. Seninde terk edilmeyeceğin zamanlar olacak. Sıkma canını." Sigarasından bir nefes aldıktan sonra burnundan verdi ve gökyüzündeki yıldızlara bakmaya başladı.

-"Bana bir cevap verecekti, neden gitmesine izin verdin, Jack?" Ben hala dumanlarımı izlerken, anında kafasını bana çevirdi ve gördün mü der gibi baktı.Yaslandığım duvardan kafamı onun olduğu tarafa çevirerek acıklı bir şekilde gülümsedim ve sigara izmaritini yere atarak ayağımla ezdikten sonra Kayta'nın kaçtığı yolda yürümeye başladım. Jack, kızların birtanesi, ukala pezevenk, her söyledığine mutlaka bir şey bulan çocuk, tek kelime laf edememişti son söylediğimden sonra. O dar ve tenha binanın arkasından Katya'nın parfüm kokusuyla beraber yürüdüm. Sokağa çıktığımda önümde yürüyen çiftin normal bir şekilde yürümediğini ve kızın adam tarafından sürüklendiğini farkettim. Kendi aralarında çözmeleri gereken bir meseledir diye başımı önüme eğerek yürümeye devam ettim.

Katya Wine :

Binanın arkasından Tim'i izlerken beni sertçe kendine çeken adam, beni duvarla arasına alıp öpmeye başlamıştı ve ben de elinden ne kadar kurtulmaya çalışsam da kendini bana bastırdığı için kurtulamamıştım. Elleri her yerdeydi.(Daha çok kalçam ve göğüslerimde) Dudakları her yerdeydi.(Daha çok boynum ve kolyemin olduğu yerde.) Ayaküstü tecavüze uğradığımı kabullenmiş, ağlamaya başlamış ve ona teslim olmuşken, boynumu dişlemek üzere olan dudaklar bir anda o koca gövdeyle birlikte yere serildi. Ne olduğunu anlamadan bir anda dizlerim beni taşımadı ve bende kendimi yerde buldum. Tam o anda karşımda beliren spor ayakkabılar beni belimden kavrayarak ayağa kaldırdı.Hala dizlerim titrese de platformların üzerinde durabilmeyi başarmıştım. Salak salak, kurtarıcıma bakıyordum. Bir anda, ne olup bittiğini anlayamamıştım.O tanıdık ela gözleri karşımda bulmayı hiç ama hiç beklemiyordum.Karşımdaki adam gömleğini çıkartırken, ağzının kenarın da sallanan sigaranın, gözlerine yükselen dumanının ardından gözlerini görmeye çalışıyordum. Bana bakmıyordu. En sonunda çıkardığı gömleğini bacaklarımı biraz olsun örtecek bir şekilde belime, gömleğin kollarından bağladı.Hala onu izliyor ve idrak etmeye çalışıyordum.Yıllar sonra neden geri dönmüştü ? Sigarasını bana uzattığında başım döner gibi oldu ve onun kaslı kollarından destek almak zorunda kaldım. Bu hareketimden sonra da geçmeyen baş dönmesiyle, yaptıklarımı hiç tasvip etmeyen bir Trevis görmüştüm ve bunu hiç beklemiyordum.

-"Trevis...." Bir anda yok oldu. Önünde durduğu binanın ve diğer binaların önüne baktım. Beni alması için yalvaracaktım, ama yoktu. Hiçbir yerde.

-"Beni unuttun mu yoksa, melek ?" Trevis'i arayan gözlerim yanımdaki kişiye odaklanınca kalbim sıkışmaya başladı, yine. Gözlerimi kapattım ve kendime gelmeye çalıştım. Bir aptallık yaparak küçük düşmek istemezdim. Derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım.

