Paşa Murat

Oleh duygununkelimeleri

1.6K 159 66

Cehenneme uzatılan bir el, bir dokunuş gibiydi Murat Paşazade'yi sevmek. Sıcaktı, yakardı, küle çevirirdi. Na... Lebih Banyak

Bölüm 1 ~ Güzel Yüzlü Kabadayı
Bölüm 3 ~ Kader Yardakçısı, Baş Belası Tesadüf!
Bölüm 4 ~ Birinci Vites, Onur Meselesi
Bölüm 5 ~ Ölüm Oyuncağının Detone Çığlığı
Bölüm 6 ~ Merhamet Kuşunun Minik Mavi Kalbi
Bölüm 7 ~ İkinci Vites, İki Küçük Kol Düğmesi
Bölüm 8 ~ Bakışlarındaki Teslimiyet Tonu
Bölüm 9 ~ Bir Adamın Ruhuna Tökezlemek

Bölüm 2 ~ Düştüğüm Yerden Tuttuğu Vakit

199 24 19
Oleh duygununkelimeleri

Aşk ve tesadüf kelimeleri bir arada kullanıldığı an sanki bir masal gibi gelir insanın kulağına. Kimse inanmaz böyle aşkların olabileceğine çünkü. Oysa gerçektir. Ve değildir de aynı zamanda. Bu tıpkı insanı çıkmaza sürükleyen bir paradoks gibidir çünkü aşk tesadüfleri içeren bir masaldır ve bu masallar yaşanmışlıkları içerir. Hangi insan bu masalı okuyup da yalandır diyebilir? Ya da masalın kapağını bile görmemiş bir insan ne kadar doğruluğunu tartışabilir?

Anlatacağım hikâye bir masaldır.

Ama benim yaşanmışlıklarımı içerir.

Kim Paşa Murat'a "Öyle biri yok." Diyebilir?

Ya da benim gözümle onun kara gözlerine bir kere bakmamış olan bir insan ne kadar varlığını savunabilir?

En iyisi beş sene öncesine gitmek ve masalın ilk sayfalarında göz gezdirmek. Her zaman söylendiği gibi; bir varmış bir yokmuş.

   


10.07.2008


"Sevda ya! Mızmızlık yapma! Bak zaten sabahın körü Allah aşkına kim gelecek bu saatte havuza? Kimse gelmeden güneşlenelim işte ya n'olur!"

Gözlerimi devirerek ofladım. Yarım saattir laf anlatmaya çalıştığım Gözde, yılmamış, usanmamış, hala ısrarlarına devam ediyordu. Sabahın altısı da olsa müşteri gelebilir ve ben muhtemelen burada çalışmaya son vermek zorunda kalabilirdim. Ah Gözde, ekmeğimle oynama be bacım!

"Ya tamam canım, güneşlenelim. Ama neden üstümüz çıplak güneşleniyoruz? Ya biri gelirse? Hiç mi düşünmüyorsun? Vallahi patron burayı genel eve çevirmişsiniz diye ikimizi de kapıya atar. Kendini düşünmüyorsan beni düşün kızım! Kardeşim evde ekmek bekliyor ya!" diye söylendim bir kere daha. Gözlerini açarak "Ben dünyadaki en masum, tatlı, ısrarcı insanım" bakışı atmaya başladı. Kafamı kaldırarak havaya bakmaya başladım. Biliyorum, beni böyle ikna ederdi. Küçüklükten beri hep aynı şeyi tekrarlayıp duruyordu zaten ve ben, o benim çocukluk arkadaşım diye kıyamıyor ve her seferinde kabul ediyordum.

"Ya sabahtan beri dil döküyorum aşk olsun yani. Tabii yalnız bırak kardeşini." Diyerek burnunu çekti.

"Sevdiğin çocuk straplez giyen kızlardan hoşlanıyorsa benim ne günahım var ama? Hem ne yapacaksın beni mi pazarlayacaksın tövbe tövbe! Git köşede güneşlen beni karıştırma." Dedim ve demez olaydım. Gözde mavi gözlerinden boncuk boncuk gözyaşı dökerek ağlamaya başladı.

"Ya ağlama ya! Bak bana tek bir geçerli sebep söyle, geleceğim." Dedim pes ederek. Anında ağlamayı bırakarak heyecanla yüzüme baktı.

