DİRİLİŞ (ASKIDA)

By aysnzkylby

575K 11.5K 1.1K

-İnsanlar neden yalan söyler sence? -Doğruyu söylemekten utandıkları için. -Peki neden utanırlar? -Yanlış şe... More

Berbat Gün
Yeni Bir Derin
Yeni Ev
Aşk Zayıflıktır...
İntikam Almayacak Mısın?
Havuz
İyiyim Desem İnanır Mısın?
Ben Senin İçin Başkası Değilim
Sevgi mi Aşk mı?
Senden Nefret Ediyorum
Umut vermek mi?
Biz Seninle Arkadaş Değiliz
Toka
Benim Rüyam Ol
Sen Ona Aşık Olmuşsun...
DERİN
YENİ KİTABIM YAYIMLANDI❤️❤️

Bundan Sonra Birini Sevebilir Misin?

15.3K 568 41
By aysnzkylby

Gökçe'nin ağzından

Başımı kaldırıp kafamı yana çevirdim ve gözlerine baktım. Bakışları güzel olan manzaradaydı. Gün geçtikçe ona olan aşkımın artması beni korkutuyordu. Bilmeden kendini bana aşık etmişti. Gülümsedim burukça. Bunu hiç bir zaman bilemeyecek olması beni üzüyordu.

"İyi de..." Dedim bana bakmasını sağlamak için. Öyle de oldu. Gözlerini bana çevirdi. "Bu olayda senin bir suçun yokmuş ki!" Az önceki ben gibi gülümsedi. "Öyle mi dersin? Her gün aklımda ve bazen dayanamayacak gibi oluyorum." Başımı yana yatırdım. "Sen bir suçun olduğuna kendini inandırmışsın. Ama ben tarafsız olarak dinledim ve bu çok saçma! İlla ki bir suçlu arayacaksan bu o kız olmalı! Adı Esra mıydı?" İsmini duymasıyla yine gözleri koyulaşmıştı. Gerçekten aşık olmalıydı. Aklıma gelen şeyle bakışlarımı önüme çevirdim. Dokuzuncu sınıfta onu bir kıza gülümserken görmüştüm. Bu o kız olmalıydı. Demek sadece aşık olunca öyle gülüyormuş. Sol tarafım birazcık acıdı. O gülüşü göremeyecek olmam beni üzmüştü.

"Esra benim en masum yanımdı. Bana kazık atmadan önce tabi ki! Sonra hep aklımda şu düşünce oldu. Benim kendim seçip aşık olduğum insan bile bu kadar kötüyse bu hayatta kim iyi ki?" Ona döndüm. "Yanlış bir bakış açısı! Senin görmediğin ve belki de sana deliler gibi aşık olan bir insan vardır. Ve bu insan seni üzmekten korkuyordur. Böyle olamaz mı?" Alayla gülümsedi. O kadar inanmıyordu ki! "Hayatta inanmam. Tamam kızların bana karşı bir ilgisi olduğunu biliyorum ama o kadar büyük bir şey olacağını sanmıyorum." Deyip bakışlarını manzaraya çevirdi.

Bana tüm hikayeyi anlatmıştı. Esra'ya dokuzuncu sınıfta aşık olmuştu. Bir ay kadar çıktıktan sonra kız Kayra'dan uzaklaşmış. Nedeni ise Esra'nın Yağız'a ilgi duymasıymış. Yağız Kerem'in bahsettiği çocuk olmalıydı. Bu olaya kadar Kayra'nın en yakın arkadaşıymış. Ama Yağız da Esra'yı sevince Kayra'yı umursamadan sevgili olmuşlar. Kayra Yağız'dan böyle bir ihanet beklemediğinden çok üzülmüş ama sonra hem Esra'yı hem de Yağız'ı silmiş. Bir kaç ay sonra Yağızla da ayrılmışlar. Esra ise tüm bu olanlarla yetinmeyip Kayra'yla görüşmek istediğini söyleyip çağırmış. Kayra ilk başta gitmese de Esra'nın her gün arayıp rahatsız etmesiyle mecburen gitmiş. Bunlar buluşunca Esra diğer yandan buluşmaya Yağız'ı da çağırmış. Kayra ile konuşurken bir an da Esra Kayra'yı öpünce bunu Yağız görmüş ve ikisi kavga etmeye başlamış.

Kavga ettikleri yer sokağın tam yanı olduğundan o kargaşa içinde hangisinin kolu -hala bilinmiyor- Esra'ya çok güçlü bir şekilde gelince Esra yola düşmüş. Gelen araba da onu görmeyip çarpınca Esra komaya girmiş. Yaklaşık olarak üç ay kadar komada kaldıktan sonra ise dayanamamış ve ölmüş.

Anlayacağınız Esra iki en yakın arkadaşın arasını fena bozmuştu. Kayra bana bunları anlatırken gözleri kaç kere dolmuştu ama hiç akmamıştı o gözyaşları. Birinin karşısında ağlamanın utanç verici olduğunu mu düşünüyordu acaba?

"Hiç ağlamıyorsun." Dedim mırıldanarak. Sesim daha çok  çok kendimle konuşur gibi çıkmıştı. Bakışlarım ona dönük değil oturduğum tepenin aşağısında sallanan ayaklarımdaydı. "Ağlamayı sevmiyorum." Gülümsedim. "Ben de ağlayarak rahatlıyorum."

"Çok farklıyız." Dedi kendi kendine konuşur gibi. Ona baktım. Yine bana bakmıyordu. Gözlerini hafifçe kısmış karşısına bakıyordu. "Anlaşamıyoruz." Dediğim an hafifçe güldü. Ne güzel gülüyordu yahu! İstemsizce ben de gülümsedim. "Çok asi ve inatçısın." Kızmış gibi görünmeye çalıştım. Ama gülesim geliyordu. "Sen nesin peki? Benden inatçısın be! Keçi!" Bana baktı. "Daha önce senin gibi bir kızla tanışmamıştım." Başımı hafifçe yana yatırdım. "Tatlı ve güzel olarak mı?" Alayla başını salladı. "Hayır, böyle saf ve içinden geleni direk söyleyebilen biriyle..." Konuşmama fırsat vermeden mırıldandı. "İnsanlar ismimi duyunca değişiyorlar. Kötü bir şey söyleyeceklerse bile yutup sahte yüzleriyle ve o sahte kelimeleriyle konuşuyorlar."

"Zor olmalı." Dediğim an bana döndü yine. "Tahmin ettiğinden daha zor. Ama sen bana öyle davranmadın. İsmimi duyunca değişmedin." Omuz silktim. "Soyadın yüzünden tekme yemeyeceğini düşünüyorsan çok yanılıyorsun." Sırıttı. "Unutma güzelim ben izin verdiğim için atıyorsun." Ona yav he he bakışımı attım.

Cafenin sokağında  gidecekken peşine takılmıştım. Ne güzel yerler biliyordu. Kim bilir kimlerle daha gelmişti buralara? Umursamadım. Sonuçta şu an yaşadığımız şey özeldi. Benimle geçmişindeki bir olayı paylaşmıştı. Başkasına da anlatmış mıydı bu olanları? Yine olsun dedim içimden. Ona dair ne çok şey bilsem o kadar iyiydi. Gizemli bir deniz gibiydi. Derinlerine indikçe daha çok şey öğreniyordum ve ne kadar derine inersem nefesim de o kadar azalıyordu. İçimde ona karşı olan bir merak vardı ve bunu engelleyemiyordum. Biliyordum, kalbi benim olmayacaktı. Benim kalbim onun olsa bile... Hala ona baktığımı fark edince bakışlarımı önüme çevirdim.  Üşümüş parmaklarımla oynarken yutkundum. Saçlarım rüzgardan birbirine girmişti.

"Bundan sonra birini sevebilir misin?" Güldüğünü duydum. "Severim. İnsan doğasında var bu! Öyle unutamam falan diyenlere inanma! İnsan herşeyi unutamasa da alışır. Öyle güzel alışır ki başkasını da sever, aşık da olur." Gözlerine baktım. "Öyle diyorsan...öyledir." Kaşlarını kaldırdı. "Ne o? Birine mi aşıksın?" Yutkundum. "Eve ne zaman gideceğiz?" Sorusunu yok saymamla güldü. "Kim?" Üstüme geliyordu ve bu pek hoş bir durum değildi. "Kimse!" Dedim sert çıkarmaya çalıştığım sesimle. Ama başarılı olamamıştım zira kedi yavrusu gibi çıkmıştı.

Alayla güldü. "Kim bu şanssız herif?" Kaşlarımı çattım ama ardından kendisinin olduğu aklıma gelince kıkırdadım. "Yok öyle bir şey dedim ya!" Kaşlarını çattı. "Tanıdığım biri mi?" Ofladım. "Sus artık!" Daha da sinirlenmişti. "Gökçe, ben illa ki öğrenirim. Ama uğraştırma beni! Söyle!" Ona döndüm. Dudaklarım titremeye başlamıştı. Bir nevi yüksekteydik çünkü. Üşümüştüm.

