Tehlikeli Güzel (TAMAMLANDI)

By Darkparadise168

83.3K 4.9K 1K

Tam bir baş belası olan Şebnem'e rastlayıp, onun etkisine kapılan Selim'in hayatı bir anda sakinlikten, hiç d... More

Kaçak
Kimlik
Yanlışlık
Hırsızlar
Av
Kötü Kız
Acaba
Gergin
Gürsoy
Şeytan'ın Tohumu
Yalanın Yuvası
Kan Gölü
Plan
Çıkmaz Yol
-Duyuru-
Travma
Dejavu
Kabus
Geçmişin Sancıları
Ten Kokusu
Derin Korkular
Masa
Lucifer'in Gölgesi
-Bir Küçük Final Meselesi-
-Ruhsuz Tren Makinisti-
Zafer Sarhoşluğu
Tehlikeli Güzel
Aşk Kafası
İstenemeyen Kız
Sonsuzluğa Yolculuk (Final)
"Sonsuzluk ve Ötesi I"

Mesaj Sendromu

938 110 60
By Darkparadise168

Hepinizin kurban bayramı mübarek olsun. Bayram şekeri niyetine bir bölüm yazdım, umarım ağzınız tatlanır. Hayırlı bayramlar. :))

ŞEBNEM

Bir süre sessizce gözyaşlarımın akmasına izin verdim ve Alevhan'a bakarken, fark ettirmemeye çalışarak son kez bana bakıp öylece giden Selim'e baktım. Bitmişti işte. Büyü bozulmuştu. Ne olurdu, demeseydi "Seni seviyorum." diye. Aşkımızdan bir şey mi eksilirdi sanki? Ne oluyorsa çok sevmekten oluyor, dillendirip durmaktan oluyor. Susup öyle seveceksin ki kimse kalbine nazar değdiremesin.

Tökezledim ama Alevhan beni tuttu. Yine o tuttu. Neden o tutuyor? Selim, nerde? Nerdesin? Gitmeseydin. Gitme, dedim ama ben. Dedim! Neden gittin?

"Hadi, gidelim."

Bir şey söylemeden arabaya doğru ilerledik, Selim eve neyle dönecekti?

"Alevhan... Selim-"

"Benim adamlardan birine söyledim. Zorla da olsa götür diye, eve gidip pasaportunu falan alacaktır."

"O zaman, biz-"

"Karşılaşmayacaksınız çünkü seni burdaki kendi evime götürüyorum."

Bir an üzüldüm, Selim'le konuşma ve onu görme fırsatını kaçırdığım için ama Alevhan'a bir şey söyleyemedim. Hem... Konuşulması gereken ne varsa konuşmamış mıydık? Onu görmemi de istemiyordu zaten?

Ne oldu da, bu adam bana sırtını döndü? Bu normal değil. Ya da ben düşünmek istediğim şeyi düşünüp, kendimi bir yalana ikna etmeye çalışıyorum.

Eve geldiğimizde de kafam çok karışıktı. Koltuğa çöreklenmeden önce elimi yüzümü yıkadım ve Alevhan'ın getirdiği soğuk suyu içtim. Gerçekten de soğuk suydu ve iyi gidiyordu. Şaka yapmıyorum.

"Şebnem. Kendine gel, artık."

Elindeki kahveyi masaya bırakan Alevhan'a baktım. Ne demek kendine gel?! Terk edildim ben! Terk! Hemde deli gibi sevdiğim adam tarafından, en zor günümde! Bana kendine gel diyordu!

"Şebnem, dedim! Dalıp gitmelere başlama sakın!"

Acı bir şekilde güldüm.

"Değmez ona gibi şeyler de söylemeye başlarsın sen şimdi."

Şaşkın bir şekilde arkasına yaslandı, gayet rahattı. Kahvesinden bir yudum almadan önce konuşmadı.

"Yoo. Ben sadece üzülmene gerek yok çünkü bence Selim buna mecbur kaldı diyecektim."

İçimdeki umut kırıntısı tekrar yeşerirken, bir an kendimi aptal gibi hissettim.

"Anlamadım?"

"Babam... İnsanların direnç gücüyle oynamayı sever ve sana yapmaya çalıştığı şey de bu. Seni kırıp, anlaşmaya ikna etmeye çalışıyor. Bunun içinde Selim'i kullandı, olay bu kadar basit."

"Sence tehdit mi edildi?"

"Ben öyle düşünüyorum. Babam onu seni öldürmekle tehdit edemez çünkü şirket söz konusu ama geriye bir sürü insan kalıyor. Bora, Mert, Selim'in kendi arkadaşları, babası..."

Olabilir miydi? Olsa bile...

"Bana neden yardım ediyorsun? Yani, Selim konusunda."

Omuz silkti.

"O korkak pc zerre umrumda değil. Ama... Senin daha fazla tökezlediğini görmek istemiyorum."

Romantik çocuk diyesim geldi ama sonra kimden bahsettiğimi fark ettim. Alevhan'dı bu, boru mu?

Olabilir miydi? Selim gerçekten de gitmek zorunda kalmış olabilir miydi? Beni hala sevdiğinden emindim ama sözleri... Çok acımasızcaydı.

Ben tekrar dalıp girmiştim ki Alevhan'ın telefonu deli gibi çalmaya başladı. Açtı ve yan odaya doğru gitti. Neden burda konuşmuyor? Bizden gizli saklısı mı var yoksa?

ALEVHAN

Arayanın Burak olduğunu görünce endişeyle Şebnem'e baktım. Sonra yan odaya geçmeye karar verdim. Babama bu kadar yakınken neden onu bitirmediğimi sorgulayıp duracak bir Şebnem'e ihtiyacım yoktu çünkü.

"Efendim, Burak. Babama haber sızdıranın-"

"Gerek yok. Sanırım Selim denilen adam zaten bunu söylemiş, bize bir şey demedi ama ben seni başka bir şey için aradım."

"Sesin neşeli geliyor. Haberler iyi sanırım."

"Bitti, Alevhan. Bitti. Sonunda öğrendik. Tüm o çocukların ve laboratuvarın yerini, baban anlaşma olmayınca o kadar endişelendi ki sonunda bizimle birlikte doğrudan o bölgeye gitti. Yeri biliyoruz, çocukları kurtarıp baskın yapabiliriz. Bugüne kadar topladığımız her şey geçerli olur. Ses kayıtları, mesajlar, gizli görüşmeler... Çocukları kurtarır kurtarmaz, adamı içeri attırabiliriz!"

Donup kalmıştım.

"Alevhan? Orda mısın? Bitti, diyorum!"

"Ben seni daha sonra ararım."

Bitmişti. Bitmiş. Gerçekten, bitmişti. Sonunda. Tek bir oyun, bir oyun daha. Ve, bitti...

O adam o laboratuvara bir kez bile gitmemişti ve nerde olduğunu hiçbir zaman öğrenememiştim. Bugüne kadar kaçırdığı tüm çocukların yerini de öyle.

Ama şimdi... Çocukların yerini bildiğimize göre babamı bitirebilirdim. Onlara bir şey yapar korkusuyla elim kolum bağlanmıştı ama artık özgürdüm.

Selim'in durumunu sormak bir anda aklıma geldi ve Burak'ı tekrar aramaya karar verdim. O serseriden her ne kadar nefret etsem de Şebnem'i sırf kaçırıldılar diye terk edecek kadar da o. çocuğu değildi.

SELİM

Alevhan'ın adamı beni zorla eve bırakınca içeri girdim ve kimsenin olmadığını gördüm. Aslında işime de gelmişti beni bırakması. Artist artist terk etmiştim kızı ama eve neyle dönecektim hiçbir fikrim yoktu. Geri dönüp, "Beni de ayrılmadan önce eve atarsınız artık." demek hem saçma hemde utanç verici olurdu.

Zaten burda da fazla durmak istemiyordum. Nedeni gayet açıktı, her yer Şebnem kokuyordu... Pasaportumu aldım ve içimden hiçbir şey yapmak gelmediği için koltuğa çöktüm.

Gitmiştim. Sevdiğim tek kızı, en zor gününde mahvedip öylece gitmiştim. Bin defa ölmek istedim, o sözleri söylerken ama... Başka türlü benden vazgeçmezdi.

Belki de bir ihtimal hala vazgeçmemiştir ve buna mecbur kaldığımı fark etmiştir. Kimi kandırıyorum? Şu an benden mantıklı düşünemeyecek kadar nefret ediyor olmalı. İçki falan yok mu evde? Düşünmek istemiyorum artık!

Hah, bir bu eksikti. Kapı. Kim gelir ki, bu eve? Kim, neden gelsin? Kapı deliğinden bakamayacak kadar derin bir öfkeyle açtım kapıyı ama karşımdakini görür görmez şaşkınlığa uğradım. Tam ağzımı açıp bir kelime edecektim ki o güzel ve yumuşak parmakları dudaklarıma dokunup, beni susturdu. Bir şey demeden içeri girmesini izledim.

Neden gelmişti? Neden? Hiçbir şey olmamış gibi çantasından bir defter çıkardı ve yazmaya başladı.

"Biliyorum."

Kafamla neyi der gibi bir işaret yaptım.

"Mecbur kaldığını."

Suratımda istemsizce bir gülümseme oluştu. Gerçekten bilmiyor muydu? Öyle bile olsa bu çok tehlikeliydi. Bir soru sormak istiyordum ama yazmaya devam etti.

"Yazıyorum çünkü sana verdikleri telefonla seni dinliyorlar. Alevhan her şeyi öğrendi. Bir planımız var."

