Bölüm 48

49.4K 3.9K 676
                                    

14.07.2020 tarihinde düzenlendi.

Bir süre gündemden düşmeyen Mehmet Alas haberi insanlar sonunda bunu konuşmaktan sıkıldığında çoktan unutulmaya başlanmıştı. Cumhuriyet başsavcılığınca adam öldürme, rüşvet ve yolsuzluk suçları sebebiyle Mehmet Alas'ın tahliyesiz müebbet hapsine karar verilmişti.

İnsanlar artık gündelik işlerine dönmüş, bir anda çöküşe geçen şirketi unutmuştu; Toprak ve Semih Alas dışında. Birçok ortağın ortaklıktan vazgeçtiği bu şirkette babalarının hisseleri bu iki genç adama aktarılmıştı. Alas soyadının utandırıcı hatıraları ile iş dünyasında belki de artık çöp sayılan bu şirketi kurtarmak için bir yol yok gibi görünüyordu. Onlar da bu şekilde düşünüyordu, en azından ağabeyine göre daha karamsar olan Toprak.

Fakat Semih kolay yolu seçmeyecekti, en azından buna gönlü yoktu. Zor olsa da o, kendilerine kalan bu şirketi kötü adından sıyırıp, dürüst bir yol izleyerek kurtarmak istiyordu.

O, kardeşinin kızgınlığını anlıyordu. Hiçbir zaman ona kızmamıştı, aksine ailedeki ara bulucuydu Semih. Şimdi babası da kardeşi de hapisteydi. Biri gerçek parmaklıkların ardında, diğeri ise kafasında kurduğu zindanda. Toprak acılarının içine hapsediyordu kendini.

O gerçekten de kardeşini anlıyordu. Büyüyüp de bir şeylerin farkına varmaya başladığından beri babasına kızgındı. Her zaman annesinin özlemini çekmişti. Bu yüzden zor bir çocukluk geçirmişti. Belki babası kendisine ilgi gösterse, şimdi çöpe dönmüş bu şirketi biraz daha büyütme çabalarının arasında ona biraz vakit ayırsa, oğlunun başını okşasa her şey daha kolay olabilirdi. O her zaman kızgındı, yine de içten içe her zaman babasına karşı ümidini yitirmemişti. Bunu, sevdiği kızla babası arasında tercih yaparken de göstermişti. Babasının onu haksız çıkarması onu sinirlendiriyordu. Artık çok daha kızgındı. Yüreği alevler içindeydi ve o alevlerin onu ele geçirmesine çok az kalmıştı. Semih kardeşi için hep endişeli olsa da şimdi daha da endişeliydi.

Semih, kendisine itiraf etmek istemese de babasının hapse girmesine sevinmişti. Her ne kadar babası bile olsa cezasını çekmesini, yaptıklarının pişmanlığını yaşamasını istiyordu. O ve Toprak bunların hiçbirini hak etmemişlerdi.

Peki bunca vakitten sonra babasını sonunda kim polise ifşa etmişti? Bunu içten içe biliyordu. Melodi. Belli ki o yapmıştı bunu. Polisler ihbarı kimin yaptığını bulamasa da gerçek onlar için ortadaydı. Bu kadar bilgiye erişimi olabilecek, bunların hepsini saklayabilecek tek kişi oydu. Öldürülen insanları en iyi bilen kişi katildir. Melodi, bu insanları öldürmeye zorlanmıştı. Belki soğukkanlılıkla yapmıştı ama ona uygulanan baskının sonucuydu bu. Semih onun ne kadar direndiğini biliyordu. Semih'in anlamadığı tek şey Melodi'nin neden bu kadar beklediğiydi. Bir planı olduğu ortadaydı ve onu gerçekleştirmek için doğru zamanı beklemişti. Peki onun için o anı doğru zaman yapan neydi, işte onu anlamıyordu. Belki de bazı sorular cevapsız kalmalıdır, diye düşündü.

Kardeşini, babasının odasında gördüğünde ona güven vermek isteyerek gülümsedi. Toprak gerçekten kötü görünüyordu. Aklı başka yerdeydi, gözlerinin altında koyu hareler belirmişti. Şirkete gelip halletmesi gereken işleri yapmak onu daha çok yoruyordu. Toprak bu şirketin bir parçası olmak istemiyordu.

"Nasılsın?" diye sordu Semih.

"Nasıl olabilirsem..." diye cevapladı Toprak yorgun sesiyle. Elinde dumanı tüten bir kahve fincanı vardı. Babasının odasındaki toplantı masasının başındaki koyu kahverengi deri sandalyeye oturmuş, önündeki belgelere boş bir ifadeyle bakıyordu. "Bunu istemiyorum; bu şirketi, hisseleri... Bunun bir parçası olmak istemiyorum. Artık onun herhangi bir şeyini istemiyorum."

GÖLGEWo Geschichten leben. Entdecke jetzt