Bölüm 35

55.5K 4.1K 629
                                    

L şeklindeki koltuğun bir tarafına Elif'le ben, diğer tarafına Toprak'la Mert sıralanarak oturduğumuzda sessizlik hakkını kullanan tek kişi Toprak'tı, tıpkı etrafa ölümcül bakışlar saçanın bir tek o olması gibi.

"Burayı nasıl buldunuz?" dedim koluma koala gibi sarılmış Elif'ten kurtulmaya çalışırken. Katiyen bırakmıyordu, kolumu çekme çabalarıma karşı da direniyordu.

"Seni çok merak ettim!" dedi koluma daha da sıkı sarıldıktan sonra. "Ayrıca bana haber vermemene çok kızdım." dedi kaşlarını hafifçe çatarak.

"Tehlikeliydi. Asıl soruya geçelim, burayı nasıl buldunuz?" Bakışlarımı Mert'e çevirdim ve beni Elif'in elinden kurtarmasını ister gibi baktım.

"Beni arayan Elif'ti." dedi koltuğa daha da yayıldıktan sonra. "Elif'i de..." İşaret parmağını Toprak'a yöneltti. "Senin abin aramış Toprak."

"Sen Semih'i tanıyor musun?" dedim Elif'e şaşkınlıkla bakarken.

"Evet, birkaç kez okula uğramıştı." Boğazını temizlemek için öksürdü. "Neyse canım, sonuçta buradayız."

Ona bir şeyler sakladığından şüphelendiğimi belli eden bir bakış attım. Evet, bunu yapabiliyordum. Ama şimdilik üstünde durmayacaktım. Yalnız kaldığımız ilk vakitte tekrardan soracaktım.

Toprak sonunda sessizlik hakkını kullanmaktan vazgeçmiş gibi konuşmaya katıldı. Ses tonu düz ve kalındı. "Buraya gelmenin ne kadar tehlikeli olduğundan haberiniz vardır. Neden bunu yaptınız?"

"Dikkat ettik zaten. Farklı yollardan geldik, ayrıca okuldaki kimseye de söylemedim." dedi Elif kendini savunma amaçlı. "Bir haftadan fazla süredir ortada yoksunuz. Bilmem farkında mısınız ama bütün okul panik içinde."

"Ve sizin buraya gelmeniz şüphelendirici olmayacak mı Elif?" Toprak yine Elif'e sataşıyordu ama bir yerde çok haklıydı. Takip edildilerse burası da artık güvenli olmayabilirdi.

"Tartışmanın sırası değil." dedi Mert. "Melodi'yle seni görmeye geldik buraya."

"Normal zamanda gelmeyip şimdi böyle bir zamanda mı geldin?" Toprak kırıcı şekilde konuşmaya başlamıştı. Ama haklıydı, ben de yakalanmak istemiyordum.

Mert umursamazca başını sağa sola salladı. "Gerçekten mi Toprak? Sırası değil." dedi rahatsız bir sesle. "Huzur bozmaya gerek yok."

"Sakin olun." dedi Elif. "Mert'i de ben çağırdım Toprak. Melodi'yle senin kaçırıldığınızı öğrendiğinde çok endişelenmiş ve okula gelmişti. Kızmak yerine biraz anlayışlı ol."

"Her ne kadar yanlış ifade etse de, Toprak haklı olabilir. Kaçmak için çok uğraştık, tabi izimizi kaybettirmek için de. Endişesini anlıyorum o yüzden. Ben de endişeliyim." dedim düşüncelerimi yumuşatmaya ve olduğu gibi anlatmaya çalışarak.

"Melodi, biliyorsun böyle bir durumda dikkatli olmayıp ne yapabiliriz zaten? Endişelenmeyin, takip edilmedik." Mert'in sesi bozulduğunu belli eden bir tonda çıkmıştı. Buraya bizi ziyarete gelmişlerdi ve burunlarından getirmiştik, aferin bize.

Gerginliği yok etmek için konuyu değiştirmeye çalıştım. "Aç mısınız?"

Elif başını hayır anlamında yukarı kaldırdı. Mert ise bunu kelimelere dökmeyi tercih etti.

"Neler oldu? O kadar endişelendik ki, hocaların hepsi sizi arıyor. Aslında buraya gelirken bile onların sizi araması içimde pişmanlık oluşmasına sebep oluyor ama kimseye söyleyemeyiz, gerçekten tehlikeli olur." Elif sonunda kolumu bıraktığında yüzüme baktı. "Sizi kim kaçırdı?"

GÖLGEWhere stories live. Discover now