"İstemiyorum. Hem seni ne ilgilendirir ki?" Dediğim an kaşları daha çok çatıldı. Sonra ise bakışları titreyen dudaklarıma kaydı. "Üşüyorsun." Gözlerimi devirdim. "Ne kadar zekisin!" Beni dinlemeden ayağa kalkıp arabaya doğru yürüdü ve bagajı açtı. Geri döndüğünde elinde kalın bir örtü vardı. "Ne yani bunu yeni mi getiriyorsun?" Sırıttı. "Aklıma yeni geldi." Tekrar gözlerimi devirip uzandım ve elinden örtüyü aldım. O sırıtıp yanıma oturunca örtüyü kendime sarmıştım. "Ben de üşüyorum yalnız!" Ona döndüm. Pek üşümüşe benzemiyordu. "İyisin iyi! Hatta terlemiş gibisin." Güldü ve bana yaklaştı. Kaşlarıyla örtüyü gösterince anlamadan ona baktım. "Salak mısın sen?" Kaşlarımı çattım. "Sensin o! Hem ne kaş göz yapıyorsun? Söylesene direk!" Gözlerini devirip örtünün kendi tarafında olan ucunu elimden aldı ve yanıma iyice yaklaşarak kendi üstüne örttü. Omuzlarımız birbirine değiyordu.

"Cidden üşüdüm salak kız!" Kaşlarımı çatıp ona döndüm. Ama hesap etmediğim bir şey vardı ki o da bana bu kadar yakından bakıyor olmasıydı. Gözlerini yakından görmeyi seviyordum. "Ne oldu? Daldın?" Derken sırıttı. Yüzümü buruşturdum. "Salak sensin. Gıcık da sensin. Odun da!" Ve ben bu gıcığa aşık olmuştum. Önüme dönüp kendi kendime kızdım. Cidden ne hayal etmiştim ki? O çirkin halimle bile iyi cesaret etmiştim.

"Ayrıca yakışıklı, zeki, zengin ve harika demeyi unuttun." Yutkunup ofladım. "Biz niye hala eve gitmiyoruz?" Omuz silkti. "Canım gitmek istemiyor." Ona baygınca baktım. "Benim istiyor ama!" Bana baktı. "Araba anahtarı bende olduğuna göre?" Derken kaşlarını kaldırmıştı. "Ben de araba kullanmayı bildiğime göre?" Dediğim an aramızdaki az bir mesafeyi de kapattı. Kafamı geriye çektiğimde sırıttı. "İlk tanıştığımız anı hatırlıyor musun? Arabadaydı. Kucağıma oturmuştun." Gözlerim büyürken hızla önüme döndüm. Ben de ne zaman başıma kakacak diyordum? Gerçi ben ne akla böyle bir şey yaptığımı da bilmiyordum. Şimdi olsa yapamazdım. "Utandırma!" Gülüşünü kulağımın dibinde hissettim. Hava ne ara ısınmıştı? Güzel sesini duydum sonra. "Sen de utanma! Çünkü güzeldin." Kaşlarımı hafifçe çatıp inatla ona bakmadım. Midem de oluşan bir hareketlilik ile istemsizce gülümsedim. Bunu görmüş gibi kulağıma fısıldadı. "O tarafa değil bana bakarak gülümse! Kimse görmesin." Ona dönmemle burunlarımız birbirine değmişti. Gözlerimi hafifçe kıstım. Başımı geriye çekerken yutkundum. "Seni bazen gerçekten anlamıyorum. Bana çirkinsin diyorsun ama şimdi güzel olduğumu söyledin. Bazen çok sıcak bazen de buz gibisin." Gülümsedi. "Sadece bana bakarken güzelsin. Gözlerin ışıldıyor." Gözlerimi kırpıştırıp şaşkınca ona baktım. "Saçmalama! B-ben sana niye öyle bakayım?" Omuz silkip geriye gitti. "Valla bilemeyeceğim. O senin sorunun! Ben gördüğümü söylüyorum."

Hırkayı ona bırakıp ayağa kalktım. "Gidelim artık! Çok üşüdüm." Derin bir nefes alıp ayağa kalktı. Arabaya doğru yürürken sırıtıyordu. "Utanmanı izlemek çok eğlenceliydi sağol!" Kaşlarımı çattığımda devam etti. "Nasıl bir tepki vereceğini merak ettiğimden söyledim onca şeyi! Ama ben bile bu kadar utanacağını tahmin edemedim." Büyümüş gözlerimle ona baktım. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" Güldü. "Evet!" Sinirle ona doğru yürüyüp cırladım. "Yalancı, düzenbaz! İnsan hiç olmazsa yalan söylerken azıcık kızarır!" Daha çok güldü. "E benim yerime sen onu da yapıyorsun!" Gözlerimi kısıp omzuna sertçe vurdum. "Bir gün elimde kalacaksın. Cidden bir gün çok kötü döveceğim seni!" Kaşlarını alayla havaya kaldırıp bana baktı. "Şu halinle mi?" Üstüme bakıp tekrar ona döndüm. "Ne varmış halimde? Tekmelerimi en çok yiyen insansın."

Gözlerini devirdi. "İzin verdiğim için yapıyorsun. Sıkıyorsa ben istemeden döv!" Alayla ona baktım. "Sen kaşınıyorsun şu an." Sırıttı. "Gel de kaşı!" Tamam boş bir kız değildim. Ona karşı iyi bir kaç hareketim vardı. Üstüne yürüdüm ve ilk hamleyi yapıp bacağına sert bir tekme attım. Yüzünü hafifçe buruşturup kolumdan yakaladı. Hızlıca kurtulmak için hamle yaptım ama diğer kolumu da yakalayıp beni kendine çekti. Saçlarım önüme gelip görüşümü azaltırken cırladım. "Hayvan gücü dedikleri bu olsa gerek!" Güldü. Debelendiğim an daha sıkı tuttu beni! Bacağımı kaldırıp şeyine tekme atacakken bunu önceden fark edip sol bileğimi bıraktı ve belimden tuttu. Beni kendine iyice çektiğinden bacaklarımı da hareket ettiremiyordum. Kaşlarımı çatıp boşta kalan elimle saçlarımı yüzümden çektim.

Sırıtıyordu. "Ne oldu? Hareket edemiyorsun galiba?" Somurttum. "Sen görmeyeli kas mı yaptın? Öküz gibi olmanın başka bir açıklaması yok çünkü!" Güldü. "Ben hep güçlüydüm güzelim, sana izin veriyordum." Kaşlarımı çattım. "Ama bu haksızlık!" Gözlerime baktı. "Bırakacağım, vurursan annene seni sırtımda götürürüm." Gözlerim kocaman olurken sırıttı. "Güzel, bırakıyorum." Bileğimdeki ve belimde ki ellerini çekince serbest kalmıştım. Boşluğa düşmüş gibi hissetmem normal miydi peki? O sırıtıp arabaya binince manzaraya bakıp iç geçirdim.

Bana yaralarını açan adam, sen de bir iz bırakabilir miydim günün birinde?

************************************************

Kayra beni eve bıraktıktan sonra kendini zorla eve davet ettirmişti. Çünkü Kerem'in de biz de olduğunu öğrenmişti. Biz salonda otururken başımı avucuma yaslayıp Kayra'nın olduğu tarafa baktım. Göz göze geldiğimiz an onun da bana baktığını gördüm. Tabi ki yine gözlerini kaçıran taraf ben olmuştum. Biri beni yandan dürtünce kafamı çevirdim.

Mira sırıttı. "Ya siz ne tatlısınız ya!" Gözlerimi kısıp çimdikledim kolundan. "Sesli konuşmasana kızım! Biri duyacak!" Omuz silkti. "Allah'ın bildiği şeyi kuldan niye saklıyorsun canım?" Alayla güldüm. "Felsefe yapma bana Mira! Bak valla kanka falan demem gömerim seni buraya!" Yüzünü buruşturdu. "Ne kadar kabasın. Ben Kayra olsam çekmezdim boşuna seni!" Dudaklarımı yalayıp sabırla gözlerimi büyüttüm. Güldü. "Maymunlara benzedin." Oturduğum yerde pozisyon değiştirip kalçasına sertçe vurdum. O yere düşerken kıkırdadım. Herkes Mira'ya ve bana bakarken masumca sırıtmıştım. "Ayağı kaydıysa demek ki!" Dediğim an Kayra sırıtıp bana göz kırptı. Dudağımın kenarını ısırıp önüme döndüm. Henüz gülümsemesine karşılık verecek kadar cesur değildim.