"Gerçekten mi?" diye ciyakladı. Dudaklarım hafifçe kıvrılarak kafamı salladım. Biraz düşündükten sonra sinsice gülümseyerek;

"Sudan korkuyoruz, biliyorsun. Ailene olanlardan sonra... Neyse işte.  Sen yanımda olursan bir şey olmaz. Bir saat güneşlenir eve giderim valla. N'olursun Sevda nolur nolur nolur no-"

"Tamam." Lafını keserek daha fazla işkence etmeyi bıraktım. Nasıl olsa kabul edeceğimi biliyordum yine de direnmeye çalışmış ve yine hayır diyememiştim. İşte benim en büyük kusurum. Hayır diyememek.

"Yaşasın!" diye yerinde hoplayarak kucağıma sarıldı. Gülümsemem genişlerken şu işin kazasız belasız bir an önce bitmesini istiyordum.

                                                 ********

Gözlerimiz kapalı, sırt üstü şezlonga uzanmış yatıyorduk. Güneş ışınları sabahleyin fazla yakıcı değildi ve ben gayet memnundum. Güneşlenmeyi sevmezdim çünkü zaten Allah vergisi bronz bir tene sahiptim ve üst üste güneşlenirsem havuzda çalışmama gerek kalmaz, direk saat&parfüm işine girebilirdim ve kimse yadırgamazdı. Ben ise işimden memnun olduğumdan güneşten kaçınıyordum.

"Ben bize içecek bir şeyler getireyim kız dilim damağım kurudu."  Diyerek ayağa kalktı Gözde. Bunu çıkan seslerden anlayabiliyordum. Gözlerim kapalı halde kafamı salladım. Fena halde mayışmıştım.

"Bu arada senin bikini üstünü giyiyorum he. Şimdi on saat benimkiyle uğraşamayacağım." Diye seslenerek bir iki dakikaya uzaklaştı. Kafamı sallamaya tenezzül bile etmemiştim çünkü biz böyleydik. Benim neyim varsa onun, onun neyi varsa benimdi. Yaklaşık bir on dakika sonra sağ tarafımdan tok bir ses bu tarafa doğru yaklaşmaya başladı. Ayakkabı sesi olduğunu tahmin edebiliyordum. Ve spor ayakkabının fayansa değerken çıkardığı o tanıdık sesle kaşlarımı kaldırdım. Gözde niye ayakkabı giymişti ki?

"Getirdin mi içecekleri Göz?" diye mırıldandım ayakkabı sesi iyice yaklaşınca;

"Oradan bakınca garsona mı benziyorum?"

Gözlerim kapalı olduğu için bakamıyorum herhalde deli, diye bağırıp sonra da gülecektim ki duyduklarımı bir daha düşündüm. Gözde'nin sesi bu kadar kalın ve soğuk değildi. Gözlerim anında fal taşı gibi açılırken dehşetle derin bir nefes aldım. Hızlıca ayağa kalkarken elime Gözde'nin bikini üstünü geçirdim. Giymesi gerçekten zordu. Klipsini takmaya çalışırken bilinçsizce geri geri gidiyordum. Birden ayağımın altındaki zemin yerini kaygan sıvıya bıraktı ve dengemi kaybederek havuza düştüm. Tekrar yüzeye çıktığımda tek elimle göğsümü tutmuş, diğer elimle de kenardan destek alıyordum.

Kulaklarımı dolduran ilahi bir sesle kafamı kaldırdım. Az önce soğuk soğuk cevap veren adam kafasını geriye atmış, kısık gözlerini bana dikmiş kahkahalarla gülüyordu. Boyu fazlasıyla uzundu ve siyah kot pantolon, beyaz gömlek giyiyordu. Yakışıklı, esmer ve kıroydu. Havuza böyle gelecek kadar kıro. Hain iç sesim "En azından giyinik." Diye hatırlatırken kan yanaklarıma hücum etti ve kızardım.

"Çıplak ve sakar. Senden başka neler çıkacak merak ettim doğrusu." Dedi alaylı sesi. "Civciv çıkacak kuş çıkacak" dememek için dilimi ısırdım ve kötü esprimi iç derinliklerimde bir yerime hapsettim.

"Ha ha. Çok komik gerçekt-" ve yaptığım şeyi yeni idrak ediyordum. Ben şuan üç metre derinlikteki bir havuza düşmüştüm. İki sene kadar kâbuslarını gördüğüm, annem ve babamı bizden koparan katil sıvı her yanımı sarmıştı ve ayağım yere değmiyordu. Kafamı çevirerek dehşetle suya baktım. Kalbim göğüs kafesimi delercesine hızla atarken panikleyerek ayaklarımı çırpmaya başladım. Mermeri fazla sıkmış olmalıyım ki kenardaki taş elime batınca hızla bıraktım ve bıraktığım an dengemi kaybederek suyun içine doğru çekilmeye başladım. Boğazımdan bir çığlık infilak ederken su başım dahil her yanımı kapladı. Kollarım ve ayaklarım pervasızca hareket ediyor fakat panik yaptığımdan yüzeye bir türlü çıkamıyordum. Öleceğim diye düşünürken bir kol beni belimden kavrayarak hızla yukarı çekti. Mermere oturtulurken ayaklarımı hızla havuzdan çektim. Ayağıma bile temas etmesini istemiyordum. Birkaç öksürük ve nefes alma denemeleri sonucu nihayet kendime gelebilmiştim. Kafamı kaldırdığımda az önce bana gülen adamın beni kurtarmış olduğunu görüyordum. Beyaz gömleği üzerine yapışmış, her yanından su damlıyordu. Siyah, hafif uzun saçları ıslanmış ve gözlerine dökülmüştü. Bilinçsiz bir şekilde nefesimi tuttum. O ise hiç bana bakmadan gömleğinin düğmelerini açıyordu. Kaşlarımı çatarak izlemeye başladım. Neden izliyordum ki? Sevda! Dön arkanı ve git. Teşekkür et ve git. Git. Git. Git. Baklava?! Yutkunarak başımı yere eğdim. Aferin Sevda, abazanlık ettin bari bakma Allah'ın kezbanı!

Bir anda omuzlarıma ıslak bir şeyin değmesiyle kafamı kaldırdım. Az önceki adam büyük bir ciddiyetle gömleğini omuzlarıma yerleştirerek ilk iki düğmesi hariç alta doğru iki düğme ilikledi. Bunu yaparken gözleri sadece gözlerime bakıyordu.  Ve bikini üstümün havuza düştüğünü o an fark edebilmiştim. Utançla yanaklarım kızarırken gömleği kavradım. Ellerim bembeyaz olmuş ve titriyordu. Aslında ben de titriyordum. O kaza gününü asla unutmayacaktım.

"Be-ben şey... Yani ben teşekkür ederim." Dedim. Tek kaşını kaldırarak yüzüme bakması yanaklarımın daha da kızarmasına neden oldu. Bakışları yanaklarıma kayarken dudakları hafifçe kıvrıldı.

"Çıplak, sakar, korkak. Bu zamana kadar nasıl hayatta kaldın sen?" diye sordu alayla. Gözlerim kısılırken dil çıkarmamak için kendimi zor tuttum.

"Sizin kadar kolay yaşam şartlarına sahip olmadığımdan eminim!" dedim hiddetle. Diğer kaşı da havaya kalkarken bu sohbetten keyif aldığı yüz ifadesinden belli oluyordu. Her ne kadar kızgın olsam da, kaza konusundan uzaklaştığımız ve teşekkürümü görmezden geldiği için minnettar olmam gerekirdi. Tabii bu kadar ukala bir zengin piçi olmasaydı. Yani zengin olup olmadığını elbette ki bilmiyordum ama gömleğinin elimde tuttuğum kumaşı bile zengin olduğunu gösteriyordu.

"Kolay yaşam şartları ha?" diyerek hafif bir kahkaha attı. Erkeksi kahkahası kulağımda çınlarken gözlerimi kırpıştırmadan edemedim. Güzel gülüyor? Ve o inci dişleri... Kesinlikle torpil geçilen kullardandı.

"Temmuz ayında çıplak güneşlenerek yazın keyfini çıkaran sensin ama." Dedi sırıtmaya devam ederek. Sesindeki koyu ton kızarıklığı geçmeye yüz tutmuş yanaklarımın eminim ki mora dönmesine neden olmuştu. Gözde! Bura Türkiye Gözde! Straplez giyinecekmiş. O buluşmada sana kara çarşaf giydirmeyen ne olsun Gözde!

