ÖLÜMCÜL TUTKU

Autorstwa nursu_cugalir

514K 41.4K 17.4K

Fantastik #6 Yeşil Prenses serisinin 2. kitabıdır. 1. kitabı Yükseliş'tir. İçimizdeki karanlığı bir mum ışı... Więcej

Giriş ❋ ÖLÜMCÜL TUTKU
Karakterler
1.Bölüm • İstemsiz İtaat
2.Bölüm • Özgürlük Uğruna
3.Bölüm • Tanrıçanın Merhametsizliği
4.Bölüm • Kanlar İçindeki Kız
5.Bölüm • Yeni Köle
Kılavuz
6.Bölüm • Büyü Tanrısı'nın Elçisi
7.Bölüm • Gizemli Cinayetler
8.Bölüm • Karanlık Gölgeler
9.Bölüm • Tehlikeli Kaçış
10.Bölüm • Soylular ve Kurtuluş
11.Bölüm • Efsunlu Adam
12.Bölüm • Utanç ve İhtiras
13.Bölüm • Gelen Mektup
14.Bölüm • Riskli Anlaşma
15.Bölüm • Kanadı Kırık Serçe
16.Bölüm • Güzelliğin Portresi
17.Bölüm • Payidar Nefret
18.Bölüm • Siyah Pelerinliler
19.Bölüm • Surları Aşan Kız
20.Bölüm • Cehennemin İçinden
21.Bölüm • Cüretkâr Teklif
22.Bölüm • Gümüş Kılıçların Savaşı
23.Bölüm • Mahkûmun Ölümü
24.Bölüm • Nadide Sırdaşlık
25.Bölüm • Karanlığın Fısıltısı
26.Bölüm • İnfial Uyandıran Mücadele
27.Bölüm • İhanetin Arkasındaki Hançer
28.Bölüm • Keskin Ayaz
29.Bölüm • Müstesna Karar
30.Bölüm • Mürekkepten Damlayan Nefret
31.Bölüm • Kuzgun ve Biraz Şarap
32.Bölüm • Yüzleşme ve Asiler
33.Bölüm • Kutsal Kan
34.Bölüm • Küstah Hançer Darbesi
35.Bölüm • Sahte Arkadaşlıklar
36.Bölüm • Güven ve İhanet
37.Bölüm • Sarayın Hırsızı
38.Bölüm • Kara Gölge
39.Bölüm • Koridordaki Asi
41.Bölüm • İtiraf ve Öfke
42.Bölüm • Karanlık Kuyu
43.Bölüm • Eski Sıcak Ev
44.Bölüm • Büyük Şölen
45.Bölüm • Beklenmedik Teklif
46.Bölüm • İsyancıların Mekânı
47.Bölüm • Tanrıçanın Tebessümü
48.Bölüm • Taht Odası
FİNAL • Son Hamle
YENİ KİTAP
Kitapta Verilmeyen Ayrıntılar
Hakkımda Bilinmeyen Şeyler

40.Bölüm • Farklı Bir Fikir

5.8K 651 163
Autorstwa nursu_cugalir

Vee Yeşil Prenses - Yükseliş, öne çıkanlarda 1.sırada. O kadar mutluyum ki!

Buraya, istediğiniz karaktere söylemek -kötü ya da iyi, fark etmez- veya sormak istediğiniz şeyleri yazabilirsiniz. 

Bu bölümü, beni destekleyen tüm okuyucularıma armağan ediyorum. 

...


Jorne, bir eli terli alnında bir vaziyette, mekânda volta atıyordu. Neden endişelendiğini bilmiyordu fakat Katfroy'a tam olarak güvenemeyeceğini biliyordu. Yıllar boyu beraber olsalar da...

Ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Konseyin fikri doğrultusunda, Darya'yı izleyen kişinin öldüğü için, sağlam birisini bulana dek Lider Katfroy'u yollamışlardı. Kararın yüzde ellisini Katfroy sağlamış sayılırdı, çünkü o da bir liderdi ve sözü geçiyordu. Konsey itiraz etmediği için Jorne da etmemişti. Fakat içindeki düşünceler nedense itiraz etmesi gerektiğini söylüyordu.

İçgüdüsel olarak bunları hissediyordu. Bu hissettiklerinde yanılmayı da tüm kalbiyle istiyordu.

