Bölüm 9 ~ Bir Adamın Ruhuna Tökezlemek

140 11 10
                                    

Bölüm 9

Bir Adamın Ruhuna Tökezlemek

Bazen ruhun siyaha boyanmış, gölgede kalan kısmı başka birinin ruhunun karanlığına takılıp ona doğru düşebiliyormuş. Bunu ilk kez tattığımda henüz yirmi üç yaşında toy mu toy bir genç kızdım. Ruhumun aile yarası olan kısmı, Murat'ın merhametine takılmıştı ve ben onun cesur yüreğine doğru düşmeye başlamıştım. Ben düşmekten korkardım. Canımın yanmasından değil ama! Düşmenin kendisinden korkardım! Dizlerim yara içindeydi benim. Dizlerime üfleyen hiç olmamıştı ki! Ben kendimi bildim bileli ablaydım! Sahip çıkandım. Örnek olmak zorunda olandım. Olgun olmaya zorlanandım. Pileli eteğiyle taşkınlık yapmak için can atan küçük çocuğu içimde derin bir yere hapsetmiştim.

Bir adama, bakışları demirden sağlam duran bir adama çocuk gözlerle düşmek nedir?

Bunu bilmiyordum o zamanlar. Anlamamıştım! Şefkatini tattığım bu adama sağlam bir şekilde tökezlediğimi, hatta düşmeye başladığımı anlamamıştım.

Pileli eteğim düşmenin etkisiyle rüzgârda savruluyordu. Hiç anlamamıştım!

Nasıl anlardım ki? Ben birinin ruhuna tökezlemek nedir, Murat'a rastlayana kadar bilmiyordum. Nasıl bilecektim ki? Ben onun gözleri kadar çekik göz görmemiştim. Sırf bunun için bile ona tökezleyebilirdim.


15.07.2008

Utanç! Kalbimin bu denli hızlı atması ve gergin oluşumu son birkaç dakikadır buna bağlamıştım. Gözlerimi indirerek avucumda tuttuğum çarşafa baktım. Kızarmış mıydım? Kızarmış olmalıydım. Usulca yutkundum fakat sessizlikte öyle sert bir biçimde yankılandı ki yutkunuşumun sesi, boğazımı kesebilmeyi diledim. Gerginliğimi ve mahcubiyetimi üzerimden atabileceğimi sanmıyordum. Nasıl atardım ki? Hele o, tüm heybetiyle yatağın yanındaki tekli koltuğa oturup pencereden dışarıyı izlerken nasıl rahatlayabilirdim? Evet! Ben sakinleştikten ve kendime geldikten sonra Murat odadan çıkmayı kesin bir dille reddetmiş, sebep olarak da kolumu göstermişti. Ona göre tekrar kâbus görürsem ani hareketlerde bulunup yaramın zarar görmesini sağlayabilirmişim! Bir yandan kolumu bahane ettiğini düşünürken diğer yandan yanımda kalma çabası içimde bir yerleri ısıtmıştı. Beni kendime getirebilmek için söyledikleri, yaptıkları... Son yarım saattir bir saniye bile aklımdan çıkmıyordu. Sanki elleriyle gösterdiği şefkat tenimde dövmeden de kalıcı bir iz bırakmıştı. Dokunduğu yerlerin hala yandığını hissedebiliyordum. Gözlerim ona kaydı. Dışarıyı izliyor olduğunu bilmek bana ona bakma cesareti vermişti. Koca bedeni ufak, tekli koltukta rahata benzemiyordu. Koltuk standartlara göre daha ufaktı. Sadece dekor amacıyla konduğu bir bakışta belli oluyordu. Rahat da olmamalıydı. Bacakları da taşmıştı. Yine de ağzını açıp kendi rahatıyla ilgili tek kelime etmemişti. Yüzünü bile buruşturduğunu görmemiştim. Ne sabırlı adamdı! Yine de içim eziliyordu. Ben burada rahatça uzanıp sere serpe yatarken onun orada iki büklüm oturması içime sinmiyordu. Rahatsızca yerimde kıpırdandım. Kıpırdanmam dikkatini çekmiş gibi bana döndü. Bakışları vücudumca panikle karşılanırken nefesimi tuttum.

"Bir şey mi oldu?" diye sordu. Dudağımı ısırma ihtiyacıyla yanıp tutuşsam da yanlış anlaşılabileceğim için kendimi tuttum. Kocaman olmuş, kedi bakışlarımı çekik gözlerine çevirdim. Gözleri odanın karanlığında daha kısık duruyordu. Bahçeden gelen ışıklar odayı aydınlatıyordu fakat yine de odaya gri bir hava hâkimdi. Kirpiklerinin gölgesi elmacık kemiklerine düşüyordu.

"Orada rahat mısın?" diye sordu cılız sesim. Çatılan kaşları düzelmiş, bakışları sorumla birlikte yumuşamıştı. İki gözünü de kırpıp hafifçe tebessüm etti. Fazla silik bir tebessümdü, yine de fark edebilmiştim.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 19, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Paşa MuratWhere stories live. Discover now