Barbar

By hera-ashanti

2.1M 95K 5.9K

"Kitap okuyorum sessiz olur musun?" "Benim yüzümde mi yazıyor cümleler?" "Hayır, kitap baştan aşağı sensin... More

-Bölüm 1-
-Bölüm 2-
- Bölüm 3-
Duyuru!
-Bölüm 4-
-Bölüm 5-
-Bölüm 6-
-Bölüm 7-
-Bölüm 8-
-Bölüm 9-
-Bölüm 10-
-Bölüm 11-
-Bölüm 12-
-Bölüm 13-
-Bölüm 14-
-Bölüm 15-
-Bölüm 16-
-Bölüm 17-
-Bölüm 18-
Şarkı listesi~
-Bölüm 19-
-Bölüm 20-
-Bölüm 21-
-Bölüm 22-
-Bölüm 23- hakkında
-Bölüm 23-
24. BÖLÜM KESİTİ
-Bölüm 24-
-Bölüm 25-
-Bölüm 26-
-Bölüm 27-
-Bölüm 28-
-Bölüm 29-
-Bölüm 30-
-Bölüm 31-
-Bölüm 32-
-Bölüm 33-
-Bölüm 34-
-Bölüm 35-
°^°
-Bölüm 35-
-Bölüm 36-
-Bölüm 37-
-Bölüm 38-
-Bölüm 39-
Bölüm Sonu
-Bölüm 40-
-Bölüm 41-
-Bölüm 42-
-Bölüm 43-
-Bölüm 44-
-Bölüm 45-
-Bölüm 46-
-Bölüm 47-
-Bölüm 48-
-Bölüm 49-
-Bölüm 51-
-Bölüm 52-
-Bölüm 53-
-Bölüm 54-
Bölüm Sonu
-Bölüm 55-
-Bölüm 56-
-Bölüm 57-
-Bölüm 58-
-Bölüm 59-
-Bölüm 60-
-Bölüm 61-
-Bölüm 62-
-Bölüm 63-
-Bölüm 64-
:)
Çok Önemli!
Barbar
Kesit
Düzenleme
-Bölüm 65-
-Bölüm 66- Son
:(
Ufak Bir Soru
Kitap
Kitap ismi
kitap kapağı
Duyuru!
Çekiliş
Çekiliş!!
Cevaplar

-Bölüm 50-

13K 687 46
By hera-ashanti

-Ölüm Zamansız-

Henüz birkaç adım atmışken evin önünde iki tane siyah arabanın durduğunu gördüm. Daha ben ne olduğunu anlamadan eli silahlı adamlar indi arabadan. Barlas seri bir şekilde beni kolumdan tutup evin için soktu. Kapıyı kapatırken bir yandan da Poyraz'a sesleniyordu. Daha Poyraz'ın cevap verdiğini bile duymamışken Barlas onun gelmesini beklemeden olabildiğince hızlı bir şekilde evin arka kapısından çıkardı beni. Biz arabaya henüz varmışken Poyraz da bize yetişti. Elinde iki tane çanta vardı. Birini Barlas'a attıktan sonra diğerini de kendi arabasının içine attı. O arabasına binerken biz de bindik ve Barlas yaralarına rağmen son süratle arabasını sürmeye başladı. Biz ana yola çıkmadan o adamlar peşimize takılmışlardı bile. Her şey o kadar hızlı olmuştu ki yaşadığım ani duygu değişimleri beni yormuştu. Daha az önce Barlas'ı terk etmek zorunda olduğum için üzüntü duyuyorken şimdi peşimizdeki adamlardan nasıl kurtulacağız diye düşünüyordum. Üstelik Barlas yaralıyken nereye kadar sürebilecekti arabayı?

Neredeyse bir saat kadar kovalamaca devam etti. Trafikte olduğumuz için şanslıydık. Böylelikle yanlarında taşıdıkları silahları kullanamıyorlardı. En azından ben bu yüzden olduğunu düşünüyordum. Yoksa bizi çoktan durdurmuş olma şansları vardı. Barlas ana yoldan ara sokaklara girdiğinde burada da peşimizden gelmeye devam ettiler. Sürekli bu şekilde onlardan kaçamazdık elbet benzinimiz bitecekti ve o adamlar bizi yakalayacaktı. Bir şekilde onları atlatmak zorundaydık.

"Akşama kadar bu şekilde kaçamayız benzin bitecek." Diyerek Barlas'ı uyarırken bunun farkında olduğunu biliyordum ama yine de vurgulamak istemiştim. Birkaç salise de olsa gözlerini yoldan ayırıp bana baktı. "Şuan daha iyi bir fikrim yok kusura bakma(!)"

"İyi ne güzel! O zaman o adamlar bizi yakaladıklarında ikimizi birlikte öldürürler."

"Benim için bir sakınca yok!" deyip bir anda direksiyonu kırdığında kendimi bir düğün konvoyunda buldum. Herkes gibi Barlas da kornaya basmaya başlayınca gözlerimi kırpıştırarak ona bakarken amacını çözmeye çalıştım. "Ne yapıyorsun sen, peşimizde bizi öldürmek isteyen insanlar varken düğüne mi gideceğiz?"

"Artık yoklar." Dediğinde kafamı çevirip arkaya baktım sadece korna çalan bir dizi araba vardı. İlk başta saçma bulmuş olsam da Barlas'ın yaptığı zekiceydi. Son anda konvoya karışınca izimizi kaybetmişlerdi. Hiç tanımadığım birinin evliliği hayatımızı kurtarmıştı. Kim tahmin edebilirdi ki?

Bir süre daha konvoyla devam ettikten sonra onlardan ayrılıp yola devam ettik. Beton yapılar yerini yavaş yavaş ağaçlara bıraktığında şehrin çıkışında olduğumuzu anladım. Belki de şehirden çıkmadan önce son benzinlikte durduk. Barlas depoyu fullerken ben de lavaboya gidip yaramı kontrol etmiştim. Geri döndüğümde de Barlas'la birlikte yiyecek bir şeyler alıp arabaya bindik. Bu kez onun sürmesine izin vermedim. Direksiyona ben geçtim. O tarif ederken ben arabayı sürdüm. Yarım saat kadar sonra ormanın içindeki bir evin önünde durduğumuzda Barlas'a baktım. "Burada mı kalacağız?"

"Bir sürelik." Deyip arabadan indi. O arka taraftan çantayı alırken ben de indim ve arabayı kilitledim. Birlikte eve girdik. Hemen girişte üçlü bir koltuğun olduğu küçük bir salon vardı. Evin bütün odaları bu küçük salona açılıyordu. Bir duvar baştanbaşa kitaplıktı. İçeride televizyon görememiştim. Evi döşeyen her kimse teknolojiden uzak kitaplara yakın olmayı seven biriydi. Nedense aklıma Barlas'tan başka biri gelmiyordu. Barlas aldığımı yiyeceklerin bulunduğu poşetleri de alıp hemen sağımızdaki odaya girince oranın mutfak olduğunu anladım. Dakikalar sonra geri geldiğinde mutfağın yanındaki kapıyı da es geçip bir sonrakine soktu beni. Beyaz renklerin ağırlıklı olduğu ferah bir odaydı. İçeride iki kişilik bir yatak, makyaj masası, üç kapaklı ahşap bir dolap vardı sadece.

"Biraz dinlen." Deyip çıktı odadan. Bir süre boş boş etrafa bakındım. Tüm bu yaşadıklarım, peşimdeki bu insanlar gerçek miydi? Böyle şeyler sadece filmlerde olur sanıyordum. Benim başıma gelmesi saçmalıktı. Keşke hepsi birer kâbus olsaydı. Bendeki bu şansla böyle kötü bir kâbustan daha berbat olan bir hayata uyanırdım ben.

O kadar yorgun hissediyordum ki kendimi yatağa yatar yatmaz uyuyakalmıştım. Öyle ki ertesi sabaha kadar aralıksız uyumuştum. Uyandığımda ise üzerimde iki tane yorganın örtüldüğünü fark ettim. İkincisini gelip Barlas örtmüş olmalıydı. Kışın ortasında geldiğimiz bu evin ısıtma sistemi yoktu sanırım. Üzerimde iki yorgan olmasına rağmen yorganın dışında kalan burnum donmuştu. İstemeyerek de olsa sıcacık yorganı terk ettim. Odadan çıktığımda Barlas'ın burada olmadığını gördüm. Odaları gezmeye önce mutfaktan başladım. Ardından mutfağın yanındaki kapıyı açtım. Buranın küçük bir banyo olduğunu görünce Barlas'ın burada olmayışına şükrettim. Sonraki oda zaten benim odam olduğu için benimkinin yanındaki odaya girdim. Lacivertin ağırlıklı olduğu bu oda benimkinin aynısıydı tek farklılık bir makyaj masası yerine üzerinde boya kalemlerinin bulunduğu bir çalışma masasıydı. Tam çıkacakken camdan Barlas'ı gördüm. Elindeki odunu bıraktıktan sonra yine gözden kayboldu. Aceleyle dışarı çıkıp evin arka tarafına geçtiğimde Barlas'ı odun kırarken gördüm. Bu soğuğa rağmen üzerinde kalın bir gömlek vardı sadece. "Seksi olmaya çalışayım derken üşüteceksin." Dediğimde kafasını kaldırıp bana baktı. "Sen de beni izlerken üşüteceksin." Diyerek lafı yerine oturttu resmen. Onunla eskisi gibi didişmek biraz olsun unutturmuştu bana tüm bu yaşadıklarımızı. Sanki buraya bizi öldürmek için peşimizden gelen adamlardan kaçmak için değil de kafa dinlemeye gelmiştik.

"Hadi, yeter bu kadar. Bak gömleğin kanlanmış bile." dediğimde durup karnına baktı. Gömleğindeki kanı görünce suratını buruşturup sıkıntılı bir nefes verdi. "Sanki çok varmış gibi giysi değiştirmekten sıkıldım."

"Seksi olacağım diye karnındaki yarayı umursamadan gösteri yapmaya kalkarsan olacağı bu." Diye söylenip eve döndüm. Daha ben kapıyı kapatmadan o da elindeki odunlarla peşimden geldi. İçeride şömineyi yaktığını görünce buradaki tek ısıtma sisteminin bu olup olmadığını sordum. Aldığım cevap beni hüsrana uğratmıştı. Sadece salonda bulunan bu şömineyle nasıl ısınacaktık biz? Kısa sürede üşütüp hastalanmamız kaçınılmazdı.

Ben Barlas'ın yaktığı şöminenin başında durup çözülmeye çalışırken Barlas lacivert odaya gitti. Sargı bezinin değişmesi gerekir diye ben de gittim peşinden. Odaya girdiğimde üzerindeki gömleği çıkarmıştı. Yatakta oturmuş karnındaki sargıyı açıyordu. Karşısına geçip dizlerinin dibine oturdum. Elindeki sargıyı alıp ben açmaya devam ettim. Sonunda açtığımda dikkatle yarasını temizledim. Barlas mikrop kapıp kapmadığını sordu. Kafamı kaldırıp Barlas'a baktım. Özellikle yaraya bakmıyordu. Ayrıca acı çekiyor gibi bir hali vardı. "Nasıl anlayacağım?"

"Dikişlerin çevresinde şişme ya da kızarıklık var mı?"

Kafamı tekrar yaraya indirdim. Dikkatle süzdüğümde herhangi bir kızarıklık olmadığını gördüm.  görünürde şişlik de yoktu fakat bir de elimle kontrol etmek istedim. Elimdekileri çekmecenin üzerine bırakıp elimi hafifçe yaranın üzerinde gezdirdim. Ya en ufak bir şişme varsa diye korkuyordum ve bu da ellerime yansımıştı. o kadar çok titriyordu ki anlayamıyordum bir türlü. Barlas bunu fark etmiş olacaktı ki elimi kanının bulaştığı elimi tuttu. Elimi yaranın üzerinde gezdirdi. "Şişlik hissettin mi?"

