Bölüm 2 ~ Düştüğüm Yerden Tuttuğu Vakit

199 24 19
                                    

Aşk ve tesadüf kelimeleri bir arada kullanıldığı an sanki bir masal gibi gelir insanın kulağına. Kimse inanmaz böyle aşkların olabileceğine çünkü. Oysa gerçektir. Ve değildir de aynı zamanda. Bu tıpkı insanı çıkmaza sürükleyen bir paradoks gibidir çünkü aşk tesadüfleri içeren bir masaldır ve bu masallar yaşanmışlıkları içerir. Hangi insan bu masalı okuyup da yalandır diyebilir? Ya da masalın kapağını bile görmemiş bir insan ne kadar doğruluğunu tartışabilir?

Anlatacağım hikâye bir masaldır.

Ama benim yaşanmışlıklarımı içerir.

Kim Paşa Murat'a "Öyle biri yok." Diyebilir?

Ya da benim gözümle onun kara gözlerine bir kere bakmamış olan bir insan ne kadar varlığını savunabilir?

En iyisi beş sene öncesine gitmek ve masalın ilk sayfalarında göz gezdirmek. Her zaman söylendiği gibi; bir varmış bir yokmuş.

   


10.07.2008


"Sevda ya! Mızmızlık yapma! Bak zaten sabahın körü Allah aşkına kim gelecek bu saatte havuza? Kimse gelmeden güneşlenelim işte ya n'olur!"

Gözlerimi devirerek ofladım. Yarım saattir laf anlatmaya çalıştığım Gözde, yılmamış, usanmamış, hala ısrarlarına devam ediyordu. Sabahın altısı da olsa müşteri gelebilir ve ben muhtemelen burada çalışmaya son vermek zorunda kalabilirdim. Ah Gözde, ekmeğimle oynama be bacım!

"Ya tamam canım, güneşlenelim. Ama neden üstümüz çıplak güneşleniyoruz? Ya biri gelirse? Hiç mi düşünmüyorsun? Vallahi patron burayı genel eve çevirmişsiniz diye ikimizi de kapıya atar. Kendini düşünmüyorsan beni düşün kızım! Kardeşim evde ekmek bekliyor ya!" diye söylendim bir kere daha. Gözlerini açarak "Ben dünyadaki en masum, tatlı, ısrarcı insanım" bakışı atmaya başladı. Kafamı kaldırarak havaya bakmaya başladım. Biliyorum, beni böyle ikna ederdi. Küçüklükten beri hep aynı şeyi tekrarlayıp duruyordu zaten ve ben, o benim çocukluk arkadaşım diye kıyamıyor ve her seferinde kabul ediyordum.

"Ya sabahtan beri dil döküyorum aşk olsun yani. Tabii yalnız bırak kardeşini." Diyerek burnunu çekti.

"Sevdiğin çocuk straplez giyen kızlardan hoşlanıyorsa benim ne günahım var ama? Hem ne yapacaksın beni mi pazarlayacaksın tövbe tövbe! Git köşede güneşlen beni karıştırma." Dedim ve demez olaydım. Gözde mavi gözlerinden boncuk boncuk gözyaşı dökerek ağlamaya başladı.

"Ya ağlama ya! Bak bana tek bir geçerli sebep söyle, geleceğim." Dedim pes ederek. Anında ağlamayı bırakarak heyecanla yüzüme baktı.

"Gerçekten mi?" diye ciyakladı. Dudaklarım hafifçe kıvrılarak kafamı salladım. Biraz düşündükten sonra sinsice gülümseyerek;

"Sudan korkuyoruz, biliyorsun. Ailene olanlardan sonra... Neyse işte.  Sen yanımda olursan bir şey olmaz. Bir saat güneşlenir eve giderim valla. N'olursun Sevda nolur nolur nolur no-"

"Tamam." Lafını keserek daha fazla işkence etmeyi bıraktım. Nasıl olsa kabul edeceğimi biliyordum yine de direnmeye çalışmış ve yine hayır diyememiştim. İşte benim en büyük kusurum. Hayır diyememek.

"Yaşasın!" diye yerinde hoplayarak kucağıma sarıldı. Gülümsemem genişlerken şu işin kazasız belasız bir an önce bitmesini istiyordum.

                                                 ********

Paşa MuratWhere stories live. Discover now