Bölüm 2

158K 8.3K 2.1K
                                    




           

Yatağımın üstüne valize yerleştirilecek gerekli eşyaları koyduğumda evden çıkmamıza iki saat vardı. Okul aynı zamanda yurt gibi olduğu için orada kalacaktım. Marketten aldığım yeni diş fırçasını da eşyaların arasına ekleyerek gerekli başka bir şey olup olmadığına baktım. Sanırım yoktu.

Bir yandan heyecanlı olduğumu kabul etsem de, diğer yandan sürgüne gidiyormuş gibi hissediyordum. Kimsenin yerini bilmediği ve asla izi olmayan bir okula gidecektim. Asıl okulum kapanalı bir hafta olmuştu. Annem oranın ne kadar güzel olduğundan bahsetti. Eğitim görecek olsam da tatilde gibi hissedecekmişim. Gençliğinde bir süre o da orada eğitim görmüş. Sonrasında ise babamla tanışmışlar. Babam her ne kadar reddetse de, annem babama kendinden bahsettiğinde babamın bayıldığını söylüyor. Babam birkaç gün annemden kaçmış, sonrasında ise onu ne kadar sevdiğini ve farklı olmasını umursamadığını anlamış ve annemden onu affetmesini istemiş. Sonrasında ise evlenmişler.

Ben bunları düşünürken annem kapıda belirdi. "Eşyalarını hazırladın mı canım? Aşağı gel de bir şeyler yiyelim." Başını eğip yataktaki eşyalarıma baktı. "Zor olduğunu biliyorum ancak orada telefona ihtiyacın yok. Hat çekmiyor." 

"Biliyorsun anne, telefonların kamera özelliği de var ve içinde müziklerim var." dedim hafifçe sırıtarak. Yatağın altındaki valizimi çıkarmıştım. "Sen in annecim, eşyaları valize yerleştirip geliyorum."

Annem peki anlamında başını sallayıp kapıyı kapattı. Ayağındaki terliklerin yürürken çıkardığı takırtıdan aşağı indiği anlaşılıyordu.

Şimdilik yanıma sadece yazlık kıyafetleri almıştım. Kışlıkları almak için çok zaman vardı. Eşyaları valize yerleştirdiğimde kapatabilmek için üstüne oturup bastırmam gerekti. Çok büyük bir valiz değildi. En son kitaplığımın önünde durdum ve kitaplarımı inceledim. Eğitimim bittikten sonra normal bir üniversiteye gidebilir ya da istersem orada kalmaya devam edebilirmişim. Kısaca seçim bana ait olacakmış. Mümkün olduğunca kısa zamanda eğitimimi tamamlayıp geri dönmeliydim.

Okulun büyük bir kütüphanesi olduğu için annem yanıma kitap almama gerek olmadığını söyledi. Gerçekten fazlasıyla büyükmüş. Kendimizi eğitmek sadece fiziksel olmayacakmış, annemin dediği kadarıyla kütüphane için de saatler varmış.

Aşağı indiğimde annemle bir şeyler atıştırdım ve her zamanki gibi kitabına gömülmüş olan babamın yanına oturdum. Gözleri dolu doluydu, bunu saklamak için kitabına daha da eğildi.

"Baba," dedim muzip bir sesle. "Biraz daha yakından bakarsan okuyamayacaksın." Benim de gözlerim dolmuştu. Daha önce hiç çok uzun bir süre ailemden ayrı kalmamıştım. Bu ilk olacaktı.

Babam derin bir nefes alıp kitabını diğer yanına bıraktı ve önce bana, sonra hala boynumda takılı olan kolyeme baktı. "Canım kızım," devam edebilmesi için biraz beklemesi gerekmişti. "Orada kendine dikkat et. Seni seviyorum, seviyoruz. Her zaman iyiliğini istedik, şimdi de aynısı geçerli. Sen güçlü bir kızsın. Sen benim güzel, güçlü kızımsın."

Gözlerim iyice dolu dolu olduğunda bunu saklamak için babama sarıldım. Evet, bunu yapmak zorundaydım. Oraya bir an önce gidip, en kısa zamanda dönmek için çabalayacaktım. Babam beni sıkıca saran kollarını gevşettiğinde artık gitmem gerektiğini anladım. Annem mutfak tezgâhına dayanmış halde bizi izliyordu. Onun da gözleri dolmuştu.

Valizimi arabanın bagajına yerleştirdikten sonra ön koltuğa oturdum ve kemerimi bağladım. Babam kenarda durmuş gülümsüyordu. Bunu beni rahatlatmak ve aklımın geride kalmasına engel olmak için yaptığı belliydi. Her an gözlerinin kenarından düşüp dudaklarıyla buluşacakmış gibi duran gözyaşlarına engel oluyordu.

GÖLGEWhere stories live. Discover now