  "Yok." Dediğimde onunla birlikte ben de rahat bir nefes verdim. Ardından yarayı tekrar kapattım. Kanlı bezleri atmak ve ellerimi yıkamak için banyoya gittim. Geri döndüğümde Barlas'ı yatağın içinde görünce "İçeriye geçsene. Isındı bile orası." Dedim. Aslında amacım yanında olmak için bir bahane bulmaktı ama o "Böyle iyiyim." Deyince yüz bulup da gidemedim yanına. Kanlı gömleğini aldım. "Yıkayayım da evin içinde böyle gezme." Diye ona sataştıktan sonra banyoya döndüm. Sabundan başka bir şey bulamayınca gömleğin üzerine biraz sıvı sabun döküp köpürttüm. Soğuk suda gömleği yıkadıktan sonra mutfaktaki sandalyelerden birini şöminenin önüne koyup gömleği de üzerine astım kuruması için. Ardından donan ellerimi ısıtmaya başladım. Duş almak istersem nasıl alacaktım merak ediyordum doğrusu. Kısa süre sonra acıktığımı hissettiğimde mutfağa girip ne yiyebilirim diye bakınmaya başladım. Dondurulmuş köfteleri gördüğümde iştahla dudaklarımı yaladım. Tam da elimi uzatmışken Poyraz'ın dedikleri geldi aklıma. Büyük bir hayal kırıklığı ile elimi geri çektim. Onun yerine çekmecedeki hazır çorbalardan birini aldım ve kaynattıktan sonra şöminenin başına geçip içtim. Millet şömine başında sevgilisiyle kırmızı şarap içer ben tek başıma tarhana çorbası içiyordum. Nasıl bir hayatım vardı böyle!

Akşam olduğunda midemdeki ağrıyla can çekişiyordum. Bana o kadar acı veriyordu ki sırf bu acıdan kurtulabilmek için ölmeyi bile dilemiştim. Bazen öyle bir sancı giriyordu ki çığlık atıp da Barlas'ı uyandırmamak için yumruğumu ısırıyordum. Bu duruma en fazla on beş dakika dayanabilmiştim. Geçmeyeceğini anladığımda Barlas'ın odasına girdim. Kapı çalmak ya da görgü kurallarından her hangi biri umurumda değildi o an. Zaten hiçbir zaman da olmamıştı. Ben yemek yerken Barlas'ın midesini bulandırmak için ağzımdaki çiğnenmiş yiyecekleri gösteren biriydim. Eminim Barlas odasına bu şekilde dalmama takılmazdı. "Barlas, uyan!" diye bağırmamla irkilerek uyandı. Hemen yataktan kalkıp yanıma gelirken endişeyle, "Ne oldu?" diye sormuştu.

Ne olduğunu açıklamak yerine istediğim şeye odaklandım. "Bana ilaç ver. Ya da Poyraz'ın yaptığı iğnelerden birini yap." Panikle başucundaki çekmeceye ilerledi. Çekmeceyi açıp içindeki ilaçları karıştırmaya başladı. Sonunda içlerinden birini alıp yanıma getirdi. İçinden bir tane çıkarıp verirken elleri titriyordu. O kadar panik yapmıştı ki kutuyu bile zor tutuyordu. Sonunda bir tanesini çıkarıp avucuma verdiğinde suya ihtiyaç bile duymadan yuttum. Ardından bir tane daha istedim ama vermedi. "Saçmalama! Bu ilaçlar çok ağır. Ölmek mi istiyorsun."

"Bu acı dinecekse istiyorum." Dediğimde ensemden tutup kendine çekti beni. Kafamı göğsüne yaslarken sıkı sıkı sarıldı bana. "Öyleyse gülümseyeceksin. Ölüm sen hazır olduğunda gelmez çünkü." Dedi. Her zamanki gibi haklıydı. Ölüm onu dilediğimizde değil hep en mutlu anımızda gelirdi. Ölüm zamansızdı.

Barbarlarım Hera'nız geldi :)
Bilgisayarıma kavuştuğum gibi bir yeni bölüm hazırladım. Umarım beğenmişsinizdir. Bir sonraki cuma yeni bölümle görüşmek üzere :)

Continue Reading

You'll Also Like

9.9M 526K 42
Burası bir kar küresiydi, biz de içindeki figürler. Bizi tutup salladılar, ne olduğunu anlamadık, alt üst olduk...
6.3M 317K 52
İlker Abi: Polis ihbar hattını rahatsız etmeyi ne zaman bırakacaksın? İlker Abi: Senin kolundan tutup karakola getirince mi, yoksa dört duvar arasına...
5.9M 267K 85
Arızanın ta kendisi olan adam DOĞU ÜZEYİROĞLU! Ne çok iyi ne çok kötü. Onu acımasızlaştıransa kardeşinin bir başka kıza ondan habersiz nakil edilen...
PSİKOLOG BEY By ylü.

General Fiction

3.7M 216K 71
❝Seninle birlikteyken kendimi çok güvende hissediyorum, sanki evimdeymiş gibi.❞ Kleptomani hastası olan Naz, bu duruma bir çare bulmak için arkadaşın...