Bölüm 4 ~ Birinci Vites, Onur Meselesi

176 19 9
                                    

Kırılma sesi kulaklarımı doldururken ellerim korkuyla dudaklarımı buldu. Artık çok geçti.

"Yuh kızım! Neyin var bugün Sevda? Bu kaçıncı bardak?" diye sordu Eda. Haklıydı. Dünü, pazartesi gününü, Oğuz'un pislikçe hareketini, Murat Bey'i düşünmekten kendimi işe veremiyordum. Saatin daha iki olmasına rağmen yaklaşık yedi bardak kırmıştım. Eda, patronun gözüne batmamam için arkamı kollasa da ben tutarsız hareketlerime devam ediyordum.

"Ya çok özür dilerim." Diye yanıtlayarak hızla eğildim ve yerdeki cam parçalarını toplamaya başladım. Eda gecikme olmaması adına tezgâhın arkasına girerek hazırladığım kokteyli başka bir bardağa boşalttı ve süsünü de takarak hızla gözden kayboldu. Cam parçalarını toplarken aklım yine dün geceye gitmişti;

"Pekala o zaman, yarın görüşmek üzere Murat Bey," diyerek ayağa kalkıp elimi uzattım. O da benimle birlikte ayağa kalkarak elimi güçlü avcunun içine hapsetti. Sıcaklığı tüm vücuduma aktı. Yanmak böyle bir şey miydi? Cayır cayır yanmak... Böyle mi hissettiriyordu? Siyah gözlerini gözlerime kenetleyerek hafifçe gülümsedi.

"Görüşmek üzere," o an adımı bilmediğini fark ettim. Transa girmişçesine;

"Sevda," diye mırıldandım.

"Görüşmek üzere Sevda Hanım," diye düzeltti. Başımı sallayarak elinin içindeki elimi geri çektim. Arkamı döndüğüm an tok sesini yine kulaklarımın içinde hissettim;

"Ne ile gideceksiniz?" yutkunarak döndüm. Kaşlarını kaldırmış yoğun bir merakla yüzüme bakıyordu.

"Taksiyle gideriz," diye yanıtladım. Gözde'ye baktığımda kaşlarını çatmış Murat Bey'i incelemekte olduğunu gördüm. Bakışlarımız buluşunca kafasını onaylarcasına salladı.

"Kara!" Murat Bey'in bağırmasıyla bakışlarımı ona döndürdüm. Bizden yana bakmıyordu. Baktığı yöne bakınca beyaz tenli, uzun boylu, siyah kotun üzerine giydiği beyaz gömleği, siyah ceketi ve dikkat çeken büyükçe kemeriyle bize doğru gelen genç bir adamı görmem bir oldu. Bakışları ciddiydi. Kaşları çatık olmasa bile yüzünde demir kadar sert bir ifadeyle bize doğru geliyordu. Yanımıza gelince durdu ve direk Murat Bey'in gözlerinin içine baktı.

"Buyur abi," sesi ve burnundan konuşmasıyla karadeniz çocuğu olduğu belli oluyordu. Gözlerim burnuna kaydı. Düzgündü.

"Hanımefendileri evlerine bırak, sonra yanıma gel." Dedi Murat Bey keskin bir sesle. Kara, başını sallarken kaşlarım çatılmıştı.

"Biz taksiyle giderdik." Diye seslendim. Murat Bey'in gözleri bana dönerken hafifçe gülümsedi.

"Çalışanımın sağa salim eve varmasını isterim. Saat geç oldu." Çalışanımın. Elimde olmadan gülümsedim. Gülümsememle bakışları dudaklarıma kaydı. Sadece bir saniyelik bir bakıştı. Tekrar gözlerimin içine bakınca hafifçe tebessüm etti.

"Ay!" kanayan parmağıma yüzümü buruşturarak baktım. Camları toplarken daldığım için elimi fena halde kesmiştim. Topladığım camları çöpe atarken elimi peçeteye sardım ve peçete kanını alırken kalan camları süpürgeyle temizledim. Bu arada Eda gelmiş kaşlarını çatarak elime bakıyordu.

"Bugün izin almak ister misin?" diye sordu. Başımı onaylamaz bir şekilde salladım. İzin demek, günlük primi alamamak demekti ve benim böyle bir lüksüm yoktu. Eda başını sallayarak siparişi verdi ve ben sızlayan elime aldırmadan bardakları doldurmaya başladım.

                                                                                  *********

Paşa MuratWhere stories live. Discover now