Bir dakika, bir dakika? Alevhan?! Neden bana yardım ediyor ki? Bana son söylediği şey... Daha fazla dayanamadım ve elinden kalemi alıp başka bir sayfaya yazmaya başladım.

"Alevhan neden bana yardım ediyor?!?!"

Evet. Sonundaki işaretlerde aynen bu şekilde vurguluydu. O serseriye güvenmek benim için zordu çünkü.

Şebnem'se kalemi elimden sertçe çekerken, bir tek buna mı takıldın, der gibi ofladı. Bir tek buna takıldım tabii! Ya bu da seni elde etmek için başka bir numaraysa, Şebnem? Nerden bilebilirim? Fark ettim de, içime içime konuşmak bana hiç iyi gelmiyor. Hemde hiç. Zaten Şebnem'de ne dediğimi duymuyor! Kendi kendimi delirtiyorum ben böyle, aman be!

"Çünkü benim sana ihtiyacım olduğunu biliyor."

Bu kadar mıydı, yani? Bu yeterli değil der gibi göz bebeklerimi yukarı itip ellerimi göğsümde birleştirdim.

"Çünkü beni seviyor."

Yazıyı gördükten sonra bir an durakladım ve Şebnem'in gözlerine baktım. O seviyordu, "Peki ya o?" diye düşünmeye kalmadan devam etti.

"Ve seni ne kadar çok sevdiğimi biliyor."

Gözlerimdeki parıltının garip bir biçimde arttığına emin olsam da yüz ifadem hala endişeliydi. Hala birilerine zarar verebilirlerdi ama hayatım boyunca da bu korkuyla yaşayamazdım, hele ki Şebnem'siz hiç yaşayamazdım.

Yanına koltuğa oturdum ve tekrar kalemi elinden aldım.

"Plan nedir?"

Şebnem bir elinin avcunu bana doğru açtı ve diğer eliyle de yazısını yazdı.

"Bana, sana verdikleri telefonu ver."

Cebimden çıkardığım telefonu avucuna koydum, o da onu götürüp telefonu, salona en uzak odaya koyduktan sonra yanıma geldi ve gün içinde ilk defa sesini duydum.

"Beni özledin mi?"

Yüzümdeki kocaman gülümsemeyle dudaklarına resmen abandım. Beni zar zor kendinden kurtardıktan sonra koluma bir tane geçirdi ve acıdı!

"Ne güzel terk ettin sen beni öyle! Bir de utanmadan öpmeye kalkıyorsun. O işler öyle kolay değil, Selim Bey."

Fısıldayarak bile laf sokuyordu. Ben anlamadım bu işi zaten.

"Hani, biliyordun mecbur kaldığımı."

"Hala biliyorum. Ama o kadar şeyi çat çat yüzüme söylemek zorunda mıydın?"

Derin bir nefes aldım. Yine başlamıştı ve susmuyordu. Bazen düşünüyordum da: "Bu sesi duymadan insan bir ömür nasıl yaşar?" Ama sessizlikte arada iyi olmuyor değildi, hani. Düştüğüm ikilemi düşünerek gülümsedim

"Bir de gülüyor. Şu utanmaza bak. Komik mi, Selim?"

"Aklıma bir şey gelmiş olamaz mı, Şebnem? Sana neden güleyim ben?"

"Ha, sen ben konuşurken başka şey düşünüyorsun yani. Sen beni kafanda görmezden mi geliyorsun, Selim?"

Ben karşı çıkamadan devam etmişti azarlamalarına.

"Madem öyle, gerçekten ayrılalım da rahat e-"

Cümlenin sonunun nereye gittiğini biliyordum ve buna izin vermeyeceğimi de. Onu tekrar öpünce bu kez gözleri daha da büyük açıldı.

Onunla ayrılalı çok kısa bir süre olmasına rağmen gerçek olma ihtimali bile rezaletti, bu yüzden onu derin bir özlemle öptüm.

Dudaklarımız ayrıldığında suratındaki ifade fazlasıyla muzurcaydı. Bir planları vardı...

"Plan nedir?"

"Şey... Beni izle yeter. İlk olarak gerçekten kavga etmemiz gerekiyor. Ben bunun bir oyun olduğunu iddia edeceğim ve sen reddeceksin tarzı. Sonra teklife yanaştığımı anlamasını sağlayacağız."

"Aklınızdan ne geçiyor?"

"Suç üstü! Bora şu polis çocuğu aradı, onu tutuklayan. Bir kaç elemanla buraya geliyorlar ve bir iki güne bu işi kesin olarak bitiriyoruz."

"Peki neden şimdi?"

Derin bir nefes aldı. Onun için zor gibiydi.

"Alevhan'ın elini kolunu bağlayan şeyler yeni ortadan kalkmış durumda. Adam kaçırdığı çocukları öldürmekle tehdit ediyordu ama bizim sayemizde Çakıroğlu bir hata yapıp ilk defa onların olduğu yere kontrole gitti."