Ancak onu yollamıştı; iş işten geçmişti ve beyninde saçma sapan konuşan bu iblisi durdurmak zorundaydı.

Katfroy kibar ve dürüst biriydi. Aynı zamanda cesurdu ama bu cesurluğu bazı zamanlarda gösteremiyordu.

Arkadan bir erkek, "Neyin var senin, Jorne? Dostum?" dedi kalın bir ses tonuyla.

Jorne arkasını döndü ve bunu diyen kişinin Leonid olduğunu görünce gülümsemek için kendini zorladı. Keskin kaşlarını yerinden oynatmadan çenesini kaldırdı. "Bir şeyim yok, Leonid. Yalnızca düşünüyordum."

"Katfroy saraya gittiğinden beri böylesin, Jorne. Endişeni anlayamayacak kadar aptal değilim."

Sesi, mekândaki insanların ve ahşap sesleri yüzünden kesintili çıkıyordu. Bu yüzden Jorne ilerledi ve kendisinden en az beş yaş büyük olan, kahverengi uzun sakallı, burnu yüzüne göre biraz ince ve uzun olan arkadaşının yanına gitti.

Leonid'e şüphesiz güveniyordu. Onu, bugünlük biraz dinlenmesi için yeraltı nöbetinden çıkarmış ve iyi tanıdığı başka birini koymuştu.

"Ona güvenmiyorum," dedi Jorne. Onu, derken Katfroy'dan bahsediyordu.

Leonid'in yüz ifadesi değişti. "Ama yıllardır bizimle, Jorne. Ona güvenmekten başka çaren yok. Ben güveniyorum. Hem... o iyi biri."

"Yıllarca bizimle olması, yıllar boyunca patavatsızlıklar yaptığı gerçeğini değiştirmez, Leonid."

"Yalnızca doğruları çok fazla söylüyor, o kadar. Ama eminim ki bir sorun çıkmayacaktır."

"Umarım," dedi Jorne, iki elini şakaklarına bastırarak. Burayı tavernaya benzetiyordu ama tavernalardaki gibi çalgı çengi yoktu. Dostluk, kardeşlik ve biraz da içki vardı. "Darya'dan hoşlandım ama ona da güvenmiyorum."

"Ciddi anlamda güven sorunun var, Jorne," dedi Leonid, hafifçe gülümseyerek.

"Güven sorunum haklı." Jorne kafasını kaldırdı ve hafifçe yan dönüp Leonid'e baktı.

Leonid, "Yalnızca fazla kafaya takıyorsun," dedikten sonra elindeki büyük bardaktaki birayı kafasına dikti.

"Sarhoş olma," diye uyardı onu Jorne.

"Ben sarhoş olmam."

"Gece yine nöbete gideceksin, Leonid. Başın ağrıyacak. Bu yüzden şu lanet birayı daha fazla içme."

Leonid ona dik bir bakış attı ama birayı içmeyi, Jorne'un dediği gibi bıraktı.

"İstiyorsan uyu."

"Uyudum."

Jorne kafasını salladı. "Peki." Ardından Leonid'in, masaya bıraktığı biranın cam sapını tuttu ve ağır bardağı kaldırarak, tadını çok da beğenmediği ancak sürekli içtiği içkiyi yavaşça yudumlamaya başladı.

Buradaki neredeyse bütün eşyalar saraya aitti. Sarayda yaşayan köle casuslar bunları aşırıyordu. Gerçekten işlerinde uzman olmuş hırsız casuslar vardı. Bunlar bazen kat kat kremalı pastalar bile getiriyorlardı. Gerçi buradakiler o pastaya sazan gibi atladıkları için Jorne'a pek kalmazdı.

Yani onların asla ulaşamayacağı yemekleri, eşyaları, altın insanlar her gün yiyor ve kullanıyordu. Böylece isyancılar da adaleti kendileri sağlamaya çalışıp hırsızlık da yapıyorlardı. Ellerinde başka bir şey yoktu. Hırsızlık yapmadan kazanacakları bir şey de yoktu. Kölelerin para karşılığında çalışması yasaktı.