-"Ah. Seni kim unutabilir, Scott !" 3 yıl önce beni en yakın arkadaşım için terk eden adam. Şimdi karşımda durmuş ve onu unutup unutmadığımı soruyor !? O günden sonra kimseye güvenmemiştim.Ve bir daha hiç kız arkadaşım olmamıştı. Saçlarımı siyaha boyatmış ve arkadaş gruplarından hep bir adım geri durmuştum. Işıl ışıl sarı saçları, daima parlayan mavi gözleri olan derslerine önem veren, puanlarını yüksek tutmaya çalışan ve giyiniş tarzıyla okulun en beğenilen kızı olan ben, evrim geçirerek siyah saçlı, artık parlamayan ve donuk donuk bakan, ders çalışmayı bırakmış, hayattan bıkmış ve süslü püslü kıyafetleri bir kenara bırakıp siyahlara ve grilere bürünen bir kız olup çıkmıştım. Yıllar insanı nasılda değiştiriyor !

-"Değişmişsin, melek !" Beni hala şıkır şıkır, sarışın mavi gözlü, saf ve aptal olarak görmeyi bekliyor olamazdı. Beni baştan aşağı süzen gözleri çok rahatsız ediciydi. Hem bunca sene sonra neden geri dönerki bir insan ?! 'Benim gibi sevmediler mi, Scott ??!' diyesim vardı, ama demedim. Benimde bir hayatım vardı artık ve onunla uğraşacak vaktim hiç yoktu.

-"Hayat göründüğü kadar toz pembe değil, Scott !" Saçımı düzelterek birilerini arıyor gibi sokağa baktım. Gözlerim birilerini arıyordu ama kim olduğunu ben bilmiyordum.

-"Haklısın. Ee beni evine davet etmeyecek misin, melek ?" Ciddi mi diye onun o pürüzsüz, çirkin ve şeytansı yüzüne baktım. Ciddiydi. Ama beni terk ettiğini ve benim artık onu istemediğimi yani reddedildiğini anlamalıydı.Güzel bir konuşma yapacaktım ve konuşmanın etkisini arttırmak için bir elimi yanağına koyup baş parmağımla okşamaya başladım.

-"Bak, Scott. Biliyorsun seni sevmiştim ama bunun üzerinden 3 yıl geçti. 3 yıl çok uzun bir süre, birini unutup bir başkasını sevmek içinse yeterli bir süre. Bence sen ne yap biliyor musun ? Ara Monica'yı ve her ne yaptıysan özür dile. Siz birbirinize yakışıyorsunuz, Scott. Bol şans !" Lafımı bitirir bitirmez elimi çekip koşar adım ileride gördüğüm taksiye gitmeye başladım.Ardımdan bağıran Scott ise, dikkatimi çekmeyi başaramamıştı. Taksiye binince hemen evimin adresini söyledim. On dakika sonra evime geldiğimde, bütün odaların yanan ışıklarını ve içeriden gelen bangır bangır müziği yok saymaya çalışarak eve girdim.

Gördüğüm manzara karşında şaşırmamam mümkün değildi. Mutfakta bir dizi şarap, viski ve vodka şişesi, yerlerde patlamış mısır ve cips poşetleri, patlamış konfetiler, merdivenin başında hararetli bir şekilde öpüşen bir çift ve oturma takımında bir dizi orospunun arasında oturan Trevis !! Bunları görmeyi beklemiyordum. Hele ki Trevis'i sarhoş bir halde kucağındaki şarışının cüretkar, göğüs ve bacak dekoltesinin içine düşerken görmeyi hiç beklemiyordum.

Continue Reading

You'll Also Like

29.1K 819 24
Alt tarafı kuzenimin düğününde göz göze geldiğim adamla aramda ne olabilirdi ki? Bu hikaye Azad ile Ezel'in tüm zorluklara rağmen Mardin'de olan dill...
40.8K 970 30
Babasının yer altı dünyasının en büyük mafyasına borcu olduğu Güneş, mafyalar tarafından kaçırılıyor.(+18)
10.7K 739 14
Bana emir verme Komutan!. Ben senin askerin değilim. dedim bağırarak. dahada sinirlenmişti yumruğunu dahada sıktı sözlerime karşı. Tim bizi izliyord...
2.1M 98.2K 54
"Eksiklerimiz kusurlarımız değildir." Ailem beni hep bunu söyleyerek büyütmüştü. Eksikleri olan insanları dışlamamayı, onları sevmeyi öğretmişlerdi...