"Alevhan'ın bundan haberi oldu çünkü?"

"Babasının dibinde bile adamları var. Beni deli etti! Bunca zaman hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranıyordu, bu çok sinir bozucu."

"Adamın bilmediği bir beş vakit namaz."

Şebnem gülümsedi.

"Bence onu da biliyordur da, işine gelmiyordur."

Tabii ki de. Alevhan bu. Onun başının altından her şey çıkabilir. Gizemli gizemli tavırlar falan, artist! Babasına bu kadar yakın olmasına rağmen çok uzakmış gibi davrandı, manyak herif.

Şebnem boğazını temizleyip asıl konuya geri döndü.

"Sana verdikleri telefonu dinliyorlar. Onları bu sayede tongaya düşüreceğiz."

Sinirimi üzerimden atıp onaylayan bakışlar atınca, içeri gidip telefonu getirdi.

"Şebnem, burda ne işin var?"

"Selim. Bunun bir numara olduğunu biliyorum, sen beni bırakmazsın."

Gülmemek için kendimi zor tutup ciddi bir ses tonuyla konuşmaya gayret gösterdim.

"Bitti dedim. Bitti. O adam beni senden ayıramaz. Beni senden ayıran tek şey senin kendin. Daha fazla sana katlanamıyorum!"

Kolumda tekrar bir ağrı hissettim. Ne gereği vardı şimdi bunun! Rol yapıyorduk sonuçta.

"Ama, Selim... Ben... Neden?"

"Tekrar başa sarma, Şebnem! O adamla bir ilgisi yok, senden vazgeçtim. O kadar... Beni yoruyorsun."

"Bende yoruldum, Selim. Hemde çok fazla! Sanırım... Senin için bu işi bitirebilirim."

"Anlamadım?"

"Sakin bir yaşam istiyorsan, tamam. O lanet olası şirketten kurtulurum bende."

"Şebnem... O kadar çocuk... Saçmalama. Benim için değer mi?"

"Değer! Kararımı verdim, şirketi o adama verip tüm bu işlerden kurtulacağım. Birlikte başka bir ülkeye gidip, baştan başlarız. Sakin bir yaşamımız olur."

"Kulağa hoş geliyor."

Bu numara değildi. Gerçekten de kulağa hoş geliyordu. Gerçekte öyle olsa ne güzel olurdu. Sadece ikimiz...

ŞEBNEM

Gerçekten güzel olurdu. Sadece ikimiz...

"O zaman... Ben bir an önce o adama ulaşmaya çalışayım, şirketi de alıp başımızdan defolup gitsin."

Ona göz kırptıktan sonra dudaklarına sessiz bir öpücük bıraktım. Selim hala numara yapıyordu.

"Şebnem... Bunu yapma, Şebnem..."

"Yapmak zorundayım. Senin için her şeyi yaparım."

Bok yaparım. Dil çıkardım ve bir elimle gözümün altını aşağı çektim. Oldu canım, ben her şeyi yapayım, sen yan gel yat! Oh mis. Yok öyle dünya.

Selim beni yakalamaya çalışırken son anda kaçıp, kapıdan çıktım. Deli bu çocuk. Ama ben deli seviyorum. Belli değil mi?

Alevhan'ın arabası kapıda beni bekliyordu. Onun için çok zor olmalıydı ama... Hiç bir şey gelmezdi elimden.

"Hallettiniz mi?"

"Evet. Şimdi... Babana ulaşabileceğim herhangi bir numara var mı?"

"Merak etme, o seni arayacaktır. Biraz bekleyelim, böylesi daha inandırıcı olur."

Hala içimde bir sıkıntı vardı.

"Neyin var? Her şey son bulacak işte. Hadi, eve dönelim. Ablan ve diğerleri gelmiş olmalı."

Bu içimi az da olsa rahatlatmıştı. Sonunda bitecekti.

Gerçekten Alevhan'ın dediği gibi oldu. Parkın önüne geldiğimizde telefon çalınca hemen arabayı durdurduk ve bilinmeyen numarayı açtım.

"Alo."

"Beni hatırladın mı?"

"Tabii. Bu iğrenç sesi nasıl unutabilirim?"

Bu oydu... Sesini nerde duysam tanırdım.

"Bana ulaşmak istediğini duydum."

"Nerden? Beni mi izliyorsun?!"

Sesimin inandırıcı çıkması için gayret gösterdim.

"Meslek sırrı diyelim. Beni neden arıyorsun?"

Sanki bilmiyorsun, yalancı pc!

"Ben... Karar verdim... Şirket senin olsun. Yeter ki bizi rahat bırakıp, kendi işine bak."

O iğrenç gülüşü malesef yine duydum.

"Benim hiçbir zaman sizi rahatsız etmek gibi bir amacım olmadı, tatlım. Siz benimle uğraştınız, bende karşılık verdim. Sadece sizin kadar naif oynamadım, o kadar."

Sen naif oynamak neymiş, göreceksin. İçimden gülerken, bir yandan da geriliyordum. Bitsin artık.

"Bak. Şirketi sana teslim edeceğim ve bizzat tek başıma ben geleceğim ama bir şartım var."

"Dinliyorum."

"Bana yaptığın şeyi göstereceksin. Ne için imza attığımı bilmek istiyorum."

Bir süre sessiz kaldı ve bu korkmama neden oldu. Ya kabul etmezse ve tüm plan yatarsa diye endişe ederken sonunda konuşma zahmetinde bulundu.

"Tamam... Öyle olsun. Yarın saat 13.30'da seni her şeyin başladığı parktan aldırırım ve laboratuvara götürürüm. İmzayı atar atmaz, ordan çıkarsın... Başka türlü olmaz."

Bu beni anlık bir pişmanlığa sürükledi. Ya yetişemezlerse ve imzayı atmak zorunda kalırsam diye korkmaya başlamıştım bile. Başka bir şey dememe izin vermeden, telefonu kapattı. Korkuyordum. Alevhan bunu anlamış gibi elimi tuttu.

"Korkma. Bu iş bitecek ve özgür olacaksın. Zamanında gelecekler, sen işini iyi yap, yeter."

Bu destekle güç alarak eve gidene kadar dayandım. Ablamı görünce derin bir iç çekip ona sıkı sıkı sarıldım, aynı şekilde Bora'ya da öyle. Polis arkadaşları da gelmişti. Neydi adı?

"Daha önce karşılaşmıştık ama tanışmadık, ben Kerim."

"Memnun oldum, Şebnem ama zaten biliyorsunuzdur."

Bir süre gülümsedi sonra Alevhan öksürerek onu uyarınca konuya girdi.

"Plan basit. Sana küçük bir dinleme cihazı ve bir de GPS ayarlayacağız. Adamı konuştur, her şeyi itiraf eder etmez, baskın yapıp, tek seferde adamı alacağız. Bu kadar basit. Yapabilir misin?"

"Evet, ben Şebnem Gürsoy'um, tabii ki yapabilirim."

Çok düşünmeden Selim'e kısa bi mesaj attım. Yarın beni alacağı yeri ve saati haber verdikten sonra daha rahattım. Selim'e verdikleri telefon dinleniyor olabilirdi ama kendi telefonunda hiçbir sorun yoktu. Bende mesaj atmaya karar verdim. İlk defa onunla mesajlaşacağımızı düşününce heyecanlandım ve bir ergen gibi hissettim.

"İlk defa sana mesaj atıyorum, gördün mü? 😊"

"Whatsapp'ın icadından haberin yok mu senin? Neden sms atıyorsun? 🤔"

"Selim, kaşınıyorsun sen. Trip attım, al tribimi de beni uğraştırma zira mesajla trip atmak zor iş. 😑"

"Sen acemi olduğun için sana zor geliyor. Onun çaresini bulup, tribin alasını atan kızlar var, rahat ol. 😏"

"Ha, öyle mi? Hangi kızlarla çatır çutur Whatsapp'tan mesajlasıp, trip yediniz acaba, Selim Bey?! 😡"

"Bilmem. Sayısını unuttum. 😏"

"O emojiyi kafanda parçalarım, Selim. Anladın mı beni? O emojiyi yuttururum sana! 😤"

"Tamam, Şebnem. Çirkinleşme. Burnundan solumak da ne demek, şu an tüylerim diken diken oldu. 😓"

"Öyle, yola gel. Trip yemiş bir de kızlardan. Utanmaz, arlanmaz. 😑"

"Şebnem, saçmalama. Kız falan yok ki, trip yiyeyim. Sence ben bir kızla mesajlaşacak kadar uzun ilişki içerisine girer miyim? 😏"

"Sok o emojiyi cebine! Beni delirtme, Selim. Allah, Allah! Sapık mısın sen?! 😡"

"Evet! 😅"

Öküz! Bekle cevap yazarım ben sana. Çok beklersin. Trip nasıl atılırmış gör, öğren.

"Şebnem?"

"Ya, Şebnem."

"Ben bir tek senin sapığınım, sanki bilmiyorsun. 😊"

"Şebnem? Bak sinirleniyorum ama."

Sinirlenirsen, sinirlen. Ben sabahtan beri aşk acısı çekip depresyonların eşiğinden döneyim, beyefendi sinirlensin. Yok ya! Bugün sana nedensizce gıcığım, Selim. Hiç kusura bakma. Aslında hiçte nedensiz değil, o nasıl terk etmektir ya öyle? Sanırsın Oscar'a adaysın! İnsan bir kaş göz yapar da bizde anlarız, bir haltlar döndüğünü ama yok beyimiz illa aksiyon yaratcak. Huysuz şey, ne olacak?"

"Şebnem, lütfen. İki dakika oldu. Görüyorsun, eminim. Mavi tık olmasada ben anlarım seni."

"Şebnem. Sen nerde kalıyorsun, bu arada? Hı? 😒"

İşte benim sıram. Sen dur, Selim. Gösteririm ben sana şimdi gününü. Şebnem Gürsoy'u terk etmek neymiş öğren bakalım.

SELİM

Yuh ama, yuh. Bir iki dakika daha geçti hala cevap yok. Bana acı çektirmek istiyor, belli. Neyse. Daha cevap vermez heralde bu, vicdansız- İşte, mesaj! Vallaha, mesaj.

"Sa-na-ne."

Vurgulu mesaj yazdığı yetmiyormuş gibi bir de nokta koymuş. Ben böyle bir şey görmedim. Bu trip değil, bu başka bir şey. Bu resmen Çin işkencesi.

"Şebnem, delirtme adamı. Cevap ver!"

"Nerde olabilir, Selim? Babamın evi mi var, burda? Alevhan'da kalıyorum, tabii ki."

Neymiş, neymiş? Yok deve.

"Tamam ama Bora, ablan şu polis falan ordadır herhalde, dimi?"

Ordadır tabii. Başka nerde olacaklar? İkisini başbaşa bırakıp gidecek halleri yok, dimi? Yani heralde. Umarım. İnşallah.

"Yoo, onlar buraya sığamayız diye, başka bir evde kalıyorlar. Alevhan'la bir tek ben varım."

Telefonu avucumda sıkıp ağzıma götürdüm. Yutmak istedim ama ağzıma sığmadı, öküz gibi telefon! Katil edecek bu kız beni! Ne işi var yine o herifle başbaşa?!

"Şebnem, ben bir delilik yapıp, oraya gelmeden önce kendi rızanla çık ya bana gel, yada Bora'nın yanına git yoksa elimden bir kaza çıkacak gece gece."

"Ne oldu, Selim Bey? Bakıyorum, artık emojileriniz soldu. Ruhunuza bir ÖKÜZ! mü oturdu yoksa? Hı? 😏"

"Şebnem. O emojiyi gözüne sokarım senin. Komik mi bu şimdi, şaka mı bu, hı? 😡"

Böyle şaka mı olur ya, gerçi hala emin değilim ama şakadır heralde. Şakadır, şaka. Gerçek olamaz. Olursa gerçekten, şu an çıkıp onu almaya giderim öyle bir kıskançlık dozajı benimkisi!

"Tamam, be. Bora, ablam, Kerim. Burdalar. Sıkıntı yok."

"Kerim kim lan?! 😤"

"Tamam, Selim. Çirkinleşme. Burnundan solumak da ne demek, şu an tüylerim diken diken oldu. 😓"

Bak ya. Sen kimin lafını kime satıyorsun acaba?

"Şebnem. Beni zorlama. Kerim kim dedim?! 😡"

"Sizi içeri alıp sorguya çeken polis yok mu? O işte. Amma tatava yaptın, Selim?"

"Şebnem, bari o cümlenin sonuna gülmekten ağlayan emoji koyma dürüstlüğünü göster de, zaferinin farkına varalım."

"😂😂"

"Bir tane neyine yetmedi, zaalımın kızı??"

"Selim, biz daha sık mesajlaşalım bence, ben bu işi çok sevdim. 😂"

"Gece gece iyice sinirimi tepeme çıkardın, yok sana mesaj falan. Whatsapp kullanmayan kız gelmiş bana mesajlaşmaktan bahsediyor. Yat zıbar hadi, yarın erken kalkacaksın."

"Hem suçlu, hem güçlü. Yatmıyorum işte. Canım sıkılana kadar seni rahatsız etmeyi planlıyorum, var mı? 😑"

Bakalım, kim kimi rahatsız ediyormuş. Bunu yapacağım için kendimden daha sonra kesinlikle iğreneceğim ama Şebnem'in yüzünün alacağı şekli hayal etmek her şeye değecektir.

"Şebnem."

"Efendim. 😊"

"Üstünde ne var? 😏😂"

Romantik bir şeyler beklerken bu mesajdan sonra yüzünün aldığı şekli hayal etmek gerçekten çok eğlenceliydi taki üç dakika olupta cevap vermeyene kadar.

"Şebnem?"

"Şaka yaptım."

"Şaka yaptım, gerçekten."

"Şebnem!"

Hayda! Kız kendini sessize aldı, iyi mi?

"Şebnem, lütfen ama."

Ben sinirden delirmek üzereyken bir mesaj geldi. Hemde Whatsapp'tan. Hemde resim! Yok artık. Bir an açıp açmamakta tereddüt ettim ama sonra dayanamayıp resmi açtım. Resimde Şebnem'in ayağındaki peluş terlikleri vardı. Köpek mi onlar? Gülmekten kendimi alıkoyamadım. Çatlak kız.

"Seni pijamalı halinle de seviyorum, ben. 😀"

"Selim, o sadece peluş terliğim. Bu sıcakta ne pijaması gecelik giyiyoruz heralde."

Gecelik? Şebnem? Alevhan'ın evinde? Şebnem. Alevhan'ın evi? Gecelik?

"Bu sıcakta peluş terlik giyiyorsun, pijama niye giymeyesin? Bilerek mi yapıyorsun?!"

"Hayır, gerçekten. Ablam bir tek bunları getirmiş."

"Senin ablandan ne beklenir ki zaten? Başka getirecek bir şey bulamamış mı hanımefendi?"

"Bana bak, Şebnem. Bırak su içmeyi, o halde tuvalete bile gitmek için odadan çıkmıyorsun, gebertirim yoksa seni. Su içme, zaten tuvaletinde gelmemiş olur böylece. Sıfır sıkıntı. Yat zıbar bir an önce. O Eylül denen abla sıfatı altındaki hainle de sonra görüşeceğim."

"İyi de, ablamın kötü bir niyeti yokmuş ki. Yani senin açından kötü bir niyeti yokmuş."

"Nasıl yani?"

"Off, söyletme işte."

"Ne ya? Hiçbir açıklama o cadının sana gecelik getirmesini gözümde haklı çıkaramaz."

"İlla söyleteceksin. Aynı evde senle ben kalırsak, aramızda bir şey olmasına yardımcı olsun diye almış. Zaten ben şu an bunu buraya neden yazdım onu da hiç bilmiyorum, bu mesaj çok acayip bir şey, başladığın zaman bir türlü duramıyorsun. 😒"

Bir an istemsizce kahkaha attım. Sanki Şebnem'i çekici bulmam için o geceliğe ihtiyacım varmış gibi. Ama... Şimdi düşününce... Gecelik, Şebnem. Şebnem, gecelik. Benim motor yine takıldı! Kendine gel, Selim!

"Ama benim yerime, Alevhan'ı üstüne salacak bu gidişle, bravo. 😡"

"Selim, saçmalama. Odamda kim görecek? Yani, bilemiyorum, belki bu iş bitince sen karar verirsin, birini üstüme salacak kadar etkili olup olmadığına. 😊"

Saat olmuş on iki! Sen benim sabrımı deniyorsun, heralde. Aklıma soktuğu fikirlere bak. Nasıl uyumamı bekliyor, şimdi benim? Ona kolay tabii, ver gazı çekil kenara. Ben ne yapayım, gaz vücuda nüfus etti, bir kere. Cidden, delirtecek beni.

"Şebnem. Yat uyu."

Uyu çünkü beynimin kontrolünü kaybediyorum. Lütfen, acı bana. Bende insanım.

"Özür dilerim, görmek istemiyor musun?"

Yok be güzelim, şu an ne kadar görmek istediğimi bir bilsen, şaşırırsın da... Zaman uygun değil. Beynime ihtiyacım, var.

Ama hala düşüncelerim beni rahat bırakmıyor. O akşam yaşamak üzere olduklarımız, gecelik, Şebnem. Aferin, Şebnem. Gece gece iyi aklımı karıştırdın.

O heyecanla Whatsapp'tan çıktım ama çok dert etmeyip sms atmaya karar verdim.

"Senin üzerindeyken etkili olup olmadığını görmek isterim. 😏"

Mesajı yolladıktan sonra beynimin tekrar çalışmasıyla SMS'e bakıp şaşkınlık geçirmem bir oldu.

"Lan?!"

Çok geçmeden, hatamın bedeli olarak cevap gelmişti bile. Haklıydı, bencede: "Lan?!"

"Lan?? Kör olsaydım da bu mesajı görmeseydim! Lan gt lalesi, Şebnem'i aldatıyor musun lan sen?!"

Allah kahretmesin ya. Ben nasıl olurda sık kullanılan kişilerden mesajı Alevhan'a yollarım? Alevhan nasıl olur da benim sık kullanılanlarımdan biri olur ve benim beynim bu hatayı yapacak kadar neyle meşgul acaba?! Çok saçma oldu, meşgul olduğu şey gayet açık tabii. Allah benim belamı versin diyeceğim ama verdi zaten! Bundan ala bela mı olur?

Şebnem açıklama bekliyor, şu an tırnaklarını yitip sinirlenmeye başlamıştır. Alevhan açıklama bekliyor her an Şebnem'in odasına dalıp onu benim göremediğim gecelikle görüp "Selim seni aldatıyor." diyebilir, ne saçma! Ben ne yapıyorum? Şebnem'i mi Alevhan'la aldatıyorum yoksa Alevhan'ı mı Şebnem'le? Ne diyorum lan ben?! Benim beyin iyice inzivaya çekildi, hepsi senin suçun Şebnem.