Mira kaşları çatık bana baktı ve yanıma oturdu. "Ben kaydıracağım senin ayağını!" Kerem sırıtıp Mira'ya yumruğunu gösterdi. İkisi yumruklarını tokuştururken somurttum. "Senin benim tarafımda olman gerekiyor." Kerem omuz silkip gülümseyince iyice somurttum. "Hepiniz cehennemde yanacaksınız." Eylül bana baktı. "Ben ne yaptım be?" Şirince gülümsedim. "Sarışınım hariç!" O da sırıtıp bana öpücük attı. Güldüğüm sıra Kayra sırıtıyordu yine! "İki dakikada beni de harcadın." Omuz silktim. "İlk elediğim kişi sensin." Gözlerini kıstı. "Emin misin?" Gülümsemeye çalıştım. Sanki içimi görüyor gibiydi. "Eminim tabi ki!" Başını inanmayarak sallayıp sustu. Sanki bir şeyler biliyor gibiydi. Kaşlarımı çatıp önüme döndüm. Ama kısa sürede sıkılıp konuştum.

"Ya çok sıkıldım ben! Bir şeyler mi yapsak?" Eylül başını salladı. "Aynen, ama ne yapacağız ki?" Kerem sırıttı. "Şişe çevirmece?" Kaşlarımı havaya kaldırıp kızlara baktım. Eylül gülünce Mira da başını salladı. "Olur. Şişe getirip geliyorum." Ayağa kalkıp mutfağa gittim. Cam su şişesinde ki suyu  başka bir yere boşaltıp şişeyi içeri götürdüm. Can ve Burak da gelmişti. Sehpanın etrafına herkesin oturduğunu görünce oraya gidip şişeyi koydum. Kayra'nın karşısına oturup gülümsedim. "Başlıyoruz o zaman?" Hepsi onaylayınca şişeyi çevirdim.

Eylül ve Mira arasında durmuştu. Soran Eylüldü. "Doğruluk mu cesaret mi?" Mira güldü. "Doğruluk!" Eylül aklına bir şey gelmiş gibi kaşlarını çattı. "Geçen günkü kekin son dilimini sen yedin değil mi?" Eylül gözlerini kaçırınca Mira gözlerini devirdi. "Ben biliyorum malımı! Ya biz seni doyurmuyor muyuz? Bu ne açlık!" Eylül kaşlarını çatınca Kayra araya girdi. "Çeviriyorum." Şişe Kerem ve Kayra arasında durdu. Yağız soruyordu ama konuşamadan Kayra omuz silkti. "Cesaret!" Deyip bana bakınca yutkunup Yağız'a baktım.

Sırıtıyordu. "Tişörtünü çıkart!" Kaşlarımı çattım. "Ama-" Demiştim ki Kayra tek hamlede çıkardı. Gözlerimi kaslarından zorla çekip gözlerine baktım. Pis nasıl da eğleniyordu. Ama ben de Gökçe isem bunun hesabını Kerem'e sorardım. Mira şişeyi çevirdi. Bu sefer Can ve Eylül arasında durmuştu. Can sırıtıp sordu. "Sarışın hangisi?" Eylül biraz düşünüp tereddütle cesaret dedi.

"O zaman beni öp!" Burak o ara içtiği birayı dışarı püskürtüp çatık kaşlarla Can'a baktı. Muzipçe ikisine bakarken Eylül kızarmaya başlamıştı. "Yanağımdan tabi ki! Arkadaşça!" Burak kaşlarını çattı. "Başka bir yerinden olamaz zaten!" Deyip Eylül'e baktı. "Yapmak istemiyorsan yapma!" Araya girdim. "Oyundan çıkarsın ama!" Eylül omuz silkip minik bir öpücük verdi. Burak şişeyi sıkıp sertçe çevirdi. Çaktırmadan gülümseyip Eylül'e baktığımda sırıtıyordu.

Bunlar baya baya olmuşlardı ama! Burak'ın biraz daha üstüne gidersem kesin sevgili olurlardı. Gülümseyip karşıma baktım. Kayra ile göz göze gelmiştik. "Sana soruyorum." Deyince cevap verdim. "Doğruluk!" Bana gözlerini kısarak baktı. "Cesaretim yok diyorsun yani?" Gözlerimi devirdim. "Hayır, doğruluk demek istiyorum." Sırıtıp omuz silkti. "Daha önce biriyle öpüştün mü?" Tükürüğüm boğazımda kalırken gözlerim kocaman oldu. Şaşkınca ona bakarken Kerem kaşlarını çatmıştı. "Tabi ki hayır!" Kayra etkilenmedi aksine hala cevap bekliyor gibiydi. Kısık sesle konuştum. "Hayır." Anlamamış gibi baktı ama aslında anlamıştı çünkü pis pis gülüyordu. "Kusura bakma duyamadım." Yüzüne doğru bağırdım. "Hayır allahın cezası! Hayır!" Keyifle başını salladı. "Ben de öyle tahmin etmiştim."

Oflayıp şişeyi çevirdim. Can ve Mira arasında dururken Can soruyordu. "Doğruluk mu cesaret mi maviş?" Mira hala Can'a kızgın olduğundan öfkeyle bakıyordu. "Hiçbiri! Pas!" Can'ın kaşları çatılırken Mira keyifle güldü. "Ne oldu sinirlendin sanırım?" Araya girdim yine! "Bence kesin doğruluk diyecekti değil mi?" Mira bana öldürücü bir bakış atıp önüne dönünce Can bir süre düşündü. Sonra aklına gelmiş olacak ki Mira'ya sordu. "Benden nefret ediyor musun?"

Mira canice gülümseyip sence der gibi baktı. "Tabi ki de evet!" Can'ın kaşları çatıldı. "Çok abartıyorsun. Alt tarafı bir öpücük!" Deyince Eylül çığlık attı. "Oha siz öpüştünüz mü?" Mira kızarırken cırladı. "Hayır o beni zorla öptü. Pis ve sapık işte!" Can sırıttı. "Karşılık vermiştin." Ben gülümserken Mira somurtup kafasına yastık attı. Can  atik bir hareketle kaçınca  yastık yere düştü. Mira kızmaya hazırlanırken Kayra şişeyi çevirip kaşıyla oynamaya başladı. Yaptığı her hareket bana çok tatlı geliyordu nedense! Hafifçe gülüp ona bakmaya devam ettim. Saçları her zamankinden daha uzamış duruyordu. Dağınıklardı yine! Hiç özenmiyordu ki! Yataktan kalkmış bir hali vardı ama bu onda çok güzel duruyordu. Parmaklarını fark ettim o an. Uzun ve inceydi. Orantılı ama aynı anda çok nazik duruyordu. Şişeye doğru çatık kaşlarla bakarken gözlerinin kenarlarındaki kırışıklıklar daha belirginleşmişti. Bu basit kusurlar bile onda mükemmel duruyordu. Bir an da başını kaldırıp karşısına yani bana bakınca ne yapacağımı bilemeden yüzüne baktım. Kızarmaya başladığımı hissettim. Şişeye bakınca benim ona soruyor olduğumu gördüm.

Onu izlediğimi fark etmiş gibiydi ve bu durumdan çok hoşnuttu. "Sormayacak mısın?" Dedi o güzel sesiyle! Kendime gelip saçımı kulağımın arkasına atıp yutkundum. "Doğruluk mu cesaretlilik mi?" Hafifçe gülümsedi. Şu an yüzüne bakıp ona aşık olduğumu söylemek istiyordum. Onun yerine sadece yüzüne baktım. "Doğruluk!" Deyince ondan alıntı yapıp konuştum. "Cesaretim yok diyorsun yani?" Sırıtıp benim cümlemle cevap verdi. "Hayır, sadece doğruluk demek istiyorum." Başımı sallayıp düşündüm. Ne sorabilirdim ki? Aslında onun hakkında çok şey merak ediyordum. Ama şu an aklıma çok şey gelmiyordu.

"Beni ilk gördüğünde ne düşündün?" Sanırım fena değildi. Kayra da beğenmiş gibi yüzüme baktı. Biraz düşünüp başını yana yatırdı. Çok tatlıydı ama! Aslında cevabını çok merak ediyordum. Pis pis sırıtınca dalga geçeceğini anlamıştım. Omuzlarım düştü. "Sormadım say! Hadi çevirin." Gülümsedi. "Cevabımı merak etmiyor musun?" Kaşlarımı havaya kaldırdım. "Aslında alay etmendense duymamayı tercih ederim." Sırıttı. "Alay edeceğimi kim söyledi?" Gözlerimi kıstım. "Şu uyuz surat ifaden belli ediyor." Yerinde hafifçe doğrulup gözlerime baktı. "Arabadakini mi anlatayım?" Deyip pis pis sırıtınca gözlerim kocaman açıldı. Kızlar biliyordu ama Kerem bilmiyordu. Zaten bilse beni keserdi. Başımı hızla olumsuzca salladım. "Anlatma! Zaten saçma sapandı. Boşver!" Güldü. "Çok anlatasım geldi." Kaşlarımı çattığım an Kerem araya girdi. "Ne anlatacaksın lan? Merak ettim." Yutkundum. "Anlatmayacak çünkü ortada anlatılacak bir şey yok. Değil mi Kayra?" Diye imayla sorduğumda gülümsedi.

