GÖLGE

By deniizkandemiir

4.1M 268K 61.9K

Reklam yorumları yapmayın. "Bir sabah uyandım ve hayatım hiç olmadığı kadar farklıydı." 18 yaşına geldiğinde... More

Bölüm 1
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Önemli ~Patili Bildirim~
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Ben Bölüm Değilim!
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42
Bölüm 43
Bölüm 44
Bölüm 45
Bölüm 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
51. Bölüm
52. Bölüm
Final - Sonun Başlangıcı
DUYURU

Bölüm 2

158K 8.3K 2.2K
By deniizkandemiir




           

Yatağımın üstüne valize yerleştirilecek gerekli eşyaları koyduğumda evden çıkmamıza iki saat vardı. Okul aynı zamanda yurt gibi olduğu için orada kalacaktım. Marketten aldığım yeni diş fırçasını da eşyaların arasına ekleyerek gerekli başka bir şey olup olmadığına baktım. Sanırım yoktu.

Bir yandan heyecanlı olduğumu kabul etsem de, diğer yandan sürgüne gidiyormuş gibi hissediyordum. Kimsenin yerini bilmediği ve asla izi olmayan bir okula gidecektim. Asıl okulum kapanalı bir hafta olmuştu. Annem oranın ne kadar güzel olduğundan bahsetti. Eğitim görecek olsam da tatilde gibi hissedecekmişim. Gençliğinde bir süre o da orada eğitim görmüş. Sonrasında ise babamla tanışmışlar. Babam her ne kadar reddetse de, annem babama kendinden bahsettiğinde babamın bayıldığını söylüyor. Babam birkaç gün annemden kaçmış, sonrasında ise onu ne kadar sevdiğini ve farklı olmasını umursamadığını anlamış ve annemden onu affetmesini istemiş. Sonrasında ise evlenmişler.

Ben bunları düşünürken annem kapıda belirdi. "Eşyalarını hazırladın mı canım? Aşağı gel de bir şeyler yiyelim." Başını eğip yataktaki eşyalarıma baktı. "Zor olduğunu biliyorum ancak orada telefona ihtiyacın yok. Hat çekmiyor." 

"Biliyorsun anne, telefonların kamera özelliği de var ve içinde müziklerim var." dedim hafifçe sırıtarak. Yatağın altındaki valizimi çıkarmıştım. "Sen in annecim, eşyaları valize yerleştirip geliyorum."

Annem peki anlamında başını sallayıp kapıyı kapattı. Ayağındaki terliklerin yürürken çıkardığı takırtıdan aşağı indiği anlaşılıyordu.

Şimdilik yanıma sadece yazlık kıyafetleri almıştım. Kışlıkları almak için çok zaman vardı. Eşyaları valize yerleştirdiğimde kapatabilmek için üstüne oturup bastırmam gerekti. Çok büyük bir valiz değildi. En son kitaplığımın önünde durdum ve kitaplarımı inceledim. Eğitimim bittikten sonra normal bir üniversiteye gidebilir ya da istersem orada kalmaya devam edebilirmişim. Kısaca seçim bana ait olacakmış. Mümkün olduğunca kısa zamanda eğitimimi tamamlayıp geri dönmeliydim.

Okulun büyük bir kütüphanesi olduğu için annem yanıma kitap almama gerek olmadığını söyledi. Gerçekten fazlasıyla büyükmüş. Kendimizi eğitmek sadece fiziksel olmayacakmış, annemin dediği kadarıyla kütüphane için de saatler varmış.

Aşağı indiğimde annemle bir şeyler atıştırdım ve her zamanki gibi kitabına gömülmüş olan babamın yanına oturdum. Gözleri dolu doluydu, bunu saklamak için kitabına daha da eğildi.

"Baba," dedim muzip bir sesle. "Biraz daha yakından bakarsan okuyamayacaksın." Benim de gözlerim dolmuştu. Daha önce hiç çok uzun bir süre ailemden ayrı kalmamıştım. Bu ilk olacaktı.

Babam derin bir nefes alıp kitabını diğer yanına bıraktı ve önce bana, sonra hala boynumda takılı olan kolyeme baktı. "Canım kızım," devam edebilmesi için biraz beklemesi gerekmişti. "Orada kendine dikkat et. Seni seviyorum, seviyoruz. Her zaman iyiliğini istedik, şimdi de aynısı geçerli. Sen güçlü bir kızsın. Sen benim güzel, güçlü kızımsın."

Gözlerim iyice dolu dolu olduğunda bunu saklamak için babama sarıldım. Evet, bunu yapmak zorundaydım. Oraya bir an önce gidip, en kısa zamanda dönmek için çabalayacaktım. Babam beni sıkıca saran kollarını gevşettiğinde artık gitmem gerektiğini anladım. Annem mutfak tezgâhına dayanmış halde bizi izliyordu. Onun da gözleri dolmuştu.

Valizimi arabanın bagajına yerleştirdikten sonra ön koltuğa oturdum ve kemerimi bağladım. Babam kenarda durmuş gülümsüyordu. Bunu beni rahatlatmak ve aklımın geride kalmasına engel olmak için yaptığı belliydi. Her an gözlerinin kenarından düşüp dudaklarıyla buluşacakmış gibi duran gözyaşlarına engel oluyordu.

Annem arabayı çalıştırdı ve bahçeden çıktık. Babama el salladım. İki üç saatlik bir yolculuk yapacaktık. Yaklaşık bir saat sonra artık şehrin gürültüsü neredeyse duyulmuyordu, bahçelerindeki hayvanları görebildiğim evlerin olduğu bir yoldaydık. Gittikçe ev sayısı da azaldı ve bir süre sonra sadece ağaçların hışırtısı, ormanın içinden gelen kuş sesleri ve ilerledikçe tekerleğin altında ezilen taşların sesi gelmeye başladı. Başımı cama yaslamıştım. Klimadan gelen soğuk hava yüzüme vuruyordu.

Gittikçe yaklaştığımızı düşündüğümde içim kıpır kıpır oluyordu, acaba oradaki insanlar nasıldı? Bana nasıl davranacaklardı, varlığımı yadırgarlar mıydı? Alışmakta güçlük çeker miydim? Ben bu düşüncelere boğulmuşken annem arabayı durdurdu. Orman yolu burada bitmişti. Geldiğimizi anladım ama etrafta okula dair hiçbir belirti yoktu. Kuşların sesleri dışında yaşam belirtisi bile yoktu. Sadece sık ağaçlar vardı.

Kemerimi çözüp arabadan indim ve bagajdaki valizimi çıkardım. Annem bakışlarımdan aklımdan geçenleri anlamış olacak ki, "Bu taraftan." dedi ve geçmem için bir dalı kaldırdı. Tuttuğu dalın altından geçebilmek için biraz eğildim.

"Okul nerede anne? Göremiyorum." dedim şaşkın bir sesle. Bir elimle valizi sürüklemeye çalışıyor bir elimle de önüme düşen dalları kaldırıyordum. Sık ve uzun ağaçların arasında ilerlerken valizim sürekli taşlara takılıyor ve zıplıyordu. Bir anda üstümüzden kırmızı bir kuş öterek geçti ve ağaçların yemyeşil yaprakları arasında kayboldu.

Annem başını kaldırıp gökyüzüne baktı ve gülümsedi. "Az kaldı hayatım. Birazdan orada olacağız."

Annemin arkasında yürüyüp onu takip ediyordum. Ormanın ferahlatıcı kokusunu içime çektim. Heyecanım gitgide artıyor ve göremediğim katmanlara dönüşüp üstüme ağırlık yapıyordu. Ormanın yeşilliği içinde yürürken ağaçların daha da sıklaştığı bir tarafa yöneldik. Hala okul gözükmüyordu.

Birkaç dakika daha bu şekilde yürüdükten sonra annem durdu ve bana döndü. Yüzünde büyük bir gülümseme vardı. Buraya geldiği için o da heyecanlı gözüküyordu. "Geldik tatlım, şimdi beni iyi izle. Çünkü bunu ilerde tek başına yapacaksın."  dedi ve yan tarafında duran ağacın ortasında duran minicik deliği gösterdi. Deliğin sonradan yapıldığı belliydi ama minik olduğu için fark edilmesi zordu.

