Yatılı Okul

By AZELYazarlar

280K 16.1K 3.8K

Hangi salak bir yatılı okula gitmeyi tercih eder ki ? İtiraf ediyorum: ben ve kankalarım... º•.○●º•.○●º•.○●º○... More

《1》Otobüs Vakası.
《2》Çok Sinirlendiğimde Yaparım.
《3》Sen N'aptın Kızım?
《4》Naber Turşu Kafalar?
《5》Hediye
《6》Pinkbornozqueen.
《7》Rüyanda Beni Gör.
《8》Başımız Büyük Dertte
《9》Kim Bu Şeyin Sorumlusu?!
《10》Hadi Eyvallah!
《11》Sırıtgaç Mı?
《12》Böcüklerin İstilasında.
《13》Cesaret Mi Duble Cesaret Mi?
《14》Sakızın Olayım Çiğne Beni
《15》Bık Bık Bık Bık¿
《17》BİÇIZ EJDERYA'LAR
《18》Ne Olmuş Bunlara?
《19》Değişiksiniz.
《20》Gökkuşağı Diyarına Gidiyorum.
《21》Ceket eskirse çöpe atılır yerine yeni bir ceket alınır
《22》Federallerin Canı Cehenneme!
《23》Prensip Meselesi.
《24》Dünya Ahiret Bacımdır.
《25》Kaliteli şeker çöpü
《26》Aşk Aşktı
《27》Sen Manyak Bir Kızsın!
《28》UZAYLILAAAAAR.
《29》Benim Gönlüm Sarışın
《30》Ramenini Ye Yağını Sorma
《 31 》Buz Prens
《32》Abi bu ne azgınlık
《33》Patatesime Ketçap Olur Musun?
《34》Asi(l) Tayfa
《35》Cezasını Çekeceksin
《36》Sanırım Gözlerini Seviyorum
《37》Yerim Seni Karı!
《38》Bu Ne Lan!?
《39》İşte Busun Sen
《40》Biz Mutluyduk
《41》ÖZEL BÖLÜM // TATİLDEN KESİTLER
《42》Her Şeyi Anlatacağım
《43》S I Ç T I K ? ¿
《44》Pars Yıldızı
《45》Sırıttın
《46》FİNAL-1 Eftalya-Atakan
《47》FİNAL-2 Zümrüt-Polat
《48》FİNAL-3 Bediz-Pars
《49》FİNAL-4 Erva-Ender
《50》《FİNAL》-5 Ahenk-Utku
duyuru

《16》Oha Senden Yakışıklıyım.

5.6K 365 26
By AZELYazarlar

Erva'dan...

1 gün önce:

"Ben- b-beeen. Gitmeliyim!"

 Koştum. Ayak bileklerimin beni götüdüğü kadar koştum. Terasa çıktım. Burayı bana en son müdürün odasına gittiğimiz gün Ender göstermişti yani çıkılması yasaktı ama yakalanmadığım sürece yasak diye bir şey yoktu. Yağan yağmurlar yüzünden terasın beyaz zemini kalıplaşmış topraklarla doluydu ve muhtemelen artık kalıcıydılar. Ender'in kendisi için yerleştirdiği uzun tahtaya oturdum. Üzgünüm Ender ama burası bugün benimdi. 

Gözyaşlarım benden izinsiz akmaya başlayınca dudaklarımdan bir hıçkırık çıktı. Kendimi tutmayı bırakıp hıçkıra hıçkıra konuşa konuşa ağlamaya başladım. " Dayanamıyorum artık Kıvanç. Dayanamıyorum!" Burnumu çektim. "Neden böyle olmak zorundaydı ki? Neden asla affedemeyeceğim bir şey yapmak zorundaydın ki?" hıçıkırdım. "Çok özledim seni." 

Cebimden telefonumu çıkardım. Bu böyle olmayacaktı. En azından sesini duymalıydım. Numaramı gizliye alıp ezbere bildiğim yabancı numarayı tuşladım. Hiç beklmeme gerek kalmadan yorgun sesiyle telefonu açtı. "Hello." Ergenlik sesini değiştirmişti. Bunu biliyordum. Yazın duymuştum sesini.

"I don't know who fucking are you and I don't care If you don't speak I'll hang up the phone." 

 Telefonu sesliye alıp mikofonumu kapattım. Duydu mu bilmiyorum ama ağzımdan bir hıçkırık yükselmişti. Arka planda duyduğum bilgisayar sesinden anladığım kadarıyla yine 1 ve 0'larıyla oynuyordu. Hala çalışırken rahatsız edilmekten hoşlanmıyor. Kendi kendime burukça güldüm. Tam bu sırada güzel Türkçesi kulağıma doldu. "Erva? Sen misin?" 

Hıçkırığımı duymuş olmalıydı Ne yapacağımı bilemez bir halde korkudan donakaldım. Her gün attığı özür mesajlarına katlanmak benim için yeterince zorken bu durumdan umutlanması daha da çok üstüme gelmesi demekti. "Erva eğer sense-" yüzüne kapattım. Duygularımla hareket etmeyi tam da bu yüzden sevmiyordum. 

Telefonumu kapattıktan saniyeler sonra Kıvanç beni aradı. Eğer çocukluğundan beri gününün 15 saatini yazılımla uğraşarak geçiren bir eski sevgiliniz varsa bu tip şeyler gayet normaldi. Eğer açmazsam ben olduğumu bilecekti. Bu yüzden göz yaşlarımı silip telefonu açtım. 

"Alo." dedim sakince. Duygularımı saklamak ve rol yapmak konusunda istediğim zaman gerçekten de iyi olabiliyordum. 

"Erva?" dedi çekingen bir sesle. 

"Kıvanç ne söyleyeceksen çabuk söyle çok yazıyor." dedim yurt dışı hattını belirterek. 

"Seni özledim." dedi o güzel sesiyle. Ben de.

"Kıvanç aslına bakarsan..." nefes aldım. "Şuan ders çalışıyorum ve bir soruyu yapamadım. Hazır çevrimiçiyken bakıversene" 

"Ne? Yani sen aramadın mı beni?"

Ofladım. "Param mı var lan çok yazıyor orası. Hatta hatırlamışken..." Telefonu yüzüne kapattım ve numarasını şimdilik kaydedip WhatsApp'tan dün gece matematik hocama attığım soruyu çözemeyeceğini bile bile Kıvanç'a attım. Alkış sözleri duymamla birlikte kafamı kaldırıp sesin geldiği tarafa baktım.

"Ne güzel bir drama" Bilal karşımda dikilmiş bana alayla bakıyordu. Ona öfkeyle bakıp tüm sinirimi ondan çıkardım. 

"Her şey senin yüzünden oldu zaten. Lütfen toz olur musun?"

"Hayır. Hiç sanmıyorum burayı bayaaa bir sevdim. Ay erkek arkadaşımı buraya getiririm ben ayol!" dedi alayla ve yanıma oturdu. 

Cebinden sigara çıkarıp yaktı. Öksürüp Bilal'e döndüm. 

"Şunu başka bir yerde içebilir misin? Astımım var benim" Bilal bana bakıp kahkaha attı.

"Kabul etmeliyim ki güzel rol yapıyorsun." Paketini tekrar cebinden çıkardı ve bana uzatırken devam etti. "Ama mükemmel oyuncular rolleri çok çabuk çözer." Uzattığı paketi elimin tersiyle ittim.

"Saklayacak neyin olabilir ki senin?" 

"Bilemezsin." dedi oturduğu yerde yayılarak. "İnsanlar dört dörtlük bir hayat sürüyor gibi görününce gerçekten de öyle olmuyorlar." 

"Dört dörtlük bir hayat yaşıyor gibi göründüğünü iddia etmedim zaten." dedim. Gay bir insanın yaşadığı zorlukları sadece tahmin edebilirdim. Anlamam mümkün değildi ama hayatının zor olduğunu tahmin edememek için süzme salak olmak gerekirdi. Sigarasını içine çekti. Hatta çekti demek az kalırdı. Vakumladı resmen.

"Ciğerlerin acı çekiyor şuan." oturduğum yerden kalkıp aramıza bir mesafe koydum. Sigara kokusundan nefret ederdim. 

"Yüreğim kadar değil." 

Konu neden bir anda dertleşme meselesine dönmüştü ki?

"Önce sen." dedi. "Göründüğüm kadar kaba değilim ha?" 

"Öylesin." dedim gülerek. 

"Ama sen göründüğünden daha kabasın." 

Sağol ya!

"Aşk acısı değil mi?" dedi sigarasını üfleyerek. O an anlamıştım. O da yaralıydı. Neden  bilmiyorum belki de Kıvanç'a çok benzemesindendir. Çabucak güvendim.

"Öyle. Neredeyse bir yıl oldu ama geçmedi. O kadar eksik hissediyorum ki kendimi."

Güldü. 

"Bilirim" dedi sakince. "Eeee anlatmayacak mısın hikayeni?"

"Çocukken çok sorunlu bir insandım. Huysuzdum, kavgacıydım, kimseyle arkadaş olmak istemiyordum çünkü hepsi çok aptaldı. Yüksek IQ'nun zararları. Annem benimle ne yapacağını bilmezken biriyle tanıştı. Aynı sorunlardan muzdarip bir kadınla. Kısa sürede arkadaş oldular. Oğlu benim ilk oyun arkadaşım oldu. Ben de onun. 

Arkadaşlığımız ikimizi de olumlu etkiledi. O bilgisayar bağımlısıydı ben de zeka. Yavaş yavaş topluma daha uyumlu hale geldik. Birbirimiz sayesinde insanlara uyum sağlamayı başardık. Daha sonra aramızda duygusal bir şeyler olmaya başladı. Aramızda bir yaş vardı. Beni ilk öptüğünde 11 yaşımdaydım. Daha dün gibi aklımda. Çok güzeldi. Çok masumdu. İki sene her şey çok mükemmeldi. Annem bir şeylerin farkındaydı ama karışmıyordu. Hayaller kuruyorduk. Okulda birlikte TUBİTAK projelerine falan katılıyorduk. Amacımız dikkat çekip yurt dışından burs kazanmaktı ve Kıvanç bunu başardı da. O gittikten sonra ben amacımdan biraz saptım. Uzaktan da ilişkimizi pek iyi yönetemiyorduk. Ortam değişince karakter de değişirmiş. Çok değişmeye başladı. Kış sömesterında Türkiye'ye geldi. Amacımdan uzaklaşıp sınava odaklanmamdan memnun değildi ama ilk sıınavım çok kötü geçmişti ve hırslarım yüzünden hayallerimi unutmuştum. Bir gün kavga ettik. Bana bu sınavın o kadar da önemli olmadığını söylediği için. Sonra çıkıp gitti. Özür dilemek için onu bulduğumda kan kardeşimle bastım. Gözüm dönmüştü. O gün ayrıldık. Bir daha da barışmadık." 

"Onu affedemiyorsun ama sevmekten de vazgeçemiyorsun." dedi ikinci sigarasını yakarken. 

"Ama en azından yanına kar kalan anıların var. Bende o da yok." dedi efkarlı bir tonda.

"Platonik misin?" 

"Onun gibi bir şey. İmkansıza aşığım demek daha doğru. Benim cinsimden hoşlanmıyor." Yutkundum.

"Lezbiyen mi?" dedim soluk bir sesle. Pekala komik olmayan bir şakaydı.

Sigarasından derin bir nefes aldı.

"Ben gayim." dedi bıkkınca. Yorulmuş olduğu her halinden belliydi. 

Güldüm ve elimi uzattım. 

"Tanıştığıma memnun oldum." Elimi sıktı. "Hem aslına bakarsan o kaybetmiş. Önündeki seçeneklere bakmalısın bence." 

Arkaya doğru bir yere baktığını görünce arkamı döndüm. Terasın kapısından Ender girmişti. 

"Okulda sizi gördüm. Sana çok değer veriyor. Bence seni üzene değil de mutlu edebilecek isimlere yönelme zamanın geldi de geçiyor."

Ayağa kalkarken son sözümü söyledim.

"Sorun da bu ya zaten. Beni en çok üzenler hep beni en çok mutlu edenlerden çıkıyor."

 Günümüz:

Sabah yine alarmlı zil sisteminden 20 dakika önce uyanmıştım. Bugün cumartesiydi. Buraya başlayalı bir ay olmuştu. Bir dakika ne ? Bir ay mı ? Psikolog. Hızla ayaklanıp üzerimi değiştirdim. Deodorant ve parfümü sıktıktan sonra kahkülümü düzleştirdim ve bizim kızlara bir not bıraktım.

Kızlar benim acil çıkmam gerekiyor. Saat öğlen 1 gibi gelirim.

Erva.

Notu dolabımın üstüne bıraktım. Telefonumu ve kulaklığımı alıp çıktım. Hafta sonu olduğu için rahatlıkla çıkış yapabiliyorduk. Okulun karşısında bulunan durağa oturup gitmem gereken yere uygun otobüsü beklemeye başladım.

°●○•°●○•°●○•°●○•°●○•°●○•°●○•°

Kapıyı çalıp içeri girdim.

" İyi günler siz Gökçe Hanımın arkadaşıymışsınız. "
" Erva mısın ? "
" Evet. "

Gökçe hanım eski psikoloğumdu. Buraya gelince bana bu kadını önermişti.

" Gökçe hakkındaki dosyalarını bana iletmişti. Garip bir durum. Ama merak etme birlikte çözeceğiz. Geç otur şöyle. "

Dediği yere geçtim.

" Şimdi. Garip depresyon çeşitlerinin kökenini Gökçe Hanım zaten bulmuş. Biz çözüm odaklı olacağız. "

....

"Bence sen mutlusun. Sadece mutluluktan uzun süre ayrı kalınca o şekilde davranmak sana ezikçe geliyor.."

Düşündüm... Belki de haklıydı. Bu erkeklerin ağladığında utandırıcı olduğunu düşünmeleri gibiydi. Aslında utanacak bir şey yoktu ortada ama öyle hissederdin.

Haklı mıydı ? Emin değilim.

"Bugünlük süremiz doldu. Gelecek ay görüşmek üzere. "

°●○•°●○•°●○•°●○•°●○•°●○•°●○•°

Yatakhaneye gelir gelmez bana bakan 8 meraklı gözü umursamayıp yatağa attım kendimi.

" Saat kaç ?"
" 12:37 "
" Offfff !!"
" Kızlar. Saat 3 de erkeklerin yatakhanesindeyiz. "
" Nalet olsun"

Diye bağırdım. Kendimi sinirli hissediyordum. Hızla banyoya girdim. Kokusuz soğan özlü şampuanımı saçıma sürüp köpüttüm. Sonra ise yaklaşık yarım saat hiçbir şey yapmayıp sadece suyun içinde bekledim.

" Erva hadi lan çık artık. "
" Daha ne olduğunu anlatmadın kankişteykoşum. "

°●○•°●○•°●○•°●○•°●○•°●○•°●○•°

" Puhahahahajahaha. "

Gelen anırmalarla üstüme baktım. Ne vardı ki ?

"Tam pinkbornozqueen. " üstümdeki pembe bornoza güldüklerini alayınca ben de gülmeye çalıştım ama banyodan yeni çıktığım için kuru cildim gülümsememi engelledi.

Hızla kıyafetlerimi alıp tekrar banyoya girdim. Saçımı kurulamadan çıktım.

°●○•°●○•°●○•°●○•°●○•°●○•°●○•°

Kapıyı çalıp beklemeye başladık.

"Kim o ? "
"Acaba ayarladığınız gibi saat 3 'te kim gelebilir ? "

Kapı açıldı ve kendimizi içeri attık. Hadi Bismillah.

İçeri girdiğimiz anda kolumdan sırıtgaç tuttu.

Anında kafamdan aşağıya dökülen suyla somurttum.

" Ne saçını yapacağım. "
Sinirle soluyup baktım.

Herkes karşılıklı farklı yerlere geçmişti. Bir anda gözüme siyah tüylü bir şey bağlandı.

" Bu ? Öhhö öh ne biçim kokuyor. "
" Birbirine bağlanmış çorap sadece. "

Gerçekten berbat kokuyordu. Amaan nasılsa koku reseptörlerim yorulacak ve kokuyu almamaya başlayacak zaten.

Saç kurutma makinesi sesi duydum ve kahküllerimde yumuşak bir dokunuş. Hani biri dokunmuş gibi hisseder ve ürkersiniz ya. Bu da öyleydi. Ama gerçekten dokunuyordu. Titredim. Aklıma Bilal'in söyledikleri gelince ister istemez düşünmeye başlamıştım. 

Saç kurutma makinesiyle kahküllerime bir şey yapıyordu. Saçlarımı mümkün oldukça nazik bir şekilde dokunması kalp atışlarımın istemsiz hızlanmasına neden oluyordu ve bu çok rahatsız ediciydi. Neyse ki duygularımı iyi kontrol ediyordum ve bu saçma heyecanı söndürdüm.

Daha sonra fön tarağı olduğunu tahmin ettiğim bir tarakla saçımı yukarı çekti. Ne yapıyordu bu?

İşin kötüsü ise ensemdeki dokunuş oldu. Saçımdaki toka çözüldü. Ve daha alttan toplamaya çalıştı galiba. Becerememiş olacak ki şekilden şekle girmişti saçım. Elini tutup yavaşça tokayı aldım. Anlamadığım şeyse bu heyecandı.

" Ne yapayım. "
" Alttan arkadaki saçların görünmeyecek bir şey. "
" Çorapla yapamam. "

Çorabı çözünce gözümü açmamla bana gereğinden fazla yakın duran Sırıtgaçı gördüm.

Hızla saçımı alttan bir topuz yaptım. Ne yapmaya çalışıyordu bu ?

Yüzüme telefonunun ön kamerayı tuttu. Ekrana baktığımda kahkullerimi diktiğini fark ettim. 

" Oha senden yakışıklıyım. "
" Kanka benimle çıksana. "

Hepsi bize dönmüş bakıyorlardı. Bediz halinden memnun gibiydi. Yüzünde traş köpüğüyle duruyordu. Ahenk saçını bir kilo jole ile apaçi gibi yapmıştı. Zümrüt'e sakal çizilmişti ve Eftalya bitişik kaşlara sahipti.

Hepsine şaşkınlıkla baktım.

" Yaşasın beeee... Sonunda çıkma teklifi aldım. Ay ben ne yakışıklıyım yaaa! Oha çok taş oldum. Gençler yeni adım Muzafferiyetülvahdettin. "

Koşarak boy aynalarını karşısına geçtim.

" Ne taşım beee... Ulan benden taşı yok. Meteor mübarek. Kankalar ben çok yanlış doğmuşum yaa. Oha çok yahuşykluyum. Bu ne yahuşuklılıktır ya Rabbiii.... "

"Kıza bak yakışıklı erkek egosu 2 saniyede benim egomu geçti."
"Sen yakışıklı değilsin Utku. "

Ahenk'in verdiği cevapla Utku mosmor oldu.

" Yaşasın tıraş da oldum. Benden tiplisi yok. Tek mükemmel benim. Paris losyodan da versene. " 

"Asla"

Bediz omuz silkip Ahenk'in yanına gitti

"Kanka bizim mahalledeki kekolara benzedim"
"Dimi lan aynı Bünyamin abi "

Ben hala mükemmelliğime bakarken Eftalya somurtuyor , Zümrüt umursamadan telefonuyla uğraşıyor, Ahenkle Bediz saçma sapan pozlar verip mahalle Whatsaap gruplarına atıyorlardı.

