16.Bölüm • Güzelliğin Portresi

10K 865 171
                                    

Votelerinizi ve daha önemlisi yorumlarınızı yazmayı unutmayın. Bu yolda ilerlemek için sizin desteğinize de ihtiyacım var, unutmayın. 

İyi okumalar! ♥

Darya sıçrayarak uyandı; bir an gerçekle hayali ayırt edemedi. Nefes alması zorlaştı. Her tarafı terdi. Eliyle, alnındaki terlere yapışan saçları geri çekti ve etrafına baktı. Hekim kadın burada değildi.

Kalp atışı hızlanırken rüyasında gördüğü şeyler hâlâ aklındaydı. Annesini görmüştü. Ona güçlü olmasını, bir erkeğin onu korumasını beklememesini söylemişti. Birkaç şey daha söylemişti ama aklında değildi. Sadece müphem rüyanın görüntü kırıntıları canlanıyordu gözünde.

Kulakları uğuldarken hâlâ ne hissettiğini bilmiyordu. Belki korku, belki özlem, belki kaygı, belki de merak. Rüyasında en son ölmüştü. Bir okla. Nasıl olurdu? O gerilimi hâlâ iliklerine kadar hissediyordu.

Sadece bir kâbus görmüştü; bu, ateşin etkisinden olsa gerekti. Titriyordu, ne zaman korksa veya böyle garip şeyler olsa titrerdi.

Henüz rüyanın etkisinden çıkamamışken ayağa kalktı ve tökezleyerek masaya doğru gitti. Beyninde sanki deprem oluyordu. Orada kendi çocukluğunun ölümü aklına gelince kusmamak için kendini zor tuttu. Öylesine donuktu ki ağlamak bile gelmiyordu içinden.

Gerçekte gözlerinin önünde intihar eden annesini en rahatsızlık verici tonunda görmüştü. Ceset gibiydi; bembeyazdı, belki de mordu. Hatırlayamıyordu.

Zaten hatırlamak da pek işine gelmiyordu.

Bir adım daha atarken yeniden sendeledi. Düşmemek için masadan destek alması gerekti. Çok fazla terlemişti ve ağzı kurumuştu. Bu yüzden masadaki safir kakmalı ibrikten bir maşrapaya su doldurdu. Açık kalmış pencerenin arasından gelen soğuk esinti, çıplak bacaklarını yalarken kısa elbisesini, daha doğrusu geceliği andıran bu altın rengindeki hasta kıyafetini çekiştirdi. Ardından suyu kafasına dikti.

Suyu içtiğinde dilinin artık damağına yapışmadığını fark etti. Hekimin ahşap sandalyesine oturup ellerini şakağına koydu, düşünmemeye çalıştı.

Kendine geliyordu. Daha doğrusu gelmeye çalışıyordu. Kafasını kurcalayan anıları ve kâbuslarını kenara atmaya zorladı ve ibrikteki suyu yüzüne aşağıya çarptı.

Soğuk su ahenktar bir şekilde yüzünden göğsüne, ardından karnına kadar yuvarlandı. İrkilirken gözleri kapandı, dişleri titredi. Su değil de buz boşaltmış gibi hissetti. Zaten üşüyen vücudu daha fazla üşüdü. Aslında resmen buz tutmuştu.

Derin nefesler alarak bu suyun etkisinden kurtulmaya çalıştı.

Fakat şimdi kesinlikle şimdi daha zinde hissediyordu. Gözlerini kapatıp çenesini yukarı dikti. Gözlerini açtığında silindir tonozdaki mum avizesini gördü. Mumlar yanmıyordu ama avize, rüzgârın etkisiyle hafifçe sallanıyordu. Su her yerini ıslatmıştı. Biraz sersemlemişti, zira soğuk su onda tokat etkisi yaratmıştı.

İçeriye hekim kadının girdiğini gördü. Şimdi üzerinde hardal sarısı tabip habiti yoktu. Orta yaşlardaki bu çilli hekim kadın, üzerini değiştirmiş, buğday rengi habit giymişti. Sarı tonlarından vazgeçemiyor gibiydi.

Kadını ayaklarından göğsüne kadar süzmeyi bitirdikten sonra bakışlarını onun yüzüne çevirmeye korktu ama yine de çevirdi. Kadın şok olmuş bir ifadeyle ona bakıyordu. Ağzı aralanmış, gözleri açılmıştı. Öfkesi her an patlayabilirdi.

"Sen ne yaptın?" diye kızarak ona hızla gelirken Darya endişe duydu. "Delirdin mi sen?!"

Hekim, onu gözleriyle ve daha çok sözleriyle paylarken yok gibi görünen kızıl kaşları sertçe çatıldı. Yanına geldi ve Darya'nın bir şey demesini bekleyerek bir yatağın kenarında duran beyaz ipek havluyu aldı.

ÖLÜMCÜL TUTKUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin