Barbar

By hera-ashanti

2.1M 95K 5.9K

"Kitap okuyorum sessiz olur musun?" "Benim yüzümde mi yazıyor cümleler?" "Hayır, kitap baştan aşağı sensin... More

-Bölüm 1-
-Bölüm 2-
- Bölüm 3-
Duyuru!
-Bölüm 4-
-Bölüm 5-
-Bölüm 6-
-Bölüm 7-
-Bölüm 8-
-Bölüm 9-
-Bölüm 10-
-Bölüm 11-
-Bölüm 12-
-Bölüm 13-
-Bölüm 14-
-Bölüm 15-
-Bölüm 16-
-Bölüm 17-
-Bölüm 18-
Şarkı listesi~
-Bölüm 19-
-Bölüm 20-
-Bölüm 21-
-Bölüm 22-
-Bölüm 23- hakkında
-Bölüm 23-
24. BÖLÜM KESİTİ
-Bölüm 24-
-Bölüm 25-
-Bölüm 26-
-Bölüm 27-
-Bölüm 28-
-Bölüm 29-
-Bölüm 30-
-Bölüm 31-
-Bölüm 32-
-Bölüm 33-
-Bölüm 34-
-Bölüm 35-
°^°
-Bölüm 35-
-Bölüm 36-
-Bölüm 37-
-Bölüm 38-
-Bölüm 39-
Bölüm Sonu
-Bölüm 40-
-Bölüm 41-
-Bölüm 42-
-Bölüm 43-
-Bölüm 44-
-Bölüm 45-
-Bölüm 46-
-Bölüm 47-
-Bölüm 48-
-Bölüm 49-
-Bölüm 50-
-Bölüm 51-
-Bölüm 52-
-Bölüm 53-
-Bölüm 54-
Bölüm Sonu
-Bölüm 55-
-Bölüm 56-
-Bölüm 57-
-Bölüm 58-
-Bölüm 59-
-Bölüm 60-
-Bölüm 61-
-Bölüm 62-
-Bölüm 63-
:)
Çok Önemli!
Barbar
Kesit
Düzenleme
-Bölüm 65-
-Bölüm 66- Son
:(
Ufak Bir Soru
Kitap
Kitap ismi
kitap kapağı
Duyuru!
Çekiliş
Çekiliş!!
Cevaplar

-Bölüm 64-

14.9K 656 63
By hera-ashanti

-Islak Kirpikler-

Sonunda ayaklarımızın bizi getirdiği yer "Gecikmeli Kargo" diye bir kafeydi. Duvarlar üzerinde siyah beyaz yazılar bulunan duvar kâğıtlarıyla kaplanmıştı. Eski mobilyalarla özlemli bir hava yaratılmaya çalışılmıştı ama kesinlikle becerememişlerdi. İsminde bile hayır yoktu. Neden gelmiştik ki buraya sanki.

"Barlas sen burayı seviyor musun?"

"İlk defa geliyorum."

"Beğendin mi?"

"İlginç duruyor."

"Bence berbat. Çıkalım hadi."

"Sen yoruldum deyince ben de ilk bulduğum kafeye soktum seni."

"Tamam, biraz daha dayanırım ben gidelim hadi." Dediğimde o da bana onay verdi. Tam gidecektik ki güler yüzlü bir genç geldi. "Hoş geldiniz." Dedi ve masaya kadar bize eşlik etmek istedi. Çocuk o kadar güler yüzlü ve sıcaktı ki ikimiz de hayır biz burayı beğenmedik gidiyoruz diyemedik. Bir çay içip sonra kaçarız diye düşünüp çocuğun bize masayı göstermesine izin verdik. Bizi camdan uzak kuytu köşede kalan bir masaya oturttuğunda "Çay mı kahve mi?" diye sordu. Onun bu saçma sorusuna cevap vermek yerine önümde duran zarfı açıp içinden menüyü çıkarmak istedim fakat içinden tek çıkan boş bir kâğıttı. Barlas "Menüyü alabilir miyiz?" diye kibarca rica ettiğinde güler yüzlü genç menülerinin olmadığını. Misafirlerini sadece çay veya kahve ikram ettiklerini söyledi. Koca kafede sadece çay ve kahve vardı ve onları da ikram mı ediyorlardı yani? Ne kadar saftı bunlar. Kafayı yemişlerdi sanırım.

Barlas kabalık yapmak istemediğinden olsa "O zaman biz iki sade kahve alalım." Diyerek genci yolladığında hemen eğilip Barlas'a buranın çok acayip olduğunu söyledim. Barlas "Dur anlarız birazdan." Deyip etrafına bakınmaya başlayınca ben de baktım. Kafedeki tüm müşteriler kâğıtlara bir şeyler yazıyordu. Bir tanesi kâğıdı katlayıp zarfın içerisine koydu ve yanına çağırdığı garsona verip yolladı. "Burada herkes garsonlara mektup mu yazıyor yani? O kadar yakışıklı da değil hâlbuki."

"Olsa yazacaksın yani." Deyince güldüm.

"Gülme."

"Sabah gül diyordun."

"İkimiz tektik." Deyince daha fazla gülmeye başladım. Burnundan soluyunca öpücük attım ona. Kafasını başka yöne çevirirken onun da güldüğünü gördüm. Az sonra garson bize kahvelerimizle birlikte kalem de getirmişti. "Fazladan kâğıt isterseniz beni çağırmanız yeter. Ayrıca isterseniz zarflarınızın rengini de değiştirebilirim.

Daha fazla dayanamayıp "Biz burayı kafe sandık ama galiba yanlış geldik." Deyince garson güldü. Barlas ve ben aynı anda kaşlarımızı çatınca kendini toparladı hemen. "Özür dilerim. Burası kafe ama aynı zamanda kargo şirketi. Buraya gelen herkes bir mektup yazar. Biz de tam bir yıl sonra istedikleri adrese yollarız."

"Neden yapıyorsunuz ki bunu?"

"Hani insanlar hep geçmişe özlem duyar ya. Biz de bir yıl öncesinde sıcak bir şeyler içerken içinden gelenleri yazdığı ama bir yılda varlığını bile unuttuğu duygularını hiç beklemediği bir anda onlara geri götürüyoruz."

Bize açıklamayı yapıp gittiğinde Barlas'la tek kaldık yine. O bu uygulamayı beğenmiş gibiydi. "Biz de yapalım mı?"

"Olur." dedim ve ikimiz de kâğıtlarımıza bir şeyler yazmaya başladık. Arada bir kâğıdına bakmaya çalışıyordum o da benden saklıyordu. Sonunda onun yazdıklarına bakmak yerine kendi yazıma odaklandım. Bir süre nasıl başlasam diye düşündüm. Sonra başlayınca devamı geldi. Sıkıştığım her noktada Barlas'a baktım. Ona baktıkça içimden ne geçiyorsa onları döktüm kâğıda. Yine tıkandığımda kafamı kaldırıp Barlas'a baktım. Bu kez göz göze geldik. O kadar güzel bakıyordu ki gülümsemeden edemedim. Sonra tekrar yazmaya devam ettim. O da bir süre daha beni izledikten sonra devam etti. Artık bitirdiğimizde "Nerenin adresini yazıyorsun?" diye sordum.

"Bizim mekânın adresini yazdım. Poyraz hep orada olur. Posta geldiğinde alabilir."

Ben ona yazarken o Poyraz'a mı yazmıştı yani? "Sen Poyraz'a mı yazdın yani?"

"Evet, bu kadar şeyi Poyraz'a yazdım." Diye dalga geçtikten sonra devam etti. "Bizim nerede olacağımız belli değil. Daha karar vermedik. Poyraz bize postalar daha sonra."

Ben de aynı adresi yazıp garsona teslim ettim mektubumu. Ardından postanın karşılığını ödeyip ayrıldık tesadüfen bulduğumuz bu güzel yerden. Tekrar otele geldiğimizde odamıza çıktık. Barlas üzerindeki montu çıkarıp kendini yüz üstü yatağa bıraktı. Ayakları yatağın dışında kalırken yüz üstü uzanıyordu. Üzerindeki kazak yukarı katlanmıştı ve belindeki gamzeler gözüküyordu. Adam yorulmuştu tabii. İki ayda bir kez bıçaklanmış bir kez de vurulmuştu. İkisinde de dinlenmemişti. Çok kan kaybetmişti ve kaçmaya devam ediyorduk. Dengesiz besleniyorduk. O kendine bakmıyorsa benim ona bakmam gerekirdi. Ona kan yapacak şeyler yedirmeliydim. Ama bunu uyanınca yapacaktım çünkü uyumuştu bile. Camın önündeki sandalyeye oturdum ve güneş batarken gökyüzüyle birlikte içerisini de kızıla boyayıp loş bir ortam yarattığı odada uyuyan Barlas'ı çizmeye başladım. Ara ara sadece onu izledim. O benim Barbar'ımdı.

Barlas saatler sonra kendiliğinden uyandığında hala çizimi bitirememiştim. Aslında tamamen bitmişti ama ben belindeki gamzeleri daha güzel çizmek istiyordum. O çukurluğunun hepsini resmetmek istiyordum ama ressamlığım burada bitmiş gibiydi. Barlas "Ne yapıyorsun?" diye sorarken yanıma gelip elimdeki deftere baktı. "Yardım etsene, şu gamzelerini bitiremedim hala."

"Olmuş iste."

"Hayır, ya. Seninkiler gibi güzel durmuyor."

"Demek gamzelerimi güzel buluyorsun."

"İnkâr etmiyorum Barlas güzel tabii. Keşke benimkiler de yanağımda değil belimde olsaydı." Dediğimde güldü. Elimdeki kalemi ona uzattığımda kabul etmedi. "Senin çizimin bu. Ben üzerinde oynama yapamam. Ayrıca gamzelerimi göremediğim için çizmemi de bekleme benden."

"Vazgeçtim. İyi ki gamzelerim belimde değil. Her gün göreceğim diye belimi kırardım ben." Diye boş boğazlık yapıp aklıma geleni düşünmeden ifade ettiğimde Barlas gür bir kahkaha attı. O doya doya güldükten sonra odaya yemek siparişi verdik. Yemeğin yanında pekmez de istediğimde Barlas şaşırsa da bir şey söylemedi. Yemeğimiz geldiğinde şehrin ışıklarına karşı yedik. Daha sonra yatağa oturup televizyon açtık. Tabii bu benim fikrimdi. Barlas kitap okumak istemişti ama ben biraz da benim istediklerimi yapalım deyince beni kırmadı. Boş boş televizyonu izlerken yataktan kalkıp masaya gittim ve kaşıkla pekmezi alıp tekrar yatağa döndüm. Barlas bana bakıp "Kansızlık için mi o?" diye sordu. Ben de öyle olduğunu söyledim. "Çok mu halsiz hissediyorsun kendini." Deyip elini omuzuma attı ve göğsüne yasladı beni. Saçlarımı öpüp "Başın da dönüyor mu?" diye sordu. Benim yiyeceğimi sanmıştı zavallı. "Ben değil Barlas sen yiyeceksin bunu." Deyince kendini geri çekti. "Hayır istemiyorum?"

"İsteyip istemediğini sormadım. Yiyeceksin. Her sabah ve akşam."

"Hayatta olmaz."

"Melike'ni mi kıracaksın?"

"Senin için çiğ tavuk bile yerim ama o olmaz."

"Çiğ tavuğu boş ver. Şunu ye hadi." Deyip ağzına uzattım. İnatla ağzını açmayınca ben yedim. "Ben de sevmiyorum ama sen yiyeceksen sana eşlik ederim."

"Sen ye, senin de ihtiyacın var ama ben yemem. Vişne suyu falan içerim ben."

"Bana eşlik et bari." Sesli bir nefes verip göz devirdi. "Peki, ver." Hemen koca bir kaşık tıktım ağzına. Hazır savunmasızken birkaç kaşık daha tıktım. Yataktan kaçıp gitti. Bir kaşık da ben aldıktan sonra masanın üzerine bıraktım ve yatağa atladım.

"Televizyon izlemekten sıkıldım." Deyip sandalyeye oturdu.

"Yapacak başka bir şey var mı?"

"Şu televizyona para harcayacaklarına ufak bir kütüphane oluşturabilirlerdi odada." Diye kendi kendine söylendi. Herkes senin gibi ince ruhlu mu? Diyemedim. Zaten kendisi de biliyordu bunu. İlk değildi kitapları kıskanışım. Söz konusu Barlas'sa bu hep oluyordu. İnce ruhlu bu adam kitapları insanlardan daha fazla seviyordu. Kitap okurken öylesine özenli ve hevesliydi ki, insanın kitap olası geliyordu.

"Aklında bir kitap var mı? İsteyelim getirsinler." Cevap vermek yerine yerinden kalkıp yanıma uzandı. Dikkatle yüzümü incelemeye başladı. "Ne oldu?"

"Kitap okuyorum sessiz olur musun?"

"Benim yüzümde mi yazıyor cümleler?"

"Hayır, kitap baştan aşağı sensin. Tozlanır diye diğerlerinin yanına koyamadığım, benim kadar özenli bakamazlar diye başkasına vermekten korktuğum, biter diye okuyamadığım, sonunu deli gibi merak ettiğim en güzel kitabımsın. Yüzlerce kitap okudum: ruhum en çok sende dinlendi."

Kıskandığım benmişim meğer...

Elimi uzatıp Barlas'ın yanağını okşadım. Ben de ona onunkiler gibi güzel şeyler söylemek istedim ama ne söylersem söyleyeyim Barlas gibi bir adam karşısında yetersiz kalacaktım. Sadece gülümsemekle yetindim.

Bir süre hareketsizce yatıp birbirimize baktık sadece. Sessizliğin içerisinde sessizce sessizliği dinledik. Islak gibi duran kirpiklerini inceledim. Acaba incelemek yerine artık test mi etseydim? Garipser miydi acaba? Bir anlık cesaretle elimi uzattığımda gözlerini kapadı. Dokunamayıp geri çektim elimi. Tehlikenin geçtiğini anladığında gözlerini tekrar açtı. "Ne oldu?"

"Kirpiklerin ıslak mı?"

, "Efendim?"

"Kirpiklerin diyorum, ıslak mı? Öyle gibi duruyor da."

"Nereden çıktı bu şimdi?"

"Bir yerden çıkmadı. Kendimi bildim bileli hep bunu merak ettim. Islak değildir tabii ama öyle gibi duruyor."

"Hep bunu merak ettin ve şimdi mi soruyorsun?"

"Uygun bir zaman bulamadım diyelim."

Gözlerini kapadı sadece. "Dokun." Elimi uzatıp parmak uçlarımla kirpiklerine dokundum. Kendimi çok garip hissetmiştim. Uzun zamandır bunu istiyordum ve artık muradıma ermiştim. Kirpiklerine dokunmuştum. Kuruydular ama yine de ıslak olarak kalacaktılar aklımda. Barbar'ın ıslak kirpikleri...

Elimi geri çektiğimde gözlerini açtı. "Islak mıymış?"

"Hayır, ama öyle gözüküyorlar. Galiba böylesini daha çok seviyorum."

"Islak olmasını mı?"

"Evet, ama gözyaşlarınla ıslandığı zaman değil. Sen sakın ağlama." Deyince güldü. "Emriniz olur Melike'm."

"Aferin böyle itaatkâr bir köle ol." Deyince kaşları çatıldı. "Seni çok şımarttım galiba."

"Aşk olsun." Diye sitem edince "Hala olmadıysa bence de aşk olsun." Diyerek sitemime sitemle karşılık verdi. Gülüp elimi saçlarına uzattım. Yatağa uzandığında dağılan saçlarını tek yana yatırmaya başladım ellerimle. Gür ve yumuşak saçları parmaklarımın arasında kayıp dururken bana zevk veriyordu. İçimde ona karşı hissettiklerimin patlamasını yaşadığımda "Barbar." Dedim. O kadar içten söylemiştim ki o da fark edip gülümsemişti.

Uçurumdan düşer gibi hissettiğimde irkilerek uyandım. Barlas'la bakışırken uyuyakalmıştım. Üzerimde bir battaniye örtülmüştü ve kafamın altına da yastık konmuştu. Bir el uzanıp saçlarımı okşamaya başladığında "İyi misin?" diye sordu.

"İyiyim." Deyip televizyonda oynayan şeye baktım. Bir defile vardı ve dünyaca ünlü mankenler üzerlerindeki iç çamaşırlarını sergiliyorlardı. Ben uyurken Barlas bunu mu izliyordu yani? Kafamı çevirip Barlas'a baktım bu kez. "Hani sen televizyon izlemeyi sevmezdin?"

"Hala sevmiyorum ama bu dikkatimi çekti." Deyip bıyık altından sırıttığında istediğinin beni çıldırtmak olduğunu anladım. Aslında kıskandığımı gizleyip enim de onu sinirlendirmem gerekirdi ama bu kez ona istediğini vermeye karar verdim. Madem kıskandığımı görmek istiyordu ona gösterecektim. Bakalım onun tepkisi ne olacaktı?

Dizlerimin üzerine oturduğumda kumandayı elinden alıp televizyonu kapattım. "Başlatma dikkatine! Ben uyurken bile benden başka bir şeyle ilgilenmeyeceksin." Derken daha fazla dayanamayıp gülmeye başladım. Bir elimle yataktan destek alırken diğerini uzatıp saçlarını tuttum ve kafasını geri çekip çenesini ısırdım.

Saçlarını serbest bıraktığında kafasını indirdi. Böylelikle göz göze gelmiştik. Güldü. "Kudurduğunu söylemiştim."

"Kudurtma o zaman."

Continue Reading

You'll Also Like

27.7M 1.3M 81
"Aklım almıyor," diye söylendi kendi kendine, beni aniden kavradığı elimden yeniden kendine çekti ve dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Ben sana böyle...
1.5M 110K 75
"Bu kadar hak, hukuk zırvalığı yaptıktan sonra bu son yaptığınız ile çelişmedi mi sizce de Savcı Hanım? " " Siz kim oluyorsunuz da, benim savcılığı m...
11.6M 177K 16
17 NUMARA'YI KİTAP SATAN HER YERDE BULABİLİR, SATIN ALABİLİRSİNİZ. BURADA YALNIZCA TANITIM AMAÇLI İLK ON BÖLÜM VE ÖZEL BÖLÜMLER YAYIMDADIR. Gecenin k...