"Biz Gökçe ile ilk kez benim arabamda tanıştık. Aslında ben arabamda giderken farkında olmadan üzerine su fışkırtmıştım. Kırmızı ışıkta durunca birden yanıma biri bindi. Bi baktım çirkin mi çirkin bir kız!" Deyip başını bana çevirince ecel terleri dökmeye başlamıştım. Yapmazdı değil mi? Anlatmazdı yani! Az önce bana çirkin mi demişti o? Kaşlarımı çatıp suratına baktım. "Çirkin sensin!" Dediğim an erkekler gülüştü. Mira ve Eylül bana öldün sen bakışları atıyorlardı.

"Sonra ben bunu arabadan indirmeye çalışıyorum ama inmiyor. Zaten o gün sinirliydim. Bi de bara gidiyordum. Yani hiç yanımda yük istemiyordum. Ama katır inadı olan arkadaşımız Gökçe inmedi." Yutkunup başımı olumsuzca salladım. Daha çok güldü. Şu an imkanım olsa boğardım şu çocuğu!

"Hatta nereye gidiyorsan beni de götür dedi. Zorla yapıştı yani! Gözünü korkutmak için hız yaptım. Normal biri olsa arabama kusardı ki öyle bir şey olsa onu arabadan fırlatırdım. Ama öyle olmadı. Daha çok hızlanmamı istedi." Araya girip konuştum. "Sonra da eğlendik falan beni müsait bir yerde indirdi. Değil mi? Aynen öyle olmuştu. Başka bir şey hatırlamıyorum." Başını pis pis sırıtıp salladı. "Aynen öyle oldu. Ama arabamda cesaretine hayran kalmıştım yalan yok! Hangi kız tanımadığı birinin arabasında bu kadar rahat olurdu ki? Ve ya hangi deli sırf üzerine su geldi diye başka birinin arabasına biner? Gökçeden başka..." Deyince omuz silktim. "Özel üretimim ben bilmiyor musun?" Başını salladı. "Biliyorum. O yüzden herkesten farklısın." Kalbim boğazıma tırmanırken konuyu değiştirdim. "Acıktım. Yemek yesek mi?"

Kayra gözlerini devirdi. "Ben de konu ne zaman midene gelecek merak ediyordum." Ona yav he he bakışlarımı attım. "Sen ne zaman çapkınlığı bırakırsın ben de o zaman acıkmam." Can sırıttı. "Sen daha çok yiyeceksin." Gülümsedim. "Bencede!" Kayra muzipçe sırıtıp bana baktı ve konuştu. "Etrafımda fıstık gibi kızlar varken çapkın olmamamı bekleyemezsiniz." Gözlerimi devirdim. "Fıstık yenmek içindir." Gülüşü arttı. "E ben de yiyorum zaten!" Kırdığım potu fark edip ofladım. "İğrençsin." Sırıttı. "Eyvallah güzelim!" Bana şöyle seslenmeyi bırakması gerekiyordu. Kızmam gereken yerde sinirlenemiyordum bile! Kerem de eve uğrayacağını söyleyip gitmişti. Sanırım evin tesisatı ile ilgili ustalar gelmişti. Sonra tekrar uğrayacağını da söyledi. Onu geçirdikten sonra içeri geri döndüm. Herkes aynı durumda beni bekliyorlardı.

Şişeyi çevirdiğim an ben ve Can arasında durmuştu. Can soruyordu. O sormadan  cesaret deyince sırıtmıştı. "O zaman Kayra'nın boynunu ısır ve öp!" Gözlerim fal taşı gibi açılırken şaşkınlıkla Kayra'ya baktım. Beğenmiş gibi yüzüme bakınca kaşlarımı çattım. "Olmaz. Yapmıyorum." Can omuz silkti. "Kabul etmezsen Kayra'nın bir günlüğüne istediği her şeyi yapmak zorundasın." Somurttum. "Böyle saçma bir kuralı kim koydu?" Kızlar sırıtırken ofladım. "Mantıklı bir şey istesene Can!" Burak bana baktı. "Cansu olsa şimdiye yatak odasında olurdunuz."Yüzüm git gide düşerken yutkundum. Kayra'ya baktığımda yüzünde bir maskenin olduğunu gördüm. İlk defa öyle bakıyordu bana! Umursamıyormuş gibi görünen bu ifadesini daha önce görmemiştim. Can'a baktım sonra. Ona sinirlenmiştim. "Ben de Cansu değilim Can! Laflarına dikkat et!" Can'ın yüzü değişmişti. "Biliyorum. O yüzden söyledim zaten. Bu kadar abartacağını tahmin etmemiştim." Alayla güldüm ama midem bulanmıştı. "Sana çok normal gelebilir tabi ama benim gibi insanlar önüne geleni sırf bir oyun için öpmez. Eğer öpecekse sevdiği ve istediği için öper! Bu ikisinin arasında çok büyük fark var." Mira da araya girdi. "Ben de arkadaşa bir türlü bunu anlatamıyorum nedense!" Omuz silkip geriye yaslandım. Kimseye kendimi beğendirecek değildim. Kayra bana dikkatle bakarken gözlerimi halıya diktim.

"Yani bir günlük istediğim her şeyi yapacaksın. Kabul mü?" Ona baktım. Dediklerimi anlamıyorlar mıydı cidden? "Eğer sapıkça bir şey istersen kafa atarım. Ciddiyim." Sırıtıp başını salladı. "Kim bilir!" Gözlerimi devirip başımı avucuma yasladım. Şişe Burakve Kayra arasında durunca ikisine de baktım. Burak Kayra'ya soruyordu. "Cesaret!" Dediği an Burak bir süre düşündü. Aklına pis bir fikir gelmiş gibi sırıtınca merakla ikisine baktım. "Rehberindeki herhangi bir kızı işlet!" Kaşlarımı çattığım an Can da Burak'a yumruğunu gösterdi. Onlar yumruklarını tokuştururken somurtarak Kayra'ya baktım. Kim bilir kaç tane kız vardı rehberinde!

Kayra telefonunu çıkardığı an Burak elinden telefonu kapıp bakmaya başladı. "Bu ne olum, çok az kız var! Senden beklemezdim." Kayra omuz silkip bana bakınca hafifçe gülümsedim. O da sırıtmıştı. "Her tanıştığım kızı rehberime kaydetseydim elli tane telefon kullanmam gerekirdi." Dediği an da yüzüm az önce nasıl ışıldadıysa aynı anda o hızla düştü. "Numaralarını alıp da başımı belaya sokamam." Başımı önüme eğip parmaklarımla oynamaya başlamıştım ki Burak konuştu. "Cansu'nun var ama? Demek değer veriyorsun." Tamam biraz daha dinlersem cidden ağlayacaktım. Kendimi kasmanın hiç bir anlamı yoktu. "O farklı..." dediği an başımı kaldırıp gözlerine baktım. Ciddi gibiydi. Bana değil dalgınca rehbere bakıyordu. İçimde oluşan  hayal kırıklıkları kalbime batarken zorla yutkundum. Bir şekilde gözlerimin dolmasını engellesem de içim acımıştı. O kızın farklı olduğunu düşünüyordu.

Dişlerimi sıkmaktan çenem acımıştı. "Seçsene artık birini!" Diye tısladığım an Burak sırıttı. "Özge'yi ara o zaman!" Kayra yüzünü buruşturdu. "O kim lan?" Yanağımın içini ısırıp kaşlarımı çatarak Kayra'ya baktığım an yandan biri beni dürttü. "Kankacım sakin ol! Çok belli ediyorsun." Mira'ya döndüm. "Birazdan üçünü de geberteceğim." Deyip psikopat gülüşümden attım. Eylül korkmuş gözlerle bana bakınca başımı sinirle salladım. "Az kaldı cidden! Taşıyorum."

"Her kimse! Ara işte! Akşama bir yere davet et! Hadi!" Kayra sıkıntıyla telefonu aldı ve hoparlörü açtı. Bir kaç çalıştan sonra telefon açılmıştı. "Kayra!" Diye bir ciyaklama duyduğum an yüzümü buruşturdum. "Aradığına cidden inanamıyorum. Sen misin? Aman Allah'ım! Hiç ihtimal vermiyordum ya! Ee nasılsın neler yapıyorsun?" Gözlerimi devirdim. "Susarsan artık çocuk konuşsun." Diye sessizce fısıldadığım an Kayra bana bakıp sırıttı. "Benim evet! Kayra Yetkiner! Naber?" Diye havalı sesiyle konuşunca içimden yüzünü tırnaklarımla çizesim gelmişti. 

