GÖLGE

By deniizkandemiir

4.1M 268K 61.8K

Reklam yorumları yapmayın. "Bir sabah uyandım ve hayatım hiç olmadığı kadar farklıydı." 18 yaşına geldiğinde... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Önemli ~Patili Bildirim~
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 24
Bölüm 25
Ben Bölüm Değilim!
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
51. Bölüm
52. Bölüm
Final - Sonun Başlangıcı
DUYURU

Bölüm 23

71.4K 4.5K 1.1K
By deniizkandemiir

Odadan çıktıktan sonra şaşkınlık içerisinde birbirimize baktık. Bütün bu olanlar ders çıkarmamız içindi demek ki. "Vay be." dedim mırıldanarak. "Açıkçası bunu beklemiyordum."

"Ben de." dedi Elif gülümseyerek. Sonra durdu ve koluna baktı. "Aşağı ineceğim. Yaraları temizlemem gerek." Çok kötü halde görünen kolu ve bacağındaki pençe izleri sanki canını yakmıyormuş gibiydi.

"Tamam. Sana yardım edeceğim." dedim peşinden merdivenden inerek. Kolumdan tutmasıyla Toprak'a döndüm. "Efendim?"

"Senin de omzuna bakmamız gerek." dedi düz bir ifadeyle. Kolumdaki elini çekmemişti.

"Seni kurtardığım için beni umursuyormuş gibi yapmana gerek yok." dedim yapmacık şekilde gülümseyerek.

"Ondan dolayı değil." Durdu ve nefesini sesli bir şekilde verdi. "Tamam, ondan dolayı evet ama senin anladığın şekilde değil." Tek kaşımı devam etmesi için beklentiyle havaya kaldırdım. "Ne zaman sana zarar versem sen yine de beni kurtarıyorsun. Artık seninle uğraşmayacağım." Ellerini havaya kaldırdı.

"Bu kadar kolay mı vazgeçtin?" dedim şaşırarak.

"Vazgeçtiğimi sanma ufaklık. Sadece uğraşıp dert olmayacağım." Gülümsedi ama söylediği şey beni sinirlendirmişti.

"Psikopat. Gözüne güçsüz görünüyorum diye beni öldürebileceğini sanıyorsun. Gerçekten bu sözleri söyleyip dert olmayacağını mı düşünüyorsun?" Niye yine sinirleniyordum ki?

"Evet, hala öyle düşünüyorum."

"Can almak o kadar basit mi sence? Beraber geçirdiğimiz zamanlar gözünün önüne gelmeyecek mi? Belki ben sana karşı koyamayacak kadar güçsüzümdür ama senin vicdanın bunu yapabilecek kadar körelmiş mi? Yazık sana. Ne zaman bana bunu söylesen umursamamaya çalıştım. Vicdansız biri olmadığını düşündüğüm içindi. Sanırım yanılıyorum." İçimden derin bir oh çekme isteği geldi. Sonunda şu sözleri söyleyebilmiştim ya, rahatlamıştım sanki.

Merdivenin kalan basamaklarını da inmeye başladım. "Omzuna bakmamız gerekiyor. Önce onu halledelim, sonra ne istersen yaparsın." diye seslendi. Ancak bu kadar kalın kafalı biri olduğu için, ya da belki de ben öyle olduğum için, haklı olduğu bu konuda bile onu dinleyesim gelmiyordu. Durmadığım için arkamdan merdivenleri inip tekrar kolumdan tuttu. Acımıştı ama yüzümü buruşturmamaya çalıştım.

"Gerek yok Toprak. Kendim halledebilirim. Gerekirse doktora giderim, o yüzden elini çek. Çınar hocanın anlatmaya çalıştığı şeyi bir nebze olsun anlayamamışsın."

"Seninle uğraşacağımı, peşinden koşacağımı mı düşünüyorsun gölge? Yıllarca yapmak istediğim şeyden bir günde vazgeçeceğimi mi düşünüyorsun? Çınar hocanın anlatmak istediğini anladım. Ama anlamış olmam uygulamaya geçireceğim anlamına gelmiyor." Yanımdan çekip gitti. Evet, o Toprak'tı. Ve ben, bu kadar basit bir şeyde değişebileceğini düşünerek en az Çınar hoca kadar hata etmiştim.

Güçlenip onu yeneceğime dair kendime söz verdim.

