1.Bölüm • İstemsiz İtaat

15.9K 1.1K 235
                                    

Vee YP'nin 2.kitabının ilk bölümü geldi. Biraz kısa oldu ama ben sevdim. 

İyi okumalar. Görüşlerinizi bekliyorum.  

Kral Lev'in gri gözleri, bir kristal gibi parıldıyordu. Tüm evrenin hâkimi olmasına az kalmıştı. Her şey onun elinde olacaktı.

Hem de her şey.

Ama bundan emin değildi. Karşısındaki kişi o kadar inatçıydı ki yapmıyordu. Darya'yı ölümle tehdit etmek zorunda kalmıştı. Bunu o istemişti. Lev, hayallerine ulaşması için bazı şeyleri feda etmesi gerekiyordu.

Şu an sarayın ek binasındalar idi ve saray ahaline fosilin bulunduğunu belli etmemişti. Bunu yalnızca bura için görevli olan keşişler ve rahibeler biliyordu. Büyülü fosil tırnağı biliyorlardı ama Kral Lev'in ne istediğini bilmiyorlardı. Bilmeye de hakları yoktu; sorgulamaya hakları yoktu.

Kalbinde garip bir his vardı. Bu, duyduğu vicdan azabından mı yoksa heyecanından mı olduğunu bilmiyordu.

Bu muhtemelen vicdan azabındandı.

Masanın etrafını çevreleyen buhurdanlıklarda tütsülere, tam ortasında duran fosile ve elleri arasında olan Darya'ya baktı. Hançeri kızın boğazına daha fazla bastırdı. Darya'nın terlediğini, ellerine bulaşan ıslaklıktan hissedebiliyordu. Kızın göğsü hızla inip kalkıyordu.

"Öldür," diye tısladı Darya oturduğu yerden. Boğazındaki metal yüzünden sesi kısık kısık çıkıyordu. "İstediğini alamayacaksın." Sözleri kesintili olmasına rağmen o kadar kendinden emindi ki...

Lev ne bekliyordu ki? Elbette böyle olacaktı.

"Yap şunu, Darya. Bana itaatsizlik etme," diye emir verdi Lev. Yüreğinden küçük bir sızı gelip geçti. "Canını bağışlamam için yap."

Darya'nın kısık sesli, sevimsiz kahkahası tüm odayı inletti. "Bu umurumda değil. İstesem şu an bile kendi istediğimi yaptırabilirim ve buna sen bile engel olamazsın. Bu yüzden hadi! Öldür beni!" Sesi o kadar yükselmişti ki kapının ardında olan rahibelerin ve keşişlerin duyabileceğinden korkmuştu Lev. 

Darya, "Bunu yapmayacağım," diye ekledi.

Lev burnundan soludu. Jambiya'yı kızın boynundan çekti ve usulca masaya koydu. Hançeri de zaten onu öldürmek için kullanmamıştı, yalnızca biraz korkutmak istemişti ama görünüşe bakılırsa bunda başarısız olmuştu. Darya artık bu tür şeyler korkmuyordu.

Sandalyeyi çekip oturdu. Alt dudağını dişleyerek yere baktı. Pes etmemişti. Asla da etmeyecekti. Pes etmek ona göre değildi ve amaçlarının peşinden koşmak zorundaydı. Darya'ya acıyordu; hatta onu seviyordu, fakat yine de yapıyordu. Kendisi de berbat hissediyordu ve Darya'nın da öyle hissettiğini biliyordu. Kullanılmış... Bu duyguyu bilirdi çünkü eskiden binlerce kez yaşamıştı. Ama başka çaresi mi vardı?

"Ne diye öldürmedin?" diye sordu genç kız, karşısındaki Lev'e. Çenesi dimdikti ve hayal kırıklığına uğrayan gözlerle ona bakıyordu. Güçlü görünmeye çalışıyordu ama gözleri, yapmak istediğinin tam aksini yapıyordu. Öyle kırgın bakıyordu ki. Lev'in içinden üzüntü duygusu geçti ve bu duyguyu hızla silip atmak istedi. "Belki de öldürmeliydin."

"Hayır," dedi Lev gözlerini ondan ayırmadan. Omzunu silkti. "Öldürmeyeceğim ama dilediğimi yapmadığın sürece burada mahkûm kalacaksın."

Darya gözlerini devirdi. "Cidden... Mahkûm olmaya alışığım; bu beni etkilemez." Parmağıyla ahşap masada sıkıntılı bir şekilde ritim tuttu. Tedirgindi. "Amacın bir tanrı olmak... Hem de tüm evrenin. Bu çok... çok saçma, beni anlıyor musun? Aptallık ediyorsun."

Lev'in çenesi kasıldı. İçindeki organlar, öfkenin zehirli sarmaşıklarıyla kaplanırken derin bir nefes aldı. Sert parmaklarını avcunun içinde hissedebiliyordu. "Bu seni ilgilendirmez. Ben bunun için yetiştirildim, büyütüldüm."

"Çocuk gibi davranıyorsun. Bunu yapma."

Lev, "Bak, Darya," derken kendini sorgulamamak için kendini zor tuttu. Annesi ve babası ona bunu öğretmişti; o tüm evrenin hâkimi olmalıydı. "Seni anlayabili..."

Darya onun sözünü kesti. "Hayır!" diye bağırırken ayağa kalktı ve elini ahşap masaya sertçe vurdu. Masanın üzerindeki birkaç cisim yerinden oynadı. Bunun üzerine Lev irkildi ama istifini bozmadı; ancak yüz ifadesinin değiştiğini hissedebiliyordu. "Beni anlamıyorsun," derken sesi az öncekinden daha kısık çıkmıştı. Sandalyesini sertçe bir köşeye savurdu ve minik, bunaltıcı odada volta atmaya başladı.

"Seni umursamamam, ne hissettiğini anlayamadığım anlamına gelmiyor," dedi Kral Lev aynı nötr sesle. "Beni anlamayan sensin."

Darya yürüdüğü yerden duraksadı ve yüzünü tiksinircesine buruşturdu. Tatsız bir şekilde gülümsedi. "Bunda anlayacak ne var? Neyi anlayabilirim?" Ona biraz daha yaklaştı. "Evet, tabii. Seni anlamayan benim."

Lev gözlerini kırpıştırdı. Ardından donup kaldı. Vücudu kaskatı kesildi.

Dışarıdan sesler geliyordu. İnsanların çığlıkları ve ardından seslerinin yarıda kalıp garip bir şekilde kesilmesi...

Endişeli gözlerle Darya'ya baktı. O da aynı şekilde ona bakıyordu ve donup kalmıştı. Kız, masadaki hançeri hızla eline aldı ve geriye çekilerek kapıya baktı. Lev ise elini kılıcının kabzasına iliştirdi. Her kimse, gelen her neyse buraya geliyorlardı, bu kesindi. Göğsü heyecanla inip kalktı. Sesli adım sesleri buraya yaklaşıyordu ve bu adım seslerinden çokça kişinin geldiği belli oluyordu. Düşmanlar olabilir miydi?

Masadaki fosil tırnağı eline alıp sımsıkı tuttu. Kılıcını kınından çıkardı ve kapıya doğrulttu. Gelen her kimse savaşmaya hazırdı. Buna kimse engel olamazdı. Ama neden şu ana kadar bir çatışma çıkmamıştı? Bu insanlar öylece saray avlusuna giremezlerdi. Muhafızlar buna müsaade etmezdi. Nasıl böyle bir şey olmuştu?

Darya'nın önüne geçip beklemeye koyuldu. İkisi de donup kalmıştı. Ses seda yoktu. Hiçbiri bir şey demeden öylece bekledi. Darya'nın korkusunu buradan hissedebiliyordu. Soluklarının sesini bile işitebiliyordu.

Lev'in ise gerginliği o kadar fazla artmıştı ki yanaklarını sanki ateş almıştı; sıcaklıkla yanıyordu. Alnından ter damlaları dökülüyordu. Midesi kasıldı. İnsanlar çığlık atarken o hiçbir şey yapamıyordu. Kimse bir şey yapmıyordu, ne savaşçılar ne muhafızlar. Kim olabilirdi? Neler oluyordu? Neden insanlar çığlık çığlığaydı?

Kapı açıldı. Çenesi seğirdi. Merakla, gelene baktı. Bir ordu. Hangi ülkeye ait olduğunu algılayamadığı bir ordu gelmişti ve en başta saçları dağınık, garip bir genç adam vardı. Diğerlerinin aksine üzerindekiler resmi değil değildi, gündelik bir tunik ve pantolon giymişti. Yüzünden alaycılık akıyordu.

Lev saldırıya geçmeden önce içinde bir şeyler oldu. İstemsizce ona itaat etme isteğiyle doldu ve bu his tüm bedenini sarıp sarmaladı. Bundan önce ise kılıcını geri kınına koydu.

ÖLÜMCÜL TUTKUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin