Bölüm 8 ~ Bakışlarındaki Teslimiyet Tonu

104 10 3
                                    




Eve döndüğümüzde Murat ve Kara salonda konuşmaya karar vermişler ben de rahatsız olmamaları adına bana verdikleri odaya çıkmıştım. Şoktan dolayı hissedemediğim sızı, şimdi sular durulunca fazlaca hissediliyordu. Kolum yine alev almıştı sanki. Gözlerim koluma inerken yaramın kanadığını ve sargıma bulaştığını gördüm. Korku nefesimi tutmama sebep olurken yaralı olan kolumu oynatmamaya özen göstererek ebeveyn banyosuna girdim. Pansumanı yenilemek için malzeme arayışına girmiştim. Lavabonun altındaki bölmedeki küçük ecza çantası içimi rahatlatmıştı. Fazla ağır olmayan çantayı alarak yatak odasına geçtim geçmesine fakat ben nasıl değiştirecektim ki pansumanı? Ne anlardım ben pansuman yapmasından? Acaba Murat'tan yardım istese miydim? Ama Kara'yla önemli bir şey konuşuyorlardı, ayıp olmaz mıydı? Elim kanlı sargıma giderken dokunmamla kolumda baş gösteren ağrı ayıbı göz ardı edip ecza çantasını kaparak aşağı inmemi sağlamıştı. Kapıya geldiğimde Kara'nın sesi duyuluyordu.

"Böyle araya adam sokarak bir şeyler bildiğimizi açık etmiş gibi olmadık mı abi?" diye sordu. Kaşlarım çatılırken Murat Bey'in yanıtı için bekledim. Derin bir nefes aldı. Pek umursuyor gibi durmuyordu. Kara diken üstündeydi.

"Bir şeyler bildiğimizin zaten farkındalar Kara ama ellerinde kanıt yok. Devlet delillerle hareket eder. Delil yoksa suç da yok suçlu da..." diye yanıt verdi. Kaşlarım yukarı kalkarken kapıda yakalanma korkusuyla içeri girdim. Karşılıklı koltuklarda oturmuşlar, birbirlerine bakıyorlardı. İçeri girmemle ilk Murat'ın dikkatini çekmiştim. Kayıtsız bakışları ilk bana ondan sonra elimdeki ecza çantasına kaydı. Gözleri hızla yaralı olan kolumu tararken kanadığını görmek yüzünün kaskatı kesilmesine sebep olmuştu. Açıkçası böyle bir tepki beklemiyordum.

"Şey..." dedim çekingen bir biçimde.

"Tek başıma yapamadım da!" Murat gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı. Sanırım kendisini sakinleştirmeye çalışıyordu. On saniyelik bir bekleyişten sonra açılan gözlerindeki bakışlar daha sakin değildi fakat daha kontrollü görünüyordu. Oturduğu üçlü koltukta yana kayarak elini koltuk minderine vurdu. Üç kere. Bu 'Gel otur' Demekti. Yanına ilerlerken Kara oturduğu yerden kalkmadı. Yaralı kolum Murat'a dönük olacak şekilde yanına oturdum. Ecza çantasını önlerindeki masaya bırakmıştım. Murat derin bir nefes alarak hafifçe koluma dokundu ve sargıyı açmaya başladı. Bir yerde kurumuş olan kan sargının yapışmasına sebep olmuştu. Kaşlarım çatılıp yüzüm buruşurken Murat dişlerini sıkmış, çok kısık bir sesle Şinasi denen adama ciddi bir küfür etmişti. Duymadığımı düşünmüştü. Duymuştum. Sargımı açtığında başımı diğer tarafa çevirerek yarama bakmayı reddettim. Murat'ın ecza çantasını açtığını ve orada oyalandığını duyabiliyordum.

"Şimdi biraz yanacak." Dedi boğuk sesi. Bunu söylemeyi hiç istemiyor gibiydi. Gözlerimi sıkıca yumarak kendimi hazırladım. Tam bu sırada bahsettiği yanmayı hissetmeye başlamıştım. Olduğum yerde kaskatı kesilirken kendimi bu kadarına hazırlamamıştım. Ağzımdan küçük bir inleme kaçmasına engel olamamıştım. Murat sesini kısma gereği duymadan tekrar küfür etti. Aldırmamıştım. Dudağımı parçalamak ister gibi ısırınca kolumda bir serinlik hissettim. Bir rüzgâr sadece kolumu hedef alıyordu sanki. Sonradan idrak edebildiğim şey kapattığım gözlerimin açılmasına sebep olmuştu. Murat canım yanmasın diye koluma üflüyordu! Ufak, mavi kalpli merhamet kuşu kolumun üzerine konmuş, narin kanadıyla yaramı okşuyordu sanki. Kalbim balon misali şişerken acı biraz daha geri planda kalmıştı. Murat yaramı temizlemeyi bitirip tekrar sargımı sarmaya başladığında kafamı çevirerek yüzüne baktım. O kısık bakan çekik gözlerini görmek istiyordum. Acaba kahkaha attığında gözleri kapanıyor muydu? O kadar çekikti ki gözleri! O kadar uzundu ki kirpikleri, uçları biçimli kaşlarını tarıyordu.

Paşa MuratWhere stories live. Discover now