1 AY SONRA

Yemekhaneden aldığım, dumanı hala üstünde olan kahvemi kütüphane masasının üzerine bıraktım. İşaret parmağımla kaybetmek istemediğim sayfanın yerini inatla koruduğum kitabın kapağını açtım ve boş sandalyelerden birine oturdum.

Güz mevsiminin gelmesine az bir zaman kala, güneş artık yakıcı sıcaklığından kurtulmuştu. Okulun en güzel ışık alan yeri olan kütüphane, artık vaktimi en çok geçirdiğim yerdi belki de. Yere kadar uzanan camlarıyla içinden çıkmak istemediğim bir mesken oluvermişti. Dışarıda çiseleyen yağmur, camlarda minik minik noktalar oluşturuyor, sonra bu noktalar birleşip aşağı kayıyordu.

Masanın üzerindeki kupadan bir yudum alıp yerine koydum ve kafamı eğdiğim kitabı kaldığım yerden okumaya devam ettim. İçerisi fazla dolu değildi. Bunun verdiği rahatlıkla sandalyede bacaklarımı kendime çektim ve daha rahat bir şekilde oturdum.

Zeminle buluştuktan sonra yankılanıp kulağıma ulaşan adım seslerini duyduğum zamana kadar başım kitaba gömülü haldeydi. Adımların sahibine bakıp gülümsedim. Karşıma oturduktan sonra parmaklarını masaya tek tek vurarak beni süzdü. Fazla yüksek olmayan bir sesle konuştu. "Wushu çalışmalarını aksatmıyorsun umarım?" Mavi gözlerinin üstündeki kaşlarını hafifçe kaldırdı.

"Fazla esnek değilim, zor geliyor." dedim yalandan sırıtarak.

"Kaçmak senin esnemene yardımcı olmayacak ama."

"Şşşt." dedim işaret parmağımı dudağımın üstünde tutarak. "Kütüphanedeyiz." Gülümseyerek başımı kitabıma eğdim.

"Her zaman bir çözüm yolu bulunur, ufaklık. Dövüş sanatları sınıfına gel." dedi zihnimde konuşarak. Sonra da zafer kazanmış gibi sırıttı.

Cevap vermek yerine gülümsemeyi seçtim ve gözlerimi kelimelerin üstünde gezdirdim. Bu bir ayda omzum kadar aramızdaki anlaşmazlık da iyileşmiş gibiydi. Sessiz bir anlaşma yapmıştık ve birbirime hiç bulaşmayıp bunun yerine sadece ders konularında bir araya geliyorduk. Ancak karşımdaki kişi Toprak'tı. Her zaman kötü şeyler yapabilecek potansiyelde olan Toprak. Ondan her an nasıl bir davranış gelebileceğini bilmesem de herhangi bir atağı karşısında şaşıracağımı da sanmıyordum.

İki hafta önce wushu çalışmalarına başlamış, ancak vücudumun esnek olmayışı yüzünden fazlaca zorlanmıştım. Duruşum ve temel birkaç hareket dışında çok yetersizdim. Kapıdan çıkıp giden Toprak'ın ardından kitabı kapatıp masanın üstünde bıraktım ve ayağa kalktım.

Dövüş sanatları sınıfına girdikten sonra ısınma hareketleri yapan Toprak'ın yanında yerimi aldım. "İyi günündesin." dedim alayla. Bir yandan da ellerimi arkada birleştiriyordum.

"Umarım öyleyimdir, gölge."

Isınma hareketlerini yapıp karşısına geçtim. "Acımayacaksın değil mi?" dedim kaşlarımı kaldırarak.

Hayır anlamında başını salladı ve duruşunu ayarladı. Bende aynı şekilde karşısında kendi duruşumu aldım. "Belini dik tut yoksa incinebilir." diye uyarıda bulundu. Dediğini yaptım.

Yandan tekmesiyle yere düştüm ve nakavt etti. Yattığım yerden kalkmadan önce burnumdan soludum. "Öğretiyor musun öğretme bahanesiyle dövüyor musun belli değil." Elini kalkmam için bana uzatırken saniyeler içinde kazandığı galibiyet hoşuna gitmiş ve yüzüne yansımıştı. "O kadar kolay pes etmeyeceğim ama." dedim uzattığı eli yerine yerden destek alıp kalkarken.

"Evet, her türlü kaybettiğin halde pes etmeyişin hoşuma gidiyor. Bu yüzden seni çalıştırıyorum." dedi beni tahrik ederek.

"Daha yeni ısınıyorum. Göreceğiz." dedim gözlerimi hafifçe kısıp ölümcül bakışlar atarken.

"Eğer duruşunu da düşüşünü de ayarlayamazsan tek gördüğümüz şey zarar gördüğün olacak."

"Ahkam kesmeleriniz bittiyse çalışmaya dönebilir miyiz Toprak Bey?" dedim sesimi incelterek. Tekrar duruşumu aldım.

"Ahkam kesmek insanın bilgisiz olduğu konularda olur. Şuan o durumda olduğumuzu düşünmüyorum." dedi bana aldırmayarak. "Karate Kid filmini izlemiş miydin?"

"Evet, neden ki?" dedim.

"Oradaki gibi çalışalım. En baştan başladın ve biraz olsun yol katettin. Bildiğin şeyleri tekrarlayan bir çalışma olsun." Pozisyonunu almıştı. Ciddi olup olmadığını anlamaya çalışarak gözlerinin içine baktım.

"Peki." dedim. "Denemekten zarar gelmez sanırım."

Üstüme saldırdı. Kollarımı çapraz yapıp kendimi savundum fakat kolumla beraber beni ters çevirdi ve arkamda durdu. Bacağımı hızla bacağının arkasından geçirip eğildim ve çelme takar gibi yere düşürdüm. Etkilenmeyerek tuttuğu kolumdan beni tekrar çevirdi ve kendisi yerden kalktığı sırada beni yere serdi. "Çabuk ol." dedi kalkmam için.

Bacaklarımın üstünde zıplayıp ayağa kalktım. Attığım yumruk çenesini sıyırmıştı. "Denge, gölge. Yumruğunu çok dengesiz sallıyorsun." Tekrar hamle yapmak için uzattığım kolumu tuttu. "Ve daha güçlü." Tekme atmak için bacağını kaldırdığında eğildim ve tekmesi üstümden geçti. Vurmak için uzattığı kollarını kollarımla kenara ittim ve göğsüne bastırdım. Bir iki adım geri sendeledi.

"Hiç mi ilerlemedim?" diye sordum gülerek. Sağdan vurmak için kolunu uzattığında kolumla engelledim. "Hemen şımarmasan iyi olur." dedi beni normal hayata döndürerek.

"Yere düşürme tekniği üzerinde çalışalım."

Başımı tamam anlamında salladım. "Sol direk." Söylerken aynı anda göstermek adına yavaş şekilde uyguluyordu. "Sağ direk. İyi izle. Sol kroşe, sağ aparkat, sağ alt palding." Sonra da ayak eklemlerime vurup beni kendine çekti ve yere devirdi. Sonra beğenmemiş gibi baktı. "Düşüşün teknik değil. Canın acıyabilir, biraz daha çabala." dedi elini tekrar yerden kalkmam için uzatırken.

Elini tutup kalktım. "Palding işi mantıklı ama tekmeyi o kadar sert atmasan da olurdu." dedim itiraz ederek.

"Mızmızlanma. Sıra sende." dedi ellerini gel işareti yaparak. Yaptıklarını tekrar ettim. Sağ direği koluyla engelledi. "Tekrar dene. Daha hızlı ve daha dengeli."

Söylediği gibi tekrar denedim. Yine daha sağ direkteyken engellemişti. Bu şekilde birkaç defa devam ettik. "Hamleyi öğretmeye çalışıyorsun bir kez olsun karşı koyma da yapayım." dedim kızarak.

"Dışarıda bunu yapman için zaman tanımayacaklar, gölge. Ne diyeceksin, bir saniye durun sizi düşürmem gerekiyor mu?" Sinirle gözlerimi kırpıştırdım ve üstüne atladım.

Sol direk, sağ direk, sol kroşe. Beni yere devirmek için tuttuğunda dönüp sırtına bastırdım ve dizlerinin üstüne çöktü. "Çok iyi." derken beni çevirip yere düşürdü ve sağ bacağıyla boynumdan sabitledi.

"Bırak, acıyor." dedim kurtulmaya çalışırken. Bacağını kaldırdığında tutup döndürdüm ve yaptığı hareketi ona tekrarladım. Bacağımla boynuna bastırırken güldü. "Aferin ufaklık." dedi tebrik eden bir sesle. Bacağımı çekip ayağa kalktım. Yattığı yerden ayak bileğimi çekti ve düşmeden önce belimden tuttu. "Yine de çok şımarma." dedi yüzü yüzüme çok yakın bir halde. Mavi gözleri koyulaşmış, nefesi sıklaşmıştı. Ellerimle göğsüne bastırıp ittim ve bir kez daha bacağımı boynunda sabitleyip kolunu kendime doğru çektim.

"Sen de fazla şımarıyor gibisin." dedim kolunu çekmeye devam ederken.

Kapıdan gelen alkışla Toprak'ı bırakıp gelen kişiye döndüm. Toprak da toparlanmış, kalkmam için elini uzatmıştı. Gerek duymadan kendim kalktım ve gelen kişiye bakmaya devam ettim.

Bu adamı tanımıyordum. Siyah çizgili takım elbise giymişti ve sakalları fazla bir süre önce tıraşlanmadığını belli ederek hafifçe çıkmıştı. Seyrekleşmeye başlayan saçlarının düzenli hali ve yüzündeki ciddi ifade onu bir iş adamı gibi gösteriyordu. Arkasından gelen iki adam da düz siyah takım elbise giymişti ve bakışları donuktu. Mafya gibi durduklarını düşündüm. Nefesimi düzenlemeye çalışırken adama bakmaya devam ettim.

"Güzel gösteriydi." dedi ikimize de bakarken. Yüzünde asla içten olmadığı belli olan sinsi bir gülümseme vardı. "Bu okulda öğrenciler sıkı çalışıyor sanırım."

Kendini tanıtmamış bu adama cevap verme gereği duymamıştım nedense. Sözleri kulağa itici geliyordu. Toprak kaskatı kesilmiş, adamın üstünden gözlerini ayırmıyordu fakat bu adamın umurunda bile değil gibiydi.

"Şu az önceki hareket neydi? Hani tekme atmak için öne doğru eğildin." dedi Toprak'a bakarak. Bir yandan da işaret parmağını sallıyor ve ilgili görünmeye çalışıyordu.

"Ne olduğunu bildiğinizi düşünüyorum." Toprak'ın sesi donuktu ve saygı barındırıyor gibiydi. Aslında saygı mı korku mu tam olarak anlayamamıştım. Belki de ikisi birdendi.

"Evet evet, doğru diyorsun. Biliyorum." dedi bozulduğunu belli etmemeye çalışarak gülümserken. Bir insan sanırım içten gülmeyince ancak bu kadar itici görünebilirdi. "Sadece bu kadarını mı yapabiliyorsun?" dedi aşağılayıcı sesle Toprak'a bakarken. Yüzündeki gülümse silinmişti.

"Neyse." dedi elini havada sallayıp. Sonra bana döndü ve yukarıdan aşağı doğru incelemeye başladı. Bu hareketinden rahatsız olmuştum ve yerimde kıpırdandım.

"Pardon." dedim gözlerini üzerimden çekmesi için. "Siz kimsiniz?" Sesimin saygılı bir tonda çıkması için uğraştım.

Elini sertçe Toprak'ın omzuna koydu ve birkaç kere omzuna bastırdı. Toprak dimdik bir şekilde duruyor ve gözlerini karşı duvara dikmiş, adama bakmaktan kaçıyordu. "Ben." dedi adam yine yapmacık bir gülümsemeyle. "Mehmet Alas. Toprak'ın babasıyım."

Continue Reading

You'll Also Like

1.2K 224 30
Sevilmeyen , dışlanan 7 arkadaşdan alınan intikam hikayesi . Susuzların suçlular yüzünden bedel ödediyi bir hikaye . Suçsuz insanlardan intikan alan...
25.1K 325 21
Şahsıma kurulan şeytani bir kumpas sebebiyle ayak kölesi oldum. Bu durumdan nasıl kurtulacağım (Şantaj Kölesi hikayesinin 2.sezonudur. 35 bölümden de...
2.8K 1K 11
Kendi bulundukları ada da kendilerince sakin bir hayat süren Lucy ve Louis kardeşler, bir gün adayı işgale gelen korsanlar yüzünden arkadaşları ile b...
2.4K 200 17
Her bölümde farklı konulu bir kompozisyon var. Bölümler çok kısa. Bir bakın bence. 💕 Yazmanız gereken kompozisyon varsa benimle iletişime geçebilirs...