Annem avucunu deliğin olduğu yere koydu ve birkaç saniye bekledi. Sonrasında ise üzerindeki örtü kalkarmış gibi önümüzdeki ağaçlar yok oldu ve yerini 1600'lerden kalma taş bir yapı aldı.

Yapının kocaman bahçesinde renk renk çiçekler vardı. Çiçeklerin etrafı çimlerle çevriliydi. Tam ortada mor çiçekler vardı ve etrafını kırmızı, pembe çiçekler sarıyordu. Önümüzde minik bir kemer köprü vardı. Altından akan suyun berraklığı göz kamaştırıyordu gürültülü şekilde ilerlemesini sürdürüyordu. Yapı bir kaleden esinlenerek yapılmış gibiydi. İki katlı yapının kapısı dışında her yeri griydi. Ön tarafında kocaman bir balkonu vardı ve camları işlemeliydi. Yanlara doğru girintili çıkıntılı bir şekilde genişliyordu ve sadece kaleyi değil, aynı zamanda görkemli bir sarayı andırıyordu. Tam ortada yükselen kale kısmını, kırmızı çiçekli sarmaşıklar istila etmişti.

Annem kemere doğru yürüdü ve peşinden gelmem için işaret etti. Kemere adımımı attığımda şeffaf kapsül yine içinde bulunduğum alanı kapattı ve arkamı döndüğümde farklı bir orman vardı daha ilerdeydi. Ağzımın açık olmasına engel olmadan annemin peşinden yürüdüm. İleride merdivenler vardı. Annem çoktan inmeye başlamıştı bile. Bahçesine geldiğimizde yapının tam ortasında duran kahverengi, iki taraflı kapısı açıldı ve içeriden siyah gömlek ve siyah bir kot giymiş bir adam çıktı. Saçları da en az gömleği kadar siyahtı. Annemi gördüğünde yüzünü büyük bir gülümseme aldı ve olduğu yerde yanına ulaşmamızı bekledi. Yürüdükçe çiçeklerin kokusu burnuma geliyor ve beni sarhoş ediyordu.

Adamın yanına ulaştığımızda yüzünü inceledim. Gözlerinin kenarlarında çok küçük kırışıklıklar vardı. Saçlarındaki uzaktan fark edememiş olduğum hafif kırlaşmalar gözüme ilişti. Yüzü keskin hatlıydı ve saçları alnına dökülüyordu. Kırklı yaşlarında olmalı diye düşündüm. Adam anneme sıkıca sarıldı ve sonra bana döndü.

"Sen Melodi olmalısın." dedi pürüzsüz sesiyle. Dudakları yana doğru kıvrılmış bir şekilde bana bakıyordu. "En son gördüğümden beri çok büyümüşsün."

Adamın gülümsemesi yüzüme bulaşmış olacak ki bende gülümsüyordum. "Evet," dedim aynı zamanda başımı sallayarak. Elimi uzattım, "Evet, Melodi." dedim.

Uzattığım elimi zarif bir hareketle tutup sıktı. "Ben de Çınar, öğretmenin olacağım." dedi gülümsemesini kesmeden. "Bir zamanlar annenin, hatta anneannenin de öğretmeniydim. Sonunda seninle de tanışabildik, memnun oldum Melodi."

Continue Reading

You'll Also Like

1.2K 585 27
Defne ve Yağız.. Birbirlerini deli gibi seven ama mutsuz olmaktan korkan o çift.Karşılarına bir sürü engel çıkmasına rağmen birbirlerini sevmekten as...
12.9K 1.3K 6
BİLDİĞİNİZ TÜM KURT ADAMLAR VE VAMPİR HİKÂYELERİNİ UNUTUN. HİÇ BİLMEDİĞİNİZ YERLERE KEŞFE HAZIR MISINIZ? O ZAMAN SENDE KAHVENİ AL GEL ARAMIZA KATIL. ...
1.4K 343 15
Son dönemlerde sosyal medyaya, alışılmışın dışında bir yaşam koçu damga vurmuştu. Söylenenlere göre görüşmeye giden kişileri mutfağına davet ediyor...
7.6M 446K 83
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...