Jorne'un gururuna dokunan şey, hatta onu biraz da sinirlendiren şey, Darya'nın da o şartlar altında yaşamasıydı. Biliyordu, böyle bir hayatı o seçmemişti, o hayat gelip onu bulmuştu fakat o şartlar altında olmayan yeşilin böyle hissetmesi kaçınılmazdı. Jorne, bu kıskançlığının doğal olduğunu biliyordu ve bu yüzden çok da umursamıyordu.

Ona ihtiyaçları vardı, hem de deli gibi.

Kral ile ilişkisinin olduğunu, tüm konsey biliyordu. Darya bu şekilde kraliyetin kurduğu planları öğrenebilir ve onlara aktarabilirdi. Tabii bunu yaparsa... Sorun da tam buydu. Darya bunu yapmazdı.

Yoksa yapar mıydı?

Darya'nın kralı gerçekten sevip sevmediğini hiç bilmiyordu Jorne. Yükselmek için bunu yapıyor da olabilirdi, gerçekten sevdiği için de. Asıl mesele; bir kralın, o çok küçük gördüğü yeşil ırkından biriyle ilişki yaşamasaydı. Tuhaftı.

Jorne, neden tüm beynini Darya ve kral ile doldurduğunu bilmiyordu ama bundan hoşlanmamıştı.

Parmakları ile boynunu kütletti ve eski ahşap sandalyesinde, sıcak ekmeğe sürülen bir tereyağı gibi yayılmış olan Leonid'e baktı. Kapının sesiyle beraber koyu kahverengi gözlerini Leonid'in kasvetli ve sakallı suratından çekti; kapıdan içeriye usulca giren kişiyi görmeyle beraber kalp atışı hızlandı.

Katfroy, sırtındaki ok dolu sadakla beraber içeriye girmişti. Üzerinde aynı kıyafetler vardı: Siyah pantolon, koyu renklerde bir üstlük ve siyah pelerin. Sarıya yatkın kumral saçlarını örten kara kapüşonun altındaki açık tenli suratından ne hissettiği belli olmasa da, feri ortaya çıkan gözlerindeki tedirginlik, kendini her yerden belli ediyordu.

Ama şimdi Jorne, ondan daha tedirgindi.

Hışımla ayağa kalktı ve kaşlarını çatarak ona doğru ilerledi. Sarhoşlar hariç herkes susmuştu ve herkesin gözleri Katfroy'un üzerindeydi. Ancak Katfroy, bundan hiç rahatsız oluyormuş gibi görünmüyordu. Yalnızca gözlerini, karşısındaki siyah saçlı kadına, Jorne'a, odaklamıştı.

Yavaşça, "Neden buradasın, Katfroy?" diye sordu Jorne çekingenlikle. Sesinde, kendinin de hoşlanmadığı bir tını vardı.

Katfroy'un yutkunduğu, gölgeli boğazındaki hareketlilikten belli oluyordu. Gözlerini yumdu ve birkaç saniye sonra derin bir nefes alarak tekrar açtı. Ardından Jorne'un kolundan tutup, onu kenara çekti. Diğer herkese, "Herkes işine dönsün!" diye bağırınca insanlar tereddütle tekrar eski hallerine dönmeye başladılar. Ama eskisi kadar gürültülü değillerdi.

"Neler oluyor, Katfroy?" diye tekrar bir soru sordu Jorne.

"Üzgünüm," dedi Katfroy. "Darya'ya anlatmak zorunda kaldım."

Jorne'un zihninin bir tarafı cennetin ışığıyla aydınlanırken, diğer tarafı katran gibi bir karanlığa gömüldü. Ve o karanlık, bir süre sonra ışıklı yeri de kapladı, böylece Katfroy'a saldırma arzusu, öfke, kendini bolca belli etti. "Ne diyorsun sen?!" diye bağırdı yüksek sesle.

"Yakalandım. Bana sorular sordu ve ben de cevapladım, Jorne."

"Neleri cevapladın?" Jorne'un sesi, tıpkı kalbinin atışı kadar keskindi.

"İzlendiğini."

"Peki ya sonra ne oldu, Katfroy?" diye sorarken, kulakları, Katfroy'un vereceği cevabı duymak istemiyordu.

"Bizden, hiç birleşmemek üzere ayrıldı."