"Neyse artık gidelim"

Zümrüt yüzünü temizleyip ayaklanınca Eftalya da aynısını yaptı ben, Ahenk ve Bediz olduğumuz gibi kapıya yürüdük

"Hadi bir daha görüşmemek üzere"

Onlara dönüp bağırdıktan sonra kapıyı yüzlerine kapattım aslında kendi yüzüme kapatmış da olabilirim

"Yalnız çok yakışıklı oldum hadi Ahenk evlenelim"
"Sarışın değilsin"
"Bediz seni geçiyorum Efta?"
"Tipim değilsin"
"Zümrüt?"
"Umurumda değilsin"

Somurtarak önüme döndüm Ben onlardan daha iyilerine layığım.

"Kızlar müzik yarışması varmış!"

Zümrüt'e boş boş baktım

"Biz bu seslerle sonuncu bile olamayız"
"Elektro gitar bizim"
"Ben keman çalabilirim"
"Bir durun daha şarkı seçmedik"

Çoktan ne giyeceklerine karar veren Bediz ve Ahenk beni dinlemiyordu. Bizim kızlar ne ara bir şeyler çalmayı öğrendi? 

"Bence Sancak söyleyelim"

Eftalya bir adım öne zıplayarak yanımda durdu

"Sancak severim ama bana kalırsa T-rap söylemeliyiz "

Fikrimi söyleyip bir adım geriledim şuan kendimi var mısın yok musun yarışmasında gibi hissediyordum.

"Size katılırım."

Zümrüt odaya girip kapıyı kapattı.

"Oy birliğiyle Gaydırı gubbak cemile seçilmiştir."

Ahenk öne atlayıp sırıttığında yüzünde 'Yapmazsanız sizi köpek balıklarına yem ederim' ifadesi belirmişti omuz silkip onu onayladım zaten kazanamayacaktık.

"Neyse ben kıyafet ayarlayacağım"

Eftalya içeri girince arkamdaki ikiliye baktım

"Siz gelmiyor musunuz?"
"Biz kıyafet alacağız."

Omuz silkip içeri girdim. Dolabımın elbise bölümüne bakıp sade bir elbise -yeşil - seçtim. Saçlarımla uğraşmayı bitirdiğimde Eftalya ve Zümrüt'ü süzdüm.

Eftalya'nın beyaz elbisesi yüzümün buruşmasına sebep oldu. "Gelinlik giyseydin kanka."

"Ben abartılı değilim sen çok sönüksün!"

Zümrüt siyah elbisesini düzeltip onu süzdü. "Hayır sen abartılısın."

"Siz ne anlarsınız be!"

"Tamam." dedi Zümrüt sakince. "Çok normal giyinmişsin hayatımda bir yere bu kadar uygun bir kıyafet görmedim."

Eftalya saçını savurdu. "Evet işte böyle, duymak istediklerimi söyle."

Odadan aynı anda çıkmaya çalıştığımızdan dolayı oluşan teknik hataları düzeltip yüzümü onlara çevirdim. "Nerede bu mallar?"

Eftalya başını salladı. "Yani ben bile daha önce hazırlandım."

Gözlerimi koridorun her santiminde gezdirirken açılan personel odası kapısıyla yüzümü o tarafa döndürdüm. "Bekle ne?!"

Baştan aşağı deri kıyafetlerle kaplı Ahenk ve Bediz koridorda star edasıyla yürüyordular.

"Çok sönük olmuş az daha abartsaydınız." dedim, Ahenk'in motorcu çizmesinden gözümü alarak.

"Sana saçıma alev efekti vermemiz gerektiğini söylemiştim!" dedi Bediz, Ahenk'e dönerek.

Ahenk omuz silkti. "Sarışın olmayanların söylediklerini umursamamaya programlandım."

''Peki." dedi Zümrüt. "Şimdi gidebilir miyiz?"

Onu onaylayıp peşine takıldık. Konferans salonuna vardığımızdaki kalabalık gözlerimin büyümesine sebep oldu. "Bence yol yakınken geri dönelim."

"Asla!" dedi Bediz, ayağını yere vurarak.

"Evet." diye ona katıldı Ahenk. "Ölmek var dönmek yok!"

"Ahenk savaşa gitmiyoruz." dedi Eftalya, o da ürkek bakışlarla etrafı süzüyordu.

Ahenk omuz silkip sahneye çıkan merdivenin hemen yanında durdu. "Üç grup sonra sıra bizde ölü taklidi yapsanız bile çıkacağız." dediğinde aklımdaki planın işe yaramayacağını anlamış oldum.

°●○•°●○•°●○•°●○•°●○•°●○•°●○•°

"Burası gerçekten harika." dedi Eftalya hayranlıkla.

Gözlerim etraftayken onu onayladım. Buranın sanki konferans salonu değil de yıllardır şarkı söyleyen birinin kulisindeymiş gibi hissettiren bir havası vardı.

***
Sıranın bize gelmesiyle sahneye çıktık.  Elimdeki flüdü sıkıca kavrayıp etrafa baktım. Ahenk ve Bediz'in abartılı giyiminden dolayı bakışlar bize çevrilmişti.

Hepsine göz ucuyla bakmaya çalışırken Yağan'la göz göze geldim. Bana sırıtıp göz kırptığında gözlerimi devirdim ve daha çok somurttum.

Zümrüt bateri, Eftalya keman , ben flüt, Ahenk ve Bediz ise elektro gitar çalacaktı.

Yani aslına bakarsak bu sadece eğlence içindi müzik arkadan geliyordu zaten.

Başlamadan önce Ahenk öne çıkıp mikrofonu kavradı. "Evet sevgili sarışınlar ve sarışın olmayanlar, bu gece rock konuşacak!"

"Rock n roll bebeğim" dedi Bediz, Ahenk'in arkasından mikrofona uzanarak.

Ahenk profesyonel rockçı gibi öne atlayınca göz devirdim. Alt tarafı türkü söyleyecektik.

Müzik çalmaya başlayınca insanların suratları buruştu. Neredeyse hepsinde 'Yani cidden bu mu?' bakışı vardı.

Omuz silktim. Bu beni ilgilendirmezdi.

Şarkının ilk bölümlerini tek tek söylerken nakaratı birlikte söylüyorduk. İkinci nakarattan sonra izleyenler de bize katılınca güldüm. O kadar da kötü değildi.

Eğleniyordum!

Şarkı bittiğinde Ahenk gitarı tiz bir ses çıkana kadar çalmaya devam etti.

Birkaç saniye sessizlikten sonra çalan ıslıklar gülüşümü genişletti.

"Teşekkürler." dedi Bediz. "İmza isteyenler sıraya girsin."

Sahneden inip etrafımızda toplanan öğrencilere baktım. Gülüşüm ikinci kez Yağan'la göz göze gelince soldu. Çünkü iki parmağıyla dudaklarını yanaklarına doğru çekiştiriyordu.

Bediz kolumu çektiğinde ona bakmayı kesip önüme döndüm.

Acaba kaçıncı olacaktık?

Continue Reading

You'll Also Like

67.9K 8.1K 43
Her zaman için kötünün de kötüsü vardır! Cathleen Dewrionlarla el ele vererek Gölge - Ruh kralı Arkhael'i öldürse de, tehlike henüz geçmiş değil. Zam...
3.1M 7.2K 1
'Umudun gece ise, ay'a tutun.' ∞ (15/08/2018; Başlama tarihi.)
2M 96K 54
"Eksiklerimiz kusurlarımız değildir." Ailem beni hep bunu söyleyerek büyütmüştü. Eksikleri olan insanları dışlamamayı, onları sevmeyi öğretmişlerdi...
25.3M 900K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...