"İyidir. Sen nasılsın?"
"Fena değil! Ya aslında ben seninle buluşmak istiyorum." Kızdan bir kaç saniye ses gelmeyince öldüğünü düşünüp sevinmiştim ki yine o iğrenç sesini duydum. "Olur. Ne zaman buluşacağız?" Gözlerimi devirdim. Yahu bari azıcık naza çekseydi.

"Bu akşam! Sana bir adres göndereceğim."
"Tamam canım! Ben hazırlanayım o zaman!" Oflayıp tırnaklarımı yemeye başladığım an Kayra sırıttı. "Güzelsin zaten! Çok süslenmene gerek yok!" Ciddi olup olmadığını anlamak için gözlerimi kaldırıp yüzüne baktım. Bana bakıyordu. Ne demek güzelsin ya? Bana çirkinsin diyen çocuk ben hariç herkese güzelsin diyordu! Pis gıcık!

"Teşekkür ederim. Sen de çok yakışıklısın. Şey ben bir şey soracağım da utanıyorum." Gözlerimi kısıp somurttum. Kayra hoş sesiyle konuştu. "Söyle güzelim! Dinliyorum." Alayla gülüp kaşlarımı çattım. Cidden delirmek üzereydim. Ona güzelim demişti. Dişlerimi daha sert sıkıp konuşmasını bekledim.

"Akşam için kırmızı mı yoksa bordo mu tercih edersin?" Ne dediğini geç de olsa anladığım an kendime engel olamadım ve cırladım. "Sen en iyisi giyinme! Çıplak gel bence! Ne gerek var canım giyinmeye!" Kız şaşırmış sesiyle konuşunca bizimkiler gülme krizine girmişti ama ben bunda gülünecek bir şey göremiyordum. "Sen kimsin? Kayra nerede?" Bağırdım. "Yahu salak mısın sen? Ne kadar meraklısın birileriyle buluşmaya! Git evinde televizyon izle, ne bileyim kitap oku! Belki azıcık da olsa aklın başına gelir. Bak arama bir daha bizi! Aile evi burası! Hadi iyi akşamlar!" Deyip telefonu kapattığım an derin bir nefes alıp bana şaşkınca bakan arkadaşlarıma baktım. Hepsi şok olmuşlardı.

Yutkunup gülümsemeye çalıştım. "Sıra kimde?" Kayra güldü. "Niye kapattın kızın yüzüne! Ben konuşuyordum." Yapmacık bir gülüş attım. "Biz buna halk arasında ayak üstü götürme diyoruz ama sen bilirsin." O sırıtırken kollarımı göğsümde birleştirip arkaya yaslandım. "Hem daha kızın yüzünü bile görmeden güzelsin falan dedin. Boşu boşuna günaha girme diye şey ettim ben!" Çok güzel batırmıştım cidden. Gülüp saçlarını eliyle düzeltti. Pis yakışıklı! "Sen ne çok beni düşünüyorsun öyle!" Kaşlarımı çattım. "İyilik yapmak da mı suç oldu be?" Buraklar kıkırdarken Kayra başını alayla salladı. "Kıskandığını bu kadar belli eden ilk kişisin. Bunda bir başarı!" Gözlerimi kısıp arkamdaki yastığı kafasına attım. "İnekler de uçuyordu." Tepkime sırıtıp başını hafifçe yana eğdi.

Şişeyi çevirdiğimde Eylül ve Mira arasında dursa da umursamadan konuştum. "Doğruluk mu cesaret mi?" Kayra'nın gözlerine baktığımdan omuz silkti. "Bizde değil!" Yapmacık bir gülüş attım. "Demek doğruluk güzel! Cansu neden farklı?" Herkes şaşırırken ben gayet rahattım. Çünkü bu sorunun cevabını başka türlü bulacağımdan hiç emin değildim. "E hadisene!" Kaşlarını peki dermişcesine havaya kaldırdı. "Ne bileyim bana herkesten bir tık daha yakın olduğundan herhalde!" Yutkundum. Bak işte bu fena koymuştu. Zorla başımı salladım. Demek daha yakındı. Cidden Cansu'ya bir şekilde benden daha çok değer veriyordu. Ben ona bu kadar aşıkken o Cansu'nun farklı olduğunu söylemişti.

Benim bir şey dememe fırsat vermeden Mira'nın telefonu çaldığından içeri gitti. Bir kaç saniye sonra da Can peşinden gitmişti. Berbat ruh halimden çıkmak istediğimden sırıttım. "İskender isteyen?" Herkesin gözleri ışıldarken başımı salladım. "Herkese bir porsiyon söylüyorum o zaman!" Telefonuma uzanmıştım ki Kayra konuştu. "Bana 1.5 buçuk söyle!" Cıkladım. "Sana git Cansu söylesin." Şaşkınlıkla gülümseyince istifimi bozmadan telefondan numarayı tuşladım. Ben konuşup siparişimi verdiğimde salona girecekken Kayra  kolumdan tuttu. "Noluyoruz?" Omuz silktim. "Olan bir şey yok!" Kaşlarını çattı. "Emin misin Gökçe?" Gülümsedim. "Eminim Yetkiner!" Sırıttı. "Sinirlenmişsin. Soyadımı kullanıyorsun." Kolumu kurtarıp dudak büzdüm. "Belki de aramızdaki mesafeyi biraz daha açmalıyız. Daha da uzak dursak?" Deyip geri çekilince başını geriye yatırıp ofladı. "Sana daha ne kadar uzak olmamı istersin? Kaç aydır yanımdasın. Bir kere bile öpmedim seni. Ve inan bunu çok istiyorum. Bu zamana kadar bana bu kadar yakın ama aynı an da bu kadar uzak olan başka kız olmadı." Kayıtsız bir şekilde ona baktım. "Ne o gurur duymam mı gerekiyor? Yoksa ona dediğin gibi bana da farklısın mı diyeceksin?" Gözlerini kıstı. Bir adım bana doğru atınca istemsizce geriye gittim. "Demeyeceğim. Çünkü..." deyip sustu. Ardından kaşlarını çattı. "Çünküsü falan yok işte! Konu sen olunca hiç bir şey net değil! Bulanıksın. Seni belli bir kalıba koyamıyorum. Tam diyorum bu kızla sadece sıra arkadaşıyız, başkası yok! Sonra bir şey yapıyorsun dediğimi geri alıyorum. Bilmiyorum anasını satayım! Şu yaşadığım çok saçma!"

"Başkası zaten yok Yetkiner! Biz sadece sıra arkadaşı ve komşuyuz. Fazlası yok!" Kaşlarını alayla havaya kaldırdı. "O kadar emin olma! Bana çekiliyorsun." Bunu ondan daha iyi biliyordum ama onun bilmesine gerek yoktu. "Hayal dünyanda yaşamaya devam et! Hiç bir zaman Cansu gibi olmayacağım. Ve sen de Cansu gibi olmayan kızları umursamazsın." Gitmek için hamle yapacağım sırada beni kolumdan yakalayıp sertçe kendine çekti. "Asıl sen o kadar emin olma! Aklımı karıştırıyorsun ve bundan hiç hoşlanmıyorum."

Mira'nın ağzından

Teyzem aradığından içeri gidip telefonu açtım. Dün arayamamıştım ve merak edip aramıştı. Biraz havadan sudan konuştuktan sonra gülümseyerek kapattım. Arkamı döndüğüm an Can duvara yaslanmış kollarını göğsünde birleştirmiş bana bakıyordu. Göz göze geldiğimiz an sırıttı. "Naber?" Gözlerimi devirdim. "Seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum." O yapmacık sırıtması yüzünden gitmeden konuştu. Şu an patlamaya hazır bir bomba gibiydi çünkü. "Kiminle konuştun?" Ona cevap vermek istemiyordum. Bu yüzden takmadan gidecekken kolumdan tuttu. "Ben yokmuşum gibi yapmayı ne zaman bırakacaksın Mira?"

"Öyle mi yapıyorum? Hiç farkında değilim." Güldü ama sinirliydi. "Evet öyle yapıyorsun ve eğer biraz daha böyle davranırsan seni yine öpeceğim." Kolumu kurtarıp sinirle suratına baktım. "Hele bir dene! Bu sefer seni cidden döverim." Güldü. "Sen mi?" Başımı olumsuzca salladım. "Hayır, birilerini tutarım parayla dövdürtürüm. Yaparım bilirsin!" Başını salladı. "Ne istiyorsun? Kendimi affettirmeye çalışıyorum."

Omuz silktim. "Uzak dur benden ya! Tek isteğim karşılaşmamamız! Anladın mı?" Alayla güldü. "Ben de meraklı değilim seni görmeye! Sadece bi öküzlük ettim ve düzeltmeye çalışıyorum. Ama hiç yardımcı olmuyorsun." Yapmacık bir gülümsemeyle ona baktım. "Öküzlük ettiğin doğru! Ama bi kere özür diledin diye seni affedecek değilim. Yaptığın adiceydi. Her önüne gelen kız seni isteyecek değil! Her önüne geleni de öpemezsin. Bu zamana kadar bu kafayla yaşamış olabilirsin ama kendine gel artık!" Dişlerini sıkıp kaşlarını çatarak yüzüme baktı. Söylediklerim doğruydu ve bunu bildiğinden kabullenmiyordu. "Basit bir öpücükten konuyu nerelere taşıdın! Bilseydim yanına bile yaklaşmazdım."

Sinirle gülüp dudaklarımı birbirine bastırdım. Kalın kafalıydı ve anlamıyordu. "Sorun bir öpücük değil!" Yüzüme doğru bağırdı. "Sorun ne o zaman? Ne istiyorsun?" Ben de kaşlarımı çatıp yüksek sesimle konuştum. "Sorun kendi bencilliğin ve egoistliğin! Basit dediğin o öpücüğü bile küçümseyerek beni aşağılıyorsun. Sanki hatalı benmişim gibi bir de bana bağırıyorsun. Karşındakinin duygularını zerre önemsemiyorsun. Sadece sen haklısın değil mi? Yok öyle bir dünya Can efendi!" Gözlerini sinirle kapatıp derin bir nefes aldı ve bana baktı. Göz bebeklerinde yanıp sönen şimşekleri görüyordum. "Tamam dediğin gibi olsun. Ben egoist olayım, bencil olayım ama ben bir şeyi gördüm o gün! Seni öptüğüm an titredin ve gözlerine baktığımda kızgın değildin. Pişman hiç değildin, bunu yapmayı sen de istedin. Bence kendine bunu itiraf et ilk önce! Sonra konuşuruz."

Arkasını dönüp giderken şokla ona baktım. Bir de üste çıkıyordu? Ne sanıyordu ki kendini? Bulunmaz hint kumaşı falan mı? Öküz!

Geç de olsa arkasından bağırmayı akıl edebildim. "Bir yerlerinden atma! Seni öpmek falan istemiyorum. Gerizekalı!"

Yüzümün sinirden kıpkırmızı olduğuna kalıbımı basardım. Avuçlarım kaşınıyordu ve tek isteğim onu dövmekti. Yüzünü parçalayıp saçlarını yolmak istiyordum. Suçlu olduğu halde saçma saçma iftiralar da atmıştı. Ben kim onu öpmek kim? Hah! Gereksiz! O bana bakmadan içeri giderken yerimde tepindim ve avuçlarımı sıktım. Gökçe sesleri duymuş olacak yanıma gelmişti. Halimi görür görmez kaşlarını çatarak yanıma geldi. "Ne oldu? Kime sinirlendin bu kadar?" Alayla gülüp parmağımla dışarıyı gösterdim. "O giden gereksize tabi ki! Başka kime olacak ki? Ya Gökçe onu öpmek istediğimi falan ima etti ve defolup gitti! Hem suçlu hem de zeytinyağı gibi üste çıkıyor. Gereksiz!"

Kaşlarını çatıp anlamadan bana baktı. "Sen Can'ı öpmek mi istiyorsun?" Gözlerimi büyütüp cırladım. "Onca anlattığım şeyden bunu mu anladın Gökçe? Ne öpmek istemesi Allah aşkına? İstesem istesem onu dövmek isterim. Pis uyuz!" Kıkırdayıp yüzüme bakınca kaşlarımı daha çok çattım. "Ne gülüyorsun ya? Komik bir şey yok farkında mısın?" Başını sallayıp eliyle ağzını kapattı. Hala gülüyordu ama!

Etrafımda bir tane akıllı insan olmadığını anlayıp ofladım ve sakinleşmek için mutfağa gidip bir bardak su içtim. Gökçe de yanıma geldiğinde ciddi durmaya çalışıyor gibiydi. "Sakın gülme! Çünkü gülünecek hiç bir şey yok! O salak saçma bir laf etti o kadar!" Eğlenen ifadesi muzipçe sırıtışa dönünce yerin dibine girmek istiyordum. "Sen belki de acaba gerçekten öpmek istemiş olabilir misin?" Elimdeki boş bardağı sıktım. "Fırlatayım mı susacak mısın?" Başını sallayıp ciddileşti. "Tamam kuzum ya! Kızma. Ben sadece acaba olabilir mi diye?" Gözlerimi devirip bardağı havaya kaldırdım. Başını sallayıp dudaklarına hayali bir fermuar çekince bardağı sakince tezgaha koydum.

"Beni ben istemeden öptü. Yaptığı kötüydü ve onu öpmek falan istemiyorum. Anladın mı?" Başını tamam der gibi salladı ve göz kırptı. "Sen bu kadar eminsen sorun yoktur maviş!" Ona göz ucuyla baktım. "Şöyle seslenme!" Omuz silkti. "Candan ağzıma dolandı." Somurtup önüme döndüm. Her şeyime karışmış gibiydi.

Gökçe'nin ağzından

Mira'yı sakinleştirdikten sonra içeri girdim ama Kayralar gitmişti. İskenderler de yenmiş görünüyordu. Bana görünmeden gitmesi moralimi bozsa da çok üstünde durmadım. Kerem de ayaklanmış gibiydi. Beni fark edip gülümsedi. "Gidiyorum ben de kuzen!" Başımı salladım. "Biraz konuşsak?" Kaşlarını hafifçe çatıp suratıma baktı. "Bir şey mi oldu?" Ona her şeyi anlatmak istiyordum ama eğer Kayra'nın bana tokat attığını anlatırsam araları fena açılırdı. Ben de bu dostluğu bitirmek istemiyordum. Ama aynı anda bazı şeyleri anlatmaya da ihtiyacım vardı. Kimseyle konuşamıyordum. Hem Kerem beni yargılamazdı. Yani umarım...

Başımı sallayıp yanına gittim. "Otursana!" Dediğim an yanıma geçti. Bana merakla bakan gözlerine baktım. Tam şu an içimden ağlamak geçse de kendimi sıktım ve derin bir nefes aldım. "Biliyorsun artık Derin ismini kullanmıyorum." Gözlerini kısıp başını yavaşça salladı ama kafası daha çok karışmış gibiydi. "Bunun bir nedeni var aslında! Ben biliyorsun lisede biraz kiloluydum." Yine başını salladı. "Haliyle biraz dalga geçiliyordu." Kaşlarını çatıp sinirli sesiyle konuştu. "Ne demek dalga geçiliyordu? Bir şey mi yapıyorlardı Gökçe?" Yutkundum. Anlattığıma pişman olmaya başlamıştım. "Ya işte gerizekalı insanların gerizekalı sözleri! Boşver!" Yüzümden benim bile boş veremediğimi anlamış olacak ki iyice kızmaya başladı. "Kim ne yaptı? İsim isim ver! Hemen!"

Doğrulup omuz silktim. "Ya nasıl tutayım hepsini aklımda! Oldu bir iki tane şey işte! Ben de daha fazla dayanamadım ve değiştim. Kayralar benim Derin olduğumu bilmiyorlar. Sen de söyleme tamam mı?" Kaşlarını çattı. "Kayra sana kötü bir şey yaptı mı?" Yutkundum. Yalan söylemek zorundaydım. Ama anlıyordu gözlerimden! Bir kez daha yutkundum. Bakışlarımı parmaklarıma indirdim. Yaptı desem ne olacaktı ki gidip kavga edeceklerdi üstelik Kayra beni tanımıyordu bile!

"Yapmadı." Ağzımdan titrek bir nefesle çıkan söze ben bile inanamazken Kerem'in inanacağını düşünmüyordum ama inanmasını istiyordum. "Yalan söyleme Derin! Söyle,ne yaptı?" Başımı olumsuzca sallayıp başımı kaldırdım ve yüzüne baktım. "Yapmadı dedim ya! O... öyle bir insan değil!" Bunu yürekten söylemeyi o kadar çok istiyordum ki! Göğsüme oturan ağrıyla gülümsemeye çalıştım. "O çok iyi! Bana hiç kötü davranmadı." Derken gözümden bir damla yaş aktı. Sonra ağzımdan benden izinsiz cümleler çıkmaya başlamıştı. "Beni korudu, üzülmememi ve her şeyin iyi olacağını söyledi." Bir damla daha yavaşça aktı. "İyi olmam için hep yanımdaydı. Beni üzenlere hadlerini bildirdi." Parmaklarımın ucu buz gibi olmuştu. Midem kusmak için yalvarırken gözlerimi kapattım ve bir kaç yaş daha yanaklarıma düştü. Bu söylediklerimin binde birini yapsa onu affetmeye hazırdım. Ama hiç birini yapmayıp üstüne üstlük bana tokat atmıştı. Bunu nasıl affecektim? Nasıl herşeyi unutabilirdim? Gözlerine baktığımda herşeyi unutmak istiyordum ama anılar peşimi bırakmıyordu. Yine sinirlense atar mıydı o tokadı? Beni herkesin içinde rezil eder miydi? Bu sefer de herkese yanaşan güzel sürtük mü olurdum gözünde?

Başımı kaldırdığım an Kerem dişlerini sıkmış bana bakıyordu. "Kayra korudu mu seni?"Göz yaşlarımı kabaca silip başımı salladım. "Evet, hep yanımda oldu ama henüz ona da söylemeye hazır değilim. Zamanı gelince herkese söyleyeceğim zaten!" Gözlerini kısıp saçlarımı okşayınca gülümsedim. Kendimi daha iyi hissediyordum. Bir şeyleri paylaşmak beni rahatlatmıştı. "Eğer bir daha böyle bir şeyle karşılaşırsan ya da herhangi bir konuda canını sıkan olursa hemen bana geliyorsun! Anlaşıldı mı?" İçten bir şekilde gülüp başımı salladım. "Tamamdır kuzen, bundan sonra bana sataşanları sana göndereceğim. Çok pataklama ama!" Sırıttı. "Ciddiyim ben! Geleceksin." Bezgince ona baktım. "Anlattığıma pişman etme!"

Alnımdan öpüp burnumu sıktı. "Seni seviyorum kuzen! Kendini bilmez gerzekler içinde üzülmeni hiç istemiyorum." Dişlerimi göstererek gülümsedim. "Ya kuzen bu bir aşk itirafı mıydı?" Gözlerini devirip ayağa kalktı. "Boş konuşmaya başladığına göre kalk da bana yemek yap! Açım." Gözlerimi büyüterek ona baktım. "Oha! Daha bir saat önce yemek yedik. Nereye gitti onca iskender?" Omuz silkip televizyonu açtım. Gözlerini kıstı. "Sen beni aç bırakıyorsun ya cehennemde yanacaksın." Yastığı alıp kafasına attım. "Tövbe de lan!" Sırıttı. "Demiyorum." Kaşlarımı çattım. "Köpek! Git defol ya! Cehennemde beni yalnız bırak!" Seslice güldü. "Kıyamam yanına gelirim ben de! Ama yemek yaparsan? Açım lan!" Omuz silkip rastgele bir dizi açıp izlemeye başladım. "Ya git tost falan yap! Bozma keyfimi!"

Aklına bir şey gelmiş gibi sırıttı. "İyi! Ben de Kayralara gideyim madem!" İsmini duyar duymaz hızla ona döndüm. Bu halime kahkaha atınca somurttum. Tamam birazcık Kayra ismini duyunca heyecanlanıyor olabilirdim. Ama buna gülmesi gerekmiyordu değil mi? "Kes gülmeyi!" Diye tısladığımda daha çok sırıttı. "Çok komiksin. Çocuğun ismini duyunca bile kızarıyorsun." Kaşlarımı çatıp utanmamaya çalışarak yüzüne baktım. "Yok öyle bir şey! Nerden saçmalıyorsun ya? Hem gidip de Kayra'nın yanında falan söyleme! Yanlış anlayacak başıma bir ton iş!" Başını yav he he der gibi salladı. "Söylememe gerek yok ki anlıyordur o!" Sıkıntıyla nefes verip televizyonu kapattım ve ayağa kalktım. "Ben ders çalışmaya gidiyorum. Ses çıkarma, gebertirim." Sırıtıp göz kırptı. "Kayralardayım ben! Hani belki uğramak istersin diye!" Ayaklarımı yere vura vura odama çıkarken arkamdan gülüşünü duyabiliyordum. Pis hain!

***********************************************

Bir fizik sorusunu  yapıp sırıttım. Ama on beş soruluk testte sadece beş tane yapabildiğim gerçeğini görmemezlikten gelmeye çalışıyordum.  Yaptığım sorulara bakıp mutlulukla gülümsedim. Bazı kalıplı soruları hiç yapamıyordum ve ne kadar dinlersem dinleyeyim anlamıyordum. Mira kaç defa anlatmıştı, aynı şekilde hoca da ama olmuyordu işte! Kafama girmiyordu. Oflayıp test kitabımı kapattım. Acaba Kayralara gitsem çözer miydi soruyu? Asla onu görmek için bahane aramıyordum. Evet. Gideyim o zaman!

Test kitabımı alıp telefonumu da aldım ve çıkmak için kapıya gittim. Aynadan kendime baktığımda altımda siyah taytım ve üstümdeki salaş açık mavi kazağımla fazla rahat duruyordum. Saçlarım zaten dağınıktı ve bence hoş duruyordu. Hem abartmaya ne gerek vardı canım? Alt tarafı aşık olduğum çocuğun evine gidiyordum. Nedir yani!

Spor ayakkabılarımı giyip anahtarı da aldım ve evden çıktım. Kayraların evinin önüne geldiğimde kapıyı çalıp beklemeye başladım. Bir süre sonra içerden öküz sesini duymuştum. "Evde yokuz! Sonra da gelmeyin." Kaşlarımı çatıp kapıyı yumruklamaya başladım ama açan olmayınca somurtup sağ ayağımı yere vurdum. Resmen beni eve almıyordu. Kapının önünde sanki çok meraklısıymışım gibi kalmıştım. Tamam belki biraz meraklısı olabilirdim ama şu an konumuz bu değildi. Kapının önünde kalmıştım ve beni kovuyordu açıkça!

Bir kere daha çalacakken elim havada kaldı. Yine başa dönüyordum. O kaçıyordu ben kovalıyordum. Ama her zamanki gibi sonuç sıfırdı. Ben rezil olmamla kala kalıyordum. Hem daha ne diye ısrar ediyorsam? Elimi indirip arkamı döndüm. Bir an da karşıma çıkan kişiyle afallamıştım. Emir bana bakıp gülümsüyordu. "Selam! Nasılsın?" Şaşkınlığımdan kurtulup ben de gülümsemeye çalıştım ama yapmacık olduğunu hissedebiliyordum. İçimde biraz kırgınlık vardı. "İyidir senden?" Omuz silkti. "Ne yapayım işte! Her zamanki gibi! Sen ne yapıyorsun burada? Kayra'ya mı gelmiştin?" Acaba kapının bilerek açılmadığını görmüş müydü? Daha kaç kişiye rezil olacaktım? "Geldim ama açmıyorlar. Önemli işleri var sanırım." Deyip omuz silkince sırıttı. "Böyle bir güzelliği kapının önünde bırakmak hayvanlık olur bence!" Dediği an arkamdaki kapı gürültüyle açıldı. Emir arkama baktığı an ben de döndüm. Kayra kaşları çatık karşısına bakıyordu. Gözlerinde ki kıvılcımları görebiliyordum. Çok sinirliydi. Önünde durup ona bakmama rağmen bana hiç bakmamıştı.

"Laflarına dikkat et! Pişman olursun." Keskin sesiyle yutkundum. Emir etkilenmişe benzemiyordu. "Ne yaparsın Yetkiner?" Kayra alayla güldü. Ürkütücü görünüyordu. "Neler yapabildiğimi bilmek bile istemezsin! Şimdi kapımın önünü daha fazla meşgul etme ve defol git!" Emir kaşlarını çattı. "Haddini çok aşıyorsun. Dikkat et! Kötü olacak!" Kayra'nın çenesi daha çok kasılırken aralarında durduğum için kendimi tebrik ediyordum. Yoksa direk kavgaya başlayacak gibi duruyorlardı. "Gel lan! Gel göster! Ne yapacaksın en fazla? Siktiğimin puştu!" Emir bir adım atınca önünde ben olduğumdan beni fark edip gözlerime baktı. "Yapma!" Diye fısıldadığım an biri kolumdan tutup beni arkaya çekti. Kayraydı. "O gözlerini indir! Adamın asabını bozma!" Kolumu sıkan parmakları canımı yaksada bir şey demedim. Emir başını alayla salladı. "Seninle Gökçe olmadığında görüşelim Yetkiner! Seni kızın önünde rezil etmek istemiyorum." Kayra daha da sinirlenince kolum daha çok acıdı. Ses çıkarmamaya çalışıyordum ama gözlerim dolmuştu. "Siktir git! Belanı benden bulma! İstediğin zaman gel de döveyim seni!" Emir son bir bakış atıp arkasını dönüp gitmeye başladı. Kayra da gözlerini bir kaç saniye kapatıp sakinleşmeye çalıştı.

Bana baktığı an yüzümün halini görmüş olacak ki şaşırmıştı. Sıktığını fark edip parmaklarını gevşetti. Kolumu ovuşturup sinirle ona baktım. "Ya sen ne değişik bir adamsın. Ne diye kavga çıkarıyorsun?" Dediklerimi duymuyor gibi mırıldandı. "Acıyor mu?" Ona hayretle bakıp kaşlarımı çattım. "Konumuz benim kolum değil!" Mimiksiz bir suratla bana baktı. "Neymiş konumuz?"

"İki dakika da kavga ediyorsun. Ne geçti eline? Gururunun incinmesine engel oldun mu?" Tepki vermeden bana bakması sinirlerimi daha da hoplattı. "Benim geldiğimi bildiğin halde kapıyı açmadın. Bu kadar girmemi istemiyorsan susup gitmemi bekleseydin keşke! Daha az kırıcı olurdun." Konuşmuyordu ve bu durum canımı çok sıkmıştı. Derin bir nefes aldım. "Bir şey söyleyecek misin?" Titreşen adem elmasından yutkunduğunu anladım. "Ne söylememi isterdin? Gidip Emir'den kapımın önünde bana hayvan dediği için özür mü dileyeyim?"

"Demese açmazdın kapıyı zaten! İlla kışkırtılacaksın." Bir şey demedi. Pes edip gidecekken bileğimden tuttu. "Gitme!" Ona döndüm. Gözlerine baktığımda sol yanım acımıştı. "Az önce kapıyı bile açmıyordun. Hatta bir daha gelmememi söyledin. Ne oldu?" Kaşlarını havaya kaldırıp sırıttı. "Yalan söyledim." İnanmadan ona baktım. "Yalancısın." Başını salladı. "Evet. Ama benden etkileniyorsun." Yapmacık gülen suratım düştü. Şaşkınlıkla ona bakarken yutkundum. "Saçmalamayı kes!" Güldü. "Susmamı istiyorsan öpsene beni!" Kaşlarımı çatıp yanmaya başlayan yanaklarımı düşünmemeye çalıştım. "İyice arsızlaştın sen! Bırak beni bak çok kötü olur." Kaşlarını meydan okuyan bir tavırla havaya kaldırdı. "Ne yaparsın?"

Haince gülsedim. Bir adım atıp aramızdaki mesafeyi kapattığımda kalbim boğazımda atıyordu. Derince yutkunup gözlerine baktığımda ne yaptığımı anlamaya çalışıyor gibiydi. Hafifçe gülümseyip kulağına doğru dudağımı yaklaştırdım. Nefesimi bıraktığımda yutkunduğunu hissetmiştim. "Bunu sen istedin!" Deyip kulağını tüm gücümle ısırdım. Kolumu bıraktığı an geriye doğru çekildim ve kırmızı olmuş kulağına baktım. Sinirli ve şaşkın yüzüyle çok komik görünüyordu. Kıkırdayıp bakışlarımı yüzüne çevirdim. "Kızarmışsın. Özellikle de kulağın!" Deyip kahkahayı basınca kaşlarını çattı. "Komik mi sence?" Alt dudağımı gülmemek için ısırıp omuz silktim. "Yok canım alt tarafı biraz diş izi var. Gülünecek hiç bir şey yok yani!" Deyip sırıtmaya devam edince bana yaklaşmaya başladı. Ne var der gibi ona bakınca sadece buz gibi gülümsemişti. Yüzüm yavaşça düşerken arkaya doğru gitmeye başladım. "Yaklaşmasana ya! Bak bağırırım."

Sırıttı. "Isırma sırası bende!" Arkamı dönüp kaçmaya başlamıştım ki kısa sürede beni bileğimden tutup kendine çevirdi. Elimdeki test kitabı yeri boylarken gözlerine kızgınca baktım. "Kabadayı mısın sen? Odun musun? Ayı mısın yahu?" Diye cırladığımda gülümsedi. Şaşkınca ona baktım. "Ya gülünecek ne var? Bıraksana! Yine ısırırım." Dibime kadar girip burnunu burnuma sürttü. Gardım yavaşça düşerken kaşlarımı hafifçe çattım. Tamam birazdan bitecekti. Bileğimdeki elini belime yerleştirmişti. "Seni ısırmama gerek yok. Hemen kızarıyorsun. Ama yine de..." Deyip kulağıma eğilince nefesimi tuttum. Beni acının gelmesini beklerken kulağımın kenarında seslice güldü. Hayatımda duyduğum en güzel ses olabilirdi. "Nefes almazsan ölürsün güzelim!" Diye fısıldayıp gözlerime bakınca domates gibi olduğumun farkındaydım.

"Ölsem sanki çok umurunda!" Diye çıkıştığım an güldü ama ciddi olduğumu görünce kaşlarını hafifçe çattı. Eğilip yerde ki su birikintisine düşen kitabı aldım. İşe yaramaz hale gelmişti. Yeni almıştım daha! Oflayıp Kayra'ya baktım. "Yenisini alırım. Yeter ki şöyle bakma!" Gülerek söylemişti ama nedense içimden gülmek falan gelmiyordu. Bir anda Kayra'ya olan kızgınlığım geri gelmişti. Sanki bu zamana kadar bir sis bulutunun ardından olaylara bakıyor gibiydim. Güneş açınca tekrar net görmeye başladım. Ben ne yapıyordum yahu? Bana tokat atmış adamla herşey normalmiş gibi konuşuyordum. Hala ona bir şeyler hissediyordum ve bu bok gibi bir histi. Gözümün önünde Cansu'yla bile öpüşmüştü ama hala bitmiyordu. İçimde kök salmış olan bu his gitmiyordu. Bir insanı herşeyine rağmen bu kadar sevmek ne derece doğruydu ki? Ne kadar sağlıklıydı?

Gözümün önünde parmak şıklatınca irkilip yüzüne baktım. "Gökçe! İyi misin?" Gözlerine baktım. Merakla bana bakıyorlardı. "Kayra..." Herşeyi söylemenin vakti gelmişti sanırım! Kaşlarını yukarı kaldırıp ne var dercesine bakınca yutkundum. Bir yanım deli gibi söylemek istiyordu. Diğer yanım ise buna şiddetle karşıydı. İçimde bir yerlerde doğruyu söylemenin en iyisi olduğunu söyleyen bir ses vardı. Belki benimle bir daha konuşmayacak, bir daha böyle bakmayacak, böyle gülmeyecekti bana! Olsun dedim tekrar! Olsun... Tam o sırada şiddetli bir gök gürültüsü duydum. Gökyüzü kararmıştı. Yağmur yağacak gibiydi. Üstümden bu yükü atmanın zamanıydı. Yağmurla beraber gidecekti.

Bunca yıl onu uzaktan izlemiştim şimdi ise büyünün bozulma zamanıydı. Derin bir nefes alıp dudaklarımı araladım. "Kayra aslında ben sandığın kişi değilim."

Bir kez daha gök gürültüsü... Ve ardından yağmur damlaları hızlıca düşmeye başladı üstümüze!

Kaşlarını hafifçe çatıp anlamadan bana baktı. "Ne diyorsun Gökçe? Kafan mı güzel?" Hafifçe gülümsedim ama kısa sürmüştü. Daha sonra bir kez daha yutkundum. Daha farklı hayal etmiştim her şeyi! Ama böyle olacaktı. Şimdi söylemenin tam sırasıydı.

"Ben senin eskiden tanıdığın biriyim." Nefesimi tuttuğum an gözlerini kıstı. Kafasının karıştığını görebiliyordum. Gözlerimi kapattım. Bir damla yavaşça akınca hıçkırığım boğazımda takılı kaldı. Yağmur üzerimizden akarken ikimiz de sırılsıklam olmuştuk. Saçlarının uçlarından sular damlıyordu. Kirpiğinden bir su damlası düştüğü an dudaklarım zangır zangır titriyordu ama yine de son bir cesaretle ağzımı açtım. Tam Derin olduğumu söyleyecekken evden telaşla çıkan Kerem'i gördüm. Kayra'ya baktı. Üzgün ama daha çok telaşlıydı. "Kayra, Defne..." Deyip sustuğu an Kayra birşey olduğunu anlayıp kaşlarını çattı. "Ne oldu lan?"

Bölüm sonu;)

Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim canlarım❤️
Görüşmek üzeree😘😘😘

Continue Reading

You'll Also Like

663K 19.2K 26
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...
715K 31.9K 20
Yasmîn, annesiyle birlikte Zemheroğlu konağında çalışmaktadır. Zemheroğlu Mardin'in en köklü aşiretidir. Yasmîn'in babası bir gece ansızın annesini...
ASYA By Su

ChickLit

296K 16.8K 34
Abi kitapları kıtlığı çekiyorsanız doğru yerdesiniz. Bölümleri yazdıkça atacağım. "Onu istemiyorum." Nefret dolu bakışları bendeyken babamdan uzakla...
6.4M 280K 61
Her şey abimin düğününde beğendiğim çocuk yerine abimin arkadaşının numarasını almakla başladı. Liya; ANALAR NELER DOĞURUYOR Liya; KAYNANAM ABARTMIŞ...