Jorne'un kulakları uğuldadı. Bunu duymuş olamazdı, değil mi? Oysaki o, Darya'yı kazanmak için ne kadar uğraş vermişti ve Katfroy bunu tek bir hamlesiyle bozmuştu.

Beyninde oluşan öfkeli ve gelgitli bir deprem dolayısıyla, beline gelişigüzel doladığı kahverengi deri kemerde asılı duran hançerin kabzasını tuttu; karşısındaki adam daha ne olduğunu bile anlayamadan, hançeri kınından çıkarıp onun boğazına dayadı. Katfroy'un sırtı, kâgir duvar ile buluştu. Gözlerine anlık bir korku, endişe ve Jorne'un henüz anlamını bilmediği birçok duygu ev sahipliği yapmıştı.

İnsanlar tekrar sustu ve mekân, Jorne'un, öfkesinden dolayı umursayamayacağı bir sessizliğe boğuldu. Jorne, Leonid'i tam arkasında, onun omzunu çekiştirdiğini hissetti. Ancak arkasına dönüp ona bir küfür savurduğunda, Leonid'in onu tutan elleri az da olsa gevşedi.

"Güneyde kalmalıydın," diye tısladı Jorne. Bir defa daha, "Güneyde kalmalıydın!" derken, sesi bu sefer daha kuvvetliydi.

"Ne bekliyorsun? Öldürsene! Bensiz bir şey başarabileceğini mi sanıyorsun?" dedi Katfroy. Yüzünde oluşan korku, bir toz gibi silinmişti. O da en az Jorne kadar öfkeli görünüyordu.

Jorne, arkasından Leonid'in sesini duydu. "Lütfen yapma, Jorne. Sakin ol."

Jorne, Leonid'i umursamadı. "Seni öldürmek istiyorum," diye tekrar tükürürcesine konuştu. "Tüm planlarımızı altüst ettin. O kız bir daha bizim grubumuza geri dönmeyecek. Bunu biliyorum."

"Ona ihtiyacımız yok," dedi Katfroy. Boynuna dayanmış keskin bir bıçağa rağmen fazla sakin konuşuyordu.

Jorne biliyordu ki bu bir yalandı; ona ihtiyaçları vardı. Bu inkâr edilemez bir gerçeğin parçasıydı. "İstediğim tek şey, yeşil ırkının esarete maruz kalmamasıydı, Katfroy. Yıllar boyu kuru kuruya giden onca çabadan sonra bana bir umut ışığı göründü ve sen o ışığı söndürdün."

Katfroy gözlerini kaçırdı ve suçlu bir oğlan çocuğu gibi yere bakmaya başladı. Boynundaki bıçağın, dikkatini bozduğu aşikârdı.

Leonid, "Bir yolunu buluruz, Jorne. Lütfen biraz sakinleş," dedi.

Jorne derin nefesler alıp kendini sakinleştirmeye çalışırken, göğsü hızla inip kalkıyordu. Ardından kafasını onaylarcasına salladı ve hançerini yavaşça indirdi. Bu sırada Katfroy'un yüzündeki pek de belli olmayan dehşet silindi ve yerini biraz da olsa rahatlama aldı.

Ama Jorne kesinlikle çok umutsuzdu artık. Leonid'in tabiriyle, bir yolunu bulacaklarını hiç sanmıyordu. Amacı kötü değildi. Kendisi belki de kötü biri olsa da isteği, köleleri, kendini yüksekte gören o insanların attığı kuyudan çıkarmaktı ve bunun kötü bir hedef olduğunu sanmıyordu. Bu amacını, bir savaş başlatarak da olsa gerçekleştirmek istiyordu. Ömrünü buna feda ediyordu, canını dişine takıyordu.

Katfroy'a baktı. Jorne geri çekilmiş olsa da, o hâlâ taşların gelişigüzel dizilmiş olduğu duvara yaslıydı. Bir gözü, pişmanlığını ele verse de, diğer gözünün parlaklığı, bunun tam aksini iddia ediyordu.

"Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?" diye sordu Jorne, iki elini el boşluğuna yerleştirip ona meydan okuyan bakışlar atarak.

"Bilmiyorum," dedi Katfroy.

"Bittik artık. Kraliyet tarafından aranıyoruz. Artık bize yardım edebilecek bir Darya da yok. Kolayca yakalanabiliriz. Ne harika!"

"Her zamanki gibisin, Jorne," dedi Katfroy umursamazlıkla omuz silkerken. "Fazla karamsar davranıyorsun." Ardından hiçbir şey olmamış gibi masanın ortasındaki ahşap kâseden bir elma aldı ve onu ısırdı.

Galiba bu sefer rolleri değiştirmişlerdi.

Umursamaz olan tarafın Jorne olması gerekiyordu.

Ama kahrolası bir şekilde umursuyordu.

"Eskisi kadar azimli değilsin," dedi Jorne, Katfroy'a.


"Yalnızca bu işin olmayacağını fark ettim. Yeşiller aynı şekilde köle kalacak ve bu devam edecek. Bunu bir güruhla başaramayız. Tüm dünyadan bahsediyoruz. Aklımda haftalardır bir şey var ama siz korkaklar, bunu yapamazsınız."

Jorne fark etti ki, söndüğünü sandığı umut, hâlâ içinde bir yerlerde saklanıyordu. Peki ya Katfroy'un dediği gibi, o umuttan vazgeçmeli miydi, yoksa yola devam mı etmeliydi? "Sen öyle san," dedi ama ses tonunda kararsızlık vardı.

"Bu iş olmayacak, Jorne. Artık bunu kabullen. Bir düşün. Darya bizimle olsaydı ne olacaktı? Kralın ona kulak vereceğini mi sanıyorsun? Sevginin onun için bir şey ifade etmediğini biliyorum. Bazı şeyler, aşkın, sevginin önüne geçiyor."


"Hayır," diye diretti Jorne. "Dinlerdi!"

Katfroy kafasını iki yana salladı.

"Hedefimiz kral değildi, Katfroy. Kralsız da yapabilirdik. Zaten hedefimizde hiçbir zaman kral yoktu."

"Seninkinde yoktu."

Jorne şaşırdı. "Seninkinde var mıydı?"

Katfroy buna cevapsız kaldı ve kırmızı elmasını çatırdatarak bir defa daha ısırdı. Belini ahşap masaya dayadı.

"Kral bir halta yaramaz. O, bu kölelik meselesini halledemez."

"Onsuz hiçbir şey yapamayız. Söyle bana, Jorne. Bunu nasıl yapmayı düşünüyorsun?"

Jorne'un buna verecek bir cevabı yoktu. "Bilmiyorum." Tek bildiği şey vardı; o da kralı bu işe sokmamaktı. Yoksa hepsinin kellesi alınırdı. Ayrıca şu anda suçlu olarak aranıyorlardı. Katfroy neyden bahsediyordu?

"Haftalardır, aylardır, hatta yıllardır düşünüyoruz ama aklımıza tek bir şey gelmedi. Çünkü yok, Jorne!"

"Olabilirdi!"

İkisinin sesi de gitgide yükselirken, Leonid de dahil herkes onları dinliyordu.

"Bana bak, Jorne. Bu işin, amacımızın, bazı şeyleri feda edip cesur olmazsak hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini biliyorsun ama bunu inkâr ediyorsun."

Bunun doğru olup olmadığını bilmiyordu Jorne. "Ne demeye çalışıyorsun?"

"Diyorum ki, biz Darya'nın peşinden koştuk ama o kızın bize katılmaya isteği yok. Ayrıca katılsa da bir şey yapabileceğini sanmıyorum. Bahsettiğim gibi."

Jorne, Katfroy'a soru sorar gözlerle baktı. "Yani?" derken sesi çekingendi.

"Yani kralla iletişime geçelim."

Czytaj Dalej

To Też Polubisz

67.9K 4.9K 35
Altı elementin bulunduğu bir okul. Bu okula her şeyden habersiz, bir gece yarısı zorla kaçırılıp getirilen bir baş rol. Annesiyle aynı gece kaçırılıp...
23.6M 1.4M 78
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...
149K 6.4K 14
"MARDİN'DE AŞK" Birbirlerine olan aşklarını ifade etmek için konuşmaya gerek yok . Belki de sessizlik, kalplerinin birbirine daha da yakınlaşmasına...
198K 13K 61
Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin olunmaması önerilir !!! Dünya baştan koy...