YORGUN

By seydauynk

45.4K 13K 43.7K

"Seni uyardım! "Dişlerini sıkarak konuştuğunda onu ilk gördüğüm anda ki öfkesiyle yüz yüze geldim "şimdi bura... More

1.BÖLÜM - ZAMANSIZ
2.BÖLÜM - ÇÖKÜŞ
3.BÖLÜM - GEÇMİŞ
4.BÖLÜM - İLK ADIM
5.BÖLÜM - MERAK
6.BÖLÜM - TECRÜBE
7.BÖLÜM - MEZAR
8.BÖLÜM - SINAV
9.BÖLÜM - DEĞERSİZVARİ
10.BÖLÜM - YARA
11.BÖLÜM - BEKLENMEDİK
12.BÖLÜM - KORKU
13.BÖLÜM - HASRET
14.BÖLÜM - LAVİNİA
15.BÖLÜM - FOTOĞRAF
16.BÖLÜM - KARAR
17.BÖLÜM - KADER
18.BÖLÜM - YANGIN
19.BÖLÜM - ESKEF
21.BÖLÜM - UZAK
22.BÖLÜM - DİLHUN
23.BÖLÜM - HİSTERİK
24.BÖLÜM - UÇURUM
25.BÖLÜM - ENDİŞE
26.BÖLÜM - KURŞUN
27.BÖLÜM - UYANIŞ
28.BÖLÜM - YALNIZLIK
29.BÖLÜM - KAÇAK
30.BÖLÜM - ÇIRPINMAK
31.BÖLÜM - PİŞMANLIK
32.BÖLÜM - ÇARESİZ
33.BÖLÜM - MECRUH
34.BÖLÜM - MİSAFİR
35.BÖLÜM - ÖLÜM
36.BÖLÜM - OD

20.BÖLÜM - MEKTUP

850 271 674
By seydauynk


Herkese Merhaba! Yirminci bölümle karşınızdayım! Şu sıralar hasta olduğum için bölümü zor yazabildiğimden açıkçası emin değilim ama yirmi birinci bölümle çok daha iyi bir şekilde geleceğim. Oy, yorum ve destekleriniz için çok teşekkür ederim. Yıldızları parlatmayı unutmayalım! Keyifli okumalar...


 Bölüm Şarkısı: The Clann - White Flowers


Geçmişin izleri yara olup ruhumun en ücra köşelerine düştüğünde beni parçalayacak kadar kuvvetli olan elemin içinde sıkışıp kaldığımın farkına varmıştım. Acılarıma saygı duyup anlayış göstermelerini biraz da önemsemelerini istemiştim ama boşunaydı. Ölümün eşiğinde kimsesiz kalmıştım. Hayatın yalnızca sevince değil sevgine karşılık bulduğun zaman güzel olabileceğini, bazı şeylerin ancak karşılıklı olduğu zaman kıymetli olduğunu, bazı şeylerin tek taraflı olduğunda acı verdiğini çaresizlikle kabul edecek kadar hırpalayıcı bir yaşamdan geçmiştim. 


Sevgisiz bir yüreğin verdiği ayazı kaç bahar görürsen gör unutamazdın. Beni yaralayan ne varsa hepsini çok sevmiş kendime vermediğim değeri onlar için vermiştim. Ben de yaşamış, sevmiş, gülmüş ve ağlamıştım. Bunu unutmayın. Bende bir zamanlar hayat için çarpan toy bir yüreğe sahiptim. O yüreğe sahip olduğum zamanlar bana artık çok yabancılaşmış neredeyse bir başkasının suretinde varlık kazanmıştı.


Kanattılar. Düşlerimizin en güzel yerinden, sevilmek için çırpınan çocukluğumuzdan kanattılar.


Kanattılar. Kendimizi tüketecek kadar çok olan sevgimizden, yaşamak için son umudumuz olan hayallerimizden kanattılar.


Kanattılar pişmanlığımızı yüklenen gözyaşlarımızdan, başımızda tüten deli dumanlı gençliğimizden kanattılar.


Kanattılar yolumuz olarak bellediğimiz vicdanımızdan, özgür düşüncelerimizden kanattılar.


Gençliğimizde hissettiğimiz karamsarlık bizlere ceza olarak bir ömür boyu yeterdi. Göğsümün altında atan şey yoruldu artık. Ne yalan söyleyeyim, umuda benzeyen bir şeyler vardı içimde. Çok önceleri ufacık da olsa tanıdık bir yaşama telaşı vardı. Şimdi ise biraz ölme telaşı, biraz içimi toplama çabası...


"Nasıl bir işe bulaştığının farkında mısın? "Diye sordu ciddi bir ifadeyle. Benim göremediğim bir çok şeyi yaşı ve engin tecrübesinin bilgeliğiyle şimdiden görüyor olmalıydı.


"En başından beri farkındayım "diye yanıtladım onu düşünceli bir sesle. Kamer'in teklifini kabul ettiğim ilk andan itibaren farkındaydım lakin ne kadar tehlikeli olup olmadığı hakkında şu ana kadar ufacık da olsa bir fikrim yoktu.


"Evliliğinizin altında "koyu kahverengi gözleri gözlerimi buldu "babana yakın olmasının dışında başka bir amacı olabilir mi? "Diye sordu meraklı bir sesle. Olabilir miydi? Daha önce zihnimde yankılanan soru dudaklarından sesli bir şekilde döküldüğünde üzerini örttüğümü yeni fark ettiğim merakım katlandı.


"Bilemiyorum "kaşlarımı çattım "bir fikrin var mı? "Diye sordum sertçe yutkunarak. Kamer'in yalan söyleme ihtimali şöyle dursun benden bir şeyler saklıyor olma düşüncesi bile bana ağır geliyordu.


"Kamer gibi güçlü bir adamın sadece babana yakın olup bu sayede elinde bir belge ya da delil varsa "baş parmağıyla kendini gösterdi "ki bu benim tahminim... Sırf bunlar için seninle evlenmiş olması şüpheli ve altı oldukça boş bir durum "dedi düşünceli bir sesle. Haklıydı. Babamın hapse girip girmeme tehdidine o kadar odaklanmıştım ki bu tahmin aklımın ucundan dahi geçmemişti. Oturduğum koltuktan kalkıp odanın içinde yavaşça adımlamaya başladım.


"Ne demek istiyorsun? "Parmaklarımı saçlarımın arasından geçirdim "beni babamı hapse göndermekle tehdit etti. O gerçekten zeki bir adam "dedim ters bir şekilde. En başından bütün olanları ilk kez birisine anlatmıştım ve o kişi henüz birkaç saattir tanıdığım Eskef den başkası değildi.


"Çok fazla detay var Esmer "oturduğu yerden kalkıp karşıma geçti "sıradan bir adamla evli değilsin üstelik babanla birbirinizi sadece yoldan geçerken birbirlerine alelade selam veren insanlar kadar tanıyorsunuz "açık sözlülüğü boğazıma bir yumru gibi oturduğunda zorlukla konuştum.


"Bazen çıldıracak gibi oluyorum "ellerimi saçlarıma götürüp sertçe çekiştirdim "üstelik Kamer bana neredeyse hiçbir şey anlatmıyor. Babam desen... "Derin bir nefes aldım "kendimi kandırılıyormuş gibi hissediyorum "dedim içime aldığım nefesi sıkıntıyla geri vererek.


"Hangisi daha çok zorluyor seni? "Bana doğru yürüyüp yanımda durdu "babanın geçmişi mi yoksa Kamer'in senden pek çok şeyi saklıyor olması mı? "Zor sorusu karşısında sessizliğimi korurken bakışlarımı ondan kaçırıp Fransız vintage vitrinin içinde üzerinde çini işlerini taşıyan porselenlere çevirdim "sana yardım edeceğim "samimi olduğunu düşündüğüm bir şekilde konuştuğunda kaşlarımı kaldırarak ona döndüm.


"Gerçekten mi? "Çocuksu bir ifadeyle sorduğum soruma karşın küçük bir kahkaha attığında ifademi bozmadım "ciddi misin Eskef? "Diye sordum soruma ısrarla bir cevap almak isteyerek.


"Bundan sonra birlikteyiz "elini kaldırıp omzuma koyduğunda dostane bir tavırla sıktı "sana yardım edeceğim "dedi kendinden emin bir şekilde. Bundan sonrası için iyi ya da kötü çıkabilecek bir durumda hangi sonuca varacak olursam olayım ufacık da olsa bir umudum vardı. Ne olursa olsun her şeyi öğrenecek ne yapılması gerekiyorsa onu yapacaktım. Üstelik Eskef'ten fazlasıyla umutluydum.


"Beni dinliyor musun? "Huysuz bir şekilde söylendiğinde parmaklarıyla çenemden tutup yüzümü yüzüne doğru çevirdi.


"Dalmışım "gözlerimi mahcup bir ifadeyle kaçırdım "affedersin "dedim afallamış halimi geride bırakıp kendime gelmeye çalışarak. Eskef ile görüşmemin üzerinden iki gün geçmişti ve sözleri artık havadan bile nem kapabileceğim oranda beni düşündürmeye yetiyordu. Şimdi Kamer ile birlikte annemin zoraki akşam yemeği daveti yüzünden bizim eve gelmiş Kamer ise çoktan arabayı otoparka park etmişti. Sahi ne ara gelmiştik? Geri çekileceğim sırada yüzünü yüzüme yaklaştırıp diğer elini yavaşça belime götürdü.


"Neyin var? "Bir süre sessiz kaldıktan sonra tekrar konuştu "evliliğimizi gerçek sandıkları için bu yemeğe katılmamız gerekiyor "belime koyduğu eliyle beni kendine çekti "baban bir gerginliğin çıkmasını göze alamaz "dedi gün içerinde yaptığı klasik hatırlatmalardan birisini yaparak beni rahatlatmak istercesine. Ne olabilirdi ki? Sadece babam kalp krizi geçirebilir, Kamer cinnetin eşiğine gelebilir, bende korkudan bayılabilirdim...


"Ben bile babamla zor anlaşıyorken sen ve babamın anlaşmasının imkansız olması tedirgin edici "sıkıntıyla konuştuğumda Kamer beni rahatlatmak için çok yanlış bir yolu seçtiğinden habersiz bir şekilde dudaklarını şakağıma bastırdı.


"Senin gibi mantıklı düşünen bir insanın böyle bir konuda gergin hissetmesi şaşırtıcı "kalbimin atışları rahatlıkla duyabileceğimiz bir seviyeye gelirken dudağımın kenarına bir öpücük kondurdu "her şeyin üstesinden geleceğiz "diye fısıldadı güçlü bir sesle. Hissettiğim heyecandan konuşmak için güç bulamayıp onu başımla onayladığımda memnun bir ifadeyle benden uzaklaşıp arabadan çıktı. 


Bende peşinden arabadan çıktığımda birlikte apartmana girmiş ardından oturduğumuz kata gelmiştik. Evlendikten sonra ilk kez ailemin evine babamla muhtemelen mahşere kadar düşman kalacak olan kocam! ile bir yabancı gibi gelmek ister istemez garip hissettirmişti.


"Hoş geldiniz "dedi Efsun kapıyı açarken güler yüzle. Ailem sırf benim evden gitmem için evlenmeme dünden razı olduklarından yeni damat merakları beni ziyadesiyle sinirlendiriyor ama artık ardı arkası kesilmeyen sorunlardan bıktığım için belli etmiyordum. 


İçeri girdiğimizde Eslem ve Hira yanımıza gelip bize sarıldıktan sonra annem ve Zeynep ablamla da görüşüp babamın yanına gitmiştik. Babam yüzümüze bakmadan yarım ağızla hoş geldiniz deyip odadan çıktığında Kamer babamın bu hareketini umursamayıp eniştemin karşısındaki koltuğa oturdu. Evdeki kadın topluluğu benim oturmamı kendi aralarında çok görmüş olacak ki sözcüleri Zeynep ablam adımı seslenmiş bende el mahkum yanlarından çıkıp mutfağa giderek sofra hazırlamaya yardım etmiştim. 


Hazırlık sırasında her fırsatta yanlarına gitmeye çalışırken annem her şeyden bir haber şekilde emirlerini dizerken bana hiç yardımcı olmamıştı. Bende en sonunda pes ederek annemin dizdiği emirleri tek tek yerine getirmiş bir an önce yemeği yiyip gitmeye odaklamıştım kendimi. Yemek boyunca babam ve eniştem birbirleriyle konuşmuş eniştem yine birbirinden alakasız ve kimsenin gülmediği esprilerini sıralamış masanın geri kalanı ise sessizlik içinde yemeği bitirmişti. 


Yemekten sonra annem yeni damadına izzet ikramda sınır tanımadığından bol köpüklü Türk kahvesi yapmamı istemiş bende rekor bir hızla yapıp herkese ikram etmiştim. Evdeki kadın topluluğu mutfakta toplanırken eniştem ve babam oturma odasında maç izlemek için yerlerini aldıklarında son kez salonu kontrol etmek için içeri girdim.


"Ne yapıyorsun? "Kamer babama ait olan dolabın önünde durmuş elinde babama ait kırmızı kalın kapaklı bir dosya tutuyordu "babam her an gelebilir "dedim fısıltıyla kapıyı kapatıp yanına giderken.


"Sadece bakıyordum "alaycı tavrı beni rahatsız ederken konuşmaya devam etti "baban her şeyden elini çekmiş gibi görünüyor "dedi başıyla elindeki dosyayı işaret ederek.


"Bil diye söylüyorum sadece babam değil beyaz yakalı "ona doğru eğildim "kim olursa olsun elinde gerçekten önemli bir delil varsa böyle herkesin girip çıktığı alelade bir yere saklamaz "dedim ters bir şekilde. Filmlerde bile artık böyle mantık hatası olmuyordu.


"Bana babanı mı koruyorsun? "Diye sordu sert bir ifadeyle. Bakışlarındaki ve ses tonundaki sertlik beni kırgınlıkla beraber kızdırdığında ona ters bir bakış attım.


"Senin anlamadığın şu "sakin olmak isteyerek derin bir nefes aldım "babam sadece satış ve pazarlama alanında faaliyet gösteriyor bunu sana daha ilk başta anlaşacağımız zaman söylemiştim. Bu evden senin işine yarar hiçbir şey çıkmaz "işaret parmağımı şakağına hafifçe vurdum "siliyor musun burayı ne yapıyorsun sen? "Diye sordum kaşlarımı çatarak.


"Bunları biliyorum Lavinia "şakağına vurduğum elimi hafifçe itti "burada ya da sadece babanın bildiği yerde muhakkak bir şeyler olmalı "dedi ısrarla. Daha önce kitabımın arasından babama ait bir adres çıkması dolabından da bir bilgi çıkacağı anlamını taşımıyordu ama buraya uygun bir vakitte bakmak benim de aklımda olan bir eylemdi.


"Herkes buradayken sırası değil beyaz yakalı "elindeki dosyayı tutup kendime doğru asıldım "koy artık şu dosyayı yerine "cevabını beklemeden elindeki dosyayı sonunda almış yerine koyduğumda dolabın kapaklarını kapatırken salonun kapısı açılmıştı.


"Evime bunun için mi geldiniz? "Dedi babam eliyle dolabını gösterirken. Şaşırmamıştı aksine burada olmamızı bekler gibi bir hali vardı.


"Klavyem sizin dolabınızdaydı baba "eğilip babamın aşağıdaki dolabının küçük kapaklarını açtım. İçindeki daha önce bilgisayarımın klavyesinin bazı tuşları çalışmadığı için aldığım klavyemin kutusunun hala küçük dolabında durduğunu görünce fark ettirmeden rahat bir nefes alıp klavyeye uzandım "ayrıca kalan kitaplarımı da alacaktık o yüzden salondayız "gergin bir şekilde konuşurken klavyenin kutusunu alıp doğrulmuştum.


"Asiliğin sence de yetmedi mi Karaca? "Babam öfkeyle konuşurken cevap vermeme fırsat tanımadan yanıma gelip beni hafifçe geriye itmiş az önce açmış olduğum dolabın kapaklarını sertçe çarpmıştı.


"Size karşı asilik ya da herhangi bir saygısızlık yaptığımı düşünmüyorum "dedim ifadesiz bir şekilde klavyenin kutusunu sıkarken.


"Siz ikiniz ne işler çeviriyorsunuz bilmiyorum ama "işaret parmağını kaldırıp ikimize doğru salladı "birisinin canını yakarsanız karşınızda beni bulursunuz "dedi sesini uyarı verir şekilde yükseltip bizi üstün körü tehdit ederken. Babam bana sormamış, konuşmamı istememiş, beni dinlemeyi aklının ucundan dahi geçirmemişti. Anlamıştım. Ben babam için artık bir yabancıdan farksızdım. Evlat sıfatını taşıyan ama içini dolduramayan bir yabancı.


"Sizi karşımda görmek yerine yanımda görmeyi isterdim baba "soğuk sesim babamla açık olan aramı daha da açmış bizi ebediyen göz gözü görmeyecek bir kara kışın ortasında bırakmıştı. Gün geçtikçe birbirimize ulaşmanın daha da imkansız olduğu yollara girdiğimizin sadece ben farkındaydım.


"Doğru yerde olsaydın karşında durmazdım "uyarı dolu bir ifadeyle konuştuğunda hayatım boyunca karşımda durduğunu yine göz ardı etmeyi tercih etmişti "sizi uyarıyorum "öfke barındıran bakışları doğrudan beni bulduğunda içimde hissettiğim korku kaçıp gitme isteğimi ayyuka çıkarırken Kamer daha fazla dayanamayarak babamın sözünü kesti.


"Belki de siz doğru yerde değilsinizdir "ifadesiz bir şekilde babama baktı "gerçeklerin üzerini örterek devam edemezsiniz "Kamer babamı üstü kapalı bir şekilde uyarırken babam burnunun ucundaki numaralı gözlüğünü sert bir şekilde geri itti.


"Yarı yaşımdaki toy ve tecrübesiz bir delikanlıdan nasihat dinleyecek değilim "babamın sert sesi gergin olan ortamı olabildiğinde gererken salonun kapısı açıldığında sustu. Zeynep ablam babama maçın başladığını haber ederken Kamer bana yandan bir bakış atarak elini koluma koyup hafifçe destek olmak istercesine sıktı. Zeynep ablam tekrar mutfağa doğru gideceğinde kapıyı kapattı.


"Ben sadece adaletin peşindeyim "Kamer kendinden emin bir şekilde konuştuğunda babamın cevabını beklemeden salondan çıkarken bende bir an önce buradan gitmek isteyerek hemen arkasından çıktım. Vestiyere yöneleceğimiz sırada babam Kamer'i yakasından tutarak salona geriye asıldı. Babam onu sertçe kendisine doğru çektiğinde endişeyle elimi hızla babamın Kamer'in yakasını tutan elinin üzerine koydum.


"Baba bırak "endişeyle konuştuğumda bana sert bir bakış attı. Daha önce babamı birisinin yakasına yapışırken görmediğimden şu an şaşkınlık ve endişeyi aynı anda yaşıyordum.


"Sen karışma "öfkeyle konuştuğunda Kamer'in yakasını bırakmış onun yerine iki eliyle sertçe boğazına yapışmıştı. Babam neden Kamer'den nefret ediyordu? Neden sürekli onun tehlikeli birisi olduğunu söylüyordu?


"Baba lütfen bırakır mısın? "Ellerini kendime doğru asıldım "bizle alıp veremediğin nedir? "Diye sordum sitem dolu bir sesle.


"O tehlikeli birisi "dedi öfkeyle Kamer'e bakarak. Şaşkınlıkla babama bakarken Kamer babamın ellerinden tutup sertçe boğazından çektiğinde bende ellerimi çektim.


"Kim için tehlikeli baba? "Kaşlarımı çattım "senin için mi yoksa benim için mi? "Bir şeyleri öğrenmek istediğimden ısrarcı çıkan ses tonuma karşın babam öfkeyle bana döndü.


"Bu adam yanında olduğu sürece ağlayarak evime geldiğin zaman sana kapımı asla açmayacağım "sert sesi kulaklarıma çarptığında benim için küçücük de olsa hiçbir duygu barındırmayan gözlerine bakarken beni kaçıncı reddedişi olduğunu sayamamıştım. Hiçbir zaman tam anlamıyla babama ulaşamamanın vermiş olduğu hüzün bana imtihan olarak bir ömür yeterdi. Fısıltıyla telaffuz ettiği kelimeler suratımda koca bir gürültüyle patladı. Sadece benim duyduğum bir gürültü şarapnel parçasıymış gibi bağrıma saplandığında acının yüreğimi parçaladığını hissettim.


"Sizinle konuşmaya değmez ama beni buraya bağlayan güçlü bağlarım var. Bu dünya adaletsizliklerle dolu ama ben kendi hayatımdaki adaleti en kısa zamanda sağlayacağım "dedi Kamer sert bir şekilde. Birbirlerine çoktan meydan okumuş ve karşılıklı yerlerini alıp silahlarını çekmişlerdi. Kamer salondan çıkıp vestiyerdeki montunu aldığında bende peşinden giderek montumu almış ardından evden çıkmıştım. 


Yol telefonda ablamlara neden aniden kalktığımız hakkında bir yalan uydurmam ve onları bu yalana ikna etmemle geçti. Eve geldiğimizde tek kelime etmeden odaya çıkıp üzerimi değiştirdiğimde biraz kafa dinlemek için kütüphaneye geçeceğim sırada Kamer sertçe kolumdan tutup beni kendine doğru çekti.


"Sakın bana bulaşma zaten canım sıkkın "dedim Kamer'e bakarak uyarı verir bir şekilde. Bu akşam beni dert tasa konusunda yeterince doyurduğundan bir de üzerine onun tavırlarını çekemezdim.


"Babanın neden bir türlü bize güvenmediğini açıklamak ister misin? "Dedi kinayeli bir sesle. Babamla aramın iyi olmadığını bildiği halde benimle evlenmek isteyen kendisiydi. Ne sanıyordu nikah kıyılınca babamın birdenbire bize güveneceğini mi?


"Babamın bana hiçbir zaman yakın olmadığını sen de biliyordun. Adam bana karşı sevgi dolu değil ne yapabilirim? "Dedim isyan ederek. Babamın bana olan mesafeli tavrını gördüğü halde bana şüpheyle yaklaşması sinirlerimi bozuyordu.


"Bana yalan söylüyorsun! "Diye bağırdı. Çevremde doğru düzgün yalan söylemediğim insanlardan birisi olduğunun henüz farkında değildi ve ben seve seve farkında olmasını sağlayacaktım.


"Ailem "sertçe yutkundum "özellikle babam beni sevmiyor. Bir türlü beni sevemediler. Sende bu gerçeği kabul etsen iyi olur "dedim içimdeki ateşe tezat soğuk bir şekilde.


"Sen gerçekten kabullenebildin mi? "Diye sordu hırsla. Hayat bana bunu kafama vura vura büyük bir çaresizlikle kabul ettirmişti. Anlamıyordu. Anlayamazdı. Çünkü o hiçbir zaman sevilmeyen olmamıştı. Sevilmemenin, kabul edilmemenin, ötekileştirilmenin ne demek olduğunu anlayamazdı. Çünkü o bunları hiçbir zaman yaşamamıştı.


"Gerçekten şu an seni hiç çekemeyeceğim beni rahat bırak "dedim onun aksine sakin bir şekilde. Kolumu daha çok sıktığında beni hızla merdivenlere doğru çekti. "Kamer bırak beni ne yaptığını sanıyorsun? "Öfkeyle bağırmam onu etkilememiş hızla merdivenleri indiğimiz gibi dış kapıyı açmıştı. Beni peşinden sürüklemeye devam ederken karşı koymaya çalışmış ama karşı koymam yüzünden ayaklarım birbirine dolanmıştı. 


Tökezlememe aldırış etmeyip daha hızlı asıldığında babasının çalışma odasının kapısının önüne gelmiş cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açarak beni hızla içeri itmişti. Dizlerimin üzerine düştüğümde dudaklarımdan küçük bir inleme kaçarken kısaca soluklanıp toparlanmaya çalıştım. Ayağa kalkarken Kamer hareketlendiğimi fark etmiş olacak ki kapıyı hızla kapatıp üzerime kilitledi.


"Aç şu kapıyı! "Bağırarak kapıya doğru yürüyüp sertçe yumrukladım "sen ne biliyorsan bende o kadarını biliyorum! "Ayağımla kapıya sert bir tekme geçirdim "sana şu kapıyı aç dedim! "Diye bağırdım öfkeyle. Öfkelenebilirdi, kızabilirdi ama odaya kapatmak? Bu kesinlikle normal değildi.


"Babana anlaşmamızdan ya da intikamımdan bahsettin mi? "Diye bağırdı sert bir şekilde. Bütün derdi bu muydu? Bizim köstebek olduğumuzu düşünüyor... O önce kendi adamları içindeki köstebeği bulsa iyi olacaktı.


"Sana da planına da... "Diye söylendim öfkeyle. Ayağımla ikinci kez kapıya sert bir tekme geçirirken konuştu.


"İstediğim cevap bu değil güzelim "dedi sesini yükselterek. Bu kadar acımasız olmayı nasıl başarabiliyordu?


"Sana verdiğim sözü tutmaya çalışıyorum "kapıya bir yumruk geçirdim "amacının babama yaklaşmak olduğunu söyleseydin en uzak yolun benden geçtiğini söylerdim sana! Çünkü babamın değerli çocuğu Zeynep ablam ben değilim. Hemen aç şu kapıyı! "Diye bağırdım öfkeyle tekrar kapıya vururken. Şömineden gelen garip sesle olduğum yerde sıçrarken içeriyi kontrol etmek için ışığı yakmaya çalıştım ama yanmadı. Harika! Elektrikler yoktu!


"Kamer burada elektrik yok. Şömine de yanmıyor "kapıya birkaç kez tekme attım "şu Allah ' ın cezası kapıyı hemen aç! "Diye bağırdım öfkeyle. Bana bunu yapmaya hakkı yoktu.


"Biraz orada kal aklın başına gelsin "dedi hırsla. Adım seslerini duyduğumda uzaklaşmaya başladığını anlarken kapıyı yumruklayıp gitmemesi için bağırdım ama yine de beni dinlemedi. Bir süre sonra pes edip yere çökerek sırtımı kapıya dayadım ve dizlerimi karnıma çekerken başımı kapıya yasladım. 


Öncelikle rahat hareket edebilmek adına gözlerimi karanlığa alıştırmaya çalıştım. Babam da Kamer'de benden bir şeyler saklıyorlardı ama ne olduğunu bilemiyordum. Bilememek beni tedirgin etmenin yanında sinirlendiriyordu. Bütün gece burada karanlığın ve soğuğun ortasında kalamazdım hele ki birisi beni bu şekilde bir odaya kapatamazdı. Gözlerim karanlığa alışınca oturduğum yerden kalkıp odanın yedek anahtarını aramaya başladım ama anahtarı hiçbir yerde bulamadım. 


Şöminenin önündeki levyeyi alıp hızla birkaç kez kapının kilidine vurdum. Gevşeyen kapının kilidi beni umutlandırırken hırsla levyenin ucunu kapının arasına yerleştirdim ve bir ayağımı duvara koyup destek aldım. Tüm gücümle birkaç kez levyeyi kendime doğru asıldığımda kapının sertçe açılmasıyla dengemi sağlayamayıp yere düştüm. 


Levye yerde tiz bir ses bıraktığında git gide sinirlerim bozulurken yerden kalkıp üstümü çırptıktan sonra levyeyi elime alarak oradan çıktım. Öfkemi bastırmayacak direkt sahibiyle buluşturacaktım. Ağır adımlarla oturma odasını gösteren boydan camların önünde durduğumda Emre'yi gördüm.


"Karaca Hanım bir sorun mu var? "Diye sordu elimdeki levyeye ardından bana bakarak. Emre'ye takılmayıp elimdeki levyeyi bütün gücümle birkaç kez cama geçirdiğimde cam büyük bir gürültüyle kırıldı. Emre kolumdan tutup beni çekmeye çalışırken ona dönerek beni bırakması için bağırdım. Birkaç saniye sonra Kamer oturma odasının içinde kırılan camların önünde durduğunda Emre Kamer'in talimatıyla kolumu bıraktı.


"Benimle anlaşmak yerine savaşmak istiyorsan karşılığını alacaksın "yerdeki camların üzerine basarak oturma odasından içeri girdim "bir daha beni oraya kapatırsan camı indirmekten çok daha fazlasını yaparım "kendimden emin bir şekilde konuştuğumda omzuna sertçe çarparak oturma odasından çıkıp merdivenlere yöneldim. Bana yapılan her ne olursa olsun hiçbir zaman karşılıksız kalmazdı. Eğer ki hırçınsam tırnaklarımla delik deşik etmeden durmazdım.


***


"Böyle bir şeye gerek var mıydı? "Diye söylendim arabanın kapısını kapatırken.


"Söylenmeyi acilen bırakmalısın "dedi azarlar bir tonda arabayı çalıştırıp yola çıktığımızda. Giymiş olduğum kaz ayağı model etek ceket takımımı hızlıca süzerek tekrar konuştu "kaşe takımın içinde güzel görünüyorsun. Yeni mi aldın? Kamer için mi? "Diye sordu gülerken göz kırparak.


"Gerçekten Başak "dedim onu onaylamaz bir şekilde "on yıl önce alınmış bir takım. Zeynep ablamındı "ona söylenerek yandan ters bir bakış attığımda umursamadı.


"Ablan olduğu için şanslı olmalısın. Birbirinizin kıyafetlerini giyebiliyorsunuz "dedi tebessüm ederek. Başak bazen olayları gereğinden fazla dramatize edip beni sinirlendirebiliyordu.


"Senin de kardeşin var bence olayı dramatize etmeyi bırakmalısın "göz devirip konuyu değiştirdim "yemeğe gitmek nereden çıktı? "Diye sordum olabilecek en aksi tavırla. İyi değildim. Uzun bir süre de olacak gibi durmuyordum.


"Dostlar birlikte yemek yemek için bir gerek duymaz Karaca "ters bir şekilde konuştuğunda omuz silktim "bir şey mi oldu? Bugün normal zamana göre biraz fazla aksi gibisin? "Dedi beni anlamaya çalışarak. Git gide aksi bir insana dönüşmeme mi yoksa artık bu durumun insanların gözüne batmaya başlamasına mı üzülsem bir an karar verememiştim.


"Malum arkadaşınız sayesinde başka bir dert edinmeme gerek kalmıyor "diye söylendim sinirle. Dünün izleri üzerimde hala tazeliğini korurken bakışlarımı topuklu rugan çizmelerime çevirdim. 


Başak bir şeyler olduğunu anlamış lakin daha fazla üzerime gelmek isteyerek konuyu değiştirmişti. Dün olanlardan sonra kütüphanede uyumuş sabah ise kahvaltı yapmadan evden çıkıp işe gitmiştim. Mesai saatlerim içerisinde Başak nereden geldiğini hiçbir zaman anlayamayacağım bir enerjiyle beni aramış Çağatay ve Kamer'in ortak bir arkadaşının işletmesini yeni aldığı ve onları özel olarak davet ettiği mekana akşam yemeği için gideceğimizi haber vermişti. 


Dünden bu yana Kamer ile hiç konuşmamıştık ve bitirim ikili bizim aramızdaki sorunları yine anlayamayacağım bir şekilde altıncı hislerinden aldıkları güçle sezerek yok etmek istediklerinden bugün yine belli ki aramızı bulamaya çalışacaklardı. Gün boyunca Kamer ile görüşmemiştim ve Başak bunu muhtemelen Çağatay'dan öğrenmiş üzerine Kamer ile de konuşmuş beni alıp geleceğinden bahsetmişti. Uzun diyebileceğim bir yolculuktan sonra arabayı nihayet otoparka park ettiğinde aşağı indik. 


Başak ile birlikte içeri girdiğimizde arka tarafta yeşil alanı gören cam kenarındaki masalardan birisinde oturan Kamer, Çağatay ve tanımadığımız bir adamı gördüğümüzde yanlarına gittik. Adam bize kendini tanıtırken bir çalışanı tarafından çağrıldığında özür dileyerek gitmiş Başak önemli olmadığını belirtirken kabalık yapıp yapmadığımı umursamayarak Kamer'in yanındaki boş sandalyede çoktan yerimi almıştım. Başak da Çağatay'ın yanına oturduğunda Çağatay konuştu.


"Siparişleri çoktan vermiştik "gülümseyerek Başak 'a baktı "bir sorun olur mu sizin için? "Başak başını olumsuz anlamda sallarken bana döndüğünde bende sorun olmadığını belirttim. Başak, Çağatay ve Kamer kendi aralarında sohbet ederken dünden beri ağzımın tadı olmadığından yine de sohbetlerine huysuzluk etmemek adına kısa bir şekilde katılıp genellikle tek kelimelik cevaplar vermekle yetinmiştim. Sonunda yemeklerimiz geldiğinde sohbet faslı bitmiş yemeklerimize dönmüştük.


"Biraz daha yavaş yersen tatlıdan sonra seni beklemeden giderim "dedi bana dönerek aksi bir şekilde. Hafiften çıkmış kirli sakalı yüzüne çekici bir hava katarken düşüncelerimi belli etmek istemeyerek önüme döndüm.


"Beklemeni istediğimi hatırlamıyorum ayrıca eve kendim gelebilirim "dedim mesafeli bir şekilde. Tabağımdaki balık bıçağım yüzünden ölü bile olsa dirilip can çekişecek kıvama gelirken sandalyemi kendine doğru çekti. Boynumu hafifçe geri iterek saçımı arkama atıp kaşlarımı çattım "gerçi bu sefer de eve almazsın değil mi? Ya da camını çerçevesini indiremeyeceğim bir odaya mı kapatırsın? "Elimdeki bıçak ve çatalı tabağın içine bırakıp ona döndüm "sahi hangisini yaparsın? "Diye sordum tek kaşımı kaldırarak.


"Bana saldırmaktan vazgeçmeyeceksin değil mi? "Diye sordu bıkkın bir şekilde fısıldayarak. Keyifsiz bir şekilde güldüm.


"Umurunda mı? "Bir kısmı omzumda kalan saçımı uzun parmaklarıyla hafifçe geriye çekti "benimle geçinebilmen ya da ne hissettiğim, ne düşündüğüm gerçekten umurunda mı? "Diye sordum başımı iki yana sallayarak. Cevabı ikimizde biliyorduk.


"Aynı acıyı paylaştığın insana saldıramazsın Lavinia "kulağıma yaklaştı "ne olursa olsun günün sonunda sığınacağın tek kişi benim "bacağımın üzerinde duran elimin üstüne elini koydu "ne olursa olsun günün sonunda arkanda duran kişi daima bu adam olacak "diye fısıldadığında şakağıma bir öpücük kondurdu. Buruk bir heyecan içimde baş gösterdiğinde kendime sinirlenmekten geri durmadım.


"Sen bana ne yaşattığının farkında mısın? "Sert bir şekilde konuştuğumda elimin üzerinde duran elini kaba bir şekilde itip ondan uzaklaştım "sen beni babanın çalışma odasına kapattın! Bunun ne demek olduğunun bilincinde misin? "Tabağımın içine koyduğum bıçak ve çatalı yeniden elime aldım "bu mevzuyu Başak ve Çağatay'ın yanında konuşmak istemiyorum "dedim ifadesiz bir şekilde. Aramızdaki sorunlara sürekli bitirim ikiliyi dahil etmemiz hem onların ilişkisi açısından hem de bizim açımızdan doğru bir davranış değildi. Kamer bana tekrar yaklaştığı sırada Başak konuştu.


"Soğuttun yemeğini "delik deşik ettiğim yarısı yenmiş balığa bakarken iştahımın kaçtığını fark ettim "yenisini isteyelim "dedi gözleri etrafta sipariş vermek için garson ararken.


"Doydum ben "dedim bıçak ve çatalımı tekrar tabağımın içine koyup hafifçe öne doğru iterken.


"Tatlıya yetiştiğimi düşünüyorum "işittiğim neşeli ses beni hayattan soğuturken bakışlarımı bir kabus olmasını dileyerek sağ tarafıma çevirdim. Darlık konusunda vücuduyla adeta bütünleşmiş olan acı kahverengi deri elbisesi ve aynı renkte deri çizmesinin içinde oldukça güzel göründüğünü söyleyebilirdim. Ben hariç herkes Leman'ı güler yüzle karşılarken Leman çoktan gelen sandalyeyle masanın başında yerini almıştı.


"Aslında gelmeyecektim ama telefonda sizin burada olduğunuzu duyunca bir uğramak istedim "dedi otuz iki dişini göstererek gülerken. Bölük pörçük dinlediğim konuşmada mekanın sahibinin Leman'ın da arkadaşı olduğu ve onu buraya davet ettiğiydi. Leman aslında başka bir yemek davetindeyken kan kokusu alan vampirler gibi Kamer'in burada olduğunu duyar duymaz yemeğini yarıda bırakmış hemen buraya gelmişti. Bana döndüğünde kaşlarını kaldırdı "hiçbir fırsatı kaçırmıyorsun demek? "Dedi alay eden bir sesle. Çağatay'ın tedirgin bakışları ikimiz arasında gelip giderken Leman'a döndüm.


"Fırsatları kaçırmayan sensin "önümdeki su dolu bardağa uzanıp dudaklarıma götürdüğümde bir yudum su aldım "en başından beri buradaydım ben "dedim bardağı yerine koyarken.


"Tatlı siparişi verelim "Çağatay başka bir zaman olsa dalga geçebileceğim kadar abartılı bir hareketle garsonu çağırırken Leman konuştu.


"Uyarımı dikkate almadın sanırım? "Üstten konuşmasına eşlik eden tek kaşına baktığımda kaşlarımı çattım. Ne uyarısından bahsediyordu?


"Uzatma Leman "Kamer elindeki peçeteyi masaya bıraktı "sende benim uyarımı dikkate almadın sanırım. Selamını verdiysen gidebilirsin "dedi ifadesiz bir şekilde. Leman algısında problemleri olan birisi olduğundan dolayı işittiğini ters yönde anlayıp arkasına yaslanarak kollarını göğsünde bağladı.


"Ne uyarısından bahsediyorsun sen? "Diye sordum ona bakarak. Dudaklarından bir hayret nidası kaçarken kollarını çözerek bana yaklaştı.


"Sen gerçekten bilmiyor musun? "Birkaç saniye sessiz kaldı "anlamayacak kadar aptal mıydın? "Diye sordu şuh bir kahkaha atarak. Sert bir ifadeyle Kamer'e döndüğümde öfkeyle Leman'a baktığını gördüm.


"Leman! "Kamer'in hafiften yükselen sesi ortamın tadının kaçacağının sinyallerini verirken Leman konuştu.


"Bu masadaki herkes biliyor sen nasıl öğrenmedin? "Keyifli sesi sinirlerimi bozarken hızla ayağa kalktığımda o da ayağa kalktı "o çiçekçide seni uyaran bendim Karaca "zafer gülümsemesi yüzüne yayıldı "oradan atılmanı da sağlayan bendim orayı dağıtıp seni tehdit ettiren de bendim. Kimse sana hiçbir şey söylememiş "bana yaklaştı "işte seni sadece bu kadar önemsiyorlar Karaca "dedi yadsınamaz bir keyifle. Benim sevdiğim sayılı şeylerden birisini elimden lan Leman mıydı? Kamer ve arkadaşlarım bunu benden saklamışlar mıydı?


"Sen sevgiyi bile kaba kuvvetle elde etmeye çalışacak kadar aciz bir kadınsın Leman "sert bir şekilde konuştuğumda yanından geçerken kolumu sertçe tuttu.


"Ben isterim ve alırım Karaca "tırnaklarını koluma batırdı "sen neye sahip olabiliyorsun? Daha işine bile sahip çıkamazken neye sahip olabiliyorsun? "Histerik bir şekilde güldü "etrafına bir bak! Sen bu dünyaya bu insanların yanına yakışıyor musun? Kamer'in yanında olmayı hak ediyor musun? Onun yanına yakışıyor musun? Senin yerin onu yanı mı hiç sordun mu kendine? "Hırsla konuştuğunda kolumdaki elin sertçe çektim. Sözlerinin hemen hemen hepsinin doğru olması yüzüme bir tokat gibi çarpmıştı. Sinirlerime hakim olamayıp iki elimle yakasından sertçe tuttuğumda Başak telaşla aramıza girmeye çalışırken Kamer ve Çağatay da ayaklandı.


"Canım sıkıldığı zaman Leman "onu sertçe kendime doğru çektiğimde dudaklarından bir inleme kaçtı "sadece canını sıkmakla kalmam. Benimle uğraştığına pişman olursun "sertçe konuştuğumda Başak telaşla aramıza girmeye çalıştı.


"Sakin olun "dedi aramıza girmekten vazgeçip beni geriye çekmeye çalışarak. Leman'ı sertçe iterek yakasını bıraktığımda hızla inip kalkan göğsünün üzerine elini koyarak bana baktı. Çatık kaşlarımın altındaki ifadesiz bakışlarımı hepsinde gezdirirken tekrar konuştu "Karaca açıklayabiliriz "dedi Başak beni ikna etmek isteyerek.


"Sözde dürüstlüğünüz sizde kalsın "dedim soğuk bir şekilde.


"Lavinia buraya gel "dedi Kamer elini bana doğru uzatarak. Birkaç adım geri gittiğimde tekrar konuştu "beni dinle, sandığın gibi değil "gözlerime baktığında gördüğü soğuklukla sertçe yutkundu.


"Özür dilerim "Başak bana doğru bir adım attığında elimi kaldırıp onu durdurdum "sizden değil. Size inandığım için kendimden özür dilerim "soğuk sesim onlara ulaştığında mekanın sahibini, başımıza toplanan çalışanları, bize bakan herkesi umursamadan mekandan çıktım. Kızıl mekandan tek başıma çıktığımı görünce hemen yanıma gelmiş bende beni eve götürmesini istemiştim. Kızıl elindeki telefonuyla muhtemelen Kamer'e haber verdiğinde bende kimsenin beni aramaması için telefonu kapatmış ardından arabaya binip eve gelmiştik. Odaya çıkıp üzerimi değiştirmiş kütüphaneden içeri girip elimdeki örtü ve yastığı birleştirmiş olduğum iki pufun üzerine sermiştim.


"Beni dinlemeyecek misin? "Kadifemsi sesini işittiğimde başımı kapının olduğu tarafa çevirdim. Kamer eve gelmiş üzerini değiştirmeden direkt benim yanıma geçmişti.


"Daha fazla yalan duymak istemiyorum "elimin tersini salladım "beni yalnız bırak "dedim çıkmasını isteyerek. Aksini istediğime kendini ikna etmiş olacak ki içeri adımlayıp kapıyı ardından örttü. Daha fazla sinirlenecek yerim kalmadığından odadan çıkmak için yanından geçerken beni belimden yakalayıp hızla kendisine çekti.


"Ne olursa olsun Lavinia " dudaklarını şakağıma bastırdı "aynı evin içerisinde bana küs kalmayacaksın "bedenini bedenime sertçe yaslayıp yüzünü yüzüme yaklaştırdığında burnunun ucunu burnumun ucuna sürttü "günün sonunda bana geleceksin "fısıltısı dudaklarıma çarpmış beni orada yakıp toprağa kül olarak karıştırmıştı. Kolları arasından çıkmak için hareketlendiğimde tutuşunu sıklaştırdı.


"Bana yalan söyledin "öfkeyle gözlerine baktım "söylediniz "dedim sesimin öfkeli çıkmasına mani olamayarak.


"Sana yalan söylemedim gerçeği sakladım "önüme düşen saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdı "sana söyleyecektim ama yangın bütün gündemimizi değiştirdi. Yapılması gerekeni ben yaptım "alnıma bir öpücük kondurdu "Leman bugün benim uyarımı ve ona olan davranışımı hazmedemediği için böyle bir şey yaptı "dedi yumuşak bir sesle.


"Sen onunla ne ara görüştün? "Diye sordum kaşlarımı çatarak. Ufak bir kahkaha attığında ters bir şekilde ona baktım. Komik miydi?


"Kıskanıyorsun "keyifle konuştu "beni çok kıskanıyorsun "dediğinde zafer dolu gülümsemesini bahşetti. Kolları arasından çıkmak için tekrar hareketlendiğimde kollarıyla beni sıkıştırdı "üstelik rahat durmuyorsun "dedi yüzüme yaklaşarak.


"Sana kızgınım Kamer "önce gözlerime ardından dudaklarıma baktığında tekrar konuştum "benden sak- "dudaklarıma kapanmasıyla cümlem yarıda kalmış soluğu onun dudakları arasında almıştım. Kıskanıyorsun... Hem de deli gibi.


***


Apartmanın kapısını açıp içeri girdiğimde evlenmeden önce her gün yaptığım ve buraya geldikçe de yapacağım gibi posta kutusuna yönelip küçük demir kapağın deliğine parmağımı geçirerek açtım. 


İçerisinde en iyi ihtimalle beni bir fatura karşılayacağından emin olduğumdan gördüğüm zarfla beraber kaşlarım havalandı. Zarfı elime aldığımda aceleyle apartmandan çıkıp sitenin içindeki çardağa yönelmiş çardağın bankına oturduğumda zarfı açmıştım. İçinden çıkan mektubu okuduğumda hızla oturduğum yerden kalkıp etrafı kontrol etmiş ardından bir saatin sonunda hala metruk olduğundan şüphelendiğim iki katlı binanın dışında asılı olan eskimiş peştamalları ve renk renk heybeleri incelerken bulmuştum kendimi. 


Cesaretimi topladığımda içeri girerek aşinası olduğum acı yeşil renginin ve ince işçilikle dokunmuş olan halıların hakim olduğu dört duvarı arkamda bırakıp kapısız bölmeden geçtim. Cam göbeği renginin çevrelediği duvarların olduğu bölmeye ulaşıp ceviz ağacından yapılmış ahşap oyma masanın önünde durdum.


"Erkencisin Esmer "dedi babacan bir tavırla gülerek kasketini düzeltirken.


"Eskef ile görüşmem gerekiyor Peder "dedim onay bekleyerek. Geçen sefer gelişimde artık birlikte ilerleyeceğimiz için Eskef beni antika dükkanına girer girmez ilk muhatap olduğum kasket takan altmışlarında olan adının ya da lakabının Peder olduğunu öğrendiğim adamla tanıştırmış Peder ise bundan sonra Eskef ile görüşeceğimde hat yazısını söylememe gerek olmadığını onun yanına gitmemin ya da ona ulaşmamın yeterli olduğunu söylemişti.


"Hayır mı? "Diye sordu göz kırparak.


"İnan bende bilmiyorum "dedim sıkıntılı bir nefes vererek. Bu sabah Nevzat Bey geç geleceğinden ötürü geçen akşam erkenden eve gittiğimiz için annemi görmeye gelmiş ama beklenmedik mektup beni alt üst etmişti. Peder yine beni sarmal merdivenlere yönlendirdiğinde yavruağzı duvarları ve eski tabloları gerimizde bırakmış kapısız iki bölmeden geçerek önümüzdeki kapıyı benim için açmış geldiğimiz yönden geri gitmişti. 


Taş merdivenleri adımlayıp zemin kata ulaştığımda gece mavisi tanıdık duvarlar sebepsiz yere gerilmeme sebep olurken hala aynı yerde duran ve muhtemelen buraya konulduğundan beri hiç hareket ettirilmemiş olan siyah altın varaklı çay takımını geçerek buz mavisi koltuk takımına baktım.


"Bu ne güzel sürpriz diyeceğim ama "elindeki Osmanlı kitabını bırakıp bana döndü "suratından pek güzel bir haber vereceğe benzemiyorsun "dedi düşünceli bir ifadeyle. Ona doğru ilerleyip sağ tarafında duran tekli koltuğa oturdum.


"Bunu buldum "çantamdan çıkardığım zarfı havada salladım "hem de nerede biliyor musun? Annem ve babamın evlerinin posta kutusunda "dedim sinirle gülümserken. Eskef kaşlarını çattığında durumu ona kısaca özet geçtim.


"Okudun mu? "Diye sordu bana yaklaşarak. Onu başımla onayladığımda zarfı açıp sesli bir şekilde tekrar okudum.


                                                                                                                                                                 07.07.2001


Sen hayatımızdan, çevremizden, bizden en çokta içimizden gideli tam tamına bir ay oldu. Her gece rüyalarıma kahverengi gözlerin, hayranlıkla seyrettiğim sarı saçların, bana hayat veren içten gülüşlerin giriyor. Şunu bilmeni isterim ki gidişin benden çok Kamer'i yaraladı. Onu annesiz bıraktığın yetmezmiş gibi eksik bir aile de bıraktın. Ona tek başıma nasıl yeteceğim? Ona büyük bir rikkat göstermeye çalışıyorum ama her gün bana seni soruyor. Hem de her gün, her gün, her gün... Ona ne diyeceğim? Annen bizi bırakıp gitti mi? Mamafih daha az güler oldu. Odasından çıkmıyor, yemek dahi yemiyor. Onun bu hali beni kahrediyor. Ben kendimi toparlayamazken Kamer'i nasıl toplarım hiç bilmiyorum ama onu toparlayacak her yolu denemeye hazırım. Mektubum eline geçince ya da geçerse bana yaz. Sırf oğlum için, dünyadaki tek varlığım için sana yazıyorum.


"Yarım kalmış gibi "dedi düşünceli bir sesle elimdeki solmuş mektuba bakarken. Mektup oldukça kısaydı ve cümleler uzun olmadığından yarım kalmış gibi görünüyordu. Mustafa Bey anladığım kadarıyla Kamer'in annesine çok büyük bir aşk beslemiş bu aşkın laneti yüreğini yakan bir acı olarak hep onunla kalmıştı. Onu terk eden kadına ne olursa olsun sırf oğlu için mektup yazmış olmak bile oğluna olan sevgisini gözler önüne sermeye yetiyordu.


"Bunu kim göndermiş olabilir? Dahası bunu neden babama göndermiş olabilir? "Diye konuştum sıkıntıyla. Babamı benim yüzümden geçmişin içine çekmeye çalışıyor olabilirler miydi?


"Babana gönderildiğine emin misin? "Diye sordu çenesini kaşırken.


"Ne demek istiyorsun? "Diye sordum anlamayarak. Babama değilse kime gönderilmişti?


"Mektubu gönderen kişi senin görmeni istemiş olabilir mi? "Kaşlarımı çatarak şaşkın bir ifadeyle ona döndüm "çevrenizde Kamer'in iki arkadaşı dışında sahte evliliğinizi bilen var mı? "Diye sordu şüpheci bir tavırla.


"Babam şüpheleniyor o kadar "diye mırıldandığımda tekrar mektuba bakarken konuştu.


"Baban olduğunu sanmıyorum "mektubu gösterdi "zarfı sana ulaştıran her kimse sizi tanıyan birisi olduğunu düşünüyorum "dedi kendinden emin bir şekilde. Bu dediği hem işimizi kolaylaştıracak aynı zamanda da daha fazla karışmasına neden olacak bir durumdu.


"Bunu sana düşündüren nedir? "Diye sordum merakla.


"Etrafınız adamlarla dolu olduğu için Kamer'in evine gönderemeyeceğinin bilincinde dahası senin karşına çıkabilirdi ama çıkmadı. Senin posta kutusuna bakacağını bilecek kadar tanıyor seni "dedi ciddi bir ifadeyle. Bir yabancının beni bu kadar iyi tanıması ihtimali bile iliklerime kadar ürpermeme yetmişti.


"Başka birisi sandığımızdan daha çok şey biliyor olabilir "telaşla ayağa kalktım "birisi her şeyi biliyor olabilir mi? "Diye sordum sesimi yükselterek. Eğer bir başkası varsa babam, Kamer hatta ben bile tehlikede olabilirdik.


"Sakin olmalıyız "beni teskin etmek isteyerek konuştuğunda ayağa kalktı.


"Ya yangını çıkaran kişiyle mektubu gönderen kişi aynıysa? "Diye sordum hissettiğim tedirginliği saklamayı beceremeyerek. Korkuyordum. Kendimden çok babam için Kamer için korkuyordum.


"Mantıklı düşün Esmer "elini omzuma koyup dostane bir tavırla sıktı "yangında ölmenizi isteyen kişi sana Mustafa Bey'in yazdığı mektubu göndererek yardımcı olmaya çalışmasının bir mantığı yok "dedi sakin bir şekilde. Haklıydı. İki eylem de birbirine taban tabana zıttı. O halde mektubu gönderen kişi benden ne istiyordu?


"Çok daha büyük bir şeyin içine girdiğimizi hissediyorum "dedim sesimdeki korkuyu bastırmaya çalışarak. İki elini omzuma koyarak beni yürütüp siyah renkli altın varaklara sahip olan çay takımının bir koltuğuna oturttu.


"Hissetmekten çok daha fazlası artık eminiz Esmer "omuzlarımı destek olmak istercesine hafifçe sıktı "çok daha büyük bir şeyin içindeyiz "dedi ciddi bir ifadeyle. Kamer'in en başında bana anlattıklarından çok daha fazlası olduğuna artık emindim. Çok fazla sır vardı ve ben neredeydim hiç bilmiyordum.


***


Gösterişli yüksek binanın önünde durduğumda hayranlıkla bir ıslık çalarken yaptığım görgüsüz davranışın farkın vararak başımı iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım. Eskef'in yanından ayrıldığımda Kamer beni aramış iş çıkışında şirkete gelmemi söylemişti. Bende bürodaki mesaim bitince hemen bir dolmuşa binip Kamer'in gökdelen diyebileceğim lükse sahip şirketine ilk kez gelmiştim. Şirketinin fotoğrafını görmüştük Karaca abartma... Evet fotoğraflardan şirketini görmüştüm ama yakından görmek değişik hissettirmişti. 


Kendime gelip içeri girdiğimde danışmaya yönelmiş danışma beni aldığı bilgiyle bir görevli eşliğinde asansörlere doğru yönlendirirken Kızıl yanıma gelmişti. Kızıl ile birlikte Kamer'in odasına geçtiğimizde beni odada bırakıp çıkmıştı. Evdeki renklerden daha uzak tonlar barındıran odasının ortasında kısaca etrafımda döndüm. Dingin gri rengindeki duvarlar odayı olduğundan daha geniş ve ferah gösterirken beyaz mobilyalar oldukça şık ve modern duruyordu. Geniş odasında açık renk bir toplantı masası, toplantı masasının hemen arkasında büyük soyut bir tablo, sağ tarafta özel tasarım dolaplar, karşımda ve sol tarafımda duran tamamen dışarıyı gösteren camekan ve hemen önünde kişisel masası, şık aydınlatması vardı. 


Odayı incelemeyi bırakıp Kamer'in masasının başına geçerek koltuğuna oturdum. Masası ondan beklenen şekilde oldukça düzenliydi. Sol tarafımda Kamer'in ve babasının birlikte çekilmiş olduğu bir fotoğraf vardı. Mustafa Bey'in yaşanmışlıklarla dolu yüzünde yıpranmış ve yorgun bir ifade vardı ama o yorgun yüzüne rağmen yıllanmış gülümsemesini eğreti bir şekilde yüzüne kondurmuştu. İkisinin de eli birbirinin omzundayken Kamer babasının yanında olmaktan mutlu olduğunu parlayan gözleri ve kusursuz gülümsemesiyle gözler önüne sermişti. Şimdi ise durum daha farklıydı. 


Geçen yıllar ve tattığı acılar Kamer'i değiştirmiş güler yüzlü adam artık sert mizaçlı birisine dönüşmüştü. Çerçeveyi aldığım yere bırakıp sırf onu sinir etmek isteyerek buraya gelirken Kamer ile nikahımızda Çağatay yüzünden zoraki bir şekilde çekindiğimiz fotoğrafımızı çıkarttırarak güzelce çerçeveletmiş şimdi ise çerçeveyi çantamdan çıkartıp keyifle masanın üzerine neredeyse gözüne gireceğinden emin olduğum bir yere koymuştum. 


Bir ara ateşli fotoğraflar çekeceğinden epeyce şüphelendiğim fotoğrafçı sonunda makul birkaç poz belirlemiş Kamer ise sadece beş poz çekinebilecek kadar sabır gösterebilmişti. Kayalıklarda Kamer beni belimden tutarken ben bir elimi göğsüne bir elimi omzuna koymuştum. İkimizin de burunları birbirine değerken gergin bir şekilde tebessüm etmiştik. Kasıntı bir şekilde çıktığımız fotoğrafa bakarken yaptığım saçmalığa bir kahkaha patlatıp bacak bacak üstüne atarak arkama yaslandım.


"Keyfin yerinde bakıyorum "dedi elleri cebinde bir vaziyette beni izlerken. Takım elbisesinin içinde yüzündeki yorgunluğa rağmen nefes kesici ve kusursuz görünüyordu.


"Sana hediye getirdim "dedim masanın üzerindeki çerçeveyi göstererek. Merakla homurdanıp yanıma geldiğinde masanın üzerindeki çerçeveyi eline aldı.


"Sana inanamıyorum "keyifli bir kahkaha attı "bu fotoğraf beni hep gülümsetecek sanırım "dedi bir süre fotoğrafımızı inceleyip ardından çerçeveyi aldığı yere koyarken.


"Senin de keyfin yerinde sanırım "oturduğum yerden yavaşça ayağa kalkıp ona doğru yürüdüm "beni neden şirketine davet ettiğini sorabilir miyim? "Dedim karşısında durarak.


"Aslında seni almaya gelecektim ama işlerim bu aralar çok yoğun "ilerleyip askıda duran montunu eline aldı "gecikmek istemedim. Çıkalım mı? "Diye sordu bana dönerek. Kamer'in bana bu kadar iyi davranmasının imkanı yoktu. Bir şey olmuş olmalıydı.


"Sen bana açıklama mı yaptın? "Ona doğru bir iki adım atıp şaşkınlıkla gözlerine baktım "sen iyi misin? "Dedim endişeyle elimi alnına koyarak.


"Lavinia gerçekten bazen beni çok zorluyorsun "gözlerini kapatıp atığında alnındaki elimin bileğimi tuttu "yemekte konuşacağız. Acıktım "cevap vermemi beklemeden bu kadar kibarlığın ikimizin de bünyesi için fazla olduğunu anladığından beni peşinden sürüklediğinde direnmedim. Birlikte arabaya binip şık bir mekana geldiğimizde içeri girmiş bir görevli bize eşlik ederek Kamer'in ayırttığı çiftlere özel kapalı terastaki masaya oturmuştuk. 


Gelen garsona siparişlerimizi vermiş yemeklerimiz gelinceye kadar konuşmamıştık. Yemeklerimiz çok geçmeden gelmiş lakin Kamer konuya girmek yerine yemeğe başladığında bende yemeğime odaklanmış ama daha fazla dayanamayıp yemeğin ortasında ona bakmıştım.


"Neyi konuşacağız? "Diye sordum ona bakarak. Yemek yemeyi bırakıp ciddiyetle bana döndü.


"Özür dilerim "özrü karşısında şaşkınlığımı gizleyemezken kuzguni gözleri gözlerimle buluştu "seni oraya kapatmam üstüne Leman'ın çıkardığı olay fazla oldu. Daha seni oraya kapatmamın nedenini konuşamamışken bir de Leman- "Kendini aklamak için üreteceği bahaneler sinirimi bozacağı için dinlemek istemediğimden sözünü kestim.


"Böyle olacağını ikimizde biliyorduk "elimdeki çatal ve bıçağı yavaşça masaya bıraktım "benim babamla aram hiçbir zaman iyi olmadı Kamer "cümlemin gerçekliği bana ağır gelirken sertçe yutkundum "anlayamazsın. Bir baba tarafından sevilmemenin, ailen tarafından varlığının öğrenildiği ilk andan itibaren istenmemenin ne demek olduğunu anlayamazsın "bir süre sessiz kaldıktan sonra tekrar konuştum "sen beni anlayamazsın Kamer "acıya bulanan sesim onun gözlerine çarpmış acımı karanlığına kabul ettiğini gösteren bir anlayışla bana bakmıştı.


"Bir baba tarafından olmasa da "yavaşça ayağa kalktı "bir anne tarafından sevilmemenin ne demek olduğunu biliyorum "elini bana uzattı "biz seninle geçmişte de aynı acının iki farklı tarafıyız Lavinia. Hiç beklemediğin bir durumda bile seni anlayabilirim "dedi kuzguni gözlerindeki yoğunlukla bana bakarak. 


Ben babamdan vurulduğum yaşta o annesinden vurulmuş geçmişte dokuz yaşımızda bile aynı acının iki farklı tarafı olmuştuk. Beni babam yaralarken o da annesi tarafından yaralanmış bir çocuktu. Biz çocukluğumuzdan yara almış büyüdüğümüzde bile o yaraları sadrımızda taşıyan hayatın hor kullanılmış umuduyla eğreti şekilde yamalanmış parçalı yetişkinler olmuştuk. 


Uzattığı elini tutup yavaşça ayağa kalktığımda beni kendine çekti. Meraklı gözlerle ona bakarken konuştu "bir anı paylaşacağız birlikte "kulağıma doğru eğildi "sadece bize ait bir anın içinde olacağız "diye fısıldadığında ellerimi yavaşça omzuna koydum. Burnunu burnuma hafifçe sürttüğünde sağ elimi tutup beni bir kez etrafımda döndürdü. Kolunu belime dolayıp arkamdan sarıldığında çenesini omzuma koydu. 


Nefesi boynuma çarptığında gözlerimi kapatıp karnımdaki elini düşecekmişim gibi sıkıca tutmuş ardından beni tekrar etrafımda bir kere daha döndürdüğünde iki elini belime koyup kuzguni gözleriyle gözlerime bakmıştı. Gözlerindeki ateş beni içine davet ederken küllerimle beraber ona doğru savruldum. Kollarımı boynuna dolayıp ona biraz daha yaklaştığımda kokusu beni dört bir yanımdan kuşatıp yüreğinin ortasında bırakmıştı. 


Onunla bu anda, sadece biz, sonsuza dek var olabilmek için kendimden bile vazgeçmeye hazırdım. Ne zaman ona bu kadar karışmıştım? Bir elimi yanağına koyup hafifçe okşadığımda sıcak tenini elimin altında hissetmiş içimden bir ürperti geçtiğinde onu kendime daha çok çekme isteğiyle dolmuştum.


"Seninle sonsuza dek sadece bize ait bir anın içinde hapsolmak istiyorum "diye fısıldadığımda dudaklarına yaklaştım. Gözlerimdeki bakışlarını dudaklarıma indirirken içimdeki isteğe kulak verip onu beklemeden dudaklarına kapandım. Dudaklarını ona duyduğum muhtaçlıkla öperken orada can bulmuş, kalbim dudaklarında atmış, hayatım orada anlam kazanmıştı. 


"Nereye bakarsam bakayım orada olsan da olmasan da ilk gördüğüm sensin "ne olursa olsun ondan vazgeçmeyeceğimin farkına vardığımda ensesindeki ellerimle baskı uygulayarak onu kendime çektim "seninle sonsuza dek "cümlemi bitirmeme izin vermeyerek beni kendinden uzaklaştırdı. Bakışlarındaki parıltı kendini yok ederken ensemdeki ellerini çözmüş yüzüme dahi bakmadan beni orada bırakıp çıkıp gitmişti. Ben arkasından paramparça olan kalbimle öylece bakarken camın diğer tarafında yanıma doğru gelen Peder'i görünce beynimden vurulmuşa döndüm.


Continue Reading

You'll Also Like

8.1M 46K 16
TÜM BÖLÜMLERİYLE SİZLERLE TAMAMLANDI
431 60 6
Hayatı alt üst olan genç kadın, her şeyi mahveden bir hataya sebep olan adam ve beklenmedik şekilde gerçekleşen olaylar.... "Gerçekten hayatta yaşat...
6.8M 8.1K 19
Karanlığın Hassas Noktası ~Tek Kalp Beş Kardeşlik Serisi -1 (FINAL) Mortena Yayınları farkıyla yakında raflarda olacağız! Tanıtım Hayat hep kurallar...
203K 13.7K 21
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...