"Yok lan. Ne aldatması? Hayatta işim olmaz."

"Selim?! Ne aldatması ya? Sen beni aldatıyor musun yoksa?"

Yuh! Bu sefer de Alevhan'a yollamam gereken mesajı Şebnem'e yollamamışımdır heralde, dimi? Beynimi skym. Yollamışım.

Derin bir nefes almam şarttı artık. Yarım yamalak kendime gelince bu kez emin olarak, acele etmeden cevap yazdım. Öncelik Şebnem'in olmak zorundaydı yoksa o gecelikle kalkıp buraya gelirdi, peşinden de cümle alemi sürüklerdi maazallah.

"Ne aldatması, Şebnem? Saçmalama Allah aşkına."

"E, sen dedin?"

"Sana mı dedim ben onu? Beynim çalışıyor mu benim sanki? Senin yüzünden maymuna döndüm burda! Yok gecelikmiş, etkiliymiş, bilmem neymiş?! Yat zıbar, daha fazla kafamı karışıma benim."

Fazla mı zorladım derken, rahatlatıcı olmasada benimle dalga geçtiği belli bir mesaj geldi.

"Tamam, o zaman. İyi geceler. Rüyanda beni gör. 😏"

Göreceğim ben seni ama rüyamda değil. Sonra geri adım atmak istediğinde de bak bakalım, bu kez duruyor muyum? Tak ettirdi, canıma. Ama bende Selim İnan'sam bunun hesabını sorarım sana.

Neyse. Kendine gel. Fantazileri sonraya sakla, ikinci mesajı çoktan yollamış olan Alevhan'a odaklan.

"Bu kadar çabuk hemde? Ne biçim adamsın lan sen?"

"Ne aldatması lan? Niye aldatayım ben, Şebnem'i? O kadar da ölmedik, şükür."

"O mesajı kime yazdın o zaman, dedeme mi?"

"Kime olabilir? 😏"

Şu an bildiğim tek şey, bu durumdan acayip zevk aldığım. Alevhan'ı her ne kadar Şebnem'le özelimden uzak tutmak istesemde bir özelimiz olduğunu bilip ondan uzak durması daha iyi olurdu.

"Yan odamda be kız, insaf ya insaf! Burdan oraya flörtleşilir mi? Hemde mesajla! Ergen misiniz, siz? Retinalarım yandı, yemin ediyorum ya."

"Kıskanma canım, kıskanma."

"İğrençsin, Selim. Kızı iğrenç fantazilerine alet edip, mesajla taciz edeceğine yalandan da olsa ayrılırken söylediğin sözler için özür dile."

Ben onu taciz etmemiştim ki? O aklıma girmişti, benim?! Şebnem beni taciz etmişti bir kere, yoksa benim düşüncelerim gayet masumane yani. Hayır, kızla sevişmek üzereyken kıza evlenme teklif etmiş insanım ben, nasıl iğrenç fantazilere sahip olabilirim? Fantazi, evet ama iğrenç, kesinlikle hayır. Yine de özür dileme konusunda haklıydı, dilememiştim.

"Saçma salak, konuşma. Şebnem çok daha fazlası benim için. Hem özür dilerim dilemem, sanana ne?"

Şaka mı bu? Ben ciddi ciddi Alevhan'la mesajlaşıyor muyum? Ben nasıl bir dümenin içindeyim, Allah aşkına? Bitsin bir an önce bu işkence.

"Tamam. Uzatma. Seninle mesajlaşmak zaten yeterince garip bir de ortaya tartışma çıkarıp, beni sinir etme. Yarın büyük gün, pis düşüncelerinden kendini arındırıp, yat bir an önce."

Sensin be pis düşünce. Ne pis düşüncem olacak benim? Neden pis düş- Şebnem, hepsi senin başının altından çıkıyor bunların! Hasta ettin beni!

Yatamayıp bir sağa bir sola dönüp duruyordum ki tekrar bir mesaj geldi. Alevhan, bu saatte tekrar ne istiyor diye düşünürken, mesajı uykumun tamamen açılmasına neden oldu.

"Üzerinde gayet etkileyici duruyor, merak etme."

Continue Reading

You'll Also Like

806K 65.7K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
1K 224 21
Milena Ravin, Lorisan isimli gezegende yaşayan bir öğretmen-askerdir. Bir gün ülkesinde çıkan beklenmeyen savaşın sonucunda vurulur ve savaş meydanın...
UFUK ÜLKESİ By nfesss

Science Fiction

6.7K 1.3K 61
Aleda; adamın başının arkasına geçti. Ellerinden çıkan ışınlar bu kez tamamen ateş renginde ve çok daha yoğundu. Beş saniye sonra zavallı inlemeye ba...
183K 18.6K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.