İki parmağının tersiyle hafifçe yanağıma dokunarak biraz daha gülümsedi. Alaysız, sade, güzelleştiren bir gülümsemeydi bu. Böyle gülümsediği zaman alay eden o gıcık adamla alakası kesilmişti sanki. Çekik, siyah gözleri yanaklarıma odaklanmış, buğday tenli güzel yüzünü yüceltircesine dudaklarını yukarı kıvırmıştı. Tepeden vuran güneş kirpiklerinin gölgesinin elmacık kemiklerine düşmesine neden olmuştu. Böyle uzun ve kalıplı –daha çok kaslı- bir adam için fazla... Naif bir görüntüydü ama tuhaf bir biçimde yakıştırmıştım. Nefesimi tuttum. İçim titrerken nedenini anlamadığım bir şekilde heyecanlanmıştım. O bir kıro Sevda, kendini gel!

"Ve küçük." Diye mırıldandı. Ses tonu bir kelebeğin parmağına konmasına izin vererek nazikçe kanatlarını okşamak gibiydi. Çekik gözlü adam tarafından okşanan kelebek parmakları arasında hareket ederek bana doğru gelmeye başladı. Kendine gel Sevda! Diye uyardım kendimi. Biraz daha bu pozisyonda kalmaya devam edersek düşüncelerimin gideceği yönden endişe etmeye başlamıştım. Boğazımı temizleme ihtiyacı duyarak hafifçe geri çekildim

"Demek havuzdan korkuyorsun ve burada, Aqua'dasın öyle mi?" dedi. Evet, bu soruyu bekliyordum. Islak saçlarımdan bir damla şakaklarımdan yanaklarıma doğru inerken gözlerinin de o damlayı takip ettiğini fark etmiştim. Damla boynumdan aşağıya indiği an yutkunarak gerisin geri gözlerime baktı. Utanmamak için bunu düşünmeyi bir kenara itmiştim. Nasıl olsa geceleyin başımı yastığa koyduğumda aynı sahne tekrar tekrar oynayacak gibiydi.

"Burada çalışıyorum."  Dedim mesafeli bir ses tonuyla. Tabii sen önce ciciklerini aça aça gez, bir de suya düş sonra da mesafe? İşe yaramayacağını bilsem de soğuk durmaya çalışıyordum. Gözlerini kol saatine çevirerek bir bakış attı ve daha sonra parmaklarını ıslak saçlarının arasında gezdirdi. Saçları ıslaklığına rağmen yumuşak olmalıydı. Kabul, enfes bir görüntüyü. Yine nefesimi tutmuştum. Boğulayım inşallah emi!

"Bir daha karşılaşana kadar ayakların sert zeminde kalsın ufaklık-burada gözlerini sanki beni sinir etmek için göğüslerime bir saniyeliğine çeviriyor ve dudakları alay edermiş gibi yukarı kıvrılıyor- iyi çalışmalar."

Ben arkasından yarı kızgın yarı şaşkın bir şekilde kalakalırken o tüm heybetiyle, çıplak sırtını gözüme soka soka yürüyordu. Boğazımdan kalbime doğru bal kıvamında bir sıvı geçtiği yerlere elektrik verirken üzerimdeki beyaz gömleğini çıkarıp ona giydirmek istedim. Vücudu gerçekten güzeldi. Sabah güneşi bronz, kaslı tenine vurdukça o yeri inleten adımlarla yürüyordu. Yakışıklıydı. Kıro olmak için fazla yakışıklıydı. Birden hafif bir rüzgar esince üzerimdeki ıslak gömlek nedeniyle titredim. Doğru ya. Gömleğini çıkarıp bana giydirmiş, bu süre zarfında göğüslerime göz ucuyla şöyle bir bakmamıştı bile. Kaşlarım çatılırken yüzümde hafif bir gülümseme oluştu. Farklı bir gündü. Hayatımın tüm gidişatını etkileyecek kadar farklı.

SEVİLİYORSUNUZZZZ

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

1.3M 90.9K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
369K 23.5K 24
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
1.1M 41.9K